Rojava Yalanlarının Gösterdiği Gerçek

Murat Koç

Suriye direnişi her geçen gün yeni ve değişik tablolarla karşılaşmamıza, söylem ve pratik bağlamında birçok kesimin olaylara bakışının arka planının netleşmesine vesile oluyor. İki buçuk yıldır süren savaşın bilançosunu görmezden gelenlerden bazıları kaynağı kesinleşmemiş birkaç görüntüyle hemen rengini ortaya koyarken, ilkesizliğiyle nam salan kimileri ise Suriye’deki savaşın centilmenliğine atıfta bulunarak hakemlik rolüne soyunuyor. Bir bütün olarak Ortadoğu intifadalarını artık ezberlediğimiz paranoyalarla mahkûm etmeye çalışanların yanında mevzilenenler, garip bir romantizmle Adeviyye’nin aydınlığına doğru koşarken bile Suriye’yi karalamayı ihmal etmiyorlar. Dramatik bir tarzda içine düştükleri ikilemin utancına da alışmış gibi görünüyorlar. Düne kadar birbiriyle ideolojik, siyasi, itikadi, etnik, mezhebî hiçbir bağlantısı bulunmayan gruplar/kişiler (her biri kendince kutsadıkları birçok ulvi amaç gereği) iğrenç bir ittifaka tutuşarak önlerine gelen her fırsatta Suriye direnişini mahkûm etmek, yalnızlaştırmak ve karalamak için yoğun mesai harcıyorlar. Koroya her geçen gün yeni kesimler ekleniyor ve maalesef ki bu kirli ittifakın etki alanı genişliyor; Suriye direnişinin Türkiye’de destek bulmaması için bütün imkânlar seferber ediliyor. Esed’i savunmak, zulmüne perde olmak için gönüllü şebbihalık yapan bu koroya bugünlerde PYD/YPG’nin de dâhil olması, Esed ve hamileriyle iş tutması hiç şaşırtıcı değil.

Esed’e karşı halk ayaklanması başladığı zaman Kürtleri baskı altında tutarak bu isyana destek vermelerini önleyen; Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) dâhil olmak üzere hiçbir direniş grubuyla birlikte hareket etmeyen; Esed’e karşı münferit hadiseler hariç hiçbir cephede savaşmayan; Suriye Kürdistanında fırsattan istifade Esed ile iş tutarak bölgesel bir iktidar tesis etmek için muhalif Kürt gruplarının liderlerini öldürmeyi göze alıp baskı altında tutan PYD, 19 Temmuz 2012 tarihinde direnişçilerin Halep ve diğer bölgelerde Esed güçleriyle giriştikleri yoğun çatışma ortamını fırsat bilerek Baas güçlerinin desteğini de alarak bazı Kürt illerinde de-facto bir yönetim kurduğunu ilan etmiş ve bunu da “Rojava Devrimi” diye duyurmuştu. O günden sonra Suriye’nin kuzeyi ya da PYD’nin ideolojik bir dille kurguladığı “Rojava” bölgesi, İslami gruplarla PYD güçleri arasında bir türlü çözülmeyen ve hep ertelenen bir probleme dönüşmüştü. PYD’nin kontrolünde olan yerleşim yerlerinde Esed askerleri varlıklarını koruyor, o bölgeden Baasçılara lojistik destek akışı sağlanıyordu. Ayrıca direnişçiler için en büyük sorun olan hava saldırılarının önemli bir kısmı da buralardaki hava alanlarından kalkan savaş uçaklarının marifetiyle oluyordu ve halen de olmakta.

Bununla birlikte, Esed’e karşı ayaklanmalar başladıktan sonra Suriye'deki 16 Kürt partisinin bir araya gelmesiyle oluşturulan Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi de (SKUM) PYD tarafından bu süreçte baskı altına alınmaya çalışıldı. PYD dışındaki hemen bütün Kürt gruplarını içinde barındıran SKUM, Esed rejimi ile müzakerelere girmeyi kabul etmiyor ve mevcut rejimin değişmesini istiyordu. Suriye'deki halk ayaklanmasının başlamasından itibaren Esed rejimine karşı barışçıl yollardan muhalefet etmeye çalışan bu Kürt partileri ile Esed rejiminin bölgenin kontrolünü kendisine bıraktığı PYD güçleri arasında PYD’nin iktidar ihtirası nedeniyle silahlı çatışmalar başlamıştı. 2012 Temmuz ayının başlarında Kürt ili olan Afrin’de PYD grubu ile diğer Kürt gruplar arasında çatışmalar yaşanmış; PYD'nin silahlı güçleri Afrin'de Esed karşıtı Kürt Özgürlük Partisinin (Azadî) Başkanı Mustafa Cuma’yı iki gün boyunca alıkoymuş, bölge halkının tepkileri üzerine serbest bırakmıştı. PYD’nin bölgedeki Kürt gruplar üzerinde kurduğu baskının dozu artınca Barzani’nin devreye girmesiyle SKUM Dış İlişkiler Temsilcisi Abdulhekim Beşer ile PYD arasında Erbil’de bir mutabakat imzalanmış, Suriye Kürdistanında Esed güçlerinin boşalttığı bölgelerde bütün Kürt gruplarının yönetime dâhil edilmesi kararı alınmıştı. Ama bu anlaşmanın PYD tarafından pek dikkate alınmadığı, PYD’nin bölgede Esed güçlerine taşeronluk ettiği de çoğu zaman SKUM yetkilileri tarafından şikâyet konusu oluyordu. Kobani, Afrin ve Derik gibi Kürt illerinin tamamında rejim güçlerinin bulunduğu, PYD’nin iddia ettiği gibi bölgenin Esed güçlerinden temizlenmediği de sık sık SKUM temsilcileri tarafından kamuoyuyla paylaşılıyordu.

