Müslüman Tutsaklara Sevk Zulmü

Haksöz

Metris Cezaevi'nde isyanın ardından yaşanan görüntüler gerçekten unutulmayacak cinstendi. İsyana katıldıkları iddiasıyla başka cezaevlerine sevk edilen mahkumların jandarmalar tarafından bir yandan ring arabalarına sürüklenip, bir yandan da yumruk, tekme, dipçik darbeleriyle acımasızca dövülmeleri tipik bir "Türkiye manzarası" oluşturmaktaydı. Her ne kadar "asker sever medyamız" konunun üstüne gitmeyi bu sıralarda pek uygun görmemiş olsa da, namlusundan tuttuğu tüfeğini ring arabasının kapısında yere serilmiş mahkumun kafasına var gücüyle indiren Mehmetçik sahneleri, birkaç kare de olsa TC'nin insan hakları siciline yeni bir kayıt olarak işlenmeyi hak etmişti.

Söz konusu bu vahşet görüntülerinin benzerlerinin cezaevi içerisinde de bolca yaşandığı, müslüman siyasi tutsakların mektubundan da anlaşılıyor. İsyanın bastırılmasında ordudan jandarmanın cezaevi idaresine hakim olması, kaçınılmaz olarak bu görüntülerin yaşanmasını getiriyor. Devlet olağan koşullarda yapamadığını ya da yapmaktan kaçındığını, kimi uygulamalarını askeri işleyişi devreye soktuktan sonra yapmayı kendisi için her zaman daha uygun görmüştür. Metris'te de bu durum yaşanmıştır. Fırsatı ganimet bilen devlet, isyanın ardından tüm cezaevinde tam bir terör havası estirmiştir. Mahkumların kıyasıya dövülme seanslarıyla birlikte sevk uygulamaları da bu arada gerçekleştirilmiştir.

Yangından mal kaçırırcasına yapılan sevk işleminin asıl mağdurları ise müslüman siyasiler olmuştur. Jandarmanın cezaevi idaresine fiilen el koyduğu isyanın ardından, 12 Temmuz Cumartesi günü Adalet Bakanlığı'nın gönderdiği sevk emriyle İslami Hareket Koğuşu'ndan 9 müslüman Kırşehir'e, İBDA-C koğuşundan 11 müslüman ise Niğde'ye apar topar gönderilmişlerdir.