Balyoz darbe planı, askere olağanüstü yetkiler tanıyan EMASYA protokolünü yeniden gündeme taşıdı.
Darbe planının altında imzası bulunan Orgeneral Çetin Doğan, EMASYA'dan hareketle nasıl idareye el koyabileceklerini bizzat ifade ediyor.
Orgeneral Doğan, 28 Şubat darbesi sırasında faaliyet gösteren yasa dışı Batı Çalışma Grubu'nun başındaki isimdi ve 1997'de EMASYA protokolünü de bizzat hazırladı.
Bugüne kadar üzerinde çokça tartışmalar yaşanan EMASYA (Emniyet, Asayiş, Yardımlaşa) protokolünün tam metnini ilk kez BUGÜN yayınladı.
Ankara ekibimizi kutluyorum.
27 maddelik protokol, askere tehditler karşısında ihtiyaç duyduğu "acil" hallerde tek başına müdahale imkânı veriyor.
Bu protokole binaen, "olayları yakından takip" için EMASYA kapsamında fişlemeler yapılıyor.
Valinin "yazılı" ya da "sözlü" daveti üzerine bir olaya el koyan "EMASYA Komutanı" bütün yetkileri üstleniyor.
Vali devre dışı kalıyor, Jandarma ve Polis Özel Kuvvetleri EMASYA Komutanı'na bağlı hale geliyor.
Görev esnasında zor kullanma ya da silah kullanma kararı da tamamen EMASYA Komutanı'na bırakılıyor.
Protokol, askerin "iç güvenlik" ile ilgilenmesine yasal zemin hazırlıyor.
Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde "İç Güvenlik Harekât Merkezi" kuruluyor.
Tartışmalı protokol, 1996'da Mehmet Ağar'ın çıkarttığı "İl İdaresi Kanunu'nun 11'inci Maddesi'nin D bendine" dayandırılıyor.
Protokolün, dayandığı kanun maddesini aştığı ortada...
Kanunun Mehmet Ağar, protokolün de Mesut Yılmaz zamanında hazırlanmış olması ise son derece ilgi çekici.
Kısaca, 28 Şubat darbe döneminin demokrasimize kötü bir darbesi.
Garip gelebilir ama bu protokol imzalandıktan 5 yıl sonra Ecevit'in başbakan olarak görev yaptığı Nisan 2002'de "Mülki İdare Şurası" toplanıyor.
273 üye 3 gün çalışıyor. EMASYA protokolünün de 8 yönden kanunlara aykırı olduğuna karar veriyor.
Düzeltilmesi veya kaldırılması talep ediliyor.
Ancak bugüne kadar tek adım atılamıyor.
Onlar da Türkiye'nin tam demokratikleşmesi için EMASYA'nın varlığının nasıl bir tehdit olduğunun farkına varmışlar...
EMASYA, bir protokol olduğu için tek taraflı kaldırılması mümkün.
İçişleri Bakanlığı'nın karar alması gerekiyor.
Önemli olan sivillerin siyasi irade ortaya koyması...
Askerin "dış düşman" yerine "iç düşman" ile ilgilenmesinin yasal kılıfı da böylece ortadan kaldırılmış olur.
**
61 soruşturma ne için Paşam?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, dün yine oldukça sert bir konuşma yaptı.
Tam bir "masaya yumruğunu vuran paşa" imajı vardı ekranda.
Ancak bu tavır İlker Paşa'yı "sempatik" kılmıyor.
Sanırım iletişim uzmanları yine taktik ve stratejik hata yaptırdılar.
Her neyse, konuşmanın sertliği beni şaşırtmadı.
Konuşmada Başbuğ'un TSK'nın "birinci sorunu" diye nitelediği "sızdırma" beni şaşırttı.
İlker Paşa, sızdırma suçlamasıyla 61 subay hakkında soruşturma, 9 subay hakkında kovuşturmanın sürdüğünü, 10 da tutuklu subayın bulunduğunu açıkladı.
İyi ama hatırladığım kadarıyla Genelkurmay, "internet andıcı" dışında hiçbir belgeyi doğrulamadı.
O halde, bu 61 subay neyi, kime sızdırdı?
Madem yayınlanan tüm iddialar yalan, TSK'yı yıpratmak amaçlı iftira, sızdırma soruşturması neden?
İlker Paşa, darbeci askerlerin camileri bombalamayı planladığı yayınlarına da sert tepki gösterdi.
"Lanetliyorum" dedi.
Olabilir.
Ama İlker Paşa, konuşmanın devamında iddialar ile ilgili incelemenin askeri savcılıkta sürdüğünü söyledi.
Peki ya iddialar doğru çıkarsa...
Süren inceleme için "Yoktur" diye bu peşin yargı neden?
Son olarak, İlker Paşa'nın "Sabrımızın sınırı var" açıklaması da hiç yakışık değildi.
Ne demek? Hukuk mücadelesi dışında bir seçenek mi var?
Peki, "sınır aşılırsa" ne olur?
BUGÜN