Arakan’da Kim Yerli, Kim Yabancı?

HAŞİM AY

DÜNDEN BUGÜNE ARAKAN MESELESİ - 2

Budist Burma Devletinin Kuruluşu ve Arakan Sorununun Oluşumu

1948 yılında doğrudan işgallerini sonlandıran İngilizler kendilerinden geriye bölünmüş ve yekdiğerine düşman yeni bir coğrafya bırakmışlardı. Asırlar boyunca ağırlıklı olarak Müslümanların yönetimi altında barış içinde yaşayan başta Müslümanlar ve Hindular olmak üzere birçok kavim ve din mensubu artık birbirine düşmandı. Bugünkü Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Keşmir ve Arakan bunun olumsuz sonuçlarını doğrudan yaşarken Afganistan, Sri Lanka, Patani ve hatta kısmen Çin esareti altındaki Uygur Müslümanları da dolaylı olarak bu yeni durumdan etkilenmeye devam ediyorlar.

İngilizler 1948 yılında bölünmüş Kadim Hindistan’ın ana merkezini Hindulara, Pakistan’ı Müslümanlara ve Burma’yı (Myanmar) Budistlere bıraktı. Urdu ve Bengal Müslümanların nice umutlarla birlikte kurduğu Pakistan rüyası uzun sürmedi. Ülke 1971 yılında Pakistan ve Bangladeş olarak iki ayrı devlete bölündü. Yeni kurulan Bangladeş devleti burada kuruluş aşamasında bölünmeye karşı çıkıp Pakistan’la birlikte yaşamayı savunanları hain ilan etti ve süreç içerisinde Cemaat-i İslami’nin Bangladeş kolunun birçok liderini ve müntesibini tutuklayarak idam etti. Burma/Myanmar/Arakan Müslümanlarının dramı da biraz Bangladeş’in bu trajedisine benziyor. Bugünkü Myanmar devleti ve bağlı Budist fanatikler de Arakan Müslümanlarını yabancı saymakta ve ihanet ile suçlamaktadırlar.

Eski adı ile Burma yeni adı ile Myanmar’ın Rakhine eyaleti içinde adı unutturulmak istenen Arakan (Rohingya) bölgesi 1948 yılında kurulan çağdaş Burma (daha sonra Myanmar) devletine bağlı eyalet statüsünde değerlendirildi. Ne var ki bu statü bir geçiş süreci durumunu arz edecekti. Çünkü daha sonraki yıllarda bölgenin kadim isimleri olan Arakan ve Rohingya adları yasaklandı ve Arakan veya Rohingya Müslümanları Budist Arakanlıların yaşadığı bugünkü Rakhine eyaleti ile tanımlandı.

Myanmar homojen bir ulus-devlet değil. Birçok etnisiteden ve yedi ana eyaletten oluşuyor. Zaten resmi adı bu yüzden Myanmar Birliği Cumhuriyeti.

Myanmar, sahip olduğu 261.218 km² yüzölçümü ile Güney Asya’da Endonezya’dan sonra en büyük ikinci devlettir. 2016 yılı verileri merkeze alınarak ülke nüfusunun 48.7 milyon civarında olduğu söyleniyor. Ülkenin resmi dili Birmanca (Myanmarca) olup resmi din Budizm’dir. Hindistan ile Çin arasında yer alan ülkede her iki kültürün de izleri görülmektedir. Resmi olarak 135 etnik grup yer almakta olup bu etnik grupların en büyükleri Şan (%8.5), Karen (6.2), Kaçin (%1.4), Rakhine (%4.5), Mon (%2.4), Çin (%2.2) ve Kayah (0.4)’tır. Ülkenin ‘Burma’ olan ismi 1989’da yaşanan darbeden sonra çoğunluk Myanma/Birman kavmi esas alınarak ‘Myanmar’ olarak değiştirilmiştir.

