Atanız 10 Kasım’da Sizi Bekliyormuş

MUSTAFA SİEL

 

Kemalistlerin Bu Hırçınlığı Niye?

“Ordu-Millet El Ele 10 Kasım’da Haydi Anitkabir’e, Atamız Bizi Bekliyor”, sokak Kemalisti Sözcü gazetesinin Kemalistlerin yıllık hac ritüeli haline getirdikleri 10 Kasım törenleri için 9 Kasım Çarşamba manşeti ile yandaşlarına yaptığı çağrı böyle idi.

Doğrusu 15 Temmuz sonrası CHP ve bilimum Kemalistler ofsayta ve ikinci plana düşmenin, gün geçtikçe irtifa ve konumlarını kaybetmenin çaresizliği içinde iyice hırçınlaştılar. Hır çıkarmak için bahane arıyor, fındık kabuğunu doldurmayacak konuları dağ, pireyi deve yapıyor, açıkça ifade etmeseler de aslında din olarak algıladıkları Kemalizmi halka dayatma konusunda iyice fanatikleşiyorlar.

Yok şortlu kadına tekme atılmış, yok Anıtkabir’e çocuk parkı yapılmış, yok halı saha yapılmış, yok kafeterya özelleştirilecekmiş. Tekme atan adamı hukuka takla attırarak defalarca içeri tıktırdılar, çocuk parkını kahramanca bir operasyonla yıktılar.

Her fırsatta diyorlar ki, siz Atamızın bizim için ne anlam ifade ettiğini anlayamazsınız. Yo, çok iyi anlıyoruz Atanızın sizin için ne ifade ettiğini ve aşağıda bunu ayrıntıları ile anlatacağız, merak etmeyin.

Camilere Çocuk Oyun Alanları İstiyoruz

Biz camilerde çocuklar ve gençler için alanlar oluşturalım, çocuklarımızı ve gençlerimizi camilere ısındıralım diye çırpınıyor; çocuklar camilere gelip cıvıldaşsınlar, cemaati rahatsız etseler de önemi yok, yeter ki namaza ve camiye ısınsınlar diye uğraşıyor, bir yandan da camiye çocukların gelmesinden haz etmeyen mevcut geleneksel anlayışı yıkmaya çalışıyoruz hararetle.

Nitekim bazı büyük camilerde çocuklar için oyun alanları ihdas edilmiş vaziyette. Zira bizim için mescitler-camiler hayattan kopuk erişilmez korkutucu ve devasa kutsal tapınaklar değil, Rabbimize saygı ve sevgi ile ibadet ettiğimiz, hayatın ve çarşının içinde ve merkezinde, rahmeti ve tevazuyu esas alan insani alanlardır ve tüm yeryüzü mescittir bizim için.

Anıtkabirde Su Bile Sattırmak İstemeyen Kemalistler

Anıtkabir’e çocuk parkı yapılması ise bizim Kemalistleri harekete geçirdi ve vurucu bir tim oluşturarak parkı kullanılamaz hale getirdiler. Arkasından da yetkililer parkın tamamen kaldırılacağını bildirdiler ve olay şimdilik kapandı. Lakin bu kez de askerlerin futbol oynaması için bahçenin uzak bir yerine yapılan bir halı sahayı bahane ederek taarruza geçtiler ve acilen yıkılmasını, aksi halde ... emir buyurdular. Bu arada bir de yüksek zümre için golf sahası da varmış, onun hakkında ne buyuracaklar, henüz bilemiyoruz.

Bununla da kalmayarak, Anıtkabir kafeteryasının özelleştirilmesine karşı çıkıp, orada özel sektöre su bile sattırmamaya yemin ettiler. Ellerinde gelse Anıtkabir’e girenlere nefes bile aldırmayacaklar. Doğrusu bu kadar kişiperest, bu kadar tabucu, bu kadar tutucu paganistler bir bizde, bir de Güney Kore’de kalmıştır herhalde.

Mescit Tapınak Farkı

Bu realite mescit ile tapınak arasındaki farkı pratik olarak ortaya koyduğu gibi, bizim eskiden beri iddia ettiğimiz üzere, Kemalistlerin en az Anıtkabir’in yapımında esinlendikleri antik Yunan dini mensupları kadar katı paganist bir tahayyüle sahip olduklarını da bir kez daha ortaya koydu.

