Âlimlerimizin Buhari ve Müslim’in Sahihlerine Yaptıkları Tenkitler

ABDULHAKİM BEYAZYÜZ

Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ın adıyla. Allah’a hamd, resulüne selam olsun. Geçen yazımızda âlimlerimizin Buhari ve Müslim’in sahihlerine iki farklı yaklaşımın bulunduğunu söylemiş, hamasetçi ve kutsayıcı yaklaşımın üzerinde durmaya çalışmıştık. Şimdi de ikinci yaklaşımın üzerinde durmaya çalışacağız.

b-)İlmi ve makul yaklaşım.

Hamasetten uzak ve ilmi bir yaklaşıma sahip olan âlimlerimiz, her şeyden önce cerh ve tadil ilmi ile ilgili değerlendirmelerin kişilere göre değişen bir karakter taşıdığına dikkat çekerek, bu usulün geçerli olduğu bir alanda, yanlışların, eksikliklerin ve ihtilafların olmamasının imkânsız olduğunu tespit etmişlerdir. Nitekim “Müslüman Âlimlerin Buhari ve Müslim'e Yönelik Eleştirileri” adlı ilmi makalesinde Prof. Dr. Said Hatipoğlu, birçok âlimin değerlendirmelerini de paylaşarak şu tespitlerde bulunur;

“Ne çare ki bir hadise sahih, hasen sıfatını verdirecek olan ana unsur ravidir ve ravinin adil, zabıt olup olmadığını söyleyebilecek olan da muhaddistir. Muhaddisin kararı ise kendi bilgisine dayanmakla ve dolayısıyla, şahsi, sübjektif olmaktan kurtulamamaktadır. Yani mesele, şahsi içtihat meselesidir ve içtihatlarda birlik sağlamak çok defa mümkün olmadığına göre, hadislerin değerlendirilmesinde ihtilafın vukuu gayet tabii bir hadisedir. Bu keyfiyet muhakkik âlimlerin beyanları ve tarihi tenkit tezahürleriyle desteklenmiş ilmi bir gerçektir. Tekrar belirtelim ki, "ravi"nin değeri itibarı'dır. "Bir ravi birisine göre zaif, ötekine göre sika olabilir. Keza birisine göre zaif olan bir hadis başkalarına göre sahih veya hasen olabilir" diyor. Tehanevi. ( ö.1974 ) Buhari ve Muslim'in sahihlerindeki rical üzerine yazdığı et-Ta'dil ve't-Tecrih isimli değerli eserinde, Kurtuba'lı allame Ebu'I-Velid Süleyman b. Halef el-Baci, (ö.1081) sahih hadisin tespitindeki tek belirleyici unsurun şahsi içtihat olduğunu şöyle dile getirmektedir: "Buhari sahihliğine inandığı hadisler rivayet etti. Müslim'in kanaati böyle olmadığı için onları rivayet etmedi. Müslim de sıhhatine inandığı hadisler rivayet etti. Buhari ise onlara kulak asmadı. Bu durum da gösterir ki hadisin sıhhatini tespit işi içtihadidir. Bu işleri bilenler bu içtihatta bulunur. Bu zatlar da pek fazla değildir."[1]

Aynı şekilde ibni Hümam da hadislerin sıhhatinin kişiler göre değiştiğini şöyle ifade eder; “Bundan dolayı râvilerin durumu, ulemanın onlar hakkındaki içtihadına bağlıdır. Aynı şekilde, koşulan şartlarda da durum böyledir. Öyle ki birinin koştuğu bir şartı diğeri kabul etmeyebilir. Kabul etmeyenin rivayet ettiği hadis, o şartı koşanın rivâyet ettiği hadise muhalefet etme konusunda denk olacaktır. Yine birisi bir râviye zayıf diğeri sika (güvenilir) dediğinde de aynı durum söz konusudur. Müçtehit olmayan ve râvinin durumunu bizzat tetkik edemeyecek durumda olanlar, bu konuda ulemanın çoğunun görüşünü benimseyebilirler; ama koşulan şarta itibar edip etmeme konusunda kendi görüşünü ortaya koyabilen (müçtehit) ve râvinin durumunu inceleyebilen kişi, sadece kendi görüşü istikametinde hareket eder.”[2]

