Irkçı İsrail’in Irak’ta Krizi Sürdürme Stratejisi

Muhsin Fersai

Giriş

Az sayıda Yahudi'nin İslam öncesi ve İslam sonrası Irak'ta yaşamış olmasını göz önünde bulunduran siyasi Siyonizm önderleri, Iraklı Yahudileri İsrail devletini kurma potansiyellerinden biri olarak nitelendirdiler. Fakat Iraklı Yahudiler, Müslümanlarla eşit seviyede medeni ve toplumsal haklara sahip oldukları için İsrail'e göç teklifini reddettiler. Bunun üzerine Siyonist terör örgütleri olan Hagana ve İrgun elemanları harekete geçip, Irak'taki Yahudi Sinagogları, havraları ve Yahudilerin şura merkezlerini bombalayarak, Yahudiler arası dehşet saçıp, onları İsrail'e göç etmeye zorladılar. Siyonist terör çetelerinin ıraklı Yahudi camiaya karşı saldırıları ve sabotaj eylemleri, İngiltere'nin işgali altındaki Irak'ta 1950 yılında başlatıldı. Bunun üzerine İngiliz sultası altındaki Irak parlamentosu 1950 ve 1951 yıllarında Iraklı Yahudilerin 1948 yılında işgal edilen Filistin toprakları üzerinde kurulan gayri meşru İsrail devletine göç etmelerine izin verdi. Bunun üzerine MOSSAD'ın özel timleri "Ezra ve Nahemya" adlı bir operasyon düzenleyip, 30 bini Iraklı Kürt Yahudi, toplam 110 bin Iraklı Yahudi'yi İsrail'e taşıdılar. Bunun sonucu Irak'ta sadece 20 bin Yahudi kaldı. Fakat bunlar da yavaş yavaş İsrail'e göç ettiler. "Büyük İsrail", "Nil'den Fırat'a kadar kutsal topraklar" sloganlarının ırkçı İsrail'in kuruluşundan önce ve sonra Siyonist Yahudi önderler tarafından kullanılması, Filistin topraklarının işgal edilmesi, siyasi Siyonizm'le ırkçı İsrail'in yayılmacı ve saldırgan mahiyetini gözler önüne seriyor. Nitekim sınır tanımama, diğer milletleri hegemonya altına alma ve yayılmacı politikalar izleme Siyonist İsrail'le Siyonizm'in önderlerinin çirkin mahiyetini gözler önüne seriyor.

Savaş

Irkçı İsrail'in kurulmasından sonra Iraklı Yahudi cemaatin çoğu işgal edilen Filistin topraklarına göç ettikleri halde, siyasi ve dinci Siyonizm düşüncesine göre, Beynul Nahreyn'i -Mezopotamya- ele geçirmek Siyonist Yahudilerin büyük ülküsü sayılıyor. Siyonist düşüncenin protestantizm ekolünü etkileyip, Siyonist Hıristiyan ekolünü oluşturup, Amerika'ya egemen olmasının ardından Irak toprakları sömürgeci güçlerin ortak dini ittifak noktasına dönüştü. Amerika'da çok sayıda güçlü Siyonizm lobisinin bulunması, AIPAC, Bina Berth Amerika Yahudiler kongresi, CFR, Hadasa derneği, İftira karşıtı kuruluş, Jinsa, Yahudi ajansı gibi çok sayıda Siyonist Yahudi örgütün Amerika'yı etkilemesi sonucu, Amerika'nın dış politikasını belirleyip, yönlendirme süreci veya son yüzyılda savaş çıkarma, doğrudan askeri saldırı ve işgal yada askeri darbeleri gerçekleştirip, destekleme süreci, Amerikalı Siyonist Yahudilerin tekeline geçti.

Amerika'yla Irkçı İsrail'in Siyonist-köktendinci Yahudi düşüncesi üzerine ittifak kurmaları üzerine Ortadoğu'da yürüttükleri işgal ve şiddet politikalarının bir parçası olarak Irak'ı işgal etme planı, 1980'lı yılların başlarına kadar uzanıyor. Dünya Siyonizm'i, 14 Şubat 1982 tarihinde Beytu'l-Mukaddes'te yayınlanan Kivunum dergisinde, "İsrail İçin Strateji" adlı raporunda Siyonizm'in Ortadoğu'yla ilgili derin stratejisini gözler önüne seriyor. Irkçı İsrail'in stratejisi uyarınca Irak ve Suriye devletleri çökertilip kavim veya din ile mezhep üzerine parçalanmalıdır. İlk etapta bu ülkelerin askeri gücü tahrip edilmelidir. İsrail'in ateş hattındaki Irak petrol zengini bir ülkedir ve iç savaşlarla denetim altına alınmalıdır. Irak; Suriye'den önce parçalanıp, yok edilmelidir. Çünkü Irak kısa sürede İsrail'e karşı en ciddi tehdit kaynağına dönüşecektir. Buna ilaveten Suriye'yle Irak arasında savaşın çıkması halinde Irak'ın çöküşü hızlanacaktır. Böylece İsrail'e karşı ciddi saldırıların yapılması engellenecektir.