Anıtkabir onlar için o kadar kutsal ki, çocuk cıvıltısına ve su içilmesine bile tahammül edemiyor, korku ve dehşetin oluşturduğu bir huşu ve vecd ile kendilerinden geçmek istiyorlar Atalarının manevi(!) huzurunda. (Kendilerine ait olup kullanmayı çok sevdikleri bu ifade bile yeterli paganist tahayyüllerini açığa vurmaya.)

Anıtkabir mi, Anıttapınak mı?

Zaten Anıtkabir antik Yunan paganist dini tapınaklarının kötü bir kopyası olup, öyle isimlendirmeseler bile, tam bir tapınak durumunda ve çocuk parkı tepkisi bu konudaki gerçek tahayyüllerinin dışa vurumlarından bir tanesi sadece.

Nitekim bu kesim için M. Kemal’in, hakkında en ufak bir eleştiriye tahammül edemeyen bir tabu ve huzurunda vecde gelinen bir kutsal olduğu (artık daha ileri adlandırmayı ben yapmayayım, arif olan anlıyor), bazen Selda Bağcan gibi sanatçılarca(!) dolaylı, Gülriz Sururi gibi sanatçılarca(!) direkt itirafta ediliveriyor.

Sizin Tapınağınız Size, Bizim Mescitlerimiz Bize

Geçen haftalarda bu sütunlarda yayınlanan Kemalizm Acilen Tasfiye Edilmelidir ve İğneyi Kendimize Çuvaldızı Kemalistlere başlıklı yazılarımda Kemalizm ve Kemalistler hakkında kanaatlerimi açıklamış ve Kemalizmin resmi ideoloji olmaktan çıkarılması ile Anıtkabir’in bir müze olarak Kemalistlerin oluşturacağı bir vakfa verilmesi tekliflerini getirmiştim.

Doğrusu hala bu teklifimin arkasındayım. Şu bir gerçektir ki, her ne kadar 1946 yılında yayınlanan TDK sözlüğünde Kemalizm için Türk’ün dini tanımlaması tüm Türkleri kapsamasa da, Türklerin kendilerini Kemalist olarak tanımlayan ve en fazla halkın % 5’lik kesimini oluşturduğu tahmin edilen beyaz kesimi için aynel hak doğrudur. Dolayısıyla bu kesiminde dinlerini özgürce doya doya yaşama, gönüllerince ibadet etme hakları vardır ve bu hakları ellerinden alınmamalıdır.

İbadet niyetine isterlerse bir kısım Alevilerin mezarlığın yanından geçenlerin korkudan ıslık çalması deyimini hatırlatır bir şekilde yaptıkları gibi saz çalsınlar, isterlerse Hristiyanlar gibi ca, ister saygı duruşunda bulunsunlar, isterse secdeye kapansınlar, ne halleri varsa görsünler, yeter ki bunları kimseye dayatmasınlar.

İdeolojiler 20.Yüzyılın Dinleridir

İdeolojiler 19 ve 20. yüzyılın dinleridir aslında. Bu açıdan Darvinizim, Pozitivizm, Sosyalizm, Kemalizm, Kominizim, Nazizm vs. vahyi dinlerin yerine ikamet edilmek istenen dünyevi birer dindirler esasında.

Nitekim Aguste Comte’nin insanlığın son dini olarak Pozitivim dini teorisini ileri sürdüğü, hatta bu dinin ritüellerini ve tapınağını tahayyül ettiği bilinmektedir.

İslami kesimi takiyyeci olarak niteleyen en büyük takiyyeciler olan Kemalistler, en büyük takiyyeleri olarak da, konjonktür hazretlerinin izin vermemesi nedeniyle teoride Kemalizmi din olarak takdim edemeseler bile, pratikte resmen ve cismen pozitivizm dininin Kemalist tarikatı ya da mezhebi olmuştur Kemalizm. Nitekim Suriye’de Baas–Mişel Eflak, Rusya’da Leninizm ve Stalinizm ideolojik dinlerin yerel uygulamaları olmuşlardır.