Elbette içtihadi olan meselelerde de yanılmalar ve hataların olmaması imkânsızdır. Doğal olarak bu durumdan Buhari ve Müslim’in sahihleri de muaf değillerdir. Nitekim başta Buhari ve Müslim’in birbirlerinin bazı içtihadlarını benimsemediklerini yukarıda gördük. Bu konuda Hakim (ö.1014) de rakam da vererek Müstedrek’inin girişinde şöyle demektedir; "Buhari'nin kendi Sahihinde hadislerini alıp ta Müslim’in almadıkları şeyhleri 434'dür. Müslim’in ihticac edip de Buhari'nin etmediği şeyhler 625 adettir"[3]

Ayrıca sahihayndaki eksiklik ve yanlışlara (Hamaset ve gayri ilmi bir tutum içindekilerin baskılarına rağmen) âlimlerimiz çok eskiden beri bu hususa dikkat çekmeye çalışmışlardır. Nitekim Hatip Bağdadi (ö.1071) Buhari’nin 203 adet vehmine tahsis ettiği el Muvaddıh isimli eserine başlarken şöyle demektedir: "Burada yazdıklarımıza bakan bazı kimseler hakkımızda kötü şeyler düşünebilirler. Bizim geçmiş âlimlere tan etmeye, şeyhlerimizin ve geçmiş ulemanın ayıplarını izhar etmeye kalkıştığımızı zannedebilirler. Bu nasıl mümkün olabilir? Adımız onların adı ile anılır. Biz onların nuru ile yolumuzu bulabiliriz. Bir kitap, yetmiş defa da gözden geçirilse, yine içinde hata bulunabilir. Zira Allah kendi kitabı dışında tamamen sahih bir başka kitabın mevcudiyetini uygun görmemiştir.[4]

 Bu çerçevede çok erken dönemde Darekutni, (ö:995) sahihaynde 218 hadisin zayıf olduğunu,[5]  Sehavi, (ö.1497) Sahihaynde 200’den fazla hadisin tenkit edildiğini,[6] İbni hazm (1063) Buhari’nin sahihindeki bazı hadis ravileri, isnadlarındaki kopukluk ve metni açısından eleştirmiş,[7]  Ebû Ali el-Gassânî Buhari ve Müslimi’in ravilerinden kaynaklanan hataları tespit etmiş[8], Ebu Mesud ed-Dımaşki (ö.1010), ibni Hazm ve Ebû Ali el-Gassânî ise eserlerinde, Müslim’in Sahihindeki hadislerin ravilerini, isnatlarındaki kopukluk ve metinleri açısından eleştirmişlerdir.[9] Prof. Dr. Talat Koçyiğit te Sahihayn’in içindeki hadislerin tenkide uğradığını belirtmiş[10], Prof. Dr. Suphi es-Salih ise 110 hadisin tenkit edildiğini ifade etmiş[11], meşhur muhaddis Şuayb Arnavut da, Buhari ve Müslim’in sahihlerine aldıkları hadislerin tümünün âlimler tarafından onaylanmadığını beyan etmiştir.[12] Aynı şekilde Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Buhari’nin sahihi için şu tespitte bulunmaktadır;” Bu eseri toptan savunan ve yüceltenlerin, onu tenkitçi bir gözle okumadıkları kuşkusuzdur. Tenkitçi bir gözle okunduğunda Sahihi Buhari’de pek çok problemin bulunduğunu fark etmek hiç de zor değildir.”[13]  M. Fuat sezgin hoca ise, Buhari’yi bizzat kendisinin koyduğu hadis usulü prensiplerine sadık kalmamak,[14] Sahihini hadis kitabı özelliğini yitirecek şekilde dil kitabına dönüştürmek,[15] isnat konusunda sorunlu olmak[16], metninin sıkıntılı ve muğlak olması[17] çokça tekrarda bulunmak ve aranılanların baplarda bulunmaması[18] gibi meselelerde tenkitlerde bulunmuştur.

