Ayıp, Günah ve de Hukuksuz!

RIDVAN KAYA

Eğer devletin ajansı “Terör örgütü Şam’ın Fethi mensubunun evinde Gülen’in kitabı çıktı” şeklinde bir ‘haber (!) geçebiliyorsa, bizim de iktidardakilere “Hayrola 12 Eylül-28 Şubat ruhunu hortlatmaya mı heveslendiniz?” diye sormamız yerinde olmaz mı?

Anadolu ajansından birkaç saat önce geçilen bir haber Eskişehir’de yapılan bir polis operasyonuna dair ilginç ayrıntılar içeriyordu. “Fetih el-Şam üyesi teröristin evinden Gülen’in kitabı çıktı” başlığıyla verilen haberin ayrıntısında şunlar söyleniyor:

Eskişehir'de, eski adı El Nusra olan terör örgütü Fetih El Şam'a yönelik operasyonda gözaltına alınan 9 zanlıdan birinin evinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in yazdığı kitap bulundu.

İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Özel Harekat Şubesi ekiplerince önceki gün kent merkezinde düzenlenen eş zamanlı operasyonda gözaltına alınan ve evlerinde arama yapılan 9 zanlıdan B.Ö'nün ikametinde, çeşitli örgütsel doküman ile FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in "İnancın Gölgesinde" adlı kitabı ele geçirildi….”

Saçma ve temelsiz olmanın ötesinde açıkça manipülatif ve saldırgan bir mantığı yansıtan bu sözde haberin neresini düzeltmek lazım bilmek gerçekten zor!   

Şam’ın Fethi Cephesi adlı Suriyeli direniş örgütü neden terör örgütü olarak tanımlanıyor anlamak mümkün değil. Bu konuda maalesef sözü tükettik, bu yüzden tekrar etmeyelim ama onca bağımsızlık, onurlu dış politika nutuklarından sonra ABD’nin ve Rusya’nın dümen suyuna gidip, Esed katilinin terörist diye tanımladığı mücahitleri terörist olarak yaftalamanın çirkinliğini de atlamayalım!

Yine henüz haklarında sadece gözaltı işlemi yapılan insanların terörist diye yaftalanması hukuksuzluğuna ne demek lazım, o da ayrı bir garabet!  

Ama yetmiyor, ‘operasyon’ sürüyor! Muhtemelen ‘biricik memleketimize savaş açmış üst akıl’ teorisini delillendirme babında lazım olacağı varsayıldığı için, emniyet ve istihbaratın son dönemlerde yükselen trendi haline gelen ‘terör örgütleri konsorsiyumu’ manzarasının bir kere daha resmedilmesine ihtiyaç duyuluyor. Ve teorinin ispatlanması aşamasına geçiliyor. Nasıl mı? Operasyon neticesinde gözaltına alınan şüphelilerin birinin evinden Fethullah Gülen’in bir kitabının çıkması üzerinden! Suçun vahametine bakın!

Gerçekten “bilmem ne örgütü üyesinin evinden şu kitap çıktı, bu kitap çıktı” mevzuundan artık gına geldi, bu utanç verici söylemden resmen bıktık! Bu söylemin membaı neresi, sorumlusu her kimse bu çirkinliğe, bu hukuksuzluğa derhal bir son verilmeli!

Ajansa ‘haber’ şeklinde yansıyan şeyi sıradan bir gelişme olarak görmek mümkün değil! Siyasi bir hedef gözetilerek doğrudan hukuk katlediliyor. Hiçbir temeli olmayan, son derece seviyesiz bir bağlantı ihdas etme çabasıyla doğrudan insanlara iftira ediliyor ve üstelik de bu ‘suçlu kitaplar’ algısını canlandırarak yapılıyor.

Burada yapılan işin bilinçli bir operasyon mu, işgüzarlık mı olduğu; yine emniyetin mi, savcılığın mı asıl sorumlu olduğu tartışılabilir ama ‘yeni Türkiye’ söyleminin bolca dillendirildiği bir vasatta iktidara hakim dilin ve pratiğin giderek baskıcı, hukuksuz dönemlerin yaklaşımlarını hatırlattığı gerçeği görmezden gelinemez!

Bu vesileyle son günlerde ülke sathında ‘IŞİD’le mücadele’ adı altında yürütülen operasyonlarla ilgili olarak da çok sayıda hukukdışılığın yaşandığına dair şikayetlere de dikkat çekmekte yarar var. Farklı illerde IŞİD ile irtibatlı oldukları gerekçesiyle gözaltına alınan insanların çoğunun IŞİD’le bir yakınlıkları bulunmadığı, hatta önemli bir kısmı yabancı uyruklu bu kişilerin pek çoğunun değil IŞİD’çi olmak, bilakis IŞİD tarafından tekfir ve tehdit edilen insanlar olduğu ifade edilmekte. Ne yazık ki, bu tür operasyonların kimi durumlarda örgütsel irtibattan ziyade, sadece bazı insanların dini-itikadi anlayışları, hatta bazen sadece dış görünüşleri baz alınarak gerçekleştirildiği de bilinmekte.

Bilhassa zulüm altındaki ülkelerden ülkelerinden kaçarak buraya sığınmış muhacir aileler bu tür operasyon süreçlerinde çok ağır sıkıntılarla karşılaşmakta ve hayatlarına ilişkin tehdidin hüküm sürdüğü ülkelere geri gönderilme riskiyle yüz yüze gelebilmekteler. Oysa güvenlik kaygısıyla tedbir almak devletin elbette hem hakkı hem de görevi ama bunu yaparken hukuka uygun hareket etmek, mağduriyetlere yol açmamak da sorumluluğudur.

Yasaklı kitap işgüzarlığına ilişkin Rıdvan Kaya'nın 7 Eylül 2016 tarihli bir yazısı:

Hayrola, Yeniden “Suçlu Kitaplar” Dönemi mi?