Adalet Bakanı, “özel yetkisiz” bu savcıya ne der?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Hep “özel yetkili savcılar”dan şikayet ediliyor.

Sanılıyor ki, “özel yetki kaldırılırsa, her şey güllük gülistanlık olacak.”

Olmayacak..

Göreceksiniz, yine olmayacak.

Çünkü sorun, “özel yetki”de değil.

Sorun, “olaylara bakış açısı”nda.

Alın somut bir örnek..

Tam da TBMM Genel Kurulu’nda, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde köklü bir değişiklik yapılmak istenirken, bizim başımıza gelen bir olay..

“Özel yetkisi olmayan” bir savcı..

Sorunun “yetki”de değil, savcının “bakış açısı”nda olduğunu gösteren dört dörtlük somut bir örneği bize sundu..

Hemen olayı anlatalım.

Cuma günü, Akit’in eski sorumlu müdürü, polis tarafından gözaltına alınıyor.

“Sebep nedir” diye araştırdığımızda, 2001 yılından kalma, Dinç Bilgin’in banka hortumu yargılaması ile ilgili bir haberden kaynaklandığını öğreniyoruz.

“Yargı süreci sırasında, gazetede yorum yayınlanmış” denilerek, 2.000 TL’lik para cezası verilmiş!

Yakalama kararı da, bu para cezası sebebi ile verilmiş....

İyi de, AK Parti iktidarı, 2004 yılında büyük tantanalarla Basın Kanunu’nu sıfırdan yenileyerek çıkarmadı mı?

“Bundan sonra gazeteciler, Basın Kanunu gereği aldıkları para cezalarını ödemedikleri için cezaevine girmeyecekler” denilmedi mi?

Denildi..

Peki bu yakalama kararı ne?

Hani madde biraz muğlak olsa..

“Maddi hata olmuş” diyeceğim.

Maddeyi, buyrun birlikte okuyalım: “MADDE 28 - 18’inci ve 22’nci maddelerdeki suçlar dışında bu Kanunda öngörülen suçlar için hükmedilen para cezaları, hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilemez.”

Maddede anlaşılmayan, muğlak, yoruma açık bir durum var mı?

Yok.

“Para cezasını, hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürmek” kanunla yasaklanmış!

18 ve 22. maddeler hariç olmak üzere.

Bizim kararımızda gerekçe madde kaç?

Basın Kanunu 19.

O halde, yakalamaya dönüşemez!

Siz öyle sanın..

Bakırköy’ün “özel yetkisiz savcı”sı Metin Şentürk, “Para cezasının 20 gün hapse çevrilmesine” diyor ve yakalama kararını çıkarttırıyor. İşte bu kararla sorumlu müdür gözaltına alınıyor.

“Bir maddi hatadır, düzeltilir.Konuyu büyütmeye gerek yok” diyebilirsiniz.

Ama öyle olmuyor.

Cuma günü saat 13.30’da Savcı Metin Şentürk ile, avukatımız görüşüyor. Konuyu izah ediyor. Kanun metnini gösteriyor..

“Özel yetkisiz savcı”nın ne yapmasını beklersiniz?

“Kusura bakmayın, bir yanlışlık olmuş. Hemen konuyu düzeltelim..” demesini tabii ki..

Ama çok beklersiniz.

Savcımızın cevabı şu: “Siz de mahkemeye itiraz edin!”

Yani şunu demek istiyor savcımız..

“Ben kanuna aykırı da olsa, yakalama kararı verdim. Siz şimdi Cuma günü, öğleden sonra yapacağınız itiraz ile yakalama kararını kaldırtamazsınız. Kanuna aykırı da olsa, yatın içeride!”

Sadece Metin Şentürk ile bitse yine iyi.

Avukatımız başsavcı vekillerinden birine konuyu anlatmak istiyor..

Ama nerde?

Sıfat olarak başsavcı vekili çok da, makamında olan bir tanesi yok..

Böylece, bir “özel yetkisiz savcı”nın keyfi kararı ile, gazetenin sorumlu müdürü, saatlerce gözaltında tutuluyor..

Var mı şimdi, bunun bir izahı?

“Var” diyen yapsın izahını..

Bir savcı, verdiği kararın kanuna aykırı olduğu hatırlatılmasına rağmen, “Beni ilgilendirmez.Ben açıp kanuna da bakmam. İtirazı olan gitsin mahkemeye!” diyor..

İşte bu mantıktır, Türkiye’de hak ve özgürlükleri kısıtlayan.

İnsan hakkı ihlallerini yaşatan.

“Bir yanlış varsa, düzelteyim” değil..

“Git itiraz et.. Git şikayet et. Benim kararım doğrudur. Ben bir daha senin hatırlatman üzerine, kanuna da bakmam. Karara da bakmam” mantığı.

Bir de devletin menfaatlerini gözetiyormuş gibi bir manevi baskı..

Sanki devlet, Basın Kanunu’ndaki o hükmü getirirken, devletin haklarını gözetmekten acizmiş. “Para cezası hapse çevrilemez” kuralı getirmiş. Ama savcımız, devletten daha iyli biliyormuş.. Onun için de bu maddeyi uygulamazmış!

Devletten fazla devletçi yani.

Ben seni gözaltına alayım. Sen itiraz et.

Peki itiraz ne zaman karara bağlanır?

Ne zaman karara bağlanırsa..

Yani?

Yanisi yok. Girersin cezaevine.. Yatarsın birkaç gün. Sonra gelir kararın eline: “Yanlışlıkla gözaltına almışız.”

Sonra mı ne olacak?

Ne olursa olsun.

Savcımız “özel yetkisiz” de olsa, “görev” yapıyor..

YENİ AKİT