Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, şok etmeyi sürdürüyor.
Kanser tedavisi nedeniyle kemoterapi görmesine rağmen basın toplantıları düzenliyor.
Canlı yayınlara katılıyor.
Hürriyet'ten Ayşe Arman'a uzun bir röportaj veriyor.
"Çağdaş yaşam gurusu" olarak değişmesi teklif dahi edilemez o "başörtüsü düşmanı" tavrını burada da ısrarla vurguluyor.
"Burs verdiğiniz öğrenciler arasında başörtülü çocuklar var mı?" sorusuna şöyle cevap veriyor Prof. Saylan;
"Hayır. Böyle bir ilkemiz var. O çocukların bir kısmı militan olarak kullanılıyor. Biz de böyle casus gibi aramızda onları istemiyoruz. Baştan söylüyoruz, herkesin prensipleri var."
Çağdaş yaşamından kimsenin şüphesi olmayan Arman da bu cevaba şaşırıyor ve ekliyor, "Bunun haksızlık olduğunu düşündüğünüz olmuyor mu?"
Prof. Saylan tavrında kararlı ama alaycı bir yanıt veriyor:
"Asla. O kızları militan yapıyorlar. Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar o ayrı."
Arman yine de hoca hiç değilse bir kapı açar mı diye üsteliyor ama nafile...
"Nuh diyor, peygamber demiyor";
"Bakın iki tür örtülü var. Bir gerçekten samimi olanlar, bir de olmayanlar. Hepsi bir değil. Ben esas olarak kadınları kullandıkları için kızgınım. Onlara da kendilerini kullandırdıkları için kızarım. Ben Cumhurbaşkanımızın eşine de üzülüyorum, çok küçükmüş evlendiğinde. Yazık günah değil mi?"
"Sizinki İslamsız Yaşama Derneği mi?" sorusu hocayı yoruyor ve tavrını haklı çıkarmak için bir de yasal dayanak üretiyor;
"Hayır efendim niye öyle olsun? Bizim inanca ya da başörtüsüne itirazımız yok. Tek istediğimiz yasalara uymaları. 'Eğitim kurumlarında, resmi kurumlarda, Büyük Millet Meclisi'nde örtü takılamaz' diye yasa var."
***
Nedense bugüne kadar hasta yatağındaki insanların, başkalarının dertlerine daha empati ile yaklaştıklarını düşünürdüm.
Prof. Saylan bu kanaatimi fena halde kırdı.
Yattığı yerden ders verdi; "Önyargılar değişmez".
Birincisi, Prof. Saylan'ın iddia ettiği başörtüsünü yasaklayan tek bir kanun yok.
İçtihatlara dayanan ve sadece bazı "kamu"sal mekanlarda uygulanan bir yasak uygulaması var.
Öğrenci iseniz üniversite kapısından içeri sokulmuyorsunuz ama, kampus dışında her yerde başınızı örtebiliyorsunuz.
Peki Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği "kamu"sal alan mı?
Burs vermek üzere kurulan bir sivil derneği "orduevi" mi sandınız?
Size başvuran herhangi bir öğrenci, her okula gittiğinde ağlayarak da olsa başını açıyor.
Neden size de "başı açık" başvurmasını bekliyorsunuz?
Bu dayatma neden? Bu ne "düşmanca" tavır böyle...
İkincisi, Saylan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da son konuşmasında tam 7 kez atıfta bulunduğu Anayasa'nın 24'üncü maddesine göre açıkça suç işliyor.
"Kimse, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz" diyor 24'üncü madde...
Yaptığı açık bir ayrımcılık. Net bir kınama ve suçlama...
Saylan'a göre her başörtülü bir "militan ve casus"...
O'nun bu "çağdaş" tavrını sürdüren Çağdaş Eğitim Vakfı da boşuna öğrencileri, "Başı kapalı, burs verilmesin.", "İmam Hatipli, burs verilmesin", "Alevi, hemen burs verilsin", "Kürt ve akıllı çocuk, burs verilsin" diye fişlememiş.
***
Beni şaşırtan bir diğer gelişme de, 24'üncü madde konusunda bu kadar hassas çıkış yapan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, Prof. Saylan'a Birinci Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral İbrahim Onbay'ı destek amaçlı göndermesi oldu.
Ergenekon soruşturması kapsamına girenlere gösterilen bu "şefkat" giderek daha fazla dikkat çekiyor.
Prof. Saylan ile Genelkurmay arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki, hukuku etkileme riski taşıyan böyle bir ziyaret gerçekleşti.
Ziyareti daha da ilginç kılan, Prof. Saylan'ın başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Kadıköy Şubesi'nde çıkan şok mektup.
Gazetemizde dün yer verdiğimiz mektup, Hava Kuvvetleri'nde "Karargah
Evleri" adıyla oluşturulan yasa dışı yapılanmanın bir benzerinin de "Ataevleri" ile Deniz Kuvvetleri'nde gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Kafaların daha da karışmasına neden olan ise, mektupta imzası bulunan ismin son YAŞ toplantısına kadar "albay" seviyesinde olduğu ve bugünkü kilit görevine atanmadan önce Ergenekon savcılarının araştırılması amacıyla ismini Genelkurmay'a bildirmiş olmaları.
Neler oluyor?
Bu mudur hukuk devleti?
Çağdaşlık buysa, çağ dışılık nedir?
Anlayan varsa beri gelsin... Lütfen bize de anlatsın!
BUGÜN