Babu’l Aziziye’den Emevi Meydanına

MUSTAFA ÖZCAN

Arap Baharının en kanlı faslı Libya ve Suriye’de yaşanıyor ve yazılıyor. Birçok gözlemcinin de ifade ettiği gibi Arap dünyasında birbirine en fazla benzeyen iki rejim vardı.

Bunlardan birisi Libya, diğeri de Suriye. Zaten iki rejim de birbirine çok yakın ve iltisaklı idi. Ahbap rejimlerdi. Suriye rejiminin dünyada en yakın iki müttefikinden veya dostundan birisi İran, diğeri ise Libya idi. Yıllarca böyle olmuştur. İlginçtir, Kayıp İmam Musa Sadr’ın ölümünden dolayı Şiiler ve İran kalplerinin köşesinde Kaddafi’ye karşı bir burukluk taşısalar da yine de İran-Libya ilişkileri kopmamış; git gel tarzı ve esrarengiz olmuştur. Hiçbir zaman kopuş yaşanmamıştır. Bu da iki rejimin sırrıdır. Kaldı ki Musa Sadr’ın devrim sonrası İran için taşıdığı anlam da tartışmalıdır. Kaddafi, gerçekten de öykündüğü ve benzemeye çalıştığı El Hakim Biemrillah’ın modern ve çağdaş versiyonu ve yüzüydü. Mütekallip yani değişken bir yüz ve karakter arz ediyor ve herkesle müttefik oluyor ve bir süre sonra herkesle de bozuşabiliyordu. Aralarındaki bütün küskünlüklere rağmen Kaddafi’nin Suriye ve İran’la ilişkileri dostane bir zeminde seyretmiştir. Belki bazıları Libya bağlamında Kayıp İmam Musa Sadr’ın kayboluşunu unutmadılar ama aynı çevreler İmad Muğniye’nin Suriye’de nasıl öldürüldüğünü fazla kurcalamadılar. Abdulmünim Huni gibi devrim safına geçen Kaddafi’nin eski silah arkadaşları Kayıp İmam’ın Kaddafi’nin emriyle öldürüldüğüne ve Sebha’ya gömüldüğüne tanıklık ediyorlar.

Devrimlerin nabzının attığı merkezler ve sembol mekanları var. Kahire’de değişimi sağlayan Tahrir Meydanı oldu. Tahrir, özgürlük ve istiklal meydanı demektir. 50-100 yıldır totaliter anlayışların egemen olduğu rejimler özgürlük meydanları üzerinden devrildiler. Bu, kaderin bir cilvesi olmalıdır. Veya eskilerin tabiriyle ‘el cezau min cinsi’l amel (ceza eylemin cinsindendir)’ sırrı tecelli etmiştir. Eskiden titizlikle korunması gereken yerler televizyon ve radyo binaları olurdu. Oraları düştüğünde darbe veya inkilap başarıya ulaşırdı. Darbelerin hassas noktaları iletişim merkezleri idi. Şimdi ise halk devrimlerinin hassas noktası Tahrir meydanları. Bu yüzden Yemen’de Ali Abdullah Salih yanlısı iktidar zaman zaman Tahrir Meydanını işgal ederek muhalefeti bu meydandan mahrum bıraktı. Tahrir meydanını elde tutmak adeta savaşta merkezi elde tutmak gibiydi. Sanaa’da muhalefet Tahrir’i kaybettiğinde gösterilerini 60’ıncı Caddeye kaydırdı. Lakin daha sonra yine Tahrir Meydanına yöneldi. Tahrir üzerine ker-fer (vur-kaç) savaşları bitmedi. Hatta Sanaa’daki Tahrir Meydanının ismini tefeülle Tağyir (Değişim) Meydanı koydular. Tahrir meydanı olmayan Erbil gibi şehirlerde bile halk, Tahrir Meydanına atıfta bulundu. Öykündü veya taklit etti. Öteden beri Mehdi gibi kurtarıcı isimler veya şahsiyetler veya kimlikler olduğu gibi Tahrir gibi kurtarıcı mekanlar da var. Elbette ki Tunus’da olayların kalbinin attığı mekan ve cadde Tahrir değildi. Lakin Tahrir’i bir kez daha Libya’da görüyoruz. Bingazi’de Tahrir Meydanı devrimin kıvılcımını çaktı. Ardından devrimin ateşi cemre gibi Trablusgarp’a düştü ve Yeşil Alan Trablusgarp’ın adı konulmamış Tahrir’i oldu. Babu’l Aziziye ise rejimin kalbinin attığı merkezdi. Tahrir Meydanı düştükten sonra olaylar çorap söküğü gibi gelişti.

Arap Baharında ilk büyük devrim Tahrir’de yaşandı. Tahrir’de tahrir yaşandı. Babu’l Aziziye ile yoluna devam ediyor. Son duraklardan birisi ise Şam’daki Emevi Meydanı. Beşşar rejimi Emevi Meydanını namusu gibi koruyor. Hiç boş bırakmıyor. Taksilerin bile yolcu bırakmasına izin verilmiyor. Suriye Devrimi 320 noktaya ulaştı lakin Şam ve Halep son ana kadar bütün gücüyle devrime katılmadı. Bunun farklı nedenleri var. Bunlardan birisi rejimin başkent ve Halep ile birlikte Emevi Meydanını son kalesi olarak görmesidir. Emevi Meydanı adeta Tahrir Meydanı ve adeta Babu’l Aziziye’dir. Milyonlar Emevi Meydanını doldurduğunda ‘ezifetü’l azife’ ifadesinin çağrıştırdığı gibi rejim için kalk borusu çalmış olacaktır. Emevi Camii’nde Muhammed Said Ramazan el Buti’ye serzeniş ve itapla başlayan Şam Devrimi inşallah Emevi Meydanında zafere ererek son bulacaktır. Birçoklarının ifade ettiği gibi Arap dünyasında birbirine en çok benzeyen iki rejimden biri olan Kaddafi ve Cemahiriyye rejimi çöktü. Darısı diğeri Esat rejiminin başına! Herkesin de bildiği gerçek şudur: Sıra Esat rejimindedir. Her iki rejimin de ortak özelliği batini olmalarıdır. Kaddafi rejiminin batiniliği taklit, zorlama, sonradan ve suni yani yapaydır. Esat’ların batiniliği ise kalıcı ve hakikidir.

YENİ AKİT