Ufukta yeni bir seçim... Partiler vira bismillah deyip Anadolu’ya dökülme yolunda. Türkiye epeydir seçim yolunda. Erken seçimdi, cumhurbaşkanlığı seçimiydi, anayasa değişiklikleriydi, referandumdu derken bir seçim daha yolda. Türkiye siyasetinde boşluk yaşanmıyor. Siyasetçiler dur durak bilmeden, oturup soluklanmadan dışarıda. Türkiye kazan onlar kepçe. Kimin sesi daha gür çıkar, kim daha ikna edici bir duruş sergilerse Türkiye ondan yana... Kemikleşmiş partizan seçmen hariç tabii. Onlar ne olursa olsun, hangi tarafı temsil ediyor olsun olmasın, sabit fikirlerinin dışındaki görüşleri değerlendirmeme konusunda kararlı kalacaklardır. Statik kalanlar sadece onlar. Onun dışında her şey ve herkes hareketten yana. Derin devlet bile. Partiler, siyasetçiler hareketlenir, ortalık kaynar da derin devlet durur mu. Oturur mu. Güç odakları rahat durur mu? Bunları şimdi neden söylüyorum? Artık bu konuda milletçe ordinaryus profesörlüğü hak edecek konumdayız, kirli devlet oyunları mı dersiniz vesayet rejiminin küçük panik atakları mı dersiniz adını ne koyarsanız koyun Türkiye insanı bu filmi değil filmleri öyle bir defa değil çok defa ve bir değil, birçok sinemada gördü. Gördü de bıktı. Bu oyunları sahneye koyanlar bıkmadı sıkılmadı da milletimiz bıktı da bıkkınlıktan katatoniye girdi artık. Cami bombalatmalar, adam bıçaklatmalar, kanaat önderlerini ‘karşı’ taraf öldürmüşçesine gösterecek tezgahlar kurmak, hükümetler düşürmek, devlet adamlarına suikast düzenlemek, başbakan asmak, bir sağdan bir soldan dar ağacına yollamak vesaire vesaire. Bunları dün bilmiyorduk, şimdi biliyoruz. 80’lerde 90’larda ve hatta iki binlerde saf saf açıklamaya çalışıyorduk da şimdi bildiklerimizle irkiliyoruz, bildiğimiz buysa ve bunlar bizi bu derece dehşete düşürüp ürkütüyorsa ya bilmediklerimiz, demeye bulaşmıyoruz bile. Korkuyoruz. Dün başlayan Balyoz Davası’yla ETÖ’nün bilinmedik başka maharetlerine de yakında vakıf olacağız.
Bu noktada bilsek de hatırlamamız gereken, unutmasak da tekrar etmemiz gereken bazı gerçekler var. Bu ülkede siyaset içinde siyaset, güç içinde güç vardır. Bu ülkede iktidar olan vardır, muktedir olan vardır. Kapalı kapılar ardında, yerin dibinde, dağın tepesinde, sınır ötesinde boş durmayanlar, oyunları oyunla bozmaya çalışanlar vardır. Biz Balyoz’u bulduk çıkardık, şimdi de yargılıyoruz, adalet yerini buluyor diye düşünmek erken olduğu kadar da safça olur. Asıl şimdi daha bir teyakkuzda kalmak, hani deriz ya her an her şey olabilir’le alert olmak gerekir. Baksanıza mesela, adı geçen davanın iddianamesi illegal örgüt olarak sınıflandırılan BÇG’nin yani Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetlerinin hâlâ devam ettiğini bildiriyor. Hatırlayın, Türkiye BÇG ile bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat darbesiyle tanıştı. Öyle veya böyle 28 Şubat’ın bin yıl sürmeyeceği anlaşıldı hatta bunu iddia edenler irtifa ve itibar kaybına uğradılar. Yakın emellerine ulaşıp hükümet devirdiler, insanları fişlediler, işten bazen de meslekten attırdılar. Hepsi geçmiş zaman cümleleri. Ama gelin görün ki BÇG hâlâ faal. Hâlâ iş başında. Öyleyse ETÖ’nün ağındaki BÇG-benzeri başka örgütler de. Yani ETÖ de. İster adı BÇG olsun ister ABC veya VYZ farketmez. Birileri uykuda beklemekte, diğerleri pusuda. Dikkatin en alasının şimdi lazım olduğu gibi provokasyonların oluşturacağı gündeme teslim olmama kararlılığı da en çok bugün muhafaza edilmeli. Hem mücadeleyle bertaraf etme hem de ciddiye almadan yolda sebat etme. Haziran bununla çekilmeli.
YENİ AKİT