Abdullah Öcalan İmralıdayken eceliyle ölse...

Ertuğrul Özkök'e kızarım, çok fazla kozmopolit bulurum falan da ama bazen de hakkını vermek lazım, toplumda iyi açılımlara yol açacak yazılara imza atıyor.
 
Obama'nın başkan seçilmesi ile ilgili yazdığı yazıda "Bizim ülkede bir Kürt'e Cumhurbaşkanı seçilmesi için oy verir misiniz" diye soruyor ve ekliyor: Tabii Kürt kimliğini öne çıkaran bir Kürt'e"

Şimdi... Bu soru, Türkiye için sorulması gereken bir sorudur. Bu soruya, anlamazlıktan gelerek "E canım pekala Kürt cumhurbaşkanımız da oldu başbakanımız da, bakanlarımız da" cevabını verebilirsiniz.

Obama gibi bir Kürt'ten söz ediyor adam! Obama ciddi bir zenci kültüründen geliyor. Beyazların aşağıladığı, alay ettiği, küçümsediği, bir zenci kültüründen.

Babamdan Hayaller kitabında çocukken oturduğu mahalleye beyazların köpeklerini getirip çişlerini yaptırdığından söz ediyor mesela.

Fatih Altaylı da Ertuğrul Özkök'ün bu yazısına "PKK'yı destekleyen birine oy mu istiyor" diyerek karşılık verdi. Bu ülke böyle işte.

Birileri biraz açılıma sebep olacak, ufuk genişliğine yol açacak, zihin jimnastiği yaptıracak, açık fikirliliği tetikleyecek bir şeyler söyleyince hep aynı zihniyet tarafından damgalanıyor!

Kimsenin Öcalan'a oy falan istediği yok beyim. Lafı nerenden anlıyorsun?

Sadece Amerika ile Türkiye arasındaki demokrasi farkını belirlemek için söylenmiş bir söz bu. Ki bana sadece yazılmış olmak için yazılmış bir soru gibi de gelmiyor. Sorunun açılımı şu olmalı:

Günün birinde bu durum meydana gelebilir. İşte o zaman da birbirimize kardeş gibi davranabilecek miyiz?

Biz bu ülkenin çocukları, geleceğimize ilişkin sorular sorarak açık fikirlilikle ve özgürce cevaplamalıyız. Cevaplar hoşumuza gitmese de sorulara doğru cevapları vermeliyiz.

Yanlış cevaplarda direnmek bizi yanlışa götürür. Şimdi bir burada, sorulması gereken ve cevabının bir an önce bulunması elzem olan bir soru soracağım:

Hiç de sayın olmayan Abdullah Öcalan, cezaevindeyken emri hak vaki olsa, kalbi dursa, ölse mesela... Türkiye'de neler olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Bu soruyu Öcalan'da soruyor: "Burada benim bir ölümüm gerçekleşirse büyük olaylar olur, kıyametler kopar"

Soru bu. Sizce böyle bir soruyu sormak anlamsız mı? Üzerinde durulmaya değmez mi?

İnsan bu... Olur ya, kalbi durur, ayağı kayar düşer, çok ciddi bir hastalığa yakalanır vs.vs. Ne bileyim, işlediği onca cinayetten pişmanlık duyup intihar edebilir!

Adama manevi işkence yapıldığı yolundaki iddialar bile ortalığı ayağa kaldırmaya yetti. Yetkililer bunları düşündü mü hiç? En kötü senaryo için çözümleri var mı?

Zaten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı, cezaevinde ölecek diyerek işin içinden çıkamayız! Avni Özgürel'in çözüm önerisi herkes için büyük rahatlık sağlayacaktır diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
 
BUGÜN