Günay Bulut / Haksöz Haber
O gün hava ılık, gökyüzü berrak, Akdeniz sakindi. Ataaba ezgilerinin yükseldiği düğün evi oldukça hareketliydi. Çocuk bağırışları zil sesini bastırıyor, kapılar çalınıyordu. Merdivenlere kurulu oyundan, mutfaktaki hummalı hazırlıktan, komşulardan taşınan tabaklardan çıkan ahenksiz sesler sokağa yayılıyordu.
Sumagiyye ve ma’mul kokusu iştahları açıyordu.
Bu neşeli telaş içinde, ince bir hüzün, çoğalmasına geçit verilmeyen bir burukluk vardı. Çünkü Gazze’de hiçbir sevinç tastamam olmazdı. Her güzel anın yanı başında, derin bir sızı, tedirgin bir ihtiyat yolculuğa hazır bavul gibi beklerdi.
Zehra Hanım’ın dördüncü çocuğu Muhammed, Gazze’nin emin evlerinden birinin çakır gözlü Selma’sıyla evleniyordu.