1 Mayısı kutlamaktayız

1 Mayıs Perşembe gününün sabahı. Bugün olabileceklerin endişesiyle bu sabahın dersini de erteledik. Dışarı çıkmak ve olabilecek arbedelerde yer almak düşüncesi de sevimli gelmediği için evdeyim, ara sıra televizyon kanallarına yansıyan görüntülere bakarak '1 Mayıs bayramını kutluyorum.'

Düşünüyorum da, pek çok 'olay' üstüne yazdım, ama 'olmakta olan' bir şey hakkında yazdığımı hatırlamıyorum. Ne olacak, bir yerlerde bir şeyler patlayacak mı, gün nasıl bir bilançoyla bitecek? Bilmiyoruz. Televizyondan, maç anlatımlarını andıran spiker sesleri...

Ne oluyor, neden böyle oluyor? Neden, 1 Mayıs'ta işçilerin Taksim'e gelmesi yasak?

Buna hükümet cenahından gelen tuhaf açıklamalardan biri, böyle bir güzergâhın trafiği aksatacağı... Şu anda İstanbul'da trafiğin durumunu hayal etmeye çalışıyorum.

Daha 'ciddi' açıklama, tören sırasında bir 'provokasyon' yapılacağının 'istihbar' edilmesi. Peki bu 'provokasyon' yanızca Taksim Meydanı'nda mı yapılabilir cinsten bir rovokasyonmuş? Başka bir mekânda olamıyor muymuş?

İkincisi, gerçekten sorumlu bir hükümet ve onun güvenlik alanındaki yetkilileri, böyle bir mitingde bir provokasyon yapılacağını haber almışlarsa, 'Duyduk, olacakmış' demekle yetinmezler; mitingin sorumlularıyla oturup bunu nasıl engelleyeceklerini veya nasıl boşa çıkaracaklarını veya nasıl suç üstü yakalayacaklarını birlikte ve ciddi ciddi konuşurlar.

Böyle bir günde, birkaç yıldır oluşturulmuş çılgın bir ortam içinde, böyle bir günde, provokasyon olması kadar akla yakın bir durum düşünülemez. Hükümet cenahı açısından, bunu önlemenin en riskli yöntemi şu yaratılmış durumdur: gaz bombaları, barikatlar, bütün bu 'savaş' koşulları. Ama ben işin öbür yanını da çok anlamış değilim. Bunca yıldır Taksim '1 Mayıs kutlaması' yapacaklara kapalıdır, yasaktır. Bunun üzerinde böyle bir ısrar ve bunun kaçınılmaz sonucu olan bu gerginlik, 30 yıldan beri, en çok bugün ve bu ortamda mı yaratılmak zorundaydı? Öyle ise bunun nedenleri nelerdir?

Bu, ayrı bir konu. Ama bu, Türkiye'nin böyle bir yasaklar ülkesi olmasının ve olmakta böyle bir inat göstermesinin nedenini açıklamaz. Sonuç olarak, nedir istenen? Emek bayramının, kentin en merkezi yerinde kutlanması. O yerin yılın bir gününde emeğin kutlanmasına hasredimesi, bir toplumun, bütün tabakalarıyla, emeğe duyduğu saygıyı ve şükranı dile getirmesi anlamına gelir. Üstelik bugün, 2008 yılında, 70'lerde böyle durumlarda bahane edilen 'komünizm tehlikesi' falan gibi yavelerin de hiçbir inandırıcılığı kalmamışken...

Geçen gün de yazdığım gibi, birilerinin 'kurbanı' AKP, işçi, emekçi denince, 'ceberrutlar' safına doğru koşup orada kendine bir yer açmakta tereddüt etmiyor. Onun için, belki bu yasaklama (30 yıldır süren o kanlı anıyı bir ortak sevince dönüştürmek yerine) AKP'nin Anayasa Mahkemesi'ne verdiği savunmanın bir parçasıdır: "Bizi ne diye kapatıyorsunuz? Bakın biz de en az sizin kadar baskıcı, yasakçı, 'ayak takım' düşmanıyız."

Radikal Gazetesi