Suriye Kürdistanında yaşanan bu gelişmeler başta ÖSO olmak üzere İslami direniş gruplarının da tepkisini çekmiş; Esed rejimine destek veren PYD ile bu gruplar arasında özellikle Kobani, Rasul Ayn (Serêkanî) ve Tel Abyad’da aylar süren yoğun çatışmalar yaşanmıştı. Kasım 2012’de özellikle ÖSO’nun girişimiyle taraflar arasında 11 maddeden oluşan bir anlaşmaya varılmıştı.  Silahlı grupların kentten tamamen çekilmesi; kentin yönetimi için kentteki tüm etnik yapıların temsil edileceği sivil bir meclisin kurulması; sınır kapısının meclisin denetimine verilmesi; kentin yönetimini üstlenen meclisin askerî müdahaleleri yasaklaması; kentin girişlerinde Halk Savunma Birimleri (YPG) ile ÖSO tarafından ortak kontrol noktalarının oluşturulması; her iki tarafın (YPG ve ÖSO) kontrol noktalarında birbirlerine kolaylık sağlaması; devriyelerin ve yiyecek maddelerinin geçişlerine izin verilmesi; rejimin denetimindeki kentlerin kurtuluşu için YPG ve ÖSO’nun ortak hareket etmesi; Baas rejiminin denetiminden çıkarılan Til Temir, Dirbêsiye, Amude, Girkê Legê ve Dêrik kentlerinin kurtarılmış kentler olarak kabul edilmesine ilişkin iki taraf arasında antlaşma imzalanması; her iki tarafın basın yoluyla birbirlerine karşı saldırılardan vazgeçmesi; meclis kuruluncaya kadar antlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesini denetlemekle görevli olacak ve her iki tarafça oluşturulacak olan bir komisyonun kurulması konularında anlaşmaya varılmıştı. Bu anlaşma İslami gruplar tarafından da benimsenmiş ve maddelere uyulacağına yönelik şifahi taahhütlerde bulunulmuştu. PYD anlaşmaya kısa süreliğine riayet etse de geçtiğimiz günlerde anlaşmayı ihlal ederek direniş gruplarına saldırdı ve 16 Temmuz’dan itibaren Rasul Ayn (Serêkanî) ve Tel Abyad’da çatışmalar yeniden başladı. Bu iki bölgede üstünlük ve kontrol İslami gruplardayken PYD, buraları sözde özgürleştirmek adına Esed’in hava desteğinin ardından saldırmaya başladı.

16 Temmuz’da başlayan çatışmaların ardından Türkiye’de bu durum “Rojava’da katliam var!” yalanı ile perdelenmeye çalışıldı ve “İslami gruplar Kürtlerin kazanımlarını engellemek için PYD’ye saldırıyor!” propagandası ile konu saptırıldı. Bu iki kurgunun asıl gayesi, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin dikkatini Suriye Kürdistanına çekip toplumsal tabanı hareketlendirerek Kürt mazlumiyeti üzerinden milliyetçi duygularla aynı noktada buluşturmaktır. “Vahşi İslamcı örgütler, çeteler Kürtlere saldırıyor!” terkibi ile hem İslami gruplar ve mücadeleleri kötülenmekte hem de Suriye’de Esed canisinin işlediği katliamlara karşı toplumu umarsız kılmak hedeflenmektedir. “Rojava’da katliam var!” iddiasıyla ilgili ilk günlerde servis edilen video ve fotoğrafların çoğunun aslında Esed’in Suriye içinde işlediği katliama ait görüntüler olduğu ispat edilince PKK medyası tarafından Suriye’deki haklı direnişe destek veren tüm İslami kuruluşlara karşı yüksek yoğunluklu bir karalama ve hedef gösterme kampanyası başlatıldı.

