Bir Global Aktör Olarak Covid-19

AHMET MURAT KAYA

Bir süredir anlamakta zorlandığımız bir süreç yaşıyoruz. Her bilimsel bilginin tekrar tekrar güncellendiği, çareler için çalışmaların dikkatle izlendiği ve kendisi dışında hemen hemen her gündemin rafa kalktığı bir Covid-19 gündemi içindeyiz.

İlk belirlemelere göre Corona virüsü, hızlı bir şekilde bulaşıyor. Kronik sağlık sorunları olanlar için ölümcül sonuçları olabiliyor, özellikle dolaşım sorunu olanları çok ağır tesiri altına alabiliyor ve an itibari ile global bir yaygınlık kazanmış durumda.

Modern Ekolojimiz

Bizler bir hız çağına doğduk. İnsanoğlu 10 bin yıldan fazla olduğu varsayılan dünya macerasının son 200 yılında kadar kara yolculuklarında bir yerden bir yere at ile gidebilmiş, geceleri ancak mum ya da yağ ile aydınlanabilmiş, iletişimi son derece kısıtlı ve büyük oranda tarıma dayalı bir yaşam formu ile hayatta kalabilmişti. Önce buharlı tren ve benzinli otomobilin icadını izleyen elektriğin günlük hayatta kullanılmaya başlaması ve telgrafın yaygınlaşması gibi buluşlar ile hem iletişim hem de ulaşım büyük ivmeler kazanarak bugüne kadar geldi. Artık dünyanın hemen her bölgesinde, son 150 yıllık buluşların oluşturduğu hıza dayalı bir doğayı değiştirebilme gücü büyük oranda kabul görmüş durumda. Örnek vermek gerekirse, eskiden bir dağ yolumuzda olduğu zaman, aşılamaz bir doğal engel olarak orada durur ve gerek düşünme şeklimiz gerekse bunun doğurduğu hayat formlarımız o dağı bir kısıtlayıcı engel olarak algılardı. Ama artık, tünel ve köprülerle bu engelleri kaldırdık, doğaya hükmeden bir insan olgusunu oluşturduk. Bu bize hem hız kazandırdı hem de bunu yapabilmemize yardımcı olabilecek biricik örgütlenmemiz “devleti” de son derece büyüttü ve güçlendirdi. Bu karışık süreçler sonunda modern güçlü devlete ve onun bize kazandırdığı, yollar, uçaklar, internete kavuştuk ve devletin kendisi ile bazen anlaşamasak da bu ürünleri bağımlılık derecesinde sevdik.

Bu ulaşım ve hız altyapısı ile küresel ticaret yeni boyutlar kazandı. Gerek internetin ticarete olan global katkısı, gerekse yolcu uçaklarının her geçen gün daha fazla hayatımıza girmesi ile oluşan yeni ve çok yönlü bir ticaret formu kendi kültürel havzasını da hemen oluşturdu; Globalizm. Birkaç, travmatik ve saldırgan tavırları savaşlara neden olsa da her kültür grubundan insanlar olarak bu yeni dünyayı da sevdik. Amerika’nın bulduğu her hayatı kolaylaştıran icat artık birkaç yıla kalmadan Çin’in ucuz üretimi sayesinde satın alabileceğimiz materyaller haline geldi.

Öte yandan, bu hızlı dünya, mevcut yerel kültürleri erittiği kadar, ulus devletleri de etkilemeye başladı. Eskiden bir devlet, bir devlet ile savaşsa, savaşın sonuçlarından aylar sonrasında haberi olan diğer devlet ve halkların olduğu bir zamandan, telefonlarımıza gelen son dakika bilgileri ile anında haberdar olur olduk. Ayrıca, daha önemlisi, tüm ulus devletler, sosyal medya ve herkesin elindeki kameralı telefonlar ile daha da transparan hale geldiler. Güvenilen bir ülke olmanın ölçüsü, aynı zamanda şeffaf olmak ve internete ve ulaşım olanaklarına açık olmak ile doğru bir orantı kazandı. Bu forma direnen birkaç ülke ise, son derece otantik (Küba) ya da karikatür (Kuzey Kore) algılanmaya başladı.

