Aydın Beyden cevap gelmedi

“Sükût ikrardan gelir” kuralının çalışması için ne kadar bir süre yeterlidir?

Her gün gazete okuyan, hafta sonunda gazeteleri evine mutlaka götürülen, her ihtimale karşı kendisinden söz edilen yazılar bir klasörle ayrıca dikkatine sunulan bir medya patronuyla ilgiliyse kural, herhalde bir haftayı yeterli saymamız gerekir.

Aydın Doğan'a “Bundan bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan'a 'Dediklerimi dikkate almazsan başına iş açılır' üslubuyla yazılmış bir mektup” gönderip göndermediğini buradan sormuştum. Geçen hafta cumartesi günü sordum bu soruyu. Bugün tam bir hafta doldu, cevap yok.

Bu sessizliği 'sükût ikrardan gelir' kuralıyla yorumlayabilir miyim acaba?

Ülkemizin en büyük medya patronu, ülkenin en büyük patronu Vehbi Koç'un açtığı yöneticilere mektup yazma çığırını günümüzde sürdürenlerden... Vaktiyle dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'a, tam da güvenoyu aldığı gün yazdığı mektubu Hürriyet'te tefrika ettirdiğini herhalde hatırlıyorsunuzdur; çünkü yayımlanalı şunun şurasında iki ay oldu, olmadı.

O mektubunda, yeni başbakanın kendi yayın grubuyla ilgili bir iddiasına cevap veriyor ve “İspatla” meydan okumasında bulunuyordu.

Fikri takibi güçlü bir medya patronu Aydın Bey; hükümet düştükten dört ay sonra Erbakan'la Ankara ASKİ tesislerinde bir araya gelmiş, yemekte “Sizi ordu-medya değil, gerginlik yıktı” demiş; bunu da kendi anlattı.

Acaba Tayyip Erdoğan'a yazdığı yeni mektupta neler var?

Geçen gün bir dost meclisinde, birisi bana dönüp “Yazına Aydın Bey'den cevap geldi mi?” diye sorunca diğerleri kulak kabarttılar. Benim muntazam okurum olmayan Aydın Bey'e yakın bir dostumun tepkisini görmeliydiniz: “Ne yani” dedi, “Bilmiyor muydunuz?” Ben onun yalancısıyım: Meğer en az üç haftadır Aydın Bey “Başbakana mektup yazdım” diyormuş yakın çevresine.

Mektup yazmasına yazdı da, mektupta ne yazdı acaba?

Bu merakımın sebebi son bir ay içerisinde yaşadıklarımız... “Ayağını denk al, yoksa başına iş gelir” gibi bir üslupla yazılmışsa o mektup, Aydın Doğan öngörülerinde isabet sahibi olmakta beni bile geçiyor demektir. Ak Parti'nin kapatılması sürecinin başlatılacağını, bunun için düğmeye basıldığını öngörebilmek büyük bir maharet benim gözümde.

Öyle bir öngörü var idiyse mektubunda, muhatabı olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın içinden “Yoksa Aydın Bey biliyor muydu?” düşüncesi mutlaka geçmiştir.

Geçenlerde okudum, şu anda gözaltında bulunan birisinin bilgisayarında, 'İddianame', Anayasa Mahkemesi'ne sunumundan iki gün önce gönderilmiş olarak kaydedilmiş... Bilgisayarın sahibi cezaevinden “Bu bilgi yanlış” mektubu gönderdi de haberin doğru olmadığı ortaya çıktı, yoksa “Birileri biliyordu” diye düşünecektik...

Şimdi kendinizi Aydın Doğan'ın yerine koyup düşünmeye davet ediyorum:

Başbakansınız. Her şeyin yolunda gittiği bir gün gazetelerde tepenizi attıran bir haber okuyorsunuz... Yorgun günler, haftalar, aylar geçirmişsiniz ülkeniz için çalışarak ve takdir beklerken anlamsız bir saldırıyla karşılaşmışsınız... O an sert bir tepki veriyorsunuz...

Ülkenin en büyük medya patronusunuz... İşleriniz tıkırında gidiyor ve mutlusunuz... Herkesin ertesi sabah okuyacağı başbakanın sizin için sarf ettiği sözleri siz akşamdan öğreniyorsunuz... O sinirle oturup başbakana bir mektup döşeniyorsunuz...

Ak Parti'nin kapatılması için sürecin başlatılacağına dair sizde kalması şartıyla emanetinize tevdi edilmiş bir bilgiye de sahipsiniz... O bilgiyle kaleme aldığınız mektubunuz biraz 'tehdit' kokuyor o yüzden...

Bir gazeteci de tutmuş, size, “Böyle bir mektup yazdınız mı?” diye soruyor ve yazdınızsa içeriği hakkında bilgi istiyor; hem de herkesle paylaşmak üzere...

Böyle bir durumda ne yaparsınız?

Aydın Bey de onu yapıyor, cevap vermiyor. Yazdığı mektubu açıklamak için en uygun zamanı bekliyor. Necmettin Erbakan'a 1996 yılında yazdığı mektubu 2008'in ocak ayı sonlarında gazetesinde yayımlatmıştı, unutmayın.

Bir dostum, “Aydın Bey sana da mektup gönderecek değil ya?” diye soruverdi. Doğru bir soru bu, ama ülkemizde mektup yazma âdetine sahip işadamları yalnız siyasilere değil gazetecilere de mektup gönderirler. Aydın Bey de yanlış anlaşılmak istemeyen bir patron ve yazarlara da mektup yazıyor. Bana da yazdığı için biliyorum. Böylesine önemli bir konuda da ses çıkarması ve Kulis okurlarını aydınlatması gerekir diye düşünüyorum. Yazmamışsa, mektubunda sadece “Yazmadım” demesi yeterli.

Konunun ve akla üşüştürdüklerinin önemini anlatmam gerekmez herhalde.

Benim fazla işim gücüm yok, sabrım da yerinde; 'sükût ikrardan gelir' kuralını çalıştırmak için bir hafta daha bekleyebilirim.

Yeni Şafak Gazetesi