Birbuçuk kutuplu dünya

Ülkelerin dış politikalarının bir ahlaka dayanması gerektiği iddiası 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış, çok da taraftar bulmamış bir iddia.
Şurası gerçek ki, ülkeler zaman zaman attıkları dış politika adımlarının ve aldıkları savaş kararlarının ahlaki bir temeli olduğunu öne sürmüşler, çoğu zaman da bu iddiayı hiç dile getirmemişler.
Nazi Almanyası, Danzik sorununu bahane ederek Polonya’ya saldırdı, peki Sovyetler Birliği’nin bahanesi neydi bu zayıf ülkenin öteki yarısını işgal ederken?
Amerika, Bosna’daki ve Kosova’daki etnik temizliğe askeri olarak müdahale ederken ahlaki bir zeminde durduğunu söylüyordu, ‘Etnik temizliği durdurmak için yapıyorum’ diyordu. Sonra aynı Amerika bu kez Irak’ı işgal ederken ahlak neredeydi, hâlâ nerede?
Kosova, ‘Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nden Batı eliyle kopartıldı, şimdi bağımsız bir devlet. Kim bilir ne zaman Arnavutluk’la birleşecek.
Bu yapılırken Batı’nın o çok değerli ‘toprak bütünlüğü’ argümanı neredeydi? Türkiye bile Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden biri oldu, ‘toprak bütünlüğü’ argümanına en çok sahip çıkan ülke olduğu halde.
Rusya, hiçbir zaman ‘pan-islavist’ yani Slavların birliğini savunan damarından vazgeçmiyor. Sırbistan Kosova’ya saldırdığında onu destekledi, NATO Kosova’yı kurtarmak için Sırbistan’ı bombalarken protesto etti ve Kosova’nın bağımsızlığını engelleyemedi.
Sanırsınız ki Moskova bu bağımsızlığa kendi Çeçenya sorunu yüzünden karşıdır, bağımsızlık isteyen Çeçenleri silahla bastırdığı için diğer bağımsızlık isteyen ayrılıkçı hareketlere de karşıdır.
Ama hayır, Rusya daha ilk gün, ‘Siz Sırbistan’ın toprak bütünlüğünü bozarsanız ben de Gürcistan’ınkini bozarım, Abhazya ve Osetya’nın bağımsızlıklarını tanırım’ dedi.
Hesap bilmez ve akılsız bir devlet başkanına sahip olmaktan başka günahı olmayan Gürcistan, o devlet başkanı sayesinde Rusya’ya arayıp da bulamadığı fırsatı sundu, Osetya bahanesiyle Rusya Abhazya’daki varlığını da derinleştirdi ve şimdi dünyanın gözüne baka baka bu iki ülkenin bağımsızlığını kabul ediyor.
Hemen oracıktaki Çeçenya’nın bağımsızlığını kanla boğan Rusya, Osetya ve Abhazya’ya bağımsızlık veriyor. Veriyor ama Osetya önce birleşecek, sonra bağımsız olsa da Rusya Federasyonu’na katılacak zaten. Ya Abhazya? Onlar da uzunca bir süre Rusya tarafından idare edilen bir ‘bağımsız’ ülke olacaklar.
Dünya, özellikle de Batı ittifakı elbette bu iki ülkeyi tanımayacak. Ama önemli değil, Rusya kendini Amerika’nın başı çektiği Batı ittifakına karşı sanki bir ‘kutup başı’ gibi göstermeyi başardı, yakında etrafında çok sayıda ülkeyi de toplayacak. Belki tamamen eski soğuk savaş günlerine dönülmeyecek ama o günlerden kalma eski oyuna geri dönülecek.
Ben bizi ilgilendiren tarafını yazayım: Ortadoğu’da İran-Suriye mihverini kuvvetlendirmeye çalışacak Rusya, böylece Ortadoğu sorununu son 60 yıldır olduğu gibi kanayan açık bir yara olarak bırakmak işine gelecek.
Komşumuz Gürcistan, üç vakte kadar Rus yanlısı bir yönetime ‘kavuşacak.’ Benzer bir kaderi belki Gürcistan’dan bile önce Ukrayna paylaşacak. Belarus’un diktatörünün artık korkmasına gerek yok, ‘Rusya Ana’nın kollarının altına girebilir. Moldova da her an düşebilir, düşmezse Trans-Dinyester sorunu ansızın alevlenebilir.
Başka sıcak çatışmalar olur mu, Türkiye ağır ağır girmeye çalıştığı ‘Bağımsız savunma ve dış politika’ çizgisini sürdürebilir mi, yoksa Rusya ile yaşlanan gerginliğin sürekli olması bizi Batı açısından yeniden vazgeçilmez bir konuma yükseltir ve bu vesileyle Avrupa Birliği üyeliğimiz hızlanır mı, İran’ın nükleer kapasitesi için artık Birleşmiş Milletler karar alabilir mi, Amerika İran’ı vurmaya kalkarsa Rusya tarafsız kalır mı, Çin bu kavgalı ortamda siyasi ağırlığını hangi yana koyar?
Bu soruların cevaplarını almak için beklememiz gerekecek.

RADİKAL