Yeni, yüksek hızlı dolaşımı olan bu global hayat her gün daha da hızlanarak bize yeni ufuklar açıyor. Para kazandırması bir yana devrimlere öncülük edebiliyordu. Artık sosyal medyadan örgütlenen ve devletten şikâyeti olanlar, sokakları dolduruyor, bu hız ve ulaşımın kısıtlanması ya da kesilmesi diktatörlük ile özdeşleşiyor. Bu tabloya rağmen, eski moda yöntemler ile ekonomik ve siyasi sistemlerde ısrar eden ülkelerin yönetici veya kralları artık eskisi kadar rahat değiller ve talep edilen şeffaflığın onların sihirli iktidarlarını yıkacağının da daha çok farkındalar. Arap Baharı ya da Hong Kong olayları bu durumu iyice göz önüne serdi.

Daha derin ve köklü değişimler aslında düşünce ufuklarımızda oldu. Artık büyük oranda, dedelerimizden daha konforlu ve iyi bir hayat yaşadığımıza inanıyor, torunlarımızında bizden daha imkanlı olacaklarına olan inancımız tam. Bu durum, her ne kadar kapitalist süreçlerden şikayetçi olsak da, önerilen tüm alternatif hayat önerilerinin ya buharlaştığı ya da kendini modernite içinde sunduğu reformist öneriler haline dönüşmesine yol açıyor. Bu durumun felsefi ve siyasi sonuçları çok uzun ve farklı yönler içeren öğeler barındırdığı için daha fazla detaya girmeyeceğiz.

Sürpriz aktör: Covid-19

2020 ile bir film sahnesi gibi başlayan, ama her geçen gün çevremizi saran Covid-19 isimli virüs, içerdiği sağlık tehdidi nedeni ile bizleri evlerimize kapatırken, caddeleri, ibadethaneleri, okulları ve alışveriş merkezlerini boşaltıp durdurmayı başardı. Mekke’de Kâbe ziyaretlere kapanırken, Roma’da Vatikan’da da benzer manzaralar yaşandı, yaşanıyor.

Hızlı, konforlu ve ucuz seyahat olanakları sayesinde, dünya tarihinin en hareketli nüfus hareketlerinin sonucu olan turizm sektörü ilk darbeyi alan ekonomik kesim oldu. Mahalli bir lokantadan, New York Times meydanındaki restorana, İstanbul’un kenar mahalledeki bir kahvehaneden, Venedik’teki kafeye kadar her işletme bu durumdan en önce ve en sert biçimde etkileniyor. Havaalanları boş ve uçuş trafiği dünya genelinde an itibari ile yüzde seksen sekiz azalmış durumda.

Alışveriş ve ticareti sağlayan küresel tedarik kanalları tıkanmak üzere. Petrol fiyatları eksi kırk dolar düşmüş durumda (Bu bir varil ham petrol alana 40 dolar ödeme yapmak demek). Evlerine kapanan insanlar daha az alışveriş yapmaları yanında, daha az hareket eder, daha az enerji harcar ve daha az gürültü çıkarır olmalarından dolayı, hava hızla temizlenirken, ozon tabakası kendini bu kısa zamanda onarmayı başardı. Balinalar Fransa, Yunuslar Ortaköy ve yaban domuzları Marmaris sokaklarında görüntülendi.

Ama tuhaf bir tatil oyunu gibi başlayan karantina süreçleri uzamaya başladı. Bilim adamlarının bu hastalığın çaresine dönük umutlar ile ilgili gösterdiği en yakın zamanlar 2020 nin son çeyreğine işaret ediyor. Başta turizm olmak üzere hemen hemen tüm sektörler diken üstünde, açıklamaları bekliyorlar. Dünyanın en büyük cirolarına ve istihdamına sahip restoran ve kafe sektörü aynı zamanda, orta sınıf çok büyük sayıda insanın geçim kaynağı. Berber ve kuaför salonları da öyle. Üstelik küresel sermaye son 20 yılda bu sektörleri ciddi oranda kapalı AVM’lere taşımayı başarmıştı ve salgın süresince AVM’ler en büyük risk alanları olarak algılanıyor.