***

PKK ve Kemalist Türk soluna ait basın-yayın organlarının önderliğinde, Türkiye’de faaliyet gösteren ve Suriye halkına insani yardım yapan bütün yapılar yalanlar ve iftiralarla tek tek afişe edilerek Nusracı, çeteci, Kürt düşmanı olarak lanse edildi; zamanla hedef gösterilerek açık ifadelerle de tehdit edildi. Suriye Kürdistanında yaşanan olayların ardından; ANF, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Haber-Sol, Aydınlık, Oda TV, Press TV gibi Esed’in yanında saf tutan Türk ve Kürt ulusalcısı basın yaptığı ortak yalan haberlerle yoğun bir propaganda süreci başlattı. Avcı hikâyelerini aratmayan bu yalan ve iftiraların çetelesini tutmaya çalışmak bile oldukça yorucu ve zihinsel-psikolojik planda tahammülü zor bir iş olmakla birlikte, İslami camiayı bir bütün olarak hedefleyen medya şebbihalığının deşifre edilip kayıt altına alınması amacıyla kısmen de olsa ön plana çıkan verileri mümkün mertebe kronolojik sıralamaya uygun olarak işlemeye çalıştık:

1- İlk olarak Gaziantep’te çalışma yürüten Bülbülzade Vakfını hedeflediler. Bülbülzade Vakfının 26 Temmuz’da Antep’te ÖSO’ya bağlı komutanlarla yaptığı iftar programı, 1 Ağustos’ta Halep’te katledildiği iddia edilen 70 Kürdün katliamının organize edildiği toplantı şeklinde Ali Örnek tarafından haberleştirilip Haber-soL isimli internet sitesinde yayınlandı1 ve bu haber nedeniyle Bülbülzade Vakfı açık hedef haline getirildi. Aynı haber Özgür Gündem gazetesinde2“ÖSO Komutanları Türkiye'de Cirit Atıyor!” başlığıyla verildi.

2- Yine 26 Temmuz tarihinde bu defa ANF’de yayınlanan “Asarlık’da Nusra’cıların ağı deşifre oluyor!”3 başlıklı haberde İzmir Menemen’e bağlı Asarlık beldesinde çalışmalarını yürüten Umut Kapısı Derneği hedef gösterildi. Derneğin Suriye’de YPG’ye karşı savaşmak üzere El-Nusra grubuna savaşçı gönderdiği iddia ediliyordu. Haber içeriğinde bazı isimler açıkça zikredilmekteydi. Bu ciddi iddia basit bir kaynağa, adı verilmeyen bir şahsın ANF’ye yaptığı iddia edilen açıklamalara dayandırılıyordu. Yalan haber mekanizması öyle hızlı çalıştırılıyordu ki, bu haberi anında bütün Baasçı siteler servis etme yarışına giriştiler. ANF’nin haberinin Umut Kapısı Derneği yetkililerince İlke Haber Ajansı kanalıyla tekzip edildiği açıklama4 ise hemen hiçbir yerde yayınlanmadı.

3- Bülbülzade Vakfının hedef gösterilmesinin hemen ardından, İHH ve Özgür-Der’in Suriye’ye yaptığı insani yardımların Suriye içerisinde dağıtılmasına ön ayak olan Ebu Yahya el-Kurdî isimli kardeşimizin 30 Temmuz’da Rakka’da trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi5 üzerine Taha-Haber isimli İran-Esed yanlısı yayınlar yapan internet sitesi açıkça Özgür-Der’i hedef gösteren bir haber yaptı. Yalan ve iftira konusunda PKK medyasından aşağı kalmayan bu propaganda sitesi Ebu Yahya’nın ölümünü “Özgür-Der’in Suriye Ayağı Öldürüldü!”6 başlığıyla sundu. Haber fotoğraflarında Suriye’ye yardım götüren kamyonların önünde bu yardımı haberleştirmek için fotoğraf çekilen Özgür-Der üyelerinin resimlerini sergileyerek de ulusalcı Kürt medyasının kardeşlerimizi El-Nusracılar şeklinde hedef göstermesine kaynaklık etti.