Kemalistler Ateist Değil Ataisttirler

Kemalistler takiyyeci ideolojilerinin tabiatı gereği mecbur kaldıkça dil ucuyla Müslüman olduklarını beyan etseler de, kahir ekseriyeti aslında değil Müslüman olmak, halis İslam düşmanıdırlar. Nitekim 15 Temmuz gecesi okunan selalara karşı bazı Kemalistlerin verdiği mücadele, bu gerçeğin en bariz tezahürlerindendir.

Hayat boşluk kabul etmediği ve din fıtri bir ihtiyaç olduğu için de, Kemalizmi kendilerine sadece bir ideoloji değil, aynı zamanda (konjonktür hazretlerinin izin vermemesi nedeniyle isimlendirmeksizin) bir din olarak kabul etmişlerdir. Yani Kemalistler ateist değil ataisttirler.

Bu dinin kabesi Anıtkabir, mescitleri ise tüm resmi kurumlarda ve özellikle okullarda bulunan Atatürk köşe, büst, heykel, resimleridir. Namazları bunların karşısında yaptıkları saygı duruşları, hacları 10 Kasım’da Anıtkabir’de yapılan törenler, umreleri ise sayir zamanlarda Anıtkabir’de yapılan resmi törenlerdir.

Kemalistler Tapmaktan Ziyade Taptırmaya Meraklı

Kemalistler kendi dinlerinde çok dindar olduklarını iddia ediyorlar ama, dinlerini sadece Müslümanları görünce hatırlıyor, kendileri tapınaklarında tapınmaktan ziyade, Müslümanları taptırmaya daha bir azimliler. Dertleri tapınmaktan ziyade taptırmak. Dinde zorlama yoktur kaidesi geçerli değil bunlar için, dinlerinin esası zorla taptırmak esasına dayalı.

Artık yeter 90 yıldır bu millete dininizi dayatmanız. Kendiniz ne haliniz varsa görün, ister tazim edin, ister secde, isterse Anıtkabir’de itikafa girin, ama artık şu Müslüman halktan elinizi çekin, onları atanıza ibadet ettirme zorbalığından vazgeçin.

İşlerine Gelince Rasyonelist, Gelmeyince İrrasyonelist

Kendilerini akılcı–pozitivist ve rasyonel akılcı gören Kemalistlerimiz, diğer ideoloji mensupları gibi, iş M. Kemal’e gelince metafizist ve irrasyonellikten kurtulamamaktadırlar. Çok bilimsel olmakla iftihar ederken, tam tersine çok filimseldirler (bakınız İzmir Narlıdere’de yeşillendirilmek yerine yeşile boyanan alana) ve 1900’lerden beri işleri güçleri filim çevirmektir ve bu nedenle olsa gerektir kendileri azınlık oldukları halde sanatçıları(!) çoğunluktur 100 yıldır.

Nitekim Kemalizm dininin en has mensuplarından Tarık Akan’ın cenaze töreni esnasında bir arkadaşının söylediği, şimdi Atatürk’ün yanına gitti, bana onu anlatacak mealindeki sözleri, bu kesimin gerçek bilim ve din anlayışlarını ortaya koymaktadır aslında. (Bu arada, Kemalistler madem Atalarını bu kadar seviyorlar, cenazelerini niye Anıtkabir’de veya büstlerin huzurunda kaldırmayıp niye camiye getiriyorlar ki?)

Tarık Akan M. Kemal’in Huzuruna mı, Yanına mı Gitti?

Burada Tarık Akan Atatürk’ün huzuruna kul olarak mı, yoksa yanına arkadaş olarak mı gitmiş, o açıklanmamış. Lakin Anıtkabir’e çocuk parkını yakıştıramayan bir zihniyetin muhayyilesinde, herhalde M. Kemal sıradan bir insan ve arkadaş olarak tahayyül edilmese gerek. Bu konuda da açıklama yaparlarsa biz de aydınlanmış, tereddütten kurtulmuş oluruz.