Yanı sıra sahihayn’e dönük esaslı bir eleştiri getiren âlimlerden birisi de ibni Hümamdır. (ö.1457.) Bu konuda Prof. Dr. Said hatip oğlu şu tespitleri yapmaktadır; “Görüldüğü üzere İbnü’l-Hümâm, hadislerin sıhhati hakkında hüküm verirken sadece kitaplara itibar edilmemesi gerektiğini, itibar edilecek özelliğin hadisin sıhhat şartlarını taşıması olduğunu vurgulamakta, bu çerçevede Buhâri ve Müslim’deki rivâyetlerin en sahîh olduğu yönündeki görüşlerin doğru olmadığını söylemektedir. Bu değerlendirmesinden sonra İbnü’l-Hümâm, Buhâri ve Müslim’deki râvilerin, onların öngördükleri şartlara uygunluğu konusunda da bazı problemler olduğunu şöyle belirtmektedir: Sonra Buhari ve Müslim’in veya onlardan birinin, herhangi bir râvinin kendilerinin belirledikleri şartları haiz olduğuna hükmetmelerinin, gerçeği kesin olarak yansıttığı da söylenemez. Çünkü onların verdikleri hükmün gerçeklere ters düşmesi mümkündür. Nitekim Müslim, kitabında cerhten (tenkitten) kurtulamayan birçok raviden hadis nakletmiştir. Aynı şekilde Buhârî’de de tenkide uğrayan birçok râvi vardır.”[19]

Abdülkadır el-Kuraşı (ö.1373) de, bir takım kimselerin, Buhari ve Müslim'in kendilerinden hadis rivayet ettiği raviler köprüyü geçmişlerdir, demeleri tutarlı olmaz. Zira Müslim kitabında Leys b. Ebi Süleym ve benzeri zayıf ravilerden rivayette bulunmuştur. Buna cevap olarak, Müslim kitabında onlardan yalnızca itibar, şevahid ve mütabaat kabilinden rivayetlere yer vermiştir, diyorlar. Bu da tutarlı ve doğru olamaz. Çünkü Hafız (Reşidüddin el-Attar) şöyle diyor; ittibar, Şevahid ve Mütabaat, hadisin durumunu bilmeye yarayan unsurlardır. Müslim'in kitabı ise zaten sahih hadisleri esas almıştır. Binaenaleyh, nasıl olur da, zayıf bir tarik ile sahih hadis tespit edilir?"[20]

Yukarıdaki ve benzeri Sahihayn’a dönük tenkitler, gayri ilmi ve hamasetle hareket eden bazı âlimlerimizi de belli bir oranda etkilemiştir. Nitekim hamaset sahibi âlimlerimizden olan ibni Salah’ın da şöyle söylemek zorunda kaldığı görülür; “Sonra, bu çeşit (senedi olmayan), hadislerden sahih hadis şartlarını taşımayanlar azdır. Bunlar Buhari’nin kitabında bölüm aralarındaki şerh ve hal tercemeleri gibi yerlerde bulunur. Yoksa kitabını isimlendirdiği Resulullah (s.a.v.)’ın işlerinden, sünnetlerinden ve yaşantısından muhtasar, müsned sahih hadisleri toplayan” ismini çağrıştıran kitabın ana maksat konularında değil. (yani bu tür sahih hadis şartlarını taşımayan hadisler, Buhari’nin ana maksadını ve asıl konusunu teşkil eden bölümlerde değil, bölüm aralarındaki açıklamalarda bulunur. Çev.) işte Buhari’nin “Ben Cami’ isimli kitabıma sahih olanların dışında bir hadis koymadım” sözü bu açıkladığımız hususa işaret etmektedir.[21]