4- İslami kesimi karalamak için asılsız haberler yapanların başında gelen Amed Dicle’nin yaptığı en düzeysiz ve spekülatif haber “İHH’nın aracılık ettiği yardım konvoyunda ne var?”7 başlığıyla 3 Ağustos tarihinde ajan bülteni işlevi gören ANF’de yayınlanan haberdi. Bu haberde, sözde İngiltere’de suç işlemiş “El-Kaide üyelerinin”, ‘Suriye’ye insani yardım konvoyu üyeleri’ olarak Türkiye’ye getirildiği ve bunların Suriye’de “Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşın” bir parçası olduğu gibi temelsiz, mesnetsiz ve alçakça vurgular ön plana çıkartılıyordu. Türkiye toplumu genel olarak Suriye’deki insanlık dramına sessiz kalmışken, Suriye’de savaş nedeniyle yokluk, açlık vb. sıkıntılar çeken insanlara her türlü bedeli göze alarak olağanüstü bir çabayla destek olmaya çalışan ve insani yardım faaliyetleri yaptığı dünyaca bilinen İHH bu kesimlerin en önemli hedefiydi. Çünkü dünyanın birçok yerinde etkinliği ortada olan İHH’nın Esed karşısında aldığı aktif pozisyon, Baasçılar tarafından düşmanlaştırılması için yeterliydi. Bu haberde, İngiltere’den gelenlerin tarayıcıdan geçirilen pasaport görüntülerinin sunulması da oldukça dikkat çekiciydi. ANF’nin pasaport görüntülerini nereden bulduğu, nasıl elde ettiği ise ayrı bir muamma. 6 Ağustos’ta İHH’nın yaptığı basın açıklamasıyla8 bu haber tekzip edildi; 75 araçtan oluşan konvoyda (ambulans, itfaiye aracı, çöp aracı olmak üzere) öğretmen, hemşire, avukat, doktor vs. gibi birçok farklı meslekten gönüllü ve bağışçı insanların bulunduğu belirtildi. Ayrıca yine bu haberde 15.06.2012 tarihli Habertürk gazetesine dayandırılarak İHH Başkanı hakkında El-Kaide’ye yardım ettiği gerekçesiyle soruşturma başlatıldığı iddia edilmekteydi. Oysa hem böyle bir soruşturmanın olmadığı hem de Habertürk’ün haberinin asılsız olduğu, mahkeme yoluyla alınan tekzip kararının aynı gazetenin 26.09.2012 tarihli nüshasında cevap ve düzeltme metni şeklinde yayımlanmasıyla kamuoyuna ilan edilmişti. Ama Esed yanlısı ANF’nin amacı iğrenç yalanlarla İslami kesimi yıpratmak olduğu için bu tekzibi bilerek görmezden gelmişti.

5- Hedef gösterme kampanyası BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in kışkırtmalarıyla daha ileri bir seviyeye taşındı. 3 Ağustos tarihinde internet ortamına bir liste düştü. “Türkiye’den El-Kaide’ye Terörist Yetiştirenler” başlığı altında onlarca STK, MİT ile birlikte aynı listede gösterilerek birilerinin hedefi kılınıyordu. Bu liste ilk olarak Önder’in Facebook hesabında yayımlanmıştı. Kendisi hakkında demokrat, özgürlük aşığı, adalet sevdalısı diye PR çalışması yapılan Önder, Rojava konusunda oldukça hırçın ve saldırgan bir tavır sergileyerek hızına yetişilmeyecek bir yalan haber trafiği başlattı. Mevzu Suriye’deki İslamcılar olunca tıpkı Önder gibi birçok çakma özgürlükçü ağız birliği yaparak Esed’in gönüllü şebbihalığını hakkıyla yerine getiriyorlardı. Önder’in yalan ve çarpıtmaları bu liste ile sınırlı kalmadı. Rojava’daki katliamın görüntüleri diye servis edilen ve hepsi yalanlanan görüntüleri/videoları halen gerçekmiş gibi paylaşmakta ısrar ediyor.

6- PKK medyası tarafından özellikle Ebu Yahya’nın şehadetinin ardından hedef gösterilen Özgür-Der’e yönelik medya saldırısının esas nedeni, Haksöz-Haber’in (www. haksozhaber.net) Suriye’de Kürt katliamı diye yayılan video ve görüntülerin yalan olduğunu ortaya çıkartmasıydı. 3 Ağustos tarihinde Haksöz-Haber’de yayınlanan “PYD, İftira ve Dezenformasyonu İyi Öğrenmiş!” başlıklı haberde9 yalan haber üstadı provokatör Sırrı Süreyya’nın Twitter adresinde “#RojavadaKatliamVar” başlığı altında paylaştığı fotoğrafların Banyas'ta Esed ve işbirlikçileri tarafından gerçekleştirilen katliamın fotoğrafları olduğu ortaya konuyordu.10 Aynı haberde Nusra ve ÖSO ile PYD arasındaki çatışmaları “Kürt halkına katliam yapılıyor!” diye haberleştirenlerin delil olarak öne sürdükleri videonun11 da yalan olduğu belgeleniyordu. Bu videonun aslının 18 Nisan 2013'te Esed güçlerinin Tırbêspî köyünü bombalaması sonucu saldırıda şehit olan onlarca masuma ait görüntüler olduğu kanıtlanmıştı.12 PYD ise bu görüntüleri 1 Ağustos’ta Nusra tarafından gerçekleştirilen bir saldırı gibi yayarak kamuoyunu katliam var yalanına inandırmaya çalışıyordu. Aynı şekilde “Türkiye’nin desteklediği Nusra militanları Kürt köylerine saldırarak 70 silahsız sivil Kürt’ü katletti.” içeriğiyle haberleştirilen görüntülerin 17 Nisan’da Youtube’a yüklendiği ve Esed’in Şubat ayında Kürt köylerine helikopterlerle yaptığı varil bombası saldırısı görüntüsü olduğu çok geçmeden anlaşıldı.