Yapılan havaalanları, buralarda yatırım yapan restoran, kafe ve mağaza sahipleri de aynı şekilde bekliyorlar. Üstelik, kısıtlamalar kalksa bile uluslararası dolaşım ne derece eski haline döner kimse bilmiyor.

Bir Projeksiyon Denemesi

Bu kadar büyük bir kapitalist sürecin bu hız ile durabilmesi de ironik oldu. Hıza ve dolaşıma olan bağımlılığın, sağlık riski söz konusu olunca çok sentetik olduğu anlaşılıverdi ve insanlar büyük oranda küresel bir refleks gösterip, büyük bir hız ile bu dolaşımı yavaşlatmayı başardılar. Ama şimdi başka sorunlar kapıda bekliyor. Uzun zaman içinde oluşmuş bu global kapitalist sistem, insanların çokça seyahat edebilmesi üzerine bu derecede gelişim sağlayamış, insanları ve parayı istihdam etmişti. Oysa şimdi, işler tersine döndü ve seyahat sağlık riski taşırken, kırsal alanlar ve stabil kalan tarım işçileri ise daha güvenli hale döndü.

Bu durumun doğuracağı tabloya iki ana yaklaşım olabilir. İlki tarihin hızlanması olarak özetlenebilecek, zaten gelişmekte olan ve robotlaşma ve internet sayesinde daha az istihdamın oluşacağı geleceğe koşarak gideceğimizi öngören iyimser gelecek tasavvuru, ya da kapitalist proje, kurgu ve ön kabullerin çok büyük bir aşınmaya uğrayıp yıpratıcı bir etki bırakacak olan kötümser gelecek tasavvuru olarak özetlenebilir.

İyimser gelecek tasavvuru, içinde doğrular barındırmakla birlikte, dünya nüfusunun tabanına yayılan bir gelir dağılımını öngörmüyor. Daha az insan çalıştıran fabrikalar, daha az istihdam ile evlere servis yapan mağazalar büyük oranda zaten küresel ve karantinalar öncesinde de işçi sayısı ve şehrin hareketli merkezlerine mağazalar açmayı bir maliyet yükü olarak görüyorlardı. İnternet alanlarında kırılamaz ve rekabet edilemez tekellerinin daha da güçlenip, daha fazla insanı işsiz bırakması ya da daha önce kendi işini yapan bireylerin artık bu küresel firmaların kargocusu olması sonuçları olası görünüyor.

Bu tablo ise aslında, iyimser tasavvurun temellerinin çok sağlam olmadığını göstermekte ve bizi kötümser tasavvura itmekte. Kötümser gelecek tasavvuru, kapitalist büyük çarkın durması sonucu oluşan talep daralması ile arzın ve dolayısıyla üretim sektörlerinin durması ya da yavaşlaması anlamına geliyor. Nitekim petrol fiyatları bunu gösteriyor (tabi petrol fiyatlarında tek faktör bu değil, diğer faktörler yazının konusu dışında).Bu daha çok işsiz ve daha az para demek. Ama salgın sonrası dünya tasavvurlarından bu ikisi de ulus devletlerin tutumuna ve bu hastalığa aşının bulunmasına göre değişik formlar kazanabilir.

Son olarak eklemek gerekirse, ironik bir şekilde Covid-19 kapitalizmin kurguladığı hız kuralına çok iyi uyum sağladı ve insandan insana geçişin bu derece hızlı olması esas sorunu doğurdu. Yine, kurgunun diğer parçaları olan global seyahati de başardı. Son olarak bünyesi zayıf, kronik sorunları olan ulus devletleri ise tehdit eder bir duruma ulaşabilir. Karantina kısıtlamalarının önce ABD ve şimdi de Almanya’da görülmeye başlaması ve işlerini geri isteyen insanların hükümetleri ve yöneticileri protesto etmeye başlaması ilginç sürpriz siyasi sonuçlar doğurabilir. Önümüzdeki süreçte, medyada daha az tıp profesörü ve daha çok ekonomi ve siyaset bilim adamları göreceğimizi söylemek herhâlde kehanet sayılmaz.