Rejim Değişikliğinden Ne Haber?

Basil Kudat

Suriyeli muhalifler, Irak’ta İD (İslam Devleti / IŞİD)’in devre dışı bırakılmasıyla ilgili uluslararası planlara şüpheyle yaklaşıyor ve Şam hükümetiyle yapılması düşünülen sözbirliği ihtimalinden dolayı ihanete uğramış hissini taşıyorlar.

Suriyeliler, geçen hafta ABD Başkanı Barack Obama’nın Irak ve Suriye’de Irak Şam İslam Devleti ile ABD mücadele stratejisini ilan ettiği konuşmasını dikkatle dinlediler. Fakat ülkedeki muhalifler, onun konuşmasının sadece İD meselesinin çözümü üzerine odaklanmasını değil, aynı zamanda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin sonlandırılmasını da içermesini umuyorlardı. Ancak Obama, Suriye rejimiyle ilgili olarak, kendi halkına karşı terör uygulayan ve kaybettiği meşruiyeti asla yeniden kazanması mümkün olmayan bir rejime güvenemeyeceklerini bildirmenin dışında fazla bir şey söylemedi.

Washington’dan daha güçlü bir destek uman Suriye muhalefetine ise çok az değindi. Obama’nın sözleri, çok ihtiyatlı olup belki de bir müzakereyle anlaşmaya giderek iktidarı saf dışı bırakmayı ümit eden ve rejime sadece biraz baskı yapmayı hedefleyen bir düşüncenin dışa vurumuydu. Yine Obama Suriye muhalefetine verdiği destekte de hiç de empatik görünmüyordu. O, sadece Suriye krizini çözmenin herkes için en iyi yolunun siyasi çözüm arayışı olduğunu ifade ederken, İD gibi aşırı hareketlere karşı en iyi cevabın denge unsuru olarak muhalefeti güçlendirmek olduğunu söyleyip bunu yapacaklarının sözünü verdi.

Obama’nın sözleri, Irak kuvvetlerini güçlendirecekleri yönündeki açık taahhüdün aksine, Suriye konusunda belirsiz bir nitelik arz ediyordu. ABD’nin bölge politikaları, İD’in bölgedeki ilerlemesini durdurarak İslam Devleti aleyhine bir girişime odaklanmışken Obama’nın Suriyelilere verebileceği hiçbir açık güvenceyi içermiyor. Obama, “Bu İD/IŞİD gibi bir kanseri ortadan kaldırmak zaman alacak!” dediğinde çoğu Suriyeli bunu, kendi sorunlarının çok daha gerilere bırakılacağının bir işareti olarak algıladı.

Suriye’deki çoğu kişi için İD, üç yıldan daha fazladır mücadele ettikleri rejim gibi varoluşsal bir tehdit değildir. Onlar, rejimin ülkeyi bir çöküşe, yaklaşık 300.000 kişinin hayatını kaybettiği bir iç savaşa ve ülke nüfusunun nerdeyse yarısını evlerini terk etmeye zorlamaya ittiğini, aynı zamanda kendi halkına karşı kimyasal silah kullanma şüphelisi olduğunu iddia ediyorlar. Esasen İD, Esed rejimi için olduğundan daha fazla, devrim için bir tehdittir. Çünkü İD, Esed rejimine doğrudan saldırmaktan çekinirken sivillere zulmetmekte hiçbir sakınca görmüyor.

Obama, ABD’nin İD ile mücadele politikasını açıkladığında, Suriye rejimi bu gruba karşı oluşturulan uluslararası kampanyanın bir parçası olma isteğini yineledi. Suriye Dışişleri Bakanı ayrıca, rejimle koordinasyon sağlanmadan Suriye toprakları içinde herhangi bir askerî operasyonun Suriye egemenliğine yapılmış bir saldırı olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Bir üst seviye başkanlık müşaviri, Suriye ordusunun ülkenin hava sahasında faaliyet gösteren ABD uçaklarına ateş etmeye hakkı olduğunu ifade etti.

Ancak Suriye muhalefetinin bir üyesi olan Said Makbel, rejimin suçlarının İD’inkileri geride bıraktığını söyledi. Weekly için yaptığı konuşmasında Makbel, İD’in 2.300 masum insanın ölümünden sorumluyken, Esed’in 300.000 kişinin ölümünden ve 200.000 kişinin halen hapiste tutulmasından sorumlu olduğunu ifade etti. “Biz bunların önce hangisiyle mücadele etmeliyiz?” diye sordu. Tüm bunlara rağmen bir üst şemsiye kuruluş olan Devrimci Suriye ve Muhalefet Kuvvetleri Ulusal Koalisyon (NCSROF), yine de Esed rejimine karşı uluslararası bir birlik oluşması temennisiyle Washington’un planlarının onaylanması gerektiğini ifade etti.