Dr. Muhammed Yunus, İngilizce yazmış olup 1995 yılında İHH tarafından Türkçeye kazandırılan ve sadece Türkiye’de değil uluslararası literatürde Arakan’la ilgili yazılmış ender derli toplu çalışma olan “Dünden Bugüne Arakan” isimli kitabında özetle şunları söylüyor:

Bugün Burma’nın batı eyaletlerinden biri olan Arakan, 1784 yılına kadar otonom bir ülke görünümündeydi. Coğrafi konum, diğer birçok ülkede olduğu gibi Arakan’ın tarihinde de tarihin akışını değiştiren önemli bir etken olmuştur. Arakan, özellikle coğrafi konumunun sağladığı avantajlardan dolayı neredeyse 18. yüzyılın sonuna kadar bağımsız bir otonomi olmuştur.

İngilizler döneminde Arakan’ın toplam yüz ölçümü 51.800 km idi. Arakan toprakları, Bengal Körfezi’nin doğu sahilleri boyunca uzanan dar, dağlık bir alandır. Kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Kuzeyde daha geniş iken, güneye doğru gidildikçe daralır. Kuzeybatıda Bangladeş, kuzeyde Hindistan, kuzeydoğuda Çin Tepeleri ile komşudur. Bir şerit hâlinde uzanan geçit vermez Arakan, Yoma dağları ile Burma’dan ayrılır.

Bu dağlar aynı zamanda Arakan’ın doğusundaki doğal sınırları oluşturur. Bangladeş ile 176 mil deniz ve kara sınırı olan Arakan, “Uzakdoğu’ya açılan kapı” unvanına sahiptir. Batısındaki 360 millik sahili ile denizden gelebilecek etkilere açıktır. Bu sebeple Budizm, Burma’ya ulaşmadan önce Arakan’da varlık göstermiştir. İslam’ın Bengal’e gelmeden tam 500 yıl önce Arakan ve bugün Çittagong adı verilen sahil bölgesinde ortaya çıkması, yine bu coğrafi konum ile ilgilidir. Arakan’da Naf, Mayu, Kaladan, Lemro, Ann, Tangup ve Sandovay isimlerinde yedi nehir bulunmaktadır. Bunlardan Naf, Arakan ile Bangladeş arasında doğal bir sınır teşkil eder. Nehirlerden en uzun olanı Kaladan’dır. Arakan tepelik bölgesinin ilerisinden doğar ve aynı zamanda bir liman olan Arakan’ın başkenti Akyab’daki Bengal Körfezi’ne dökülür. Kaladan gibi diğer nehirler de Bengal Körfezi’ne dökülmektedir. Bu nehirlerin her biri gelgit ile yükselmekte ve yıl boyunca gemilerin yüzebileceği derinliğe ulaşmaktadır. Nehir ulaşımı sayesinde Arakan’ın Bengal’le ulaşımı, tarih boyunca Burma’yla ulaşımına nazaran daha kolay olmuştur. Bu nedenle Bengal’de dönem dönem ortaya çıkan dinler -Budizm, Hinduizm ve İslam- aynı dönemlerde Arakan’a ulaşabilmiştir.

Aslında Arakan, Çittagong Ovası’nın devamı niteliğindedir. Arakan’ın kuzeyinin Doğu Bengal ile yakın kara yolu bağlantısı nedeniyle İslam’ın 1203 yılından itibaren Bengal’de yayılmasının ardından buradaki Müslümanlar Arakan üzerinde önemli kültürel ve siyasi etkiler bırakmışlardır.

Arakan 1430 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmiş, ancak iki ülke arasındaki geçit vermez dağlar, İslam’ın Arakan’dan Burma’ya ulaşmasını engellemiştir.