7- Haksöz-Haber sitesi Esed yanlısı PYD’nin Rojava katliamı ile ilgili dezenformasyonlarını açığa çıkarmaya devam ediyordu. 6 Ağustos tarihli haberde, PYD’ye yakın kaynakların servis ettiği yeni görüntülerin de gerçek dışı olduğu belgeleniyordu.13 PKK yandaşlarının Esed bombardımanında hedef olan bir Arap çocuğunu Nusra savaşçılarının öldürdüğü bir Kürt çocuğu olarak sunduğu fotoğrafın saptırılmış hali (solda) ve aslı (sağda) aynı çocuğa aitti. Bu çocuğa ait fotoğraf Deyr ez-Zor’da Esed güçlerinin bombardımanın ardından çekilmişti.

PKK yayın organları aynı haber içinde İslamcı bir muhalife işkence eden bir Şebbihanın görüntülerini Nusret (Nusra) Cephesine bağlı bir savaşçının Rojava’da Kürtlere yaptığı işkence şeklinde saptırarak “belgeliyor” ve fotoğrafın sosyal medyada saptırılmış haliyle yayılmasına kaynaklık ediyorladı.

Ayrıca bu kapsamlı haberde; Esed güçleriyle İslamcı direnişçiler arasında geçmişte yaşanan görüntüleri14 PKK ile yaşanmış gibi göstererek İslamcıları şeytanlaştırmayı amaçlayan videolar deşifre edilmekteydi. Bununla beraber 5 ay önce Rakka şehrinde çekilen ve katliama ve tecavüze karışmış Esed subaylarının infazını15 “Kürt infazı” şeklinde sunan videoların da yalan olduğu ortaya çıkarıldı.

8- Haksöz-Haber katliam belgesi diye takdim edilen bu görüntülerin yalandan ibaret propaganda malzemesi olduğunu ortaya çıkardığı için Özgür-Der bu kesimlerin dikkatini çekti ve sosyal medya üzerinden çok ciddi saldırılar başlatıldı. Özellikle Twitter hesapları üzerinden Kürt ulusalcıları “#katliamınortağıÖzgürder” şeklinde bir kampanya başlattılar. Düzeysiz ve seviyesiz üslubun göze çarptığı, gelişigüzel tehditlerin savrulduğu bu propagandanın nedenleri ve Özgür-Der’in neden hedef seçildiği konusunda kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla derneğin Genel Başkanı Rıdvan Kaya tarafından 6 Ağustos’ta “Rojava’da Katliam Yalanının Savunucuları Esed Zulmünün İşbirlikçileridir!” başlıklı bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada Rıdvan Kaya; Rojava’da PYD/YPG’nin kendisinin başlattığı savaşı Suriye muhalefetinin Kürt halkına karşı saldırısı şeklinde sunmasının tamamen saptırma ve çirkin bir propaganda taktiği olduğunu belirtiyor; Suriye’de Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan son gelişmeler üzerinden İslami direnişi mahkûm etmeye ve Suriye İslami direnişini destekleyen Türkiye’de yerleşik kuruluşları ve basın-yayın organlarını hedef göstermeye yönelik kirli bir kampanyasının başlatıldığına dikkat çekiyordu. 16

9- Ulusalcı Kürt medyası, Rıdvan Kaya’nın yaptığı basın açıklamasını da her zaman yaptığı gibi baştan sona saptırarak “Özgür-Der’den El-Nusra çetelerine destek!”17 başlığıyla duyurdu ve bunun üstünde günlerce durarak Özgür-Der’in açıkça hedef haline getirilmesi için ne gerekiyorsa hakkıyla yerine getirdi. ANF’nin bu haberi propaganda kanalı Stêrk TV başta olmak üzere PKK’ye yakın tüm basın kanallarında istenen amaca uygun tarzda kurgulanarak kullanıldı. Aynı gece sosyal medya üzerinden çok ciddi tehditler de gelmeye başlamıştı. Özgür-Der’le ilgili sosyal medyada yürütülen yalan fırtınasından bazı kesitleri aktarmak istedik. Sıra dışı bir ahlaksızlıkla atılan bu iftiraları, akla ziyan bu iddiaları yorumsuz olarak okuyucunun takdirine bırakıyoruz.

10- Özgür-Der şubelerine yönelik saldırıların başlamasına öncülük eden olay ise birçok haberi uydurma olan Azadiya Welat isimli gazetenin 7 Ağustos tarihli sayısında manşetten verdiği haberdi. “Hêlîna Çeteyan (Çeteler Yuvası)”18 manşetiyle sunulan haber tamamıyla akla ziyan yalan ve iftiralarla yazılmıştı. Taha-Haber’in servis ettiği fotoğraflar da ihmal edilmeden hazırlanan manşette Özgür-Der’in Nusra’ya yardım ettiği, Suriye Kürdistanındaki muhayyel katliama destek verdiği ifade ediliyordu. Saldırgan ve tehditkâr bir üslupla kaleme alınan haberin muhtevasına değinmeye gerek yok zira üzerinde konuşulmaya değer bir tek gerçek veri bile sunulmamıştı. Bununla beraber manşette yer alan ve Rojava’da katledildiği iddia edilen çocuğun Filistin’de İsrail saldırıları sonucu öldürüldüğü gerçeğini de unutmayalım. 

