AK Parti’nin Kemalizmle İmtihanı

MUSTAFA SİEL

Daha önce AK Parti ile ilgili bu sütunlarda yayınlanan yazılarımda, AK Partinin üstü şişhane altı tophane deyişini andırır bir yapısı bulunduğunu, en üst kesimi ile orta ve alt kesimi arasında bir uyumun olmadığı tespitini ortaya koymuştum. Özellikle taşra teşkilatlarının tam bir ANAP yapısında ve havasında olduğunu, dertlerinin değil İslam ve Ümmet, klasik anlamda vatan millet bile olmadığı, tek dertlerinin mevkii ve cüzdan olduğunu vurgulamıştım. Ki bu tespitler sadece bana ait değil, çok dillendirilmese de AK Parti tabanının genelinde bu görüşler hakim.

15 Temmuz direnişi aslında Kemalizm’e karşı adı konulmamış bilinçaltı bir direnişin tezahürü idi ve mutlaka adının konulması gerekiyordu. Nitekim 15 Temmuz sonrası yazdığım tüm yazılarda bu hususa vurgu yapmış, direnişin Kemalistler tarafından çalınması riskine vurgu yapmıştım. Sadece ben değil camiamızdan bu konuda önemli uyarılar yapıldı. Fakat itiraf etmeliyim ki, ben bile bu direnişin Kemalistlerce çalınmak bir yana, bazı muhafazakarlar, AK Partililer ve hatta İslamcılarca adeta Kemalistlere hediye edilmeye teşebbüs edilebileceğini öngörememiştim.

Savulun, AK Kemalistler Geliyor!

İlk günlerde Yenikapı ruhu diye meydana asılan (ve yapılan tüm uyarılara rağmen indirilmeyen) M.Kemal posteriyle başlayan taviz süreci, sonradan laikler asıllarına rücu etmelerine rağmen, bazı AK Partililer tarafından nedense ısrarla ve taviz üstüne taviz verilerek devam ettirilmekte.

Yakında CHP’den daha fazla Kemalist AK Partililer – AK Kemalistler görürsek hiç şaşırmayalım bence. Bu kanaatimi analiz etmeden önce, konu ile ilgili olarak 5 Aralık 2016’da Haksöz Haberde yayınlanan haberi aynen buraya almak istiyorum. Zira haber fazla söze hacet bırakmıyor ve hislerimize, söylemek istediklerimize tercüman oluyor.

“AK Partililerin Atatürk Sevgisi ve Bağlılığı Göz Yaşartıyor!

Türkiye’de devleti ve toplumu resmi ideolojik boyunduruklardan kurtarması umulan AK Parti iktidarı son dönemlerde anlaşılmaz bir işgüzarlık içinde resmi ideolojinin en yaygın sütunu olan Mustafa Kemal’i yüceltme seanslarını bizzat örgütlemeye başladı. İktidarın, İslami camiada mevcut bulunan duyarlılık ve tavrı aşındırmaya yönelik bu tutumunun tepkisiz kalması ise işgüzarlığı daha fazla beslemekte.

Bugün gerçekleştirilen bir törenle bu bağlamda ortaya konan eylemler adeta zirve yaptı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ve AK Partili kadın vekiller Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 82. yıl dönümü dolayısıyla Anıtkabir'e gidip, ulu önderlerine bir teşekkür ziyareti yaptılar.

Başörtülü görüntüleriyle Anıtkabir’de büyük bir tezat oluşturan AK Partili milletvekilleri aynı zamanda eylemlerinin içeriksizliğiyle de komik duruma düştüler. Bilindiği üzere tam bir totaliter diktatörlük düzeninin hüküm sürdüğü Mustafa Kemal Türkiyesi’nde sırf Batılı bir görünüm verme adına kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması komedisi Kemalistlerce abartılı yorumlara konu olmakta.

Bu nakarat bu kez AK Partili vekillerce de “demokrasi yolunda büyük adım” vb. nutuklarla süslü cümlelerle alkışlandı. Muhalefetin toptan imha edildiği, toplumun tümüyle sindirildiği, tek adam yönetiminde tek parti düzeninin hüküm sürdüğü ve erkeğiyle kadınıyla halkın iradesinin hiçbir değer ifade etmediği bir ortamda kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının anlamsızlığı açık bir şekilde ortadayken, düzenlenen bu anma eylemin komik olmanın ötesine geçip, AK Parti için düpedüz bir dram teşkil ettiği söylenebilir.”

