Selahaddin E. Çakırgil'in yazısı:
29 Eylül Pazartesi günü ikindi namazı vaktinde, yağışlı bir havada, Üsküdar-Bağlarbaşı'nda Marmara İlâhiyat Fakültesi Camii, diğer namaz vakitlerinde az görülen bir yoğunlukta, binlerce Müslümanla dopdolu idi...
Anlaşılıyor ki, bu büyük kitleyi buraya, bir şair, edib ve bir kalem adamı olmanın ötesinde bir irfan ve gönül adamı olan Yavuz Bülend Bâkiler'in ebediyet yolculuğuna uğurlanışı çekmişti. Ancak, bu insanların ekseriyetinin, ebediyet yolculuğuna uğurlamak için geldikleri 'merhûm'un şiir veya nesir yazılarını, edebî eserlerini okumuş oldukları uzak ihtimaldi. Öyleyse, 'merhûm'u böylesine bir muhabbet hâlesiyle kuşatan özelliği ne idi?
Denilebilir ki, onun bu cezzâbiyeti / çekiciliği, bir gönül adamı ve Müslüman halkımızın, pek çoğunun dile getirmekten çekindiği, korktuğu sözleri, özellikle, son 100 yıllık yakın tarihe, Kemalist-laik uygulamalara bakışını yansıtan sözlerini, bazen TV ekranlarından ve konferanslarında, dostane sohbet halkalarında dinlemiş veya işitmiş olmalarından ve onun mazlum ve mahzun gönüllerin duygularını, okuyanların dinleyenlerin yüreğine dokunan mısralarında anlatmış olmasından kaynaklanıyordu.