Yine ayni şekilde hamaset derecesinde tutucu olan âlimimiz ibni Hacer bile, aksine iddialarından sonra, en sonunda sahihayndeki rivayetlerin âlimler tarafından tenkit edildiğini kabul etmek ve önemsemek zorunda kalarak şöyle demiştir; "Ancak Hadis imamlarının bu iki kitapta tenkit etmedikleri hadisler" (ümmetçe kabul görmüş sayılabilir.)[22] ibn Hacer'in bu beyanını açıklayan Aliyyu'I Kari ise, (ö.1605} iki Sahihteki her hadisin sağlam sayılamayacağına delil olarak müçtehitlerin onlar hakkındaki ihtilaflarını göstermekte ve: "Bu iki kitaptaki pek çok hadis tenakuz arz edip dururken, onların kat'i bilgi değerinde oldukları nasıl söylenebilir" demekte, müteakiben, ibn Hacer'in en değerli talebelerinden lbn Kutlu Boğa’nın (ö.1474) şu açık hükmünü nakletmektedir: "Bu da gösterir ki âlimler iki Sahihteki her şeyi makbul saymış değillerdir."[23]

Eleştirilerin geldiği konuların başında da Buhari’deki ta’lik (muallak hadis) konusu gelir. Muallak hadis, isnadın başında bir veya birden fazla ravisi düşen hadis demektir.[24] Bu konuda M. Yaşar Kandemir şöyle der; “Bir senedin baş tarafından bir veya birden çok râvinin adını zikretmeyip sadece ilk râvisinin adını vermek (ta‘lik) suretiyle yapılan nakiller el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in bab başlıklarında çokça görülür. Ta‘lik bir isnad kusuru kabul edildiği için Buhârî bazı âlimlerin tenkidine uğramış, ancak o, eserini mümkün olduğu kadar kısa ve özlü telif etmek düşüncesiyle bu yola başvurmuştur.”[25]

Prof. Dr. M. Fuad Sezgin ise Buhari’deki sahih olmayan muallak hadisler için şöyle demektedir. “Buhari’nin Sahihinin diğer hadis kitaplarına nispetle en garip tarafını ta’lik diye adlandırılan isnadsız haberler teşkil eder. Ahberna ve haddesena tabirleriyle serd edilen hadislerin yanında, zekera, rava, kale gibi tabirlerle isnadsız olarak alınan hadislerin hükmünün ne olduğu ve Buhari’nin ahberena, haddesena tabirlerinin yanında diğer muhaddislerce hemen hemen hiç başvurulmayan diğer tabirleri sık sık kulanmış olmasının sebebi, hususiyetleri müteakip asırlarda izafe edilen şartlara uygun olup olmadığı gibi sualler, Buhari’nin sahihinin tasnifinde geniş faaliyetlere rağmen, tatminkâr bir cevap verilememiştir. Bu isnadsız haberler, 7397 kadar isnadlı hadise mukabil 1341 gibi bir rakamla kitabın büyük bir kısmını teşkil eder ve bunlar aynı üslupla serd edilip Peygamber’in zamanına kadar çıkmayarak sahabede kalan mevkuf, tabiin’de duran maktu’lardan hariçtir; kitabın takriben beşte birini teşkil eder. Aralarına diğer muhaddislerin hilafına, Buhari’nin filologlardan aldıkları da girer.[26] 

Yine değerli âlimlerimizden Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar ise,Rivayet İlimlerinde Eser Karizması Ve Müslimin el- Camiü’s Sahihi” adlı çalışmasının sonuç bölümünde şu tespitlerde bulunur; “Rivayet ilimlerinde zamanla birtakım eserlerin karizmatik bir yapıya büründükleri bir vakıadır. Karizması en yüksek eserlerden birisi de Müslim' in el-Camiu' s-Sahih adlı eseridir. Ancak yakından incelendiği zaman bu eserin;

a. Kaynakları açısından bazı tespitler yapmak mümkündür. Öncelikle eser şifahi olarak alınan rivayetlerden delil, kendisinden önce yazılmış kaynaklardan seçme yapılarak meydana getirilmiştir. Müslim'in bu eserlerin yazarları ile yüz yüze görüşmeleri olmuştur. Ama tek tek her bir rivayet için bunu söylemek zor gözükmektedir. Eserin omurgasını teşkil eden kaynak sayısı on ila on beş arasındadır. Bunların bir kısmı bugüne intikal etmiştir. Binaenaleyh mukayeseli bir tetkiki yapılmalıdır. Böyle bir çalışma sonunda ancak, kitabın zati kıymetine dair ikna edici mütalaalar serdedilebilir. Kaynakları arasında hadis rivayet tekniği bakımından sıhhat vasfını taşımayan materyallerin bulunduğu klasik dönem âlimleri tarafından da belirtilmiştir. Kitaplarından istifade ettiği zatlar arasında, hadisçilerin şiddetli eleştirisine maruz kalmış simalar vardır. Bu durum kaynaklarının da zati ve ilmi değerinin bilinmesini zorunlu kılmaktadır.