Bu arada sağken hiç uğramadıkları camilerde cenaze namazlarının kılınması ise, sadece halk tarafından dışlanmamak için zoraki katlandıkları bir takiyye olup, çoğu safa durmadıkları gibi, safa duranların çoğunun da dudaklarını kıpırdatmak zahmetine bile katlanmadıkları, kendilerinin yayınladıkları Tarık Akan’ın cenaze namazı görüntülerinden anlaşılıyor zaten (merak edenler görüntüleri dikkatli izlerlerse bu durumu göreceklerdir).

Kemalistler Dinlerini Serbestçe Yaşasınlar Ama

Kafirun Suresi’nde sizin dininiz size, benim dinim bana emri ile Bakara Suresi 256 ayette açıklanan dinde zorlama yoktur … ayeti gereğince, bizim kimseyi İslam olmaya zorlama hakkımız da yok niyetimiz de. Lakin Kemalistlerin de bizi kendi dinlerine girmeye ya da kendi dinlerine ait ritüellere katılmaya zorlama hakları da yoktur.

Bu nedenle mezkur yazımda da teklif ettiğim gibi, laiklik ve Kemalizm resmi ideoloji olmaktan çıkarılmalı, isteyenler Kemalizm’i bir ideoloji yada din olarak yaşayabilmeli ve sivil araçlarla propagandasını yapabilmeli, ancak kimseye resmi ya da gayri resmi yollarla Kemalizm dayatılamamalı, Kemalist ritüeller resmi törenlerden tamamen çıkarılmalıdır.

Bu alanda ayrıca din dersleri serbest olmalı, isteyenlerin İmam-Hatip Lisesi seviyesinde İslam dini dersleri alabilmesi sağlanırken, istemeyenler bu derslerden muaf tutulmalıdır. Ayrıca, diğer dinlerin özel okullarda eğitimi yapılabildiği gibi, Aleviler ve Kemalistler için de, kendi din ve ideolojilerinin eğitimini yapabilecekleri özel okullar ve kurslar açılmasına imkan sağlanmalıdır.

Dikkat Kemalistler Tekrar Zaferimizi Çalmaya Yelteniyorlar

Kemalistlerin bu memlekette inançlarına uygun yaşama hakları vardır elbette ama, halkı zorla atalarına taptırma ve kendi inançlarına uymaya ve uygun yaşamaya zorlama, 90 yıllık azınlık diktatörlüğü sürdürme hakları asla yoktur. Son yıllarda iyice zayıflayan bu diktatörlük kalıntıları, 15 Temmuz sonrası oluşan puslu havadan faydalanarak tekrar eski güçlerine kavuşmaya yeltenmekteler.

15 Temmuz sonrası yazdığım yazılarda dikkat çekmeye çalıştığım (ki İslamcı ya da olmayan pek çok yazar ısrarla buna dikkat çekiyor) Kemalistlerin fırsattan istifade tekrar Kemalizmi ısıtıp sofraya sürme fırsatçıklarına karşı uyanık olunmalıdır.

Sorun Kemalistlerden Ziyade, Kemalistlere Kemalist Diyemeyenlerde

Burada asıl sorun hep uyanık olan fırsatçı Kemalistlerden ziyade, günübirlik politik çıkar hesaplarıyla Kemalizm’le yüzleşmeyen ve hatta pragmatizme pike yaptırarak zaman zaman kraldan fazla kralcı bir tutumla kutsayan bazı AKP’liler ile, Yenikapı ruhunu zedelemeyelim diye Kemalizme yeterince giydirmeyen İslamcılarda. Oysa Kemalistleri adam yerine koyup FETÖ’ye karşı ittifaka girişmek ve bunlardan medet ummak, gerçekten çok büyük bir basiretsizlik ve ilkesizlik.

AKP’nin bu kesimi ile konuyu yeterince gündeme getirmeyen İslamcılar bu olumsuz sürecin en önemli handikapı. Bu konuda en hararetli olması gereken keskin İslamcılar ise, ılımlı olmakla suçladıkları İslamcılarla ve Erdoğan’a vurmaktan Kemalizme vurmaya fırsat bulamıyorlar herhalde.

Ama bu konuda gerekli çaba gösterilmezse, tekrar bir Kemalist darbe, hatta darbeye bile gerek kalmadan iktidarın tekrar Kemalistlere altın tepside sunulması ve tekrar 90 sene öncesine dönülmesi de hiç de yabana atılır bir risk olmasa gerek.