Arapça öğrenmek için Almanca bilmek lâzım!..

Amma saçma bir başlık değil mi?.. Evet öyle. Lâkin bu benim değil, sistemin saçmalığı!..

Çocuğunuz üniversitenin Arap Dili ve Edebiyatı bölümüne girmeyi hedefliyorsa, Yabancı Dil Sınavı’nda başarılı olmak durumunda.

Bizde Arap Dili ve Edebiyatı bölümüne girmek isteyeni, Arapça’dan imtihan etmezler.

Ya neden ederler?..

İşte başlığa geldik: “Ya Almanca’dan, ya Fransızca’dan ya da İngilizce’den!..”

-

Malûm, Arapça “Kur’an’ın Dili.” Böyle olduğundan ve T.C. de (malum biçimde) bir laik devlet olduğundan, Kur’an Dili’ne giden yollar mümkün mertebe kapatılmıştır.

Zor belâ girilebilen ve ilerlenebilen yollar hâlâ varsa, “medrese” ruhunu ısrarla yaşatan “vatansever” âlimler sayesindedir.

Bugün...

“Açılımın esas şartı”na dikkat çekilen yazılarımıza destek niteliğindeki mektuplardan birine yer veriyorum.

Âlim dost, Muhammed Özkılınç’tan:

Değerli Serdar Arseven;

19/11/09 tarihli köşenizde demokratik açılımın önemli ve göz ardı edilen bir yönüne temas etmişsiniz:

“MEDRESELER”

Bendeniz aslen Urfalı Kürt bir vatandaş olup medrese eğitimimi, Siirt, Diyarbakır / Bismil ve Mardin / Midyat’ta tamamladım; 21 yıldır da Gaziantep’te âcizane aynı hizmete devam ediyorum.

Bölgenin sorunlarını çok iyi bilenlerdenim.

Kürt halkının cumhuriyetle değil ama cumhuriyet hükümetlerinin birçoklarıyla barışık olmadığı doğrudur, özellikle laikliği dinle ve dindarlarla savaşma aracı gibi görenlerle.

Bunun sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vs. birçok sebepleri var.

Ama kanaatimce en büyük sebebi dinî boyuttur.

Doğu’da dini eğitimin en önemli simgesi ise medreselerdir.

Bakınız Dersim katliamı birazcık deşilince neler çıktı.

Şeyh Sait isyanı deyip duruyorlar. Şeyh Sait isyan falan etmedi.

Ergenekon benzeri bir komployla provoke edildi.

Düşünün ki Tevhid-i Tedrisat Kanunu sonucu yüzlerce medrese kapatılmıştı. Bu medreselerin, tekke vb İslami kurumların üstad, meşâyih ve her biri zamanın kanaat önderi olan hocalarından binlercesinin sürgün, zindan, işkence, faili meçhullerle mezalime uğramaları halkı patlamaya hazır hale getirmişti.

Rahleyi tedrisatında bulunduğumuz üstatlarımızın kendi yaşadıkları veya üstatlarından dinleyerek bize aktardıkları öyle yürek kanatan kıssalar var ki, anlatılması da anlaşılması da güç.

Dilerseniz bu faslı kesip sadede gelelim.

Doğu medreseleri ciddi şekilde incelenmeli, sadece doğu halkına değil, tüm ülkeye neler kattığı ve kapatılmalarının nelere mâl olduğu akademik araştırmalara konu edilmelidir.

Geçmişte yaptığım iki umre ziyaretimde, Haremeyn’de karşılaştığım Prof. Doç. unvanlı hoca efendilerle sohbetlerimiz oldu.

Her sohbette, mutlaka ‘Bu kadar fasih Arapçayı nereden öğrendin?’ sorusu çıkıyordu karşıma.

Onlara medreselerimiz ve müfredatından bahsedince; bu müfredatın kendi üniversitelerindeki lisans, hatta lisans üstü eğitime denk olduğunu söylemişlerdi.

Zaten bizim Ezher v.b. yerlere giden talebelerimizden de aynı bilgiyi mükerreren almıştık.

Şu an ilahiyat ve diyanet camiasında, Arabî ve Şer’î ilimlerde mesleğinde başarılı olan hoca efendilerden niceleri, ya medrese kökenlidir veya medreseden destek almıştır.

Şimdiiii....

Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak bu medreselerin ‘merdiven altı’ konumdan çıkarılması memlekete neler katar düşünebiliyor musunuz?

Bu, Kürt halkının devletiyle kaynaşmasına ciddi katkı yapmakla kalmaz.

Aynı zamanda Kürt, Türk vs. etnik kimliklerin birbirleriyle kaynaşmasına da muazzam katkı yapar.

Kim ne derse desin % 99’u Müslüman olan Türkiye halklarının asıl çimentosu İslam dinidir. Dinin iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet de Arapçadır.

Bu iki kaynağı kendi kaynağından tahlil edecek derecede anlayıp anlatabilecek âlimler de en güzel şekliyle medreselerden yetişmektedir.

Diğer bir açıdan bakacak olursak; küresel krizin bizi teğet geçmesinin önemli sebeplerinden birinin körfezden, yani Araplardan gelen, otuz milyar doları aşkın yatırımlar olduğu medyaya yansıdı.

Biraz daha çalışırsak daha nice otuz milyarlar gelir inşallah.

Batının nice ülkeleri nice üst düzey bürokratlarıyla İslam âleminde cirit atıyor.

Asırlardan beri oraları sömürmek için; sadece Arapçayı değil, iman etmedikleri İslam’ı dâhi öğrenen ‘misyoner’, ‘oryantalist’ vb binlerce casus yetiştirip İslam âlemine salıyor.

Halbuki bizim Rabbimiz, Dinimiz, Kıblemiz, Peygamberimiz ve tüm mukaddes değerlerimiz bir.

Aramıza sınırdan engeller konulalı kaç yıl oldu ki?..

Arapça’yı çok iyi bilen, ümmet bilincine sahip, tüm Müslüman halklar arasında İslam kardeşliği köprüleri kuracak ve yıllardır batılı casuslar tarafından zihinlerimize yerleştirilen kin, nefret, ırkçılık vb nice engelleri kaldırmak için lobi faaliyetleri yürütecek davetçi hocalar gönderirsek inşallah çok olumlu neticeler alırız.

Sonuç olarak; sizin vasıtanızla Sayın Başbakan, Milli Eğitim Bakanı, YÖK Başkanı ve üyeleri ve diğer ilgili zatlara seslenmek istiyorum;

Gelin Arapçayı ileri derecede öğreten medreseler için gerekli yasal düzenlemeleri yapalım.

Bunun için:

• Zaten var olan medreselere özel okul veya icâzetnâmeleri/sertifikaları resmen kabul gören enstitü vb. statü verilebilir. (Bu durumda bütçeye herhangi bir yük olmaz. Zira halk öteden beri buraların yükünü yürekten üstlenmektedir.)

• Sair yabancı diller gibi Arapça da yabancı bir dil olarak kabul edilebilir.

• Hiç değilse Arap Dili ve Edebiyatı bölümüne Arapça’dan dil sınavıyla giriş için gerekli düzenlemeler yapılsa, bu bile çok katkı sağlar. (Arapça bölümüne İngilizce sınavla giriliyor... Kel alâka!..)

Şu anki haliyle medreseler maddi açıdan gelecek vaat etmediğinden, çoğunlukla okulda başarı sağlayamayan çocuklar gönderiliyor.

Tabii bu işin değerini kavramış aileler de yok değil.

Onlar özellikle zeki çocuklarını bu işe vakfediyorlar ama...

İşte ama!..

VAKİT