12 Eylül darbesi ve 29 yıldır süren kaygı...

12 Eylül darbesinin üzerinden 29 yıl geçti.

Buna rağmen toplumun her kesiminden yoğun tepkiler var.

650 bin kişinin gözaltına alındığı darbe döneminde, sistematik işkence uygulandı.

Ancak darbeye öfkenin tek nedeni bu değil.

"Şartların olgunlaştırılması" sürecine duyulan tepki var.

Darbeciler tarafından kavga ve kargaşa zemininin büyümesine göz yumulduğu, hatta anarşinin yayılmasına örtülü destek sağlandığı ve bu şekilde toplumun darbeye hazır hale getirildiği endişesi yaygın.

***

Aksiyon dergisinin son sayısında yer alan Genelkurmay'a ait bir rapor, bu kaygıları doğrular nitelikte.

1982'de hazırlanan rapor "Türkiye'deki Anarşi ve Terörün Durumu" başlığını taşıyor.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in "müdahaleye karar vermeden bir yıl düşündük" sözlerini aydınlatır bilgiler ihtiva ediyor.

Rapora göre, siyasi cinayet sayısı darbeden önceki son yılda dört kat artarak 2 bin 800'e yükseldi.

Aynı dönemde silahlı saldırı ve çatışma rakamları da yaklaşık dört kat artarak 7 bine tırmandı.

Başka bir deyişle, her gün 20 adet silahlı saldırı ve çatışma yaşandı.         

Her gün ortalama 8 kişi hayatını kaybetti.

Üstelik birçok yerde sıkıyönetim kanunları uygulanıyordu.

Buna karşılık tüm bu sokak çatışmaları darbeden sonra bıçakla kesilir gibi bitti.

Cinayet ve eylem sayısı ise 10 kat azaldı.

***

Peki bu nasıl mümkün oldu?

Kafaları karıştıran temel soru bu.

Ergenekon davası aslında bize aydınlatıcı ipuçları veriyor.

Terör örgütü de hedefine ulaşmak için kaos çıkartacak eylemler planlıyor.

Suikastlar, sabotajlar, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, laik-dinci çatışmaları çıkartmak için bolca planlar yapılıyor.

PKK, Hizbullah, MLKP gibi terör örgütleriyle de temasa geçiliyor.

Üstelik eylem planının bir kısmı da eyleme dönüştürülüyor.

Cunta ve darbecilerin mantığını anlamak açısından bir örneğe daha yer verelim.

Gazeteci Hasan Cemal, "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" isimli eserinde eski subay Erol Bilbilik'in ağzından bir cunta toplantısını şöyle anlatıyor:

"Milli Birlik Komitesi üyesi İrfan Solmazer bana 'Erol, sen Lenincileri ihmal etmişsin' dedi. Kimi ihmal ettiğimi sorunca, 'Sarp Kuray'ı, Deniz Gezmiş'i ihmal etmişsin. Hiç temas kurmamışsın. Ama ben İstanbul'da, Ankara'da onlara mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum."

***

Demek ki, cunta darbeye karar verince gözünü karartıyor.

İllegal yapılarla kaos ve anarşi eylemleri yaptırmaktan çekinmiyor.

Hatta bunu hedefe ulaşmak için kullanıyor.

Bütün bu bilgiler, 12 Eylül'ün üzerinden 29 yıl geçtikten sonra bile insanların kızmalarında ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.

507 kişi hakkında idam kararı verilen ve 50'si infaz edilen onlarca gencin işkenceden öldüğü bir askeri darbe asla "kurtarıcı" olamaz.

Ancak acı bir gerçek, Türkiye 29 yıldır haz etmediği 12 Eylül darbesinin ürünü bir Anayasa ile yönetiliyor.

Darbe Anayasa'sının değiştirilmesi taleplerine de 12 Eylül'ün en çok mağdur ettiği iki partinin siyasi temsilcileri Meclis'te karşı çıkıyor.

12 Eylül darbecileri de kendi yazdıkları Anayasa'nın korumasında "Meclis'in iradesine darbeyi" yargılanmaktan kurtarıyor.

BUGÜN