Arakan; balta değmemiş ormanların, nehirlerin ülkesidir. Yüz ölçümünün önemli bir kısmı ormanlar ile kaplıdır. Kuzey kısmı geniş alüvyonlu ovalar ile kaplı iken, güney kesimi dar ve kayalıktır. Arakan’da, en büyükleri Ramri ve Çeduba olmak üzere birçok ada bulunmaktadır. Kyaukpyu kasabasının birkaç mil kuzeydoğusunda bulunan Ramri Adası, derin suları ile âdeta doğal bir limandır. Mayu, Kaladan ve Lemro vadilerinin Kuzey Arakan’daki alüvyonlu toprakları o kadar verimlidir ki, bu bölgelere bir zamanlar “tahıl ambarı” anlamına gelen “Dhan Navati” adı verilmiştir. Arakan’da pirinç ekimi o kadar yaygın bir hâle gelmiştir ki, 2. Dünya Savaşı’nın başlarına kadar başta Çittagong, Kalküta, Madaras, Kolombo ve Koçin olmak üzere birçok yere büyük miktarlarda ihracat gerçekleştirilmiştir. 1950’li yıllarda sadece Akyab’da 50 adet değirmen bulunmaktaydı.

Arakan, pirincin yanı sıra kendiliğinden büyüyen tik ağacı ile meşhurdur. Erken dönemlerde Arakan’da küçük ticaret kolonileri kuran Müslüman Arap tacirler, buranın doğal kaynaklarına ve nazik insanlarına hayran kalmışlardır.

Arakan’ın ormanları kendiliğinden büyüyen tik ağacı ile çok iyi kalitede kerestelerin oluşmasına son derece elverişlidir. Araplar, yolculuklarına çıkmadan önce kısa bir süreliğine konakladıkları Arakan’da gemilerini pyinkadov adı verilen sağlam kereste ile onarmışlar ya da yeni gemiler yapmışlardır. Bölgede istenmediği kadar bambu bulunmaktadır.

Arakan çay ve kauçuk yetiştiriciliği için de çok uygun bir yerdir. Uzun sahil şeridi balıkçılığın gelişmesine olanak sağlarken, gelgitlerle yükselen çay ve nehirlerin haliçleri boyunca inşa edilmiş barajlarda yüksek kalitede karides üretilmektedir.

Arakan mineral kaynaklar açısından da son derece zengindir.

Sürekli petrol rezervleri de bulunmaktadır. Ancak şimdiye kadar bunlardan hiç yararlanılmamıştır.

Arakan’da 17 kasaba bulunmaktadır. Kuzey Arakan’daki Kaladan Nehri’nin ağzında kurulmuş olan Akyab, Arakan’ın hem başkenti hem de en önemli liman şehridir. Arakan sınırları içerisinde ulaşım genellikle su yolları aracılığı ile yapılmaktadır. Sahilden uzak olan kara yolları neredeyse hiç gelişmemiştir. Demir yolu da yoktur. Burma ile olan iletişim, hava ve deniz yolu ile sağlanmaktadır. Kara ulaşımı Arakan tepelerindeki üç önemli geçit üzerinden yapılabilmektedir. Önceden yalnızca kurak mevsimde kullanılabilen Ann ve Tongup geçitleri, bugün çok daha iyi durumdadır. Arakan’da iklim ılımandır. Kış, yaz ve yağış mevsimi olmak üzere üç mevsim görülmektedir.

Burma/Myanmar’ın yüzde 89’u Budistlerden oluşuyor, Müslümanlar yüzde 4 civarında. Sekiz ana etnik grubun (Birma, Karen, Karenni, Shan, Mon, Kachin, Chin, Rakhayn) bulunduğu ülkede, anayasa tarafından tanınan yaklaşık 135 etnik grup var. Myanmar hükümeti, silahlı etnik grupların sekiziyle 15 Ekim 2015 günü “Ulusal Ateşkes Anlaşması” imzaladı. Burma veya Birmanya olarak da bilinen eski resmî adıyla Myanmar Birliği Cumhuriyeti’nin adı ülkedeki en büyük etnik grup olan Myanma’dan geliyor. Ve bu isim 1989’da askeri rejim tarafından verildi.

