Bir gayb silahı ve yardımcı melek ordusu: Oruç

ALAADDİN YURDERİ

Dokuz şehir kurtulsun,

Kurtulacaktır Müslümanlar.

İnsanlık Kurtulacaktır,

Alınyazısı Saati

Ramazan Özgürlüktür, Silinecek Olan İsrail İşgalidir

İsrail Miras Bakanı Amihai Eliyahu, 1 Mart 2024’te İsrail Radyosuna yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki savaşın bir sonucu olarak Ramazan ayı boyunca işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te artan gerilimden korkmama çağrısı yaparak, "Ramazan ayı kavramını ve bu aya yönelik korkularımızı silmeliyiz" açıklamasında bulunmuştu.

Bunun üzerine, Filistin Başyargıcı Mahmud el-Habbaş, İsrailli, ırkçı / terörist Bakanın ramazan ayını hedef alan sözlerine cevap olarak: "Ramazan ayı, kökleri Filistin toplumunda ve dünya çapında iki milyardan fazla Müslüman'ın ruhunda yer alan dini bir inançtır ve İslam inancının dayandığı esaslarından biridir. Ramazan ayı, Mescid-i Aksa başta olmak üzere, meşru davamız ve haklarımız uğruna, dini mukaddesatımızı korumak adına içimizdeki çalışma ve iman gücünü canlandıran bir inanç olarak kalacaktır. Silinecek ve yok edilecek olan ırkçı İsrail işgali, onun araçları ve zebanileridir" dedi.

Gazze'den Tüm Dünyaya "Ramazan Tufanı" Çağrısı

Özyurtlarında nefes almayı işkence haline getiren bir “lanet çıngırağı” psikopat İsrail ve emperyalist ABD’ye karşı, Filistinli gruplardan yapılan yazılı açıklamada da, dünyada hala “canlı olan vicdanlara(!)” seslenilerek, Ramazan ayında ulusal, bölgesel ve uluslararası her düzeyde bir halk hareketliliğine katılma çağrısı yapıldı.

İsrail'in Gazze'de bir soykırım işlediğine ve 130 binden fazla kişinin ölü, yaralı ve kayıp olduğuna dikkat çekilen açıklamada, Filistin davasına destek olmak, Gazze halkına yönelik soykırımı durdurmak ve İsrail'in planlarını boşa çıkarmak gerektiğine vurgu yapılarak, “Ramazan Tufanı” kapsamında, tüm boykot şekillerinin aktif hale getirilmesi ve İsrail'e finans akışının durdurulması, dünya başkentlerinde grev ve gösteriler düzenlenmesi istendi.

Ramazan mektebinin en büyük gayesini hürriyet olarak görüp okuyan, Mehmet Görmez, İslam’da Zor Zamanlar kitabındaki “Oruç ve Ramazan Özelinde İbadetlerin Metafiziği/Hikmetleri” başlıklı yazısında: “Modern zamanlarda dini düşüncedeki daralma ve zayıflama nedeniyle ibadetlerin metafiziğini ele alan literatür yenilenmedi. Bu zengin literatürü devam ettirmek yerine nispeten seküler fayda eksenli yazılar yazıldı. İbadetler bazı zorlama bilimsel izahlarla anlatılmaya çalışıldı. Oruç perhiz ve sağlığa, namaz tıbbi tedavi ve sportif egzersize, kurban ibadeti de sadece paylaşmaya indirgendi.

İbadetlerin engin metafiziği psikolojik ve sosyolojik değerlendirmelerin gölgesinde kaldı.  Hâlbuki dini düşünce; din ile hayat arasındaki, insan ile dini bilgi arasındaki ilişkiyi sürekli canlı tutan, değişimin meydan okumalarına karşı sürekli kavram üreten bir düşüncedir... Bütün ibadetler için söylediğimiz bu hususlar bilhassa oruç ve Ramazan ibadeti için fazlasıyla geçerlidir.”[1]

