Onlar Sanıyorlar ki...

Abdullah Yıldız

Filistin meselesinin dünya gündemine taşınmasında İslâm Birliği çabalarının elle tutulur hale gelmesinde önemli bir ivme teşkil eden Mescid-i Aksa yangınının (21 Ağustos 1969) sene-i devriyesinde İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan Filistinli mahkumların başlattığı 'açlık grevi' 7. gününü doldurmuş bulunuyordu.

Filistinli kardeşlerimizin bu kutlu eylemlerine destek olmak için Filistin Dostları 21 Ağustos Cumartesi günü Taksim meydanındaydı. İsrail zindanlarında çile dolduran Filistinli özgürlük savaşçılarının çektiği sıkıntılara bir nebze olsun ortak olmak için koyu sıcak altında yarım saat oturma eylemine katılanlar, tüm insanlığın gönüllerinde giderek alevlenen vicdani isyanı da dillendirmiş, seslendirmiş oldular.

Aslında Filistinli kardeşlerimizin başlattığı eylemi salt bir 'açlık grevi' olarak ifade etmek, meseleyi basite indirgemek olur. Çünkü onların sorunu, Siyonist zalimlerin sadece hapishanelerde uyguladıkları insanlık dışı işkenceler, zulümler ve haksızlıklardan ibaret değil. Siyonist rejim, inşasına devam ettiği duvarla, sık sık mülteci kamplarına yaptığı baskınlarla, her Allah'ın günü işlediği cinayetlerle, yıkımlarla Filistinliler için tüm Filistin topraklarını bir zindana çevirmiş bulunuyor.

Siyonist rejimin tüm dünyanın gözünün içine baka baka işlediği cinayetler, her ne kadar çeşitli ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınansa da, BM'de İsrail aleyhine kararlar alınsa da, en az kendisi kadar cani olan ABD tarafından sürekli ve kayıtsız-şartsız desteklendiği için insafsızca devam ediyor.

İsrail-ABD-İngiltere Şer Üçlüsü, sadece Filistin'de değil tüm Ortadoğu'da ve en genel anlamıyla dünyada kendilerine karşı koyabilecek, 'hayır' diyebilecek', sesini yükseltebilecek hiçbir iradeye mahal bırakmamak niyetinde gözüküyorlar.

İsrail ve şeytan ittifakının bu tutumu, bana üstad Sezai Karakoç'un bir ifadesini hatırlattı (Bu alıntıyı duyarlı bir okurum bana göndermiş, ben de bunu Taksim meydanındaki duyarlı Filistin dostlarıyla paylaşmıştım):

Onlar sanıyorlar ki,

biz sussak mesele kalmayacak.

Halbuki,

biz sussak tarih susmayacak,

tarih sussa Hakikat susmayacak.

Onlar sanıyorlar ki,

bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.

Halbuki,

bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,

vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklar.

Tarihin azabından kurtulsalar,

Tanrı'nın gazabından kurtulamayacaklar.

Ama biz susmayacağız ve onlar "biz"lerden kurtulamayacaklar!

Onların, olmayan vicdanlarından ne beklenir demeyin; Filistinlileri bombalamayı reddeden 27 pilot ve Filistin'de savaşmaya karşı çıkan diğerleri elbette her geçen gün artan "vicdanî isyan"ı simgeliyorlar. Hiç kuşkusuz Siyonist katiller vicdanların azabından kurtulamadıkları gibi tarihin azabından ve Allah'ın gazabından da kurtulamayacaklar.

Ama "biz" susmamalıyız ve "biz"den kurtulamamalılar!

Yine geçenlerde, bir dostumun aktardığı şu ifade bana hayli ibretâmiz gelmişti: "Filistin'de çocuklar taş atmayı bıraksa dünyada Filistin sorunu diye bir şey kalmaz." Gerçekten de haklıydı; şayet dünyanın gündemine böyle bir sorun taşınıyorsa, bunda en büyük pay, o minik 'cesur yürek'lerin o cılız elleriyle İsrail tanklarına fırlatmaya devam ettikleri taşlarındı.

O halde biz susmayacak ve konuşmaya devam edeceğiz; tarih de konuşacak, hakikat de konuşacak; ve onları vicdanlar mahkum edecek, onları tarih affetmeyecek, Azîzün Züntikâm ve Kahhâr olan Allah ise hiç affetmeyecek!