Baküde üslenip Türkiyede iktidar hesabı yapanlar var!

Türkiye ile Azerbaycan arasında şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde bir krizin varlığı gerçek mi yoksa bir pazarlama mı? Türk-Ermeni ilişkilerindeki seyir, yakınlaşma, sınır kapılarının açılması tartışması, Türkiye'deki "Ermeni Lobisi"nin etkileri, Türkiye'nin "yakın çevre"sine ilişkin sorunları sıfırlama stratejisi, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin bundan sonraki seyri, 24 Kasım'a yönelik caydırıcı çabalar, Kafkaslar'daki jeopolitik satranç, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin hükümetleri aşan boyutu gibi bir çok başlık altında tartışılması gereken konu hakkında birkaç paragrafta söylenebilecekler elbette yeterli olmayacak.

Ancak bütün bunların ötesinde bugünlerde "olağan" olmayan bir görüntünün varlığı gerçek. Aslında aylardır varolan, giderek yükselen, bazı çevreler tarafından sabote edilen, Türkiye karşıtı bir kampanyaya dönüştürülmek istenen, Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını Azerbaycan'ı karşıtmış gibi gösterme eğiliminin hissedildiği, gelişmeleri kendi niteliğinden koparıp başka bir tabloya dönüştüren adeta bir kampanya var.

ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye ziyareti sırasında zirveye çıkan, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in İstanbul'daki Medeniyetler Zirvesi'ne katılmayı reddetmesiyle kendini gösteren her yönüyle Türkiye için son derece kritik önem arzeden bir süreç. Bütün bunlar bilgi kirliği ve yanlış anlamalarla da birleştirilince Ankara-Bakü arasındaki ilişkilerde bir nevi kırılma görüntüsü veriyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, bütün tartışmalara nokta koyarcasına; "Karabağ'da çözüm olmazsa kapı açılmaz" sözü bile sert rüzgarları dindirmeye yetmedi. Oysa bu söz, Türkiye'nin "değiştirilmesi çok zor" stratejilerinden birinin altını çiziyordu. Daha kısa cümlelerle tartışalım:

1- Ermenistan'la yakınlaşma, öncelikle Türkiye'nin yakın çevresindeki krizleri sıfırlama politikasının bir sonucu. Ankara; Ermenistan'la yakınlaşma konusunda, dar anlamda ve kısa vadeli çıkarlarla hareket edecek bir ülke değil, buna da ihtiyacı yok. Bütün komşularıyla çok iyi ilişkiler geliştiren Türkiye'nin önünde çözülmemiş tek ilişki olarak Ermenistan var.

2- Ermeni meselesi ve soykırım konusu Türkiye'nin Osmanlı'dan bugüne üstesinden gelemediği, Türkiye'nin bölgesel ve uluslar arası konumunu belirleme gücüne sahip, daraltıcı, mahkum ettirici, bölgesel ve uluslararası hesaplarını boşa çıkarıcı bir sorun. Çözümü çok zor, sancılı ama Türkiye'yi rehin alan bir sorun. "Komşularla iyi geçinme" projesinin çok ötesinde bütün dünyayı Türkiye'nin karşısına diken yaşamsal bir sorun. Elbette kolay çözüm beklenmiyor. Ama bu şekilde kalması Türkiye'ye uzun vadede ağır bedeller ödetmeye devam edecek. Türkiye'nin, bu sorunu çözmeden 21. Yüzyıl'a dönük pozisyon belirlemesi neredeyse imkansız. Bir yerden başlanması gerekiyor.

3- ABD ve Avrupa'nın, Türkiye'nin Kafkaslar'da beraber hareket ettiği Batı cephesinin Güney Kafkaslar'a yönelik en büyük projesi, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan gibi bölgenin üç ülkesini Rusya'nın etki alanından çıkarmak. Bu projenin başarılı olamadığı tek ülke Ermenistan. Türkiye-Ermenistan yakınlaşması bir Batılı proje olarak da önümüzde duruyor. Bu süreç, Kafkaslar'daki güç mücadelesinin, jeopolitik restleşmenin de bir sonucu. Bu yüzden Ermenistan'ın Batı klübüne entegre olması için Türkiye'yi adım atma konusunda baskılar devam edecek.