Sözün Bittiği Yer Anıtkabir

Hani bir söz var ya, sözün bittiği noktadayız diye, maalesef bu haberi okuyunca sözün bittiği yer Anıtkabir demek geldi içimden. Hadi Erdoğan ve diğer AK Parti liderlerinin takiyyeten Anıtkabir’e gitmelerini anlıyoruz da (ki kesinlikle tasvip etmediğimizi müteakip defalar deklare ettik camia olarak), peki bu hanımlara ne oluyor?

Haydi yaptıklarının itikadi boyutunu görmezden gelelim, hangi mantıkla hiçbir zorunlulukları olmamasına rağmen sanki 90 yıldır bu halkın başörtüsünü kamu kurumlarında yasaklayan ve giyimlerini mümkün olan en ileri düzeyde çıplaklaştırmak için tüm imkanlarını kullanan, İslami ve yerel tarzda giyinenleri ikinci sınıf kadınlar olarak geri plana iten Kemalistler değilmiş gibi, sanki baş örtüleri ile şu anda bulundukları konuma ulaşmaları M. Kemal sağlamış gibi şükranlarını sunmaya gitmişler Anıtkabir’e.

AK Partiyi (Bazı) AK Partililerden Kurtarmak Lazım

Haberi okuyunca aklıma gelen bir sözde, AK Partiyi AK Partililerden kurtarmak lazım oldu ve bunu habere yorum yazarak paylaşmak gereği hissettim. Doğrusu Türkiye halkının son yıllarda ciddi seviye kat etmiş olduğunu 15 Temmuz direnişi ile görmüş, şaşırmış ve ileriye yönelik olarak umutlanmıştık.

Adeta halktaki ilerlemeye nazire yaparcasına, AK Partinin orta ve alt (ve hatta zaman zaman da olsa bazı üst) düzey yöneticilerinin yerlerde sürünen seviyesinin iyice çukura doğru sürüklendiğini de bu haberdeki eylem ve benzeri söylemlerle görmüş olduk. Bu nedenle samimi olarak AK Partiyi (Bazı) AK Partililerden kurtarmak lazım diyorum.

AK Partinin Kemalizm’le İmtihanı İyi Geçmiyor

AK Parti 15 yıldır pek çok imtihandan geçti ve geçiyor. Çoğundan başarılı oldu bu imtihanların, lakin Kemalizm’le imtihanı konusunda en gerilerde kaldığı, hatta kaybetme sürecinde olduğu bile söylenebilir.

Kim ne derse desin, bu memleketin en büyük sorunu Kemalizm’dir ve Kemalizm’le hesaplaşıp defteri dürülmeden aslında hiçbir sorun çözülmüş olmayacaktır. Zira sorunların kaynağı olan asıl bataklık Kemalizm’in ta kendisidir.

Yerli ve yabancı İslam düşmanlarının cümlesinin Kemalizm’e toz kondurmaması, ilk çağ dinlerinin ilkelliğinde ve günümüzde sadece Kuzey Kore’de uygulanmaya devam eden dini bir akide ve uygulamayı, ilkelliğini ve komikliğini göre göre çağdaşlığın alası olarak göstermelerinin sebebi budur. Zira bu bataklık kurutulursa, Türkiye halkı çok 15 Temmuzlar yaşatacaktır batı ve batıcılara.

Kemalistlerin Derdi Batıyı Niye Gerdi?

Bu Kemalistler evlere şenliktirler oldum olası. Kendilerini hem batı emperyalizmi karşıtı olarak gösterirler, sonra da az başları sıkışınca hemen batılı ağababalarının dizlerinin dibine koşup, salya sümük ağlayarak ve elleriyle bizleri işaret ederek, döv bunları döv derler.

Batıda kendisi için dert etmediği laiklik ve de Kemalistler konusunda çok hassastır niyeyse? Bizi bizden iyi düşünür, laikliğin ve kendilerine düşman olan! Kemalizm’in ve de Kemalistlerin yaşaması için hiçbir şeyi esirgemez.

Batı niye seviyor bu laikliği ve Kemalizmi, niye ille de laiklik (ve güya batının can düşmanı olan!) Kemalizm diyor, bizi sevdiğinden mi acaba? Hem ulusolcu batı emperyalizmi karşıtı bu Kemalistlere niye kol kanat geriyor ki, insan düşmanını sever mi hiç, çok ilginç değil mi?

Bazı AK Partililer Stokholm Sendromuna mı Tutuldular?

Batı ve içimizdeki uşaklarının yaptıkları kendi açılarından gayet makuldür ve eleştiriye bile değmez. Halkımızın ekserisinin 90 yıldır silindir gibi içinden geçirildiği toplum mühendisliği sürecinden sonra Kemalizm’i bizim gördüğümüz netlikte görmesini beklemekte doğru değil.