1948 yılında kurulan ülke 1962’den 2011 yılına kadar askeri cunta idaresinde ağır bir sosyalizm ve Budizm baskısı ile yönetilmiştir. 2010 yılı sonundaki seçimden sonra askeri cunta sonuçların askeri yönetimden sivil yönetime geçiş anlamına geldiğini söylemiş ve 2011 yılında sivil ağırlıklı bir hükümet kurulmuştur. Tüm bu gelişmelere rağmen askerler ülkede ağırlığını devam ettirmiştir. 2016 yılı Mart ayında ülkede seçimle gelen ilk devlet başkanı Htin Kyaw göreve başlamıştır.

Arakan Müslümanlarının yaşadığı ve Bangladeş sınırından başlayıp ülkenin neredeyse Bengal Körfezine olan bütün deniz kıyısı boyunca uzanan Rakhine eyaleti 36,778.21 km² yüz ölçümüne sahip olup başkenti Sittwe’dir. 2013 yılı UNİCEF raporlarına göre eyaletin nüfusu 3.222.461 kişidir. Eyalet Myanmar’ın en az gelişmiş eyaletlerinden olup deniz kıyısında bulunması sebebi ile de doğal afetlere açıktır. Rakhine eyaletinin yüzde 44’ü açlık sınırının altında yaşamaktadır.

Dr. Muhammed Yunus, Arakan kelimesinin hem Arapça hem Farsça ile irtibatını kurmakta ve “Her iki dilde de aynı anlama gelmektedir.” demektedir. “Temel direk” anlamına gelen “rükn” kelimesinin çoğul hâli olan “erkan”dan bozularak Arakan hâlini almıştır. Kronikler ve tarihî kaynaklar dikkate alındığında Arakan’da yerleşik hayata geçilmesi MÖ 2666 tarihine kadar götürülebilir.  Ganj deltasının bir uzantısı olan bölgede uzun zamanlar boyunca süren Hinduluğun izleri görülmektedir. Yine kronikler ve tarihî kayıtlar baz alındığında Arakan bölgesinin belirli hanedanlıklar ve yerel krallıklara bağlı olarak Dhannavati, Mrauk-U (Mrohaung), Çandra, Vesali, Magadah (Magh), Roang/Rohang/Roşang, Rahmi/Raham vb. isimlerle anıldığı tespit edilmiştir.

Arakan isminin bugünkü Arakan bölgesi için ne zamandan beri kullanıldığını söylemek ise zordur. Ancak, bu ismin tahminen bölgenin 1430 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra kullanılmaya başlandığı söylenebilir.

Farsça, Arakan’ı fetheden bağımsız Bengal sultanlarınca saray dili olarak kullanıldığı için, 1845 yılına kadar Arakan’ın da resmî dili olmuştur. Bu zaman zarfında Arakan kralları ile çok yönlü ilişkiler geliştiren Bengal sultanları bu bölgeye Arakan ismini vermiş olabilirler.

Arakan kelimesi; Ayin-i Ekber, Baharistan-i Gaybi ve Siyerü’l-Mutahharin adlı eserlerde “Arhakan” olarak geçmektedir ve bu kelime ufak değişiklikler ile Alemgirname ve Fatya-i İbriya’da da yer almıştır. Ortaçağ Portekizlileri ve bazı Avrupalı seyyahlar Arakan kelimesini Arracan, Arracoo, Orrakan, Arrakan olarak kaydetmişlerdir.

Bölgede kullanılan Farsça ve Arapça kökenli isimlerin sadece Arakan kelimesi ile sınırlı olmadığını da belirten Dr. Muhammed Yunusr, “Arakan’daki birçok yer, nehir ve dağ da Arapça ve Farsça kelimeler ile adlandırılmıştır. Örneğin Arakan’ın başkenti Akyab şehri, Farsçada ‘tek sulu diyar’ anlamına gelen ek-ab kelimesinden türemiştir. (Pencap’ın -Punjap- ‘beş suyu olan diyar’ anlamına gelmesi gibi.)” demektedir. Ve verdiği birkaç örnek üzerine şu dikkat çekici tahlilde bulunmaktadır: “Bu örnekler, bugün Arakan olarak bilinen bölgenin İslam ile bağlarını göstermesi açısından önemlidir. Bu nedenle Arakan ve Arakanlı kelimeleri, İslam’ı ve Müslümanları çağrıştırmaktadır.”

