Baykal gidici mi?

İhsan Dağı

Seçim sonuçları, AK Parti ile muhalefet arasındaki makasın az da olsa daraldığını gösteriyor.

Buna bakarak da muhalefet partileri seçimden 'zafer'le çıktıklarını düşünüyorlar. Sandıktan çıkan sonucu yanlış okumak, önümüzdeki dönemde muhalefeti atalete sürükleyerek AK Parti'ye ciddi bir alternatif olarak ortaya çıkmalarını engelleyecek gibi.

Meseleye özellikle anamuhalefet partisi CHP açısından bakarsak seçim sonuçları pek tatmin edici görülmüyor. Ekonomik krizin toplumda derin etkilerinin hissedildiği, iktidar partisinin 7. yılında doğal bir yorgunluk içinde olduğu bir dönemde anamuhalefet partisinin son genel seçime göre oylarını sadece % 2 artırabilmiş olması üzerinde durmak gerek. Türkiye genelindeki bu artış, hiçbir şekilde anamuhalefet için, yani iktidarın doğal ve yakın alternatifi olma durumundaki bir parti için başarı olarak değerlendirilemez. Bunu görmeyip kendini kandırmaya çalışan bir CHP önemli bir fırsatı kaçırmış olur.

Daha da vahimi CHP'nin artan biçimde bir bölge partisi haline gelmesidir. Güney ve batı kıyı şeridinde varlık gösteren CHP, Anadolu'nun içlerinde adeta 'yok'. Seçmen desteğini Türkiye geneline yayamayan bir partinin AK Parti'ye alternatif olması söz konusu olamaz.

Türkiye'nin üç büyük ilinde CHP'nin aldığı oy oranı ile Türkiye genelindeki oyunu karşılaştırdığımızda CHP'nin bu sıkıntısını yine görüyoruz. Ankara, İstanbul ve İzmir'de ortalama % 37 oy alan CHP'nin ülke genelinde desteği % 23'e iniyor. Yani CHP, bütün Türkiye'yi kuşatacak bir siyaset dili ve örgüt ağından yoksun. Tabii bu da sonuçlara yansıyor.

CHP için bu seçimlerdeki başarı kıstaslarından birisi Ankara ve İstanbul'dan en azından birisini almaktı. CHP'nin iddialı olduğu yer, Murat Karayalçın ismiyle seçime girdiği Ankara idi. Sonuç; hayal kırıklığı. Büyükşehir'de 15. yılını dolduran Melih Gökçek az değil, 7 puan farkla Ankara'da seçimi kazandı. CHP'li Karayalçın, bu kez 2004 seçimlerinde CHP ve SHP'nin oylarının toplamı olan % 34'e bile ulaşamadı.

Buna karşın Kemal Kılıçdaroğlu-Gürsel Tekin ekibinin siyaset dili ve tarzı İstanbul'da belli oranda başarılı oldu. Laiklik üzerinden bazı toplumsal kesimleri dışlayan, bazı kesimleri de korkutan bir siyaset anlayışından uzak durdular. Kampanyalarını daha 'reel' sorunlar üzerine kurdular. Bu siyaset dilinin ve tarzının CHP geneline yansıması ve merkez yönetimine yerleşmesi CHP'yi dönüştürebilir ve siyasal bir aktör haline getirebilir.

Unutmayalım; Refah Partisi'nin dönüşümü, 1994 yerel seçimlerinde İstanbul teşkilatının toplumun her kesimine uzanma, herkese ulaşacak ortak bir dil bulma stratejisiyle başlamıştı. Tayyip Erdoğan'ı İstanbul belediye başkanlığına, ardından da başbakanlığa taşıyan rüzgâr İstanbul'dan esmeye başlamıştı.

CHP'de de benzer bir açılım ve dönüşüm olabilir mi? Belki. Gürsel Tekin-Kemal Kılıçdaroğlu ikilisine bakarsınız uzun vadede bir 'dönüşüm' çıkabilir. Bu noktada Kılıçdaroğlu'nun 'bürokrat' tarzını tabii ki bırakması gerekir. Ama bürokratik merkezin geleneksel temsilcisi bir partinin içinde Kılıçdaroğlu gibi bir ismin varlığı da bu geleneksel temsil işlevine devam etmesi bakımından şaşırtıcı olmaz.

Her durumda, bugün seçim başarılarını doğal olarak öne çıkaran CHP'de, çok yakında yeni bir 'iç çatışma' çıkacak: Parti merkezindeki 'yaşlılar'la, İstanbul başarısına imza atan 'genç yenilikçiler' karşı karşıya gelecek. CHP'nin İstanbul'daki kısmi başarısı Ankara'da Baykal'ın ayağını kaydıracak. Artık CHP de 'yenilikçi İstanbul' ve 'bürokratik Ankara' arasında bölünüyor. Tam bu kritik noktada Doğan medya grubunun AK Parti'ye karşı yeni bir umut olarak gördükleri 'İstanbul ekibi'ne destek vereceği kuşkusuz. Yani Doğan medyası, AK Parti'yi değil Baykal'ı tasfiye edecek. Başarı konuşması yapmaya hazırlanan Baykal'a ve partinin 'yaşlıları'na duyurulur...

ZAMAN