b. Nüshaları bakımından eser bir hayli problemli gözükmektedir. En azından şekli olarak bazı açmazları vardır. ibn Süfyan'ın beş yüze yakın haberi icazet veya vicade gibi tahammül yollarının sonunda gelen bir yolla almış olması üzerinde durulması gereken bir husustur. Kisai versiyonunda olduğu gibi, bazı versiyonlarının bizzat hadisçilerce mutemet olmadığının beyan edilmesi calibi dikkattir. Aynı şekilde, eserin en önemli versiyonu olan Nevevi versiyonunda yer alan bazı ravilerin, daha sinn-i bülüğa ulaşmadıkları bir yaşta eseri hocalarından almış olmaları da görmezden gelinemeyecek bir keyfiyettir. Müstensihlerin tasarruflarının ise mutlak göz önünde bulundurulması gerekir.

c. Rivayet Tekniği Açısından; "Daha yazıldığı günden itibaren kitaba rivayet tekniği yönünden eleştiriler yöneltildiği görülmektedir. İçerisinde meçhul ravilerden nakledilen haberler bulunduğu gibi, munkatı’ bazı rivayetler de vardır. Maktu' haberlere de rastlanılmaktadır. Tenkide maruz kalan o kadar çok ravisi vardır ki, bunları yok farz etmek imkânsızdır. Ravi tasarrufları dediğimiz keyfiyetin Müslim'in haberlerinde de bol miktarda görüldüğü. Ravilerin haberleri, kendi anladıkları gibi, mana olarak naklettikleri bir gerçektir. İbn Salah ve Suyuti gibi savunmacı sayılabilecek hadisçilerin bu noktadaki ifadeleri önemsenmelidir.

d-) İçerik Açısından: Müslim'in eserinin ihtiva ettiği haberler arasında öyleleri vardır ki, içerikleri itibariyle eleştiriye uğramaktan kurtulamamışlardır. Bunlardan kimisi, Kur'an'a ve temel prensiplere aykırı görülürken, kimisi, tarihi gerçeklere, kimisi de bedihi gerçeklere aykırı görülmüştür. Yapılacak titiz bir çalışma, bunların miktarının azımsanamayacak sayıda olduğunu gösterecektir. Nitekim biz bu çalışma esnasında rastladığımız bazı rivayetleri ele alma imkânı bulamadık. Özellikle fiten, imare, menakıb, fadail, zühd ve benzeri bölümlerdeki rivayetler bu açıdan dikkat çekicidir.  Bütün bu hususlar göz önüne alınınca; Müslim'in kitabı dâhil, rivayet ilimlerinde her hangi bir esere toptan kıymet atfetmenin pratik anlamı yoktur.

Rivayet kaynaklarından herhangi birisi için, Allah'ın kitabından sonra en sahih kitaptır demek:  yahut bu konuda icma bulunduğunu söylemek, sadece duygusal mülahazalar olarak kabul edilebilir. Bu kaynaklardaki her bir haberin değeri bizzat incelenmek suretiyle verilmelidir. Onun zati ve tarihi kıymeti yer aldığı kaynağa göre değil, rivayet tekniğine ve içerik kriterlerine göre incelenmesi sonucunda ortaya çıkar. Buna Müslim'in eserindeki rivayetler de dâhildir.[27]

Buhari ve Müslim’in sahihlerine dönük, âlimlerimizin yaptığı tenkitlerden epeyce örnekler verdik. Yalnız Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir’in isabetle belirtiği gibi[28], Sahîhayn’a Yöneltilen Eleştiriler son zamanlara gelinceye kadar yapılan eleştirilerin tamamına yakını, maalesef bu eserlerin râvilerine yönelik sened tenkidinden ibaret olmuştur.[29] Zira bildiğimiz gibi maalesef muhaddislerimizin büyük çoğunluğu ehli hadis ekolüne mensup ve ehli hadis ekolü de, sahih hadis için senedin sağlamlığını yeterli görmektedir. Bu nedenle yukarıdaki metin tenkit örneklerin de görülebileceği gibi, metin tenkitleri çok sınırlıdır.