Dr. Muhammed Yunus Arakan yerlileri olan Budist Rakhineler ve Müslüman Rohingyalar üzerine ki sözlerini şöyle sürdürmektedir:

Bazı tarihçiler yanlış bir şekilde, Arakanlı kelimesini tek başına Magh (Rakhine) kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanmaktadırlar. Oysa Arakanlı kelimesi hem Müslümanları hem de Budistleri kapsamaktadır. Maghlar, yani Arakan’ın Budistleri, kendilerini “Rakhineler” olarak adlandırmaktadırlar. Bu kelimeyi Burma diline “Arakanlı” şeklinde tercüme etmek, Müslümanları Arakan kelimesinin kapsamından dışlamaktadır.

Arakan’ın önceki ismine işaret eden roang/rohang/roşang gibi kelimelerin kökeni eski çağlara kadar dayanmaktadır. Bunlar büyük bir olasılıkla Arapça bir kelime olan ve “lütfetme, merhamet etme” anlamına gelen raham kelimesinin değişikliğe uğramış hâlidir. Allah’ın lütuf ve ihsanda bulunduğu topraklara işaret etmektedir. Erken dönemlerde bölgeye gelen Arap ve İranlı Müslüman tüccarlar bu ismi, gitmekte oldukları Çandraların ülkesinden en az bir asır önceki eski Vesali Krallığı’na atfetmişlerdir. Gemileri karaya oturan Arap tüccarlar, Arakan’ın batı sahillerindeki bir adaya sığındıkları için bu bölgeye “Allah’ın lütufta bulunduğu diyar” anlamına gelen Arapça Raham Borri adını vermişlerdir. Araplar tarafından uygun görülen bu kelime birtakım değişikliklere uğramıştır, ancak Burma dilinde Rambre olarak hâlâ kullanılmaktadır.

9. ve 10. yüzyıl Arap coğrafyacıları tarafından Ceziretü’l-Rahmi ya da Rahma olarak sözü edilen toprakların, daha sonraları ismi rohang/roşang/roang olarak değişen Raham Krallığı olduğu söylenebilir. Arap coğrafyacı İbn Kurdadbih’in ifadesine göre Ceziretü’l-Rahmi, Serendip’ten (Sri Lanka) sonra gelir ve burada tuhaf tek boynuzlu hayvanlar ile küçük çıplak insanlar yaşamaktadır. El-Mesudi’nin verdiği bilgilere göre ise bölge, Hint Okyanusu’na dökülen bir nehrin kıyısındadır ve Seylan’dan sonra gelir. Bir diğer coğrafyacı Yakuti’nin ifade ettiğine göre ise burası Malaka Boğazı’na (Bahr Salahit) uzanan en uzak Hint topraklarıdır.

Bölge ile ilgili verilen bu tasvirlerde ortaya çıkan belli belirsiz tabloya göre, Rahmi ya da Rahma denilen bu yerin Bengal Körfezi ile Malaka Boğazı arasında, sahilde bir yer olduğu söylenilebilir. Ancak tam olarak neresi olduğunu söylemek zordur. Tanımlamada kullanılan cezire kelimesinden hareketle buranın sadece bir adaya değil, aynı zamanda nehir kıyısındaki yerlere de işaret ettiği söylenilebilir. 9. yüzyılda yaşamış bir tüccar olan Süleyman, Rahmi Kralı’nın 50.000 fil ve 150.000 askerden oluşan ordusu ile çok güçlü bir hükümdar olduğunu söylemektedir. Filler bugünün Arakan’ın ormanlarında ve Çittangong bölgesinin yüksek tepelerinde fazlaca bulunmaktadır. Bir bütün olarak bakıldığında, Arap coğrafyacıların Ceziretü’l-Rahmi olarak işaret ettikleri bölgenin Rohang (Rohingya) Krallığı olduğu söylenilebilir.

