Ayrılma zamanı

Cihan Aktaş

 

 

Çalıştığı yere bağlanan bir yapım var, çoğu insan gibi. Yıllarca İran ve Türkiye arasında yaşadım. Dilin bir yazar için vatan anlamına geldiği fikrine bu nedenle de inanmaya meyyalim. Bu köşe beş buçuk yıla yakın bir süre boyunca bir bakıma vatan, bir bakıma vatanıma açılan pencere anlamına geldi benim için.

Hayat tuhaf; Türkiye’ye tamamen yerleşmek üzere döndüğüm günlerde, yıllardır yazdığım gazeteden ayrılıyorum. Bunun sebebi, beni Taraf’a çeken, çağıran sebeplerden hiç farklı değil. Bazen değil, sıklıkla kültür sanata ilişkin yazmak istediklerimin politik gündemin işgaline uğradığını duymuşumdur. Ne çok kitap, yazar, düşünsel ve sanatsal etkinlik yazılmak üzere notlarla birlikte masamın bir kenarında uygun bir zaman için beklemeye terk edildi! İletişim içinde olduğum siz sevgili okurlarımın güzelim, dopdolu mesajlarını da aynı nedenlerle layıkıyla değerlendiremedim. Üzerimdeki haklarınızı helal edeceğinizi umuyorum.

Nihayet öncelikli gündemim/ gündemimiz barıştı, sonuna kadar haklı o endişe nedeniyle: Hemen orada bir yerlerde insanlar anadillerinde konuşmadan yapamadıkları için, varlık olarak “ulusalcı Türk” varlığı içinde erime talebini sorguladıkları için de baskı görmeye, can vermeye devam ediyordu.

2007’nin son ayında yazmaya başladığım Taraf, aydın vesayeti ve kibri karşısında gündelik hayatın olduğu ölçüde mazlum ve mağdurların seslerine açık olan yanıyla da benim için yazmaya değer gazeteydi. Yıllarca imanlarını koruma kaygısıyla “kapalı” bir hayat yaşamaya zorlanan, sosyal, kültürel ve siyasal açılardan tabii gelişimlerini yaşamalarına izin vermeyen baskı ve yasaklara maruz kalan mütedeyyin insanlar gün geldi, kapalı yaşamaya zorlandıkları mekânlardan taşarak bu ülkeyi kana boyayan siyaseti tamir etme sorumluluğu yüklendiler. Şimdilerde sistemin oluşturduğu tahribatın mağdurları, Müslümanlar, Kürtler ve bütün barış gönüllüleri, zor ama zorunlu bir süreci gerçekleştirmek üzere büyük gayret gösteriyorlar. Buna karşılık Taraf, Cumhuriyetçi vesayet geleneğini hatırlatan bir üslupla şartlar koşarak barış sürecini sorgulayan bir gazete rolünü üstlendiği izlenimi uyandırıyor.

Toplumu ve siyaseti okumada önem verdiğim ilkelerin yanı sıra, gazeteye emek vermiş ya da emek versin diye çağrılmış yazarların maruz kaldığı muameleler, alıştığım yerde kalmaya meyyal yanıma karşılık, kalemimin yüz yüze geldiği niyet ve bağlam uyumsuzluğunu dikkate almaya zorluyor beni.

Çünkü, barış süreci adımlanmaya başlandığında Diyarbakırlı bir ev kadınının gazetecilere anlattığı şekilde, bana önemli gelen çoktandır bir annenin akşam olduğunda çocuğunun sağ salim eve dönebileceğinden kuşku duymayacağı şartların oluşturulması. Dağların potansiyel suçlu olarak görülen gençler için bir seçenek olmaya devam ettiği, asker ailelerinin dualarla kışlaya yolculadığı evlatlarını tabut içinde karşıladığı sahnelerin olağanlaştığı, çatışmalarla toplumsal dokusunu parçalamayı sürdüren bir ülke, ciddi meselelerini çözmeyi başaramaz, sadece çözüyormuş gibi yapabilir. Somut hayatın niceliğidir ki kavramın gelişmesine izin verir.

Hafta sonunu Ankara’da geçirdim. Cuma günü öğleden sonra İhtiyar Kitabevi’nde yeni öykü kitabımAyak İzlerinde Uğultu üzerine bir söyleşi-imza toplantısına katıldım. Bütün sorular barış üzerine konuşmaya akıyordu. Kendi içinde barışı gerçekleştiremeyen bir Türkiye, bölgede tırmanan gerilim karşısında uygun ve sahici cevaplar üretmekte yetersiz kalacaktır. Yaşlı başlı bir Kürt aydın, bir mücadele adamı da teşrif etmişti söyleşinin gerçekleştiği İhtiyar Kafe bahçesine; Hevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacı’nda Orhan Miroğlu’na hayatını anlatmış olan Canip Yıldırım. Barış sürecinin getirdiği iyimser duyguyu okuduğu şiirlerle İhtiyar Kitabevi’nin bahçesinde toplanan gençlere yansıttı, Canip Yıldırım Beyefendi. Kürt meselesi etrafında nice zor tanıklıklarla ve çileli bir mücadeleyle geçen bir ömre bu barışı borçlu olduğumuzu düşündüm, onu dinlerken.

Her zaman toplumsal barış ve yüksek idealler adına, ezilen ve sesi bastırılanların meselelerini duyurma ve çözümleme konusunda bir heyecanı, derdi, kavgası olan gazetelerde ve sitelerde yazdım. Taraf’ın Türkiye için mutsuzluk sebebi olan problemlerin çözümüne sunduğu katkı, “Sınır Yazıları”nın anlamına güç vermeye devam etti.

Kalemimin öncelikle barış ve kardeşlik yolunda bir mücadele için işlemeye devam ettiği bu köşede akan beş buçuk yıla yakın zamanı, yazarlık hayatımın en değerli tecrübelerinden biri olarak hatırlayacağım. Şimdi ayrılma zamanı. Hakikat ânına insan bazen ayrılırken de yaklaştığı hissine kapılıyor.


cihanaktas1@gmail.com

TARAF