 

Diğer karşıt gruplar, eğer yalnızca İD’i hedef alıp Şam’da Esed rejiminin iktidarda kalmasına göz yumması durumunda, uluslararası ittifaka karşı savaşacakları tehdidinde bulundular. Suriye Müslüman Kardeşleri, radikalliğe karşı mücadele yöntemlerinin başka yollarla yapılması gerektiğini ifade ederek, İD’e karşı kurulan uluslararası operasyona karşı çıktı. Kardeşlik sözcüsü Abdulaziz Muşavvah “Biz ittifakı desteklemeyeceğiz ve onların amaçlarına alet olmayacağız. Biz ittifakın Esed rejimine karşı kurulacağını umuyorduk. Şayet ittifakın rejimi hedef aldığını görürsek, pozisyonumuzu yeniden gözden geçirebiliriz. Bizim temel savaşımız Esed rejimiyledir ve başka bir yere karışmayacağız. İD ile savaşın büyük bir kısmı entelektüel bir savaştır. Bizim ihtiyacımız olan tek şey, diyalog ve entelektüel uyanış ile İD’in destekçilerini doğru yola iletmek için elimizden geleni yapmaktır.” dedi.

Muşavvah, “Biz İD’i İslam toplumları üzerindeki suçlarını durdurmaya ve savaşçılarını sağduyuya çağırıyoruz. Bu kimselerin içinde kendilerince sebepleri olan kimseler olabildiği gibi, yabancı ajandalara hizmet eden başkaları ve devrimle alakalı hiçbir amaçları olmayan kimseler de olabilir. Bunlara karşı savaşmaya ihtiyacımız var.” diye de ekledi.

Selefi eğilimi destekleyen Suriye Ulusal Akım (SNC) taraftarları da uluslararası ittifaka karşı olduklarını dile getirdiler. Onların söylemine göre ABD, şimdilerde Suriye halkını ülkeyi yok eden rejime karşı savaşmak yerine, farklı bir çatışmanın içine atmak istiyor. Uluslararası medyada yer almamış ve yabancı diplomatlar tarafından dillendirilmemiş bir gerçek ise Özgür Suriye Ordusu (FSA) da dâhil, Suriye’deki birçok muhalif grubun son bir yıldır İD’e karşı savaşmakta olduğudur. Bu mücadele, Batılı güçlerden hiçbir yardım almaksızın, rejime karşı yapılan savaşla aynı anda sürdürülmektedir. Hatta İD’e karşı uluslararası öfke bilenirken, bir terör örgütü olarak kabul edilen Hizbullah militanları bile Suriye’deki çatışmalara katılmalarına rağmen bu tarz bir öfkeye neden olmadılar.

Suriyeli muhalif üye Burhan Galyun ABD’nin eylemleri hakkındaki yorumunda şunları ifade etti: “En azından Obama, Esed rejiminin şiddet uygulaması sorumluluğunu kabul etti ve bölgede Esed rejiminin çözümün değil, sorunun bir kaynağı olduğunu ifade ederek (İD’i yok etme konusunda) onunla işbirliği yapmayı reddetti. Ama kaygı verici olan şey, ABD politikalarının bölgedeki teröre ve İD terörüne neden olan sorunları sadece azaltmaya yönelik olmasıdır. Washington’un yapmaya çalıştığı şey, diğer her şeyi olduğu gibi bırakarak sadece İD’e giden yolları durdurarak ona katılımı en aza indirmektir.” Galyun, ayrıca Irak’taki ABD destekli askerî Sünni gruplara atıfla da şunları ilave etti: “ABD’nin terör ile savaşı, terörün kendisinden daha acı verici bir hâl alacaktır. Suriye’deki bölünme ve parçalanma daha da derinleşecektir; özellikle de eğer nüfusun bir kısmı Sahva grubunun (Irak tarzı anti-El Kaide) yaklaşımlarına yönelirse!

Ahram Weekly / 17 Eylül 2014 / Çev: Yrd. Doç. Dr. Harun Çağlayan