11- Azadiya Welat’ın üstün gayretlerle bütün gerçekleri alt üst ederek hazırladığı haber sosyal medyada paylaşılarak Özgür-Der’e yönelik yeni bir linç kampanyası başlatıldı. Yoğun hakaret ve küfürlerin cazibesine kapılan lümpen tipler birbirlerini motive etme yarışına girerek sonunda Özgür-Der’i açıktan tehdit etme yolunu da tercih etmeyi ihmal etmediler. Sonrasında da YDG-H isimli PKK’nın gençlik örgütlenmesi bir grup Twitter marifetiyle Özgür-Der’e fiilî saldırıların başlayacağını duyurdu.

Bunun üzerine Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Murat Koç tarafından 8 Ağustos günü “Özgür-Der’i Hedef Gösteren Kürt Ulusalcılarını Şiddetle Kınıyoruz!” başlığını taşıyan yazılı bir basın açıklaması yapıldı.19 Açıklamada; Suriye halkının özgürlük yürüyüşünü selamladığı için Esed destekçisi oluşumlar tarafından hedef gösterilen Özgür-Der’in, şimdi de ulusalcı Kürt kesimlerin saldırılarına maruz kaldığı ifade edildi ve bu sürece nasıl gelindiği, Özgür-Der’in bu saldırıları nasıl yorumladığı değerlendirildi. Açıklamanın son kısmında ise “Özgür-Der ve destekçilerini dezenformasyon, iftira, yalan ve manipülasyonlarla hedef gösteren ulusalcı Kürt basınını şiddetle kınıyoruz. Kürt ulusalcılarının sistemli ve provokatif kışkırtmaları nedeniyle kurumlarımıza ve kardeşlerimize yönelecek her türlü saldırının sorumlusu olarak bu odakları göreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.

12- PKK medyasının kışkırtmaları 8 Ağustos günü sonuç verdi ve Özgür-Der Van Şubesine gece saatlerinde molotoflu ve silahlı saldırı düzenlendi.20 Can kaybının yaşanmadığı saldırıyı YDG-H üstlendi. Van Şubesine yapılan saldırı, Rojava meselesi üzerinden PYD’yi destekleyenlerin bundan böyle İslami kesimi açıkça düşman olarak gördüğünü ortaya koyuyordu.

Bu saldırının 9 Ağustos’ta bölge Özgür-Der temsilcilerinin katıldığı ve Van’daki bazı İslami kuruluşların da destek verdiği bir eylemle21 protesto edilmesi bile PKK medyasını çileden çıkartmaya yetiyordu. Van’daki saldırı nedeniyle Özgür-Der Genel Merkezinden de saldırıyı lanetleyen ve “BAAS Rejimi Sizlerle Gurur Duyuyor!”22 başlığını taşıyan yazılı bir açıklama yapıldı. PKK medyası saldırının protesto edildiği eylemi bile “Özgür-Der bir kez daha katliamcı çetelere arka çıktı!”23 biçiminde haber yapmaktan utanmadı. Kürdistan’da kendilerinden başkasına söz hakkı tanımayacaklarını bundan daha veciz biçimde ifade edemezlerdi.

Van’daki eylem, Azadiya Welat isimli iftira bülteninde ise daha ileri düzeyde bir manipülasyonla ve hesap soran bir üslupla “Neaxivin, hesab bidin! (Konuşmayın, hesap verin!)”24 şeklinde haberleştirilmişti. Saldırgan bir dil ve içerik taşıyan bu haberde aynı zamanda Özgür-Der’e altı soru, daha doğrusu itham ve iftira yöneltilmişti. Yöneltilen bu karalama maksatlı ifadelerin açıklığa kavuşturulması, Özgür-Der’in Suriye meselesindeki tutumunun bir kez daha açık biçimde kamuoyuyla paylaşılması amacıyla Özgür-Der imzası taşıyan bir manifestoyla Azadiya Welat’a cevap verildi.25

13- Özgür-Der tehditlere boyun eğmediği, dik durup savunduğu tezlerin sonuna kadar arkasında durduğu için, düşünceyle karşılık verme kudreti olmayan bu zevat fiilî şiddet sergilemeye devam etti ve Diyarbakır’da Özgür-Der Bağlar Temsilciliğine de 12 Ağustos sabahı molotof kokteyliyle saldırıldı. Can kaybının yaşanmadığı saldırının ardından Diyarbakır Bağlar Temsilciliği tarafından Diyarbakır Şubesinde, saldırıyı kınayan, lanetleyen bir basın açıklaması yapıldı.26 Açıklamada bu şiddetin Rojava’da yaşandığı iddia edilen katliam iddiasının Özgür-Der tarafından boşa çıkartılması ve açık-net biçimde Esed zulmünün karşısında bir bütün olarak Suriye direnişinin yanında olunması nedeniyle Özgür-Der’in hedef seçildiği, bunun sorumlusunun da PKK medyası olduğu vurgulandı. Bağlar Temsilciliğine saldırıyı kınayan ve “Özgür-Der’e Saldırılar Acziyet ve Tutarsızlığın İtirafıdır!”27 başlığı taşıyan yazılı bir basın açıklaması da Genel Merkez tarafından yapıldı ve saldırıyı besleyen saiklere yönelik benzer vurgular yinelendi.

