Balyoz ve askeri atamalardaki sıkıntı

Eğer bugünlerde Hürriyet’te Sedat Ergin’in Balyoz dava dosyasıyla ilgili yazdığı özetleri okumuyorsanız, Yüksek Askeri Şûra sonrası Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay’a neden
atama yapılmadığını da tam olarak anlamlandıramıyorsunuz demektir.
Eğer Sedat Ergin’in, Balyoz dosyalarından yaptığı özetlerde ortaya çıkan ordu görüntüsünü kavramıyorsanız, Hasan Cemal’in ‘Asker Sorunu’ kitabını okumadıysanız, bugün yaşananları bir ‘bilek güreşi’ olarak görebilirsiniz. Oysa değil. Bugün yaşananlar, bir anlamda demokrasinin beka kavgası.
Bakın, bu köşede ısrarla yazılıyor: Askeri vesayet denen şeyin kökeninde ‘iç tehdit’ ve ‘iç düşman’ kavramları yatar, askerin ‘iç tehdit’ ve ‘iç düşman’a karşı görevlendirilmesi yatar.
Siz, kendi vatandaşlarınızı ‘tehdit’ hatta ‘düşman’ olarak görüyorsanız, bu durumu ‘normal’ buluyorsanız, o zaman üstleriniz size ‘Hayır öyle yapmayacaksın’ diye emir verse bile siz dinlemez, hazırlıklarınızı sürdürür, hangi iç tehdit unsurlarını tutukladıktan sonra hangi stadyuma kapatacağınızı bile planlarsınız.
Çarpıklık işte buradan başlar. Vatan size emanettir ve ‘dahildeki düşmanlar’a göz açtırmamanız gerekir. Size ‘İç tehdidi konuşma’ diye emir veren komutan da ‘düşman’ olabilir!
Bu mantığın doğal devamı şudur: ‘Tehdit’ olarak görülenler iktidara gelebilir, maalesef demokrasinin cilveleri işte, ama siz onları ‘tehdit’ hatta ‘düşman’ görmekten vazgeçmezsiniz!
Oturursunuz, kendinizi gizlemeye bile gerek duymadan, yalan haber yayan internet siteleri açarsınız. Kendi hükümetinize küfürler eder, iftiralar atar, olmayan konuşmaları varmış gibi yaparsınız.
***
YAŞ sonrası olanları doğru anlamalıyız. Doğru anlamak için de ‘askeri vesayet’ kavramının nasıl çalıştığını, askerin gerekirse o çok değer verdiği disiplininin bile dışına nasıl çıkabildiğini, kendi hükümetini nasıl ‘düşman’ olarak gördüğünü, bütün bu mekanizmaları da çok iyi anlamalıyız.
***
Aslında bu mekanizmaların bir bölümünde de ‘gerçeklerden kopukluk’un yattığını görmeliyiz.
Yani hâlâ bu devirde darbe yapılabileceğine, hükümetin Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesine çevirmekte olduğuna, Cumhuriyet’i yıkıp yerine padişahlığı getireceklerine vs. inananlar var. Ve onlar bu inançlarında samimiler.
Bu kişiler sıradan insanlar da değil, ordumuzda general rütbesine yükselmiş insanlardan söz ediyoruz.
‘Gerçeklerden kopma’ halinin bir versiyonunu da dün Radikal’de Erdal Güven’e konuşan askeri kaynakta gördünüz: ‘Hükümet Hasan Iğsız’dan özür dilerse sorun çözülür’müş...
Uzayda yaşıyorlar herhalde. O Genelkurmay, 2007 gibi yakın bir tarihte kendi hükümetine karşı neden başkaldırı içinde olduğunu anlatsın, yapılandan ötürü özür dilesin, yaptığının hukuki sonuçlarına katlansın bakalım, ne olacak...

RADİKAL