Amerikan Gazetesinde Asıl İlan Edilen

GÜNEY UZUN

Kritik dönemlerde Amerikan gazetelerine ilan vermek Batı kamuoyuna yaranmak, gözüne girmek isteyenler için oldukça etkili bir yöntem. Geçen sene vuku bulan Gezi kalkışması aktörleri de, AK Parti hükümetini verdikleri ilanlarla yine Batıya şikâyet etmiş, bir algı operasyonuna girişmişlerdi. Batıya, onların medya organları vasıtasıyla direk ulaşmak, efendilerin gelmesini beklemeden huzurlarına çıkmak gibi bir şey olsa gerek. Kendini ve tarafını belli etmek de denebilir buna. “Ben buradayım!”, “Alternatif olarak beni de dikkate alın!”  denilmek isteniyor adeta.

ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı kurulan koalisyon, savaş tamtamları çalarken, Fetullah Gülen’in, “IŞİD Zulmü En Ağır Şekilde Lanetlenmeli” başlıklı ilanı Amerika’nın önde gelen gazetelerinde yayınladı.  İlanın yayınlama zamanlaması oldukça “manidar” gözükmekte. Şöyle ki;  ABD’nin Savunma ve Dışişleri bakanları gelip IŞİD’e karşı hükümeti ikna etme faaliyetlerine girişti. Buna rağmen iktidar bu savaşta yer almayacağını ifade etti. New York Times gazetesinde Erdoğan ve Davutoğlu’nun Hacı Bayram Camii’nde namaz çıkışı fotoğrafının altında “IŞID bölgeden eleman devşiriyor” şeklinde haber yapıldı. Wall Street Journal gazetesinde “Ankara artık ABD’nin müttefiki değil” şeklinde başlık atıldı.

Amerika’nın önde gelen gazetelerine verilen ilan metnin içeriği ise fecaat. Doğrularla yanlışların adeta bilinçli olarak harman edildiği metin izlenimi vermekte.  Fettullah Gülen, IŞİD’i zulüm yapan, aldanmış, cahil, totaliter, insanlık düşmanı, piyon, terörist olarak ilan ederken IŞİD öncesi El Kaide ve Boko Haram örgütlerine gönderme yapmayı ihmal etmemiş.  13 Yıl önce El Kaide vardı diyerek 11 Eylül saldırılarına atıf yapan, adeta Neo-com'ların duygularına tercüman olan Gülen, bu örgütlerin neden ortaya çıktığına dair ise tek bir kelime edememiş. Sanki İslam coğrafyası Afganistan, Filistin, Irak işgallerini hiç yaşamamış, milyonlarca Müslüman’ın kanı ABD, Batı ve onların yerli kuklaları tarafından hiç akıtılmamış. Müslümanlar da bir anda, durup dururken, fazla rahatlıktan silaha sarılmışlar!

Ortadoğu da sorunların kaynağında Siyonist İsrail ve onun hamisi ABD yok mu? Yerli  iktidarların işbirlikçi, teslimiyetçi tutumları halkların kendi onurunu savunmasına yol açmıyor mu? El Kaide, IŞİD, Hamas, İhvan bu topraklarda sorunların kaynağı mı yoksa tezahürü, yaşanan onca acıya tepki mi? En basitinden IŞİD’i cadı kazanına atıp tüm kötülüklerin tek müsebbibi gibi göstermek ABD’nin Irak işgalini, Maliki mezhepliğini perdelemek, örtmek anlamına gelmez mi?

Siyonizm’e ve emperyalizme karşı tek kelime etmeyen Gülen, tam tersine hakkında “suçludur” hükmünü verdiği IŞİD’i adalet önünü getirme görevini ABD askerlerine tevdi etmekten geri kalmamış. Aynen ortaya bugüne kadar çıkaramadıkları kitle imha silahlarına sahip Saddam yakalamak için milyonlarca Müslüman’ın kanına, ırzına geçen ABD askerlerini İslam topraklarına davet edenler gibi. ABD bu topraklara özgürlük, adalet, “demokrasi” dışında her şeyi getirdi. Sorunların kaynağı olan işgali paradoksal bir durumdur. Dolayısyla, Amerikan askerinden adaleti ikama etmesini beklemek ancak teslimiyetçi zihnin dışa vurumudur.

Her türlü azınlığın haklarını savunan Gülen ve Batı neden çoğunluğun haklarını(da) savunmaz? Suriye ve Iraklı Müslümanların hakları, canları, malları, namuslarını savunmak onurlu bir davranış, muteber bir amel  değil midir? IŞİD tarafından sivil halka yapılan saldırıları değinen Gülen, ABD’nin insansız hava araçları ile Afganistan, Pakistan, Yemen ve Irakta yaptığı sivil katliamlarını neden görmez? Siyonist İsrail’in Gazze de öldürdüğü 2000’den fazla kadın, çocuk yoksa sivil değil midir? Bir yezidi kadar kıymeti yok mudur Suriye de varil bombaları ile bedenleri paramparça edilen halkın? IŞİD tarafından infaz edilen James Foley, Steven Sotloff, David Haines için yürekten başsağlığı dileyen, diğer esirlerin bir an önce serbest bırakılmasını isteyen eden F.Gülen Suriye de öldürülen yüz binler, Esad’ın zindanlarında işkencen geçirilen on binler, İsrail hapishanelerindeki esirler içinde de aynı derin temennileri beslemekte midir? 

Gazze saldırısı sırasında 2000 masum Filistinlinin ölümünü itikâfta öğrenip başsağlığı mesajı yayınlayan Gülen’in taziye metninde İsrail zulmünü kınayan, onların kendi kitaplarına, insanlığa, barışa, adalete kara leke düşürdüklerini dillendiren, İsrail devleti yokken de Siyonist çetelerin terör estirdiğini ifade eden kayda değer bir cümleye rastlayamadık. IŞİD’i adalet önünde hesap vermesi için ABD’ye destek olan Gülen İsrail zulmü için ise ancak şu cümleyi kurabiliyor: “İsrail’in Gazze’ye yönelik bu saldırısının bir an evvel sona ermesi ve barışın sağlanması için elimizden gelen sadece tazarru ile Cenab-ı Hakk’ın rahmet ve gayretine sığınmak”.   

Fettullah Gülen, bir ilanla birçok fayda sağlamak amacında olduğu görünmekte. Öncelikle Amerikan hükümetine ben sizinle beraberim mesajını veriyor. Böylelikle Obama-Erdoğan görüşmesinde “paralel yapı” soruşturmasının yeniden gündeme gelmesine karşın yerini sağlamlaştırmayı amaçlamış olmalı. İkinci olarak Erdoğan ve Davutoğlu size yan çizdi diyor. IŞİD terörist ama Türkiye hükümeti onu terörist görmüyor ve sizin savaşınızda yanınızda yok. Ama ben bu savaşta sizinleyim diyor. Üçüncü olarak iktidarı, altını kalın kalın çizdiği IŞİD tehlikesine karşın ABD ile birlikte savaşa girmediğini ima ederek IŞİD’i dolayısıyla “İslami terörü” destekliyor demeye getiriyor. İslam coğrafyasındaki tüm direnişi ötekileştirip, terörist ilan edip mahkûm ederken, “Ilımlı İslam’ın” temsilci olarak yerini sağlamlaştırma gayreti seziliyor.

Ümmetin acılarına karşı vurdumduymaz olduğu için eleştirilen Fettullah Gülen, ümmetin genel maslahatını, yararını düşünmek yerine kendisinin ve cemaatinin bekasını el üstünde tuttuğunu ne yazık ki bir kez daha âleme ilan etti.