Lakin ya AK Partinin yönetim kademelerinde bulunup ta Kemalizm’e tıpkı batı ve batıcılar gibi övgüler düzenlere ne demeli? Hele hele başlarındaki örtüler nedeniyle yıllardır değil Bakan olmak, memur bile olamayanlara? Aleviler için kullanılan Stockholm sendromu iddiasının doğru olmadığından, Alevilerin Kemalizm sevgisinin Sünniliğe karşı bin yıldır duyulan derin kinden kaynakladığından eminim ama, AK Partili bu hanımlar ve Kemalizm’e methiye düzen AK Partililerin Stockholm sendromuna yakalanıp yakalanmadığından emin değilim.

Savaş Düşmana Benzediğinizde Kaybedilmiştir

Eğer AK Parti Kemalistleşirse, başka alanlarda ne kadar başarısı olursa olsun kökten kaybetmiştir. Çünkü bu memleketin temel ve en büyük sorunu, batı aşıklığının uşaklaştırdığı Kemalistler ve Kemalizmdir. Öyle veya böyle Kemalizm’e öykünen yada uzlaşan, süreç içinde onlar gibi olup mankurtlaşmaya ve kaybetmeye mahkumdur.

Bu nedenle AK Parti acilen Kemalizm’le hesaplaşma sürecine girmelidir. Aksi halde AK Kemalist Parti olma sürecine girmesi şaşırtıcı olmayacak, şimdilik sadece yukarıdaki fotoğrafı ve haberi okuyan bizler, AK Kemalist Parti haberlerini de okuyabileceğiz gibi görünüyor.

Şu anda AK Partinin her düzeydeki yöneticisi için siyasal, anayasal ve yasal bazda bu hesaplaşma zemini olmayabilir belki ama, (bana göre zemin de uygun zamanda), en azından kişisel bazda bu hesaplaşma sürecine girilmeli, en azından gölge etme başka ihsan istemem senden deyişinde olduğu gibi, Kemalizm’le hesaplaşamayan AK Partililer, Kemalizm’i onara etmemeli, zemin uygun hale geldiğinde yapacağı eleştiri ve hesaplaşmalar meyanında kendisine ve partisine ipotek koydurmamalıdır.

AK Partide yönetici ve temsilci konumunda olmayanlar ile tüm İslamcı ve İslami Camia, yapı, STK’lar ise son sürat Kemalizm’le hesaplaşma sürecini gündemlerinin en önüne almalı ve gereğini yapmalıdırlar. Nasıl ki AK Partinin ilk dönemlerinde zemin ve zaman uygun değil diye AK Parti başörtüsü serbestisini gündemine almamışken tüm İslami camia ve yapılar bu konuyu işlemişlerse, aynı durum Kemalizm içinde söz konusu olmalıdır.

AK Kemalistleşme Sürecinden Korunmak İçin

Kemalizm’le hesaplaşma meyanında daha önce bu sütunlarda yayınlanan çeşitli yazılarımda tekliflerimi ortaya koymuştum. En yakınlarda, 15 Temmuz öncesinde 25 Mart 2016’da yayınlanan “Köprüyü Geçerken Ayılaşmak” başlıklı yazımda AK Partideki bu olumsuz AK Kemalistleşme süreci riskini ve Kemalizm konusunda yapılması gerekenleri işlemiştim.

15 Temmuz sonrasının en olumsuz gelişmesi olan Kemalistlerin ön alma çabalarına karşı yazdığım ve 18 Ağustos 2016’da yayınlanan “Kemalizm Acilen Tasfiye Edilmelidir” başlıklı yazımda da Kemalizm’in tasfiyesi konusundaki tekliflerimi bir kez daha tekrarlamıştım.

Aynı teklifleri bir kez daha bu sütunlarda dile getirmek abes olur, zaten bu sitenin takipçileri bu konuda yeterince birikime sahipler. Lakin sadece bizlerin bilmesi ve konuşması yetmiyor bu handikaptan kurtulmak için. Hepimizin AK Kemalistleşme riski ve Kemalizm’in tasfiyesine dair tekliflerimizi her ortamda ve sık sık gündeme getirmesinin öncelikli ve elzem olduğunu bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

Eğer bu gidişatın önü alınmazsa, ileri de Kemalistlerle değil, AK Kemalistlerle mücadele edeceğiz gibi görünüyor. Bunu önlemek için tüm İslami kesimlerin açıkça ve yüksek sesle, gerekirse Malcom X’in dediği gibi sesimizi duyurmak için biraz gürültü de yaparak, Kemalizm’e, Kemalistlere ve onlara öykünenlere olan tepkimizi dile getirmemiz acil ve elzem bir görev haline gelmiştir şu anda. Bu ihmal edilirse doğabilecek olumsuz sonuçlardan hepimiz etkilenir ve sorumlu oluruz.