Lübnan'da Filistinli Mülteciler Ateş Altında

Haksöz

Lübnan ordusu, 20 Mayıs günü Fethü'l-İslam mensuplarının bir banka soygununa karışarak Nehru'l-Barid Filistin mülteci kampına sığındıkları iddiasıyla kampı kuşattı. İlk gün çıkan şiddetli çatışmalarda 20'nin üzerinde sivil hayatını kaybederken 100'e yakını da yaralandı. Fethü'l-İslam mensupları 20'den fazla kayıp verirken Lübnan ordusundan da 30'un üzerinde asker öldürüldü.

Lübnan'daki Filistinli mülteciler, geçici olarak inşa edilen derme çatma kulübelerde yaşamak zorundalar. Lübnan vatandaşlarının sahip olduğu birçok sosyal hakka sahip değiller. Kamplar dışında Lübnan'ın herhangi bir yerine yerleşmeleri ya da yurt dışına çıkmaları mümkün değil. Nüfusun hızla arttığı ama aynı oranda şartların kötüleştiği kamplarda ortam, insanca yaşamaya elverişli değil.

Filistinliler ve Lübnan makamlarınca varılan anlaşmalara göre Lübnan ordusu, Filistin mülteci kamplarına müdahale edemiyor. Kamp içerisindeki her türlü düzenleme ve güvenlik, Filistinli gruplarca sağlanıyor. Filistin'deki hemen her örgütün kamplarda uzantıları mevcut olup çalışmalarını Filistin'de olduğu gibi yürütmekteler.

Yaşanan son olayla Lübnan ordusu yaklaşık 40 yıldır cari olan anlaşmayı bozmuş dununda. Ağır silahlarla günlerdir kampı bombalıyor. Binlerce mülteci başka kamplara taşınmak zorunda kaldı. Nehru'l-Barid kampında, benzerlerini Batı Şeria ve Gazze'deki İsrail saldırılarında gördüğümüz insanlık dramı yaşanıyor. Yaklaşık kırk bin nüfusa sahip mülteci kampında su depoları, elektrik şebekeleri tahrip edildi, onlarca ev yıkıldı. Vahşi saldırılardan camiler de nasibini aldı. Zaten kıt kanaat geçinen binlerce bebek, çocuk, kadın, yaşlı açlık tehlikesiyle karşı karşıya.

Daha geçtiğimiz Haziran'da İsrail ordusuna teslim olan Lübnan ordusunun masum sivillere yönelik saldırganlığı oldukça dikkat çekici. İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik saldırılarının yoğunlaştığı dönemde meydana gelen bu saldırı, Lübnan ordusuyla İsrail ordusu arasındaki farkı belirsiz hale getirdi. Geçen yıl İsrail saldırıları karşısında ağlayarak Batı'dan yardım dilenen Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora'nın kamptaki örgüt elemanlarını ölü ya da diri ele geçireceklerini kararlılıkla ifade etmesi de ilgi çekici başka bir tablo.

Fethü'l-İslam, bir süredir Lübnan gündeminde tartışılan bir konu. Yakın zamana kadar Kaide'yle irtibatı olduğu hâlde neden bu örgüte müdahale edilmediği yönündeki sorulara birçok Lübnanlı yetkili, Fethü'l-İslam mensuplarının Lübnan'da herhangi bir suça karışmadıkları dolayısıyla müdahale edecek bir durumun olmadığı yönünde cevaplar veriyordu. 1500 $'lık banka soygunu bahanesi, Lübnanlı yetkililere Fethü'l-İslam'ın son derece tehlikeli bir terör örgütü olduğunu hatırlattı!

Lübnan ordusu da yapılan katliamı savunanlar da "terörle mücadele" şemsiyesine sığınıyorlar ve "teröristler"le anlaşma olmayacağı tezinden hareketle sorunun siyasi kanallardan çözülmesine karşı çıkıyorlar. Artık dünyanın herhangi bir yerinde Kaide'yle ilişkilendirilmek yok edilmek için yeterli bir neden. ABD'nin, yaptığı katliamları Kaide'yle meşrulaştırması gibi Lübnan ordusu da Fethü'l-İslam'la meşrulaştırıyor.

Filistinli direniş gruplarının temsilcileri, yoğun bir şekilde sorunun diyalogla çözülmesi için çaba sarf ediyorlar. Aksi takdirde zaten hassas dengelerin hakim olduğu Lübnan, daha önce yaşadığı iç savaşa benzer çok daha ciddi kaosa sürüklenebilir.

2006 Haziran savaşında İsrail katliamlarını savunan ve İsrail'e kayıtsız şartsız destek veren ABD ise Lübnan ordusuna acil yardımda bulundu. Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Ürdün gibi ülkelerden kalkan ABD kargo uçakları, Lübnan ordusuna silah, askeri malzeme ve mühimmat taşıyor. Filistin Başkanı Mahmud Abbas başta olmak üzere hemen bütün Arap liderler, Lübnan hükümetine açıkça destek vermekte. Kampta sivillere yönelik katliam yaşanırken dünya kamuoyunda herhangi bir tepkinin görülmemesi de insanlık adına utanç verici bir tablo.

Nehru'l-Barid olayı, Lübnan'ın diğer Filistin mülteci kamplarını kontrol etme isteğine de yol açabilir. Nitekim kamplarda Filistinlilerin bağımsız hareketlerinin birçok Lübnanlı yetkiliyi rahatsız ettiği bilinmekte. Bu durumda çatışmaların Fethü'l-İslam'la sınırlı kalmayacağı da muhakkak.