Özgür-Der’e yönelik PKK’ye yakın kesimler tarafından tehditler devam ediyor. Ağızlarında özgürlük, eşitlik, insan hakları söylemini eksik etmeyen; bugüne dek her fırsatta düşüncelerini özgürce ifade edemediklerinden şikâyet eden; mütemadiyen özgür tartışma ortamının öneminden bahseden Kürt ulusalcıları sıra kendileri dışındakilere ve özellikle İslamcılara gelince müşteki oldukları rejimin karakterine bürünerek baskıcı, milliyetçi-militarist ve jurnalci kesiliyorlar. Bugün Özgür-Der’in maruz kaldığı bu saldırılar, tartışma kültürünü içselleştirmeye cesaret edemeyen ve kışkırtıcı bir nefret duygusuyla beslenen odakların tahammülsüzlüğünden kaynaklanıyor.

Saldırıları sürdüren kesimler ise iddialarını ispat etmek yerine yalandan beslenmeye devam ediyorlar. Azadiya Welat gazetesinin Özgür-Der’e sorduğu sorular arasında da yer alan Suriyeli direnişçilerce “diri diri yakılan 3 sivil Kürt” iddiasının da yalan olduğu ispatlanmıştır.28 7 Ağustos tarihinde İran’ın Press TV’sine dayandırılarak Doğan Haber Ajansınca servis edilen görüntüler üzerinden dillendirilen bu iddianın ne Suriye’yle ne de Kürtlerle ya da PYD’lilerle bir ilgisinin olmadığı ve hiçbir surette tasvip edilmesi mümkün olmayan bu fiilin, 2011 Nisanında Irak’ta gerçekleşen bir hadisenin görüntüleri olduğu ortaya çıkmış, zaten adı geçen ajans da haberini çekmiştir. Fakat buna rağmen arlanmaz PKK medyası bu iddiayı hâlâ doğruymuş gibi kullanmaktan da çekinmemektedir.

Katliam iddialarını temellendirmek için hiçbir çaba sarf etmeyen ulusalcı Kürt medyası, katliama delil sayılabilecek bir tek gerçek görüntü yayınlayamadı. Sunduğu bütün görüntü ve fotoğrafların sahte olduğu ortaya çıkarıldı. Hatta katliamın yapıldığı öne sürülen köye haber yapmak üzere giden Rudaw gazetesi yetkililerinin köye girişine PYD güçleri tarafından müsaade edilmedi. Bütün bunlarla birlikte PYD medyası 1983 yılında yaşanan Erzurum depremine ait ödüllü fotoğrafı da katliam görüntüsü olarak rahat rahat kullanmaktan gocunmamıştır.29

Yakın geçmişte Türkiye’deki bütün İslami unsurları AK Parti-Cemaat adı altında ürettikleri kurgusal yeşil gladio saçmalığıyla özdeşleştiren, Türkiye’deki İslami gruplar hakkında aşılmaz bir cehalete sahip olan Kürt ulusalcıları şimdi aynı kurnazlığı Nusra bağlantısı kurarak İslami grupları sözde itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Özgür-Der dik ve ilkeli duruşuyla, adaletten taviz vermeden, zalimlerin yanında olmayı zillet bilen engin bir perspektiften hareketle bunlara karşı çıktığı için de Kürt ulusalcılarının gündeminden düşmüyor.

Her fırsatta şeriata karşı savaştıklarını belirten PYD lideri Salih Müslim’in Baas’la birlikte hareket ettiğini artık herkes bilmektedir. Kısa süre önce Esed’in tankları ve askerleriyle PYD’ye İslamcılarla savaştığı için askerî destek sunduğunu, yine kısa süre önce Esed’e aktif destek veren İran’a giden Salih Müslim’in “İran Suriye’deki gelişmelerle başından beri ilgilidir. Meseleye çok ciddi bakıyor. Suriye’ye olan bu ilgisi bizi de ilgilendiriyor ve yakınlaştırıyor.” sözleriyle nerede konuşlandığını da bilmeyen yok. Kobani’de PYD ve Esed güçlerinin birlikte nöbet tutması, Esed'e ait garnizonun PYD tarafından korunması bile PYD’nin çatışmalarının arka planına ışık tutmaya yeter. Suriye’nin Arap bölgelerinde Cephetul Ekrad adıyla, Kürt illerinde ise YPG birlikleriyle savaşan PYD Kürtlerin tüm insani ve kavmi haklarını on yıllarca baskı altına alan Esed ile iş tutmaktan rahatsız olmayabilir ama bu konudaki tutarsızlığını ortaya koyan kesimlere yöneltilen şiddetin milliyetçilikten mülhem faşist bir yaklaşım olduğu iyi bilinmelidir.