4- Ancak Azerbaycan bu eksenin en önemli ülkesi. Hem kaynakları itibariyle hem de Hazar çevresine yönelik stratejik hesaplar nedeniyle Bu yüzden ne Türkiye ne ABD ne de Avrupa, Bakü'yü rahatsız edecek bir girişimde bulunamaz. Bakü'yü Rusya'ya yönlendirmek demek Batı'nın bu bölgedeki bütün hesaplarının çökmesi demektir. Bu yüzden İlham Aliyev yönetimi, Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasına karşı bu "kart"ı hissettiriyor. Ancak bunu hiçbir zaman yapmayacaktır. Azerbaycan yönetiminin böyle bir lüksü olduğunu sanmıyorum.

5- Rusya-Azerbaycan arasında Karabağ dışında bazı bölgelerin iadesi konusunda görüşmeler söz konusu. İlginçtir, bir süre önce Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Ermeni meslektaşıyla aynı konuları görüşüyordu. İlk etapta altı kasabanın iadesi konusunda ciddi ilerlememe kaydedildi ve Babacan Bakü'ye giderek durumu aktardı.

6- Ankara-Bakü arasında kriz değil, bir iletişim sorunu var. Türkiye Erivan'la yakınlaşmayı Karabağ'da çözüm arayışı ile paralel tutuyor. Sadece 24 Kasım'da ABD yönetiminin "soykırım" açıklaması ihtimaline karşı süreç hızlandırıldı. Ancak Türkiye'nin Azerbaycan'la ilişkilere ve Güney Kafkaslar'a bakışında hiçbir politik değişim söz konusu değil. Süreç, Ermenistan'ın Karabağ dışındaki topraklardan çekilmesiyle son bulacaktır. Karabağ konusunda ise özel bir çalışma başlatılacaktır.

7- Öyleyse sorun ne? Asıl önemli olan burası işte. Burada iki gerçek var. Krizin asıl sebebi bu iki gerçek. Birincisi Kafkaslar'daki jeopolitik restleşme. Türkiye ve Batı ile Rusya arasındaki güç mücadelesi. Ermenistan'ın Batı eksenine kayması Rusya için bütün Güney Kafkaslar'ın kaybı anlamına geliyor. Bunun sonuçları da Moskova için yıkıcı olacaktır. Bu yıkıcı etki Kafkaslar'ın çok ötesinde sonuçlara yol açacaktır. Bu yüzden, Batı'nın Ermeni restine Rusya Azerbaycan üzerindeki nüfuzu ile karşılık veriyor. Bakü yönetimi ve Azeri halkı bu dönemde son derece duyarlı olmak zorunda.

İkinci gerçek ise trajik bir durum. Bazı çevreler bu durumu Türkiye'nin iç politik tartışmalarıyla ele alıyor. AK Parti iktidarına karşı Azerbaycan üzerinden bir operasyon yürütülüyor. Bu çevrelerin dar iç politik hesaplarıyla Türkiye ve Azerbaycan halkı birbirine karşı kışkırtılıyor. Bence bu konu üzerinde ısrarla durmakta fayda var. Özellikle hükümetin, Türkiye'de iktidar hesabı yapanların böylesine hassas bir konuyu istismar eden çevreleri, Azerbaycan'ı Türkiye'ye karşı kışkırtanları iyi izlemesi gerekiyor. Bu çevreler yaptıklarıyla hükümete değil Türkiye'nin çıkarlarına, Türkiye'nin Türk dünyası ile ilişkilerine çok ağır darbe vuruyorlar. Azeri topraklarından Türkiye'deki iç politikaya ciddi bir saldırı söz konusu. Bu saldırı sadece Türkiye'ye değil Azerbaycan'a da büyük darbe vuracak. Saldırıyı yapanlar Ermeni meselesi gibi hassas bir konu üzerinden, yanlış anlaşılma ihtimali çok yüksek bir konu üzerinden, duygusal bir konu üzerinden hareket ediyor. Bu çevreler milliyetçi görünüm altında bu ülkeye büyük bir kötülük yapıyor. İçeride darbe dahil her türlü entrika ile iktidar hesabı yapanlar artık Azerbaycan'ı mı üs olarak kullanıyor!

Kimsenin endişesi olmasın. Türkiye hiçbir zaman Azerbaycan'ı yok sayarak bir girişimde bulunmayacak. Ne Azerbaycan Rusya eksenine kayacak ne ilişkiler Özbekistan gibi olacak. Sadece biraz sabır. Azerbaycan'da kamuoyu oluşturup Türkiye'de iktidar hesapları yapanlara dikkat!

YENİ ŞAFAK