Askerlik ve ciddiyet

Ahmet Altan

İnsanlar askerliği icat ettiğinden beri bu mesleğin değişmez bir kuralı vardır, üstüne kesin itaat ve saygı.

İtaat ve saygı olmazsa askerlik de olmaz.

“Karşı tepeye saldırın” komutunu veren bir subaya askerler, “o tepeye değil, öbürüne saldıralım,” “o tepeyi almanın insanlığa ne faydası var,” “ama o tepeden bize ateş ediyorlar,” “benim canım saldırmayı hiç çekmiyor,” “sizin eşinizin kıyafeti hoşuma gitmedi, ben saldırmayacağım” türünden cevaplar vermeye başladı mı askerlik diye bir şey kalmaz.

Sistem çöker.

Son günlerde bizim generaller, üstleri olan cumhurbaşkanına karşı itaatsiz ve saygısız davranıyorlar.

Eğer generaller üstlerine saygısız davranırlarsa, onların astları da onlara saygısız davranır.

Saygısız generallerin saygılı bir ordusu olamaz çünkü.

Asker, komutanını taklit eder.

Generallerimizin tutumu, askerlik mesleğinin özünü ve ordunun disiplinini ciddi biçimde örseliyor.

Onlar cumhurbaşkanına, “senin eşinin başörtüsünü beğenmedim, sana saygı göstermeyeceğim” derse, asker de generale, “senin eşinin elbisesini beğenmedim ben de sana saygı göstermeyeceğim” der.

“İtaat ve saygı” kuralı yok olur.

Ordunun disiplinsizleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.

Generallerimiz, yasalara, kurallara, hiyerarşiye tümüyle aldırmaz davranıyorlar.

Bunu biraz da çocukça bir biçimde yapıyorlar.

Sabah cumhurbaşkanına selam vermiyorlar, öğlen selam veriyorlar, sıkılıyorlar akşama gene selam vermekten vazgeçiyorlar.

Bir general “üstünden” memnun değilse yapacağı tek şey vardır, istifa etmek.

İstifa etmiyorsa da mesleğinin kuralına uymak zorundadır.

Üstelik generallerin saygısızlığı yalnızca ordunun disiplinini bozmak tehlikesini yaratmıyor, ülkenin dengesini de alt üst ediyor.

Askerler, on üç yaşından itibaren özel şartlarda yaşamaya başlıyorlar, kriz olsun ya da olmasın paralarını alıyorlar, işlerini kaybetme endişesi taşımıyorlar.

“Bu ay para alacak mıyım, işler nasıl gidecek, işsiz kalır mıyım, bizim dükkan kapanır mı” gibi tedirginlikleri bilmiyorlar.

“Selam verdim, vermedim” türünden kaprislerin yarattığı toplumsal dalgalanmaların insanların hayatına nasıl yansıdığına dair hiçbir bilgileri yok.

Onların her saygısızlığında insanların yüreğinin nasıl hopladığını, nasıl endişelere ve öfkelere kapıldıklarını hiç anlamıyorlar.

Yaptıkları her saygısızlıkla toplumu kendilerinden uzaklaştırıyorlar.

Biraz sokaklara kulak verirlerse, tarihimizde hiç olmadığı kadar keskin bir öfkenin hedefi olduklarını da anlarlar.

Eğer böyle devam ederlerse, milletin değil de CHP’nin ordusu gibi davranmayı bırakmazlarsa, halk da onları “kendi ordusu” gibi görmekten vazgeçip onlara “gerilim yaratan” bir siyasi parti muamelesi yapacak.

Bunun ne anlama geldiğini anlamaları için CHP’nin oy oranına bakmaları yeterli bence.

Halkın yüzde yirmisinin ordusu olmak ve yüzde seksenini de kendilerine uzak tutmak istiyorlarsa devam etsinler.

Ama o zaman kendi ülkelerinde üniformalarıyla sokaklarda dolaşmakta biraz zorlanırlar.

Generaller şunu anlamak zorunda:

O cumhurbaşkanını, o başbakanı, o hükümeti, o parlamentoyu halk oraya getirdi.

O halk, generallerin maaşını, lojmanının giderini, silahının parasını ödeyen halk.

Ne o halkın seçtiği cumhurbaşkanına saygısızlık edebilirler, ne de o halkın parlamentoya gönderdiği partilerin arasından “sevmediklerine” ülkenin ortak bayramlarını yasaklayabilirler.

Generallerin bir an önce mesleklerinin gerektirdiği “ciddiyet, itaat ve saygıyla” davranmaya başlamalarında hem ülke için hem de kendileri için büyük yarar var.

Askerlik ciddi bir meslektir.

Bu mesleğin ciddiyetini, iyi eğitilmedikleri için karakolları basılan, gerekli teknoloji uygulanmadığı için araçları mayınlarla patlatılan genç şehitlerin cenazelerine bakarak da anlayabilirler.

Biz onlardan, kendilerine emanet edilen delikanlıların hayatlarını iyi korumalarını bekliyoruz.

“Ben senin eşinin başörtüsünü beğenmedim, onun için saygısızlık edeceğim” türünden çocukluklar yapmalarını değil.

Gazetem.Net