Şimdi de âlimlerimizin, son zamanlarda Buhari ve Müslim’e yaptıkları metin tenkitlerinden bazı örnekler verelim;

Büyük muhaddis Şuayp Arnavut, Buhari ve Müslim’de geçen Kur’an tilavetinin neshi ile ilgili rivayetlerin de kabul edilemez olduğunu, recm ayetinin neshi ile ilgili rivayetinde sahih olmadığını,[30] Hz. Peygamber’den tıp alanında nakledilen hadislerin çoğunun zayıf, azının sahih olduğunu,[31]         Kaderiye ve benzeri mezhepleri suçlayan rivayetlerin sahih olmadığını,[32] yine Buhari’de geçen “ Hz. Peygamberi emziren Suveybe’yi azad etmesi nedeniyle, Ebu Leheb’e ahirette içmesi için su verildiğine dair rivayetin de sahih olmadığını belirtmektedir.[33] Yine büyük âlimlerimizden Reşid Rıza, Şöyle demektedir; “Mana yoluyla rivayet edilen bazı Buhari hadislerinin uydurma olabileceği iddiasına gelince, böyle bir iddia doğru olmayıp, ispatlanması gerçekten zordur. Ama Buhari metinlerindeki bazı hadisler, uydurma alameti sayılan bazı unsurlardan uzak olmayabilir. Örneğin, imam Casas ve Muhammed Abduh gibilerin : “Zalimler; Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz dedi” ayetine muhalif olduğu için reddettikleri, “Hz. Peygamberin büyülenmesine dair hadis”(Buhari Tıp:47.) bu türdendir.[34] Yanı sıra Prof. Dr. H. Musa Bağcı da; Müslim’de geçen yaratmanın 7 günde olduğuna dair rivayeti, farenin şekil değiştirmiş Yahudiler olabileceğine dair rivayeti, Cesase rivayetini, Mekke’nin önünde ordunun yere batacağını söyleyen rivayeti ve Kur’an’da daha önce sözde okunan bazı ayetlerin lafzen nesh olduğuna dair rivayetleri  reddetmekte ve bu hadislerin kabul edilmez olduğu tespitini yapmaktadır.[35]

Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu ise; Buharinin Sahihine dönük tenkidleri içeren, Mısırlı Seyyid Salih Ebu Bekirin “İsrailiyat hadislerinin kökünün Kazınması ve Buharinin bunlardan temizlenmesi” adını taşıyan eserden genişçe alıntılar yapmakta ve eserde 120 tane hadisin metin tenkidiyle sahih olmadıklarının tespit edildiğini ifade etmektedir. Sonuçta kendisinin de büyük oranda bu tenkitlere katıldığını da şöyle ifade etmektedir; “Sonuç itibariyle, bu hadislerin içerisinde bazı tevile müsait olanlar var ise de; kesin olan çoğunluğunun gerçekten uydurma veya kabul edilemez olduğudur.[36]

Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu, Müslim’in sahihinden de onlarca sahih olmayan rivayetlerden örnekler verip, bunların israiliyattan, mitolojiden, eski Arap kültüründen hadislere girdiği tespitini yaptıktan sonra[37] şunları söylemektedir: “ Buraya kadar anlatılanlar, muhakkik âlimlerin değil tenkit zihniyetinden uzak ve geçmişi yüceltmek isteyen muhafazakâr ulemanın ortaya atıp, asırlarca sürdürdüğü bir iddianın, yani sahihaynda hiçbir problemli, merdud ve mevzu rivayet bulunmadığı, bu iki kitaptaki bütün hadislerin sahih olduğu ve bu konuda ümmettin icma ve ittifak ettiği, iddiasının gerçeklerle bağdaşmadığını göstermektedir.” [38]

