AK Parti öcü, Baas cici!

Abdulhamit Bilici

Akdeniz'de bir savaş uçağımızın düşürülmesiyle daha da derinleşen Suriye krizi, bir araya gelmesi imkânsız görünen uçları yan yana getirdi.

Irak'ta yıllardır Baas rejimiyle savaşan İran İslam Devrimi, Şam'daki Baas rejimine tam destek verirken, son zamanlarda İslami direnişin sembolü görülen Hizbullah'a bağlı birlikler Hama ve Humus'ta Müslümanları katleden Baas'ın yardımına koştu. Baas rejiminin en büyük kurbanı olan Iraklı Şiilerin önemli bir kısmı, başta Arap Birliği olmak üzere bütün platformlarda, Saddam'ın kendilerine yaptığı zulmün benzerini Suriye'de tatbik eden bir rejime arka çıkıyorlar. Tonları farklı olsa da Şiilik dışında ortak paydası olmayan bu dayanışma içindekilerin, Türkiye'yi mezhepçilikle suçlaması çok tuhaf.

Birbirine zıt çizgileri olan yabancı aktörlerin Baas'a destekte buluşması, Türkiye'ye de yansıdı. 'İslam', 'şeriat', 'molla' gibi kavramları duyunca alarma geçen çevreler, Suriye krizinin ilk gününden itibaren İran, Suriye, Lübnan kaynaklı çoğu yalan haberlere en çok itibar eder hale geldiler.

Biri sol, diğeri sağ kökenli ama ikisi de 'ulusalcı' çizgideki gazetelerin son dönemde izledikleri yayın çizgisini, 'ulusalcılık' iddiasıyla nasıl bağdaştırdıklarını anlamak imkânsız. Mesela, bir konuda Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı resmî bir açıklama yapıyor. Resmî kaynaklardan yapılan açıklamaların yer yer gerçeği yansıtmadığı bilindiği için sorgulanması normaldir. Ancak kendine 'ulusalcı' diyen gazetelerin, Türkiye'den yapılan resmî bir açıklamaya güvenmezken, İranlı ve Suriyeli bir yetkilinin veya bir Amerikan gazetesinin açıklamasını manşetten hiç sorgulamadan vermesi ilginç değil mi? Üstelik son dönemde bu ülkelerin yaydığı haberlerin hemen hepsinin yalan olduğu defalarca kanıtlanmış olmasına rağmen.

Onlarca gazete arasından Esed'le röportajın da yine sol ulusalcı bir gazete tarafından yapılması da anlamlı. Bir gazeteci, kamuoyunu bilgilendirme adına savaşta düşman ülkenin lideriyle de röportaj yapabilir. Ama Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan röportaj, gazetenin Suriye politikasında iktidara yaptığı keskin muhalefetin, 'hasım' ülke liderinin benzer tondaki görüşleriyle takviye edilmesine döndü. Liberal çizgisi olan bir gazete için normal olsa da 'ulusalcı' iddiası taşıyan, önüne geleni 'dış destekli' olmakla yaftalayan bir gazetenin, direkt veya dolaylı emir vererek düşürdüğü uçakta şehit olan pilotların cenazesi daha toprağa verilmeden günlerce manşetinde Esed'e yer vermesi büyük çelişki. Ayrıca bu çizginin, dünden bugüne Türkiye'de de Baas tipi senaryolara sempatiyle bakıyor olması tesadüf değil.

Belki de bu noktada, iktidarın Suriye politikasına dönük eleştirilere biraz yakından bakmak gerekiyor: Bunların bazıları, ideolojik veya mezhepsel bağlarla Baas'a sempatiyle bakan, devrilmesi halinde yerine Sünnî ve İslamî eğilimli bir iktidarın gelmesinden rahatsızlık duyanlar. Bunlara göre Türkiye, Suriye'de akan kana seyirci olmalı veya Baas'ın yanında tavır almalıydı. Tahran'ın çizgisinden Suriye'deki krize bakanlar, Baas rejimini ABD ve İsrail'e karşı direnişin cephesi olarak görüyor ve Türkiye'nin halkın yanında yer almasını bu cepheye karşı tavır olarak görüyor. Onları memnun edecek tavır, Türkiye'nin İran gibi Baas'ın yanında yer alması. Bu çevreler, Suriye konusuna iç politikada iktidara muhalefetin bir devamı olarak görmeyi tercih ediyor. Yeter ki, AK Parti'nin bu politikası başarısız olsun; binlerce insanın kanını döken, onlarca merkezde onbinlerce insanı işkenceden geçiren Baas rejimini ayakta kalması sorun değil. Bunların dışında bir de yukarıdaki ideolojik, mezhepsel şablonların dışında kalıp, hükümetin Suriye'de halktan yana tercihini destekleyen ama üslubu ve taktikleri eleştirenler var.

Elitler arasındaki bu tartışma sürerken genel olarak iktidarın izlediği dış politikayı başarılı bulan halkın da Suriye konusunda kafasının hayli karışık olduğu bir gerçek. Bunda ideolojik ve mezhepsel açıdan Baas'ın, İran'ın çizgisinde kalmayı tercih edenlerin etkisi kadar hükümetin politikasını yeterince anlatamayışı, özellikle Batılı müttefikler tarafından yalnız bırakılması ve halkın kısa zaman öncesine kadar Esed'le aşırı samimi olan hükümetin bu ani değişimini anlamakta zorlanmasının da payı var. Stratejik Düşünce Enstitüsü'nün perşembe günü yayımladığı anketin durumu özetliyor: Bu ankete göre, Suriye politikasını doğru bulanların oranı % 33,1; yanlış bulanlar yüzde 48,8. Yanlış bulanların oranı CHP'liler içinde yüzde 75,3. Türkiye'de genelde siyaset üstü değerlendirilen dış politikanın, Suriye konusunda bu kadar bölünmeye yol açması, her açıdan üzerinde düşünmeye değer.

ZAMAN