Adliyeyi işgal edenlere yapılan az bile!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Daha iki ay önce, Haliç Kongre Merkezi’nde muhabirimizi döve döve dışarı atan İstanbul Barosu’nun avukatlarından bir kısmı, adliye içinde slogan atmaya başlayınca, polis tarafında tartaklanmışlar..

Bence avukatlar hiç itiraz etmesinler..

Üç ay önce bir muhabire yaptıklarının karşısında, polislerin onlara yaptıkları devede kulak kalır..

Niye kızıyorlar ki?

Muhabirimize ne diyorlardı?

“Provokatörlük yapmaya kalktı!”

Ne yapmıştı ki muhabirimiz?

Fotoğraf çekiyordu.

Gazetecinin görevi ne?

Fotoğraf çekmek.. Haber yapmak.

Bunu yapıyordu muhabirimiz.

Rahatsız oldu Baro’nun egemenleri..

İşaret ettiler, avukattan ziyade bar fedailerine benzeyen birkaç tanesi, muhabirimizin üstüne çullandılar..

Muhabirimiz, kendisinin gazeteci olduğunu söylemek için, mikrofona uzandı.. “Vayyyy! Kürsüyü işgal etmeye kalktı” diyerek, tekme tokat döverek dışarı çıkarttılar..

Sonra da kendi kendilerini alkışladılar..

Çağlayan Adliyesi’ndeki gözaltılardan şimdi şikayetçi olan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da ordaydı.

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal da ordaydı...

Güler yüzle seyrediyorlardı, bir muhabirin linç edilmesini..

Peki önceki gün Çağlayan Adliyesi’nde olan ne idi?

Avukatlar, vazifelerini icra ediyorlardı da, o sırada mı, polis kendilerini dışarı çıkarttı?

Yooo!.

Adliyeyi sokak sanıp, sırtlarındaki cüppe ile slogan atan avukatları dışarı çıkartmış, polisler..

Ne yapacaklardı?

Münevver’in başını keserek öldüren katilin suç delillerini karartmaktan yargılanan adamın avukatı Feyzioğlu açıklıyor, yapılması gerekeni: “Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, yakalama işlemi, ancak tutuklamanın şartları varsa uygulanabilir..”

Yani diyor ki Feyzioğlu, “Danıştay cinayetinde olduğu gibi, avukat bir hakimi öldürürse, öldürdükten sonra ancak, onu yakalayabilirsin!”

Oldu Feyzioğlu kardeş, oldu..

Söylerim; bir dahaki sefere, avukatlara cinayet işlemeden dokunmazlar..

Önce hakim-savcı odalarını basmaları beklenir.. Birkaç hakim-savcının kimvurduya gitmesi beklenir..

Ondan sonra müdahale edilir, saygın avukatlarımıza..

Adliye içinde kümelenmişler..

Slogan atmaya başlamışlar..

Daha ne yapmaları gerekiyor, polisin bunları dışarı çıkartması için..

Siz, iki tane fotoğraf çekilmesini, muhabirin dışarı çıkartılması için yeter sebep görmüştünüz..

Şimdi ne oldu da, onlarca avukatın slogan atmasını bile, “demokratik hak” olarak görüyorsunuz?

Üstelik, atılan sloganların bir haklılığı da yok..

Neymiş beylerimizin derdi?

Saat 9.00’a 20 tane duruşma koyup, avukatı 3 saat kapıda bekleten hakimi protesto etmek mi?

Hayır..

Çocuk azarlar gibi, avukatı azarlayan icra memurunu protesto etmek için mi?

Hayır..

Ya ne için?

Taksim’i teröristlerden temizleyen polise tepki vermek için!

Size ne, Taksim’de polise taş atanlardan?

Gidip avukatlığını yapıyorsunuz zaten..

Bir de adliye içinde, slogan atarak teröriste destek vermek de ne demek oluyor?

Siz avukat mısınız?

Yoksa, polise taş atan örgütün destekçileri mi?

Her şey, kamuoyunun gözünün önünde cereyan etti.

Taksim’e çıkan yollara barikat kuran teröristler, önceki günkü polis operasyonu ile meydandan atıldılar..

Niye rahatsız oldunuz?

Avukatlık mesleği ile ne ilgisi var, Taksim’deki teröristleri meydan dışına çıkartmanın..

Ki, adliye içinde slogan atacak kadar, sahiplendiniz o teröristleri?..

Adamlar, canlı yayında seyrediyoruz, polise  molotof atıyorlar..

Öyle ki, birkaç polis yanma tehlikesi atlatıyor..

Avukatlarımız hala, “terörist savunması”  ile vakit dolduruyor..

Bir hatırlatma..

Dün ve önceki gün, mesai saatleri içinde, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, maaş aldıkları üniversitelerden kilometrelerce uzakta, siyasi şov yapıyorlardı..

Yok mudur; bu kişilerin üniversitelerinde, verilen maaşın hesabını soracak bir rektör?

Yok mudur YÖK’te, dindar öğretim üyelerinden başkalarını da takip edecek bir yetkili?

YENİ AKİT