Özetlersek, yukarıya aldığımız âlimlerimizin tespitlerinden şu sonuçların çıktığını söyleyebiliriz;

1-)Herhangi bir hadis için söylenilen sahih veya zayıf hükmü içtihadi, sübjektif ve dolayısıyla zannidir. Bu nedenle hadislere dönük hükümler kişiler göre değişebilir.[39]

2-)Buhari ve Müslim’in hadis alma şartları olarak söylenilen kriterler, müelliflerimiz tarafından deklare edilmemiş, âlimlerimiz tarafından, sonradan, kitaplarından hareketle çıkarılmıştır.[40] Bu nedenle bu kriterlerin gerçekte uygulanıp uygulanmadığına dair hükümlerde sübjektiftir.

3-)Buhari ve Müslim’in sahihleri görece en iyi hadis kitaplarımızın başlarında geldiği ve müelliflerinin bu eserlerini samimi duygular ve ciddi bir çaba orta koyarak telif ettikleri, âlimlerimiz tarafından genel kabul görmüştür.[41]

4-)Yukarıdaki tespitle beraber, bu iki hadis kaynağımızda birçok eksiklik ve yanlışlıklar mevcuttur.[42]

5-)İlmi ciddiyet ve sorumluluk bilincine sahip âlimlerimiz, hamaset ehlimizin oluşturduğu baskılara rağmen bu iki esere birçok açıdan eleştiriler getirmişlerdir.

6-)Getirilen bu eleştirilerin büyük bir bölümünün isabetli olduğu söylenebilir.

7-)Âlimlerimizin Buhari ve Müslim’in sahihlerine dönük bu yoğun tetkik ve tenkitleri, hadisleri kritik etmeyle, sünnetti inkâr etmenin çok ayrı şeyler olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.[43]

8-)Bu iki esere getirilen eleştirilerin çok büyük bir çoğunluğu, yakın bir zamana kadar isnada dönük olmuştur.[44]

9-)Tenkitlerin büyük oranda isnada dönük olmasının nedeni, metin açısından rivayetlerin çok sağlam oluşlarından değildir. Bunun nedenleri, genelde metin eleştirisini önemseyen ehli reyin etkisinin zamanla azalması, ehli hadis çizgisine mensup muhaddislerimizin ise, sadece isnad kritiği ile yetinme metoduna sahip olması[45] ve Sahihayn’ın hamasetten kaynaklanan kutsallık zırhına büründürmeleridir.[46]

10-)Son zamanlarda sınırlı bir oranda artan metin tenkidinin, ilmi sınırlar içinde çok daha artmasının Sahihayn’ın sahih rivayetlerinden faydalanma ve sahih olmayan rivayetlerden de korunmaya katkı sunacağı açıktır.[47]

11-)Yukarıdaki nedenlerden dolayı, Buhari ve Müslim’in Sahihleri, diğer hadis kaynaklarıyla kıyaslandığında daha iyi bir durumda oldukları söylenebilir, ama asla korunması ve içeriğiyle Allah’ın kitabıyla kıyaslanacak ve Kur’an’dan sonra ikinci sıraya konulacak bir durumları yoktur. Yüce Allah’ın kitabının bütün kitaplara üstünlüğü, yüce Allah’ın kullarına üstünlüğü gibidir. Yüce Allah’ta (haşa) kusur olmadığı gibi, Kitabı da bütün açılardan kusursuzdur. Ama tıpkı kullardaki sayısız eksiklikler gibi, kulların oluşturduğu kitaplarda da sayısız zaaflar vardır.

Sözlerimizin sonu yücelerin yücesine hamdtır. Rabbimiz! Bizlere lütfettiğin tüm nimetleri senin istediğin gibi iyiliğin ve güzelliğin artması için kullanmayı lütfet. Duamızı kabul buyur zira sen, iyilik yapmayı kendine yasa haline getiren[48] merhametlilerin en merhametlisi, doğru yola iletenlerin en hayırlısısın. Amin.

 

[1]Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4.  