Son olarak kasıtlı ve sistematik biçimde başta Özgür-Der olmak üzere İslami kuruluşları hedef alan ve Özgür-Der şubelerini yakmaya kalkışan bu faşizan-şoven zihniyetin Kürt halkına verebileceği hiçbir şey bulunmadığının; baskı yoluyla muhaliflerini sindirmeye yeltenenlerin, farklı görüşlere hayat hakkı tanımayanların karşı çıktıklarından da daha kötü bir esaret sisteminin peşinde koşan zavallılar olduğunun da bilinmesi gerektiğini hatırlatalım.

 

Dipnotlar:

1- http://haber.sol.org.tr/dunyadan/halepteki-katliamda-antep-suphesi-haberi-77456

2- http://www.ozgurgundem.com/?haberID=79081&haberBaslik=%C3%96SO%20komutanlar%C4%B1%20T%C3%BCrkiye'de%20cirit%20at%C4%B1yor!%20&action=haber_detay&module=nuce

3- http://www.ajansafirat.com/news/guncel/asarlik-da-nusra-cilarin-agi-desifre-oluyor.htm

4- http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/izmir-umut-kapisidan-anfye-tepki.html

5- https://www.haksozhaber.net/ahrar-i-sam-sorumlusu-ebu-yahya-sehit-oldu-39446h.htm#.Ugg9-9KeMeA

6- http://www.tahahaber.com/haber/3467-ozgur-der-in-suriye-ayagi-olduruldu

7- http://www.ajansafirat.com/news/guncel/ihh-nin-aracilik-ettigi-yardim-konvoyunda-ne-var.htm

8- http://suriye-yardim.ihh.org.tr/tr/main/news/0/suriye-halkina-yardimin-kesilmesini-isteyenle/1834

9- https://www.haksozhaber.net/pyd-iftira-ve-dezenformasyonu-iyi-ogrenmis-39495h.htm#.UglRJNKeMeA

10- https://www.haksozhaber.net/20si-cocuk-30u-kadin-271-kardesimiz-katledildi-foto-video-37276h.htm

11- http://www.youtube.com/watch?v=68jRde-L6CA

12- http://www.youtube.com/watch?v=YBRLku6UkZg&feature=share

13- https://www.haksozhaber.net/suriyede-pkk-dezenformasyonu-son-hizla-devam-ediyor-39563h.htm

14- http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=KV_9gKPLuc8

15- http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=39shPENKPjg

16- https://www.haksozhaber.net/ozgur-derden-rojava-hakkinda-aciklama-39574h.htm

17- http://www.ajansafirat.com/news/guncel/ozgur-der-den-el-nusra-cetelerine-destek.htm

18- http://www.awelat.com/arsiv/2013-08-07

19- https://www.haksozhaber.net/ozgur-deri-hedef-gosteren-kurtculeri-siddetle-kiniyoruz-39613h.htm

20- https://www.haksozhaber.net/ozgur-der-van-subesine-silahli-ve-molotoflu-saldiri-39623h.htm#.Ugl-d9KeMeA

21- https://www.haksozhaber.net/van-ozgur-dere-yapilan-saldiri-protesto-edildi-39647h.htm#.Ugl9ytKeMeA

22- https://www.haksozhaber.net/ozgur-der-baas-rejimi-sizlerle-gurur-duyuyor-39636h.htm#.UgmCaNKeMeA

23- http://www.ajansafirat.com/news/guncel/ozgur-der-bir-kez-daha-katliamci-cetelere-arka-cikti.htm

24- https://www.haksozhaber.net/pkk-basini-ozgur-deri-hedef-gosteriyor-39678h.htm#.UgmAZ9KeMeA

25- https://www.haksozhaber.net/ozgur-der-azadiya-welatin-sorularina-iftiralarina-cevabimiz-39703h.htm

26- https://www.haksozhaber.net/ozgur-der-baglar-temsilciligine-saldiriya-kinama-39697h.htm#.UgmESdKeMeA

27- https://www.haksozhaber.net/ozgur-dere-saldirilar-acziyet-ve-tutarsizligin-itirafidir-39699h.htm#.UgmFENKeMeA

28- http://www.haber7.com/internet-medyasi/haber/1059863-muhalifler-3-suriyeli-kurtu-yakti-yalani

29- http://www.haber7.com/guncel/haber/1060550-bdp-ve-keskin-rojava-eyleminde-fotograf-skandali