Bir Kudret Mantığının Silahı Olarak Oruç

Orucun büyük hesap gününde en büyük şahitlerden biri olduğunu hatırlatan, ramazan aynasında hayatı seyreden, orucu tabiatın ve tarihin bir parçası, diriltici ve diri tutan bir diriliş saati olarak gören Merhum Sezai Karakoç’un oruç ile ilgili metinlerinden biri olan  “Silâhımız” başlıklı düşünce yazısında, Müslümanı, son yüzyıllarda kültür, ekonomik ve maddi güç alanlarında sıkıştırılmış, son duvara dayanmış bir savaşçı olarak resmeder:  “...İşte böyle bir durumda, bir melek alayının sessiz ve dört yandan birden bastırışını ve yanımızı yöremizi aydınlatan bir Hızır meşalesinin yalnız inanmışların gözüne görünmesi gibi çıkagelir oruç. Ve bir yandan Müslümanı kurşun işlemez zırhıyla, kılıçkıran kalkanıyla koruyor, öte yandan inananla inkâr eden arasında aşılmaz bir duvar oluyor; bir yandan da, o inanmazları eteklerinden yakalıyarak yere çarpıyor... Propaganda, hile, kuşku, umutsuzluk darağacında sallandırılmak istenen Müslümanın ruhunu bir Hızır hızıyla yetişip kurtarıyor....Modern dünya silahlarının yabancı olduğu ve sırrına asla eremiyeceği bir kudret mantığının silahıdır oruç.

Melekler ki, yemezler ve içmezler sanki hep oruçludurlar. Demek ki, oruçta meleklerden bir muhteva, bir varoluş taşıyan bir yan var. Onunla melekler arasında bir ilgi, onda insanın meleği yaklaştıran bir güç var. Güçlenmek ve yıkıcı kuvvetler karşısında yiğitçe direnmek için, orucun gözüyle gören orucun kulağıyla işiten orucun eliyle iten, orucu yaşayarak ölümü yenen bir göğdeyle göğdelenen bir oruç insanı, orucun adamı olmak gerekmez mi?”[2] diyerek Başta ‘Gökte yapılıp yere indirilen şehir / Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri’ Kudüs olmak üzere tutsak İslam şehirlerinin kurtulması, Müslümanların varoluşu için bizleri göreve çağırıyor.

Karakoç “Ruhun Silahları” başlıklı yazısında da: “Müslüman, Müslümanlığını sözde bırakmamalıdır. Sürekli olarak kendini İslam’dan koparan aldatıcı oyalamalarla savaşmalı, onlara karşı ruhun ölümsüz silahlarıyla donanmış olmalıdır. Öyle ki Müslümanların toplu olarak kıldıkları namaz, Ramazan ayı boyunca  tuttukları oruç, inançsızların yüreklerine korku düşürmeli ve onları aşağılık duygusu içinde kıvrandırmalı. İbadetler toplumun ruhunda, tek tek bunalma düşen kişilerin ruhlarını kurtarıcı birer sığınak olmalı. Bunalan insan namaz kalesine, oruç burcuna sığınmalıdır. Bunlar, Allah'ın Müslümana armağan ettiği mucizevi silahlardır. Kıyamete kadar bunlardan üstün maddi veya psikolojik bir silah ortaya koyamayacaktır karanlığın dehası.”[3]

Sonuç olarak, bir başka yazısında ise Karakoç: “Arzın en aydın ve diri insanları olması gereken Müslümanlar, oruçlarını, namazlarını, haclarını kalite ve seviye bakımından en üst düzeyde tutmak zorundadırlar”[4] demek suretiyle, aydın ve diriliğimizle İsrailli Bakan ve tüm Siyonistlerin çıldırarak, Ramazan ikliminden duydukları korkuları daha da büyüyerek kursaklarında kalmaya, onları aşağılık pislikler olarak kahretmeye, kıvrandırmaya devam etsin

 

[1] Mehmet Görmez, İslam’da Zor Zamanlar, Otto Yayınları, İstanbul 2021, s.,92.

[2] Sezai Karakoç, Samanyolunda Ziyafet, Diriliş Yayınları, İstanbul 2020, s., 54-56.

[3] Sezai Karakoç, Samanyolunda Ziyafet, Diriliş Yayınları, İstanbul 2020, s., 89-90.

[4] Sezai Karakoç, Makamda, Diriliş Yayınları, İstanbul 2016, s., 26.