[2] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[3] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[4] Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Rivayet İlimlerinde Eser Karizması Ve Müslimin el- Camiü’s Sahihi, S. 292.

[5] D.İ.A. Sahihayn Maddesi, c.35. S.527-530.  Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.123

[6] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[7] Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis Tarihi, S.124

[8] D.İ.A. Sahihayn Maddesi, c.35. S.527-530.  Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis Tarihi, S.124

[9] Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis Tarihi, S.124. D.İ.A. Sahihayn Maddesi, c.35. S.527-530. 

[10] Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Usulü, S.302.

[11]Prof. Dr. Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, S.322.

[12]Prof. Dr. Enbiya Yıldırım, Hadisler ve Zihinlerdeki Sorular, Büyük Muhaddis Şuayp Arnavut’la Söyleşi, S.154.

[13] Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, S. 267. Ankara Okulu y.

[14] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.13,14.

[15] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.113, 165, 181

[16] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.143.

[17] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.185.

[18] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.211. 

[19] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[20] Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Rivayet İlimlerinde Eser Karizması Ve Müslimin el- Camiü’s Sahihi, S.309.

[21] İbni Salah Şahrezori, Hadis İlimleri, S.31, Mütercim Yay.

[22] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[23] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[24] İbn Hacer el-Askalani, Hadis usulü, Beka yayınları, S.99.

[25] D.İ.A. el-Camiü’s-Sahih Maddesi, C.7. s.114-123

[26] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.117.

[27] Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Rivayet İlimlerinde Eser Karizması Ve Müslimin el- Camiü’s Sahihi, S.343,344.

[28] D.İ.A. Sahihayn md. C.35. S. 527-530.

[29] Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis metodolojisi, S. 267. Ankara Okulu y

[30] Prof. Dr. Enbiya Yıldırım,Hadisler ve Zihinlerdeki Sorular, Büyük Muhaddis Şuayp Arnavut’la Söyleşi, S.198-200

[31] Prof. Dr. Enbiya Yıldırım,Hadisler ve Zihinlerdeki Sorular, Büyük Muhaddis Şuayp Arnavut’la Söyleşi, S.220.

[32] Prof. Dr. Enbiya Yıldırım,Hadisler ve Zihinlerdeki Sorular, Büyük Muhaddis Şuayp Arnavut’la Söyleşi, S.243.

[33] Prof. Dr. Enbiya Yıldırım,Hadisler ve Zihinlerdeki Sorular, Büyük Muhaddis Şuayp Arnavut’la Söyleşi, S.272.

[34] Prof. Dr. H. Musa Bağcı, Hadis Tarih Ve Usulü, S.240. İlahiyat y.

[35] Prof. Dr. H. Musa Bağcı, Hadis Tarih Ve Usulü, S.245-246. İlahiyat y.

[36] Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis metodolojisi, S. 267—276. Ankara Okulu y

[37] Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis metodolojisi, S. 283—288. Ankara Okulu y

[38] Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis metodolojisi, S. 288. Ankara Okulu y

[39] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[40] M. Fuad Sezgin, Buhari’nin Kaynakları, S.207.

[41]https://www.haksozhaber.net/kutub-i-sitte-muelliflerimizin-artilari-ve-eksileri-33448yy.htm

[42]https://www.haksozhaber.net/hadislerimize-mevzu-hadis-kriterleri-uygulandi-mi-33291yy.htm

[43] Prof. Dr. Said Hatipoğlu, Müslüman Âlimlerin Buhari Ve Müslime getirdiği eleştiriler, İsl. Arş. Der. C.10.S. 1-4. 

[44] D.İ.A. Sahihayn md. C.35. S. 527-530.

[45] Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S.171.

[46]https://www.haksozhaber.net/alimlerimizin-buhari-ve-muslimin-sahihlerine-farkli-yaklasimlari-33487yy.htm   https://www.haksozhaber.net/mevzu-hadis-kriterlerinin-uygulanmamasinin-sebepleri-33389yy.htm

[47] https://www.haksozhaber.net/hadislerimize-mevzu-hadis-kriterleri-uygulandi-mi-33291yy.htm

[48] 6/12,54.