Gerek tarihî gerek aktüel planda bugün Rakhine denilen ama asıl adı Arakan olan bölgenin yerlileri Müslüman Rohingya/ Rakhineler ile asıl adları Mahg olup sonradan Rakhine olarak kendini tanımlamaya başlayan bugünkü Arakan Budistleri dil ve etnik köken itibariyle Burma/Myanmar’dan farklıdır. Bölgenin yerlisi Müslüman Rohingya/ Rakhineler ile halihazırda Rakhine ismi ile anılan Budist Maghlar arasındaki dinsel farklılık ve bundan kaynaklı gerilimler ise köklü bir geçmişe uzanmaktadır. Hint-Avrupa kökenli yani Aryen olan Rohingyalar dinî kimliğini merkeze alarak Budistlerden farklılaşma refleksiyle kendilerini Arap atalara izafe etmekte. Bugün yanlış biçimde Rakhine ismi ile özdeşleşen Arakan’ın bir diğer yerli unsuru Maghlar da Hint-Avrupa yani Aryen kökenden olup eski Magadah Budistlerinin müntesipleri konumundadır. Burma Budistleri köken olarak Tibet-Çin-Moğol iken ve Maghlar (bugünkü Arakanlı Budist Rakhineler) Hint asıllı Budistler olup Budist Magadah Tarikatı’ndan geliyorlar. Budizme ait tarihî kayıtlar Magadah/Maghları adeta lanetli olarak anmıştır. Tarih içinde çeşitli dış güçlerle işbirliği yaparak kadim Hint Alt Kıtası’nda çok büyük katliamlar gerçekleştirdikleri nakledilmektedir. Sekizinci yüzyıldan itibaren yine başka Hindu ve Budist unsurlarca bugünkü Arakan’a püskürtüldükleri söylenmekte. Son olarak Maghların yeniden toparlanmak amacıyla Portekizlerle işbirliği yaptığı ama muvaffak olamadıkları söyleniyor. Dolayısıyla Maghların atalarının toplumsal muhayyilede ihanet ve saldırganlıkla özdeşleşmiş bu imajdan sıyrılmak maksadıyla süreç içerisinde kendilerine Rakhine demeye başladıkları kaydediliyor. Maghların (bugünkü Rakhineler) ihaneti bununla da sınırlı kalmadığını belirten kaynaklar,  Arakan’da özellikle de Müslümanların 1430 yılından itibaren iktidara gelmesiyle birlikte Budist Maghların bu durumu sindiremediklerini ve dindaşları Tibet-Moğol Burmalıları kışkırtarak bölgeye müdahale edilmesini talep ettiklerini söylüyorlar. Nitekim bağımsızlık sonrası Burma/Myanmar’da Maghların (Rakhine) tarihî husumeti sonuç vermiş ve hem İngiliz emperyalistlerinin göz yumması hem de Maghların ihaneti sonucunda Budist Burma/Myanmar tarih boyunca otonom yapısını muhafaza eden Arakan’ı işgal etmiştir. Arakan’ı ve buranın kadim Müslüman Rohingylarını inkar eden ve onları “Bengalli yabancılar” olarak lanse eden ve bu yüzden zulmün her türlüsüne maruz bırakan Burma/Myanmar devleti ve Budist fanatizmi bölgede dindaşları Maghların tekellerini aldığı Rakhine ismini öne çıkarmıştır. Buna göre Arakan=Rakhine, Rakhine=Magh ve bölge=Budist olmuştur ki bu başarılı algı operasyonu resmi devlet politikası olarak hala da caridir. Anlayacağınız Budist iddiaların aksine bölgede eğer bir yabancılıktan bahsedilecekse Arakan’da asıl yerliler Müslüman Rohingya halkı, yabancılar ise köken itibariyle Tibet-Moğol olan Budistlerdir! Maghlar/Rakhineler de tarihî olarak yerli görülebilir ama Arakan’ın ve Arakanlılığın bunlardan ibaret olduğu iddiası ise büyük bir iftiradır!