Amerika'nın dış politikasıyla stratejisinin Ortadoğu'yla ilgili yönelişi dikkate alınırsa, Beyaz Saray'a egemen Neo-conlarla Clinton, hatta Reagan ve Carter başkanlığı dönemindeki dış politikasının tamamen farklılık arz ettiği görülür. Önceki Amerika başkanları, ideolojik bir saik taşımadan dünya ekonomisini denetim altına alma, Avrupa'yla doğu Asya'ya ekonomik hegemonya kurmaya çalışıyorlardı. Fakat George Bush iktidarı döneminde Pentagonla Beyaz Saray yönetiminin Ortadoğu'yla ilgili politikaları, ideolojik boyutlu olup, ekonomi ve petrol ötesi bir özellik taşır. Amerika dış politikasındaki bu yeni ideolojik ve stratejik hedefler, baba George Bush başkanlığı döneminde tespit edilip, belirlendi. Irak savaşı sonrası 1993 yılında "Amerika Savunma Stratejisi Bildirgesi (OPG) adlı bir plan hazırlandı. Bu planı hazırlayanlardan biri baba George Bush'un savunma bakanı Dick Chenney'di. Bu bildirge 2000 yılında yeni muhafazakar takımın diğer üyelerinin katkısıyla "Amerika Savunmasını Onarım" adlı bir bildirge biçiminde yeniden düzenlendi. Oğul George Bush'un liderliğindeki yeni muhafazakarlar bu stratejik program uyarınca Amerika'nın dünya milletlerine karşı sultası ve hegemonyasını pekiştireceklerdi.

Newyork'taki 11 Eylül saldırılarından sonra Beyaz Saray yönetimi, "Amerika Milli Güvenlik Stratejisi" adlı yeni bir militarist plan hazırladı. Bu yeni stratejik plan uyarınca Amerika, terörist gruplarla teknolojik gelişim kaydeden terör destekçisi devletlere karşı mücadele edecekti. Daha doğrusu Beyaz Saraya egemen Siyonist Hıristiyanlar dünya Siyonizminin emelleri doğrultusunda hareket edip, teröristlerin kümelenme merkezi veya teröristleri destekleyen ülkeler olarak İslam ülkelerini suçlayıp, hedef almaya başladılar. Bu arada Irak ilk hedef seçilip, büyük bir karalama kampanyasına tabii tutuldu. İşgal edilen Filistin topraklarında Filistin halk kurtuluş hareketi intifada ile Filistin cihadçı hareketlerin şanlı mücadeleleri karşısında büyük bir iç tehditle karşılaşan ırkçı İsrail rejimi Filistin toprakları dışından gelecek bir dış tehditle de karşı karşıya gelmişti. Nitekim kuzey Kore'nin uzun menzilli füzelerin teknolojisini, İran, Irak ve Suriye gibi bölge ülkelerine transfer etmesi ve bu füzelerin geliştirilmesi sonucu, ırkçı İsrail'in güvenliği iyice sarsılmıştı. Saddam Hüseyin rejiminin Filistin özerk teşkilatı hükümetini açıkça desteklemesi, özellikle 1991 yılındaki körfez savaşı sonrası ırkçı İsrail'e karşı operasyonlar düzenlemesi, işgal edilen Filistin topraklarına sulta kuran Siyonist rejimin geleceğini karartmıştı.Elbette Irak'taki Arap milliyetçisi Baasçı ve laik rejimin Ortadoğu'yla ilgili herhangi bir jeostratejik plan ve programa sahip değildi. Fakat 11 Eylül olaylarından hemen sonra, Amerika'ya egemen Neo-conlar güçlü ideolojik yönelişleriyle harekete geçip, dünya kamuoyunu etkileyip, 11 Eylül saldırısını gerçekleştirenlere karşı duygusal bir ortam hazırlayıp, askeri operasyon yapma şartlarını oluşturdular. Bu bağlamda Amerika'ya egemen yeni muhafazakar takım, İran, Irak ve muhtemelen Suriye gibi İslam ülkelerine füze teknolojisini transfer eden Kuzey Kore'yi "şer ekseni ülkeler" olarak ilan etti. Fakat İran'la Kuzey Kore'nin uluslar arası alandaki mümtaz ve yüksek konumundan dolayı, bu ülkelere karşı her türlü askeri saldırı belirsizliklere yol açacağı için ilkin Irak hedef alınıp, Pentagon'un operasyon noktası seçildi.

Bu süreçle bağlantılı olarak ırkçı İsrail ve Siyonist Yahudi lobiler, Beyaz Saray'a karşı baskı yapıp, Neo-conları Irak'a karşı saldırma ve Saddam'ı devirme konusunda ikna etmeye çalıştılar. Nitekim 2. Fars Körfezi Savaşının eşiğinde Amerika demokrat partisi temsilcilerinden biri olan Jems Moran şöyle diyor: Eğer Amerika Yahudi cemiyetlerin savaşa verdikleri yoğun destek olmasaydı, Amerika Irak'a saldırmazdı. Irkçı İsrail ile Amerika'nın koordineli çalışmaları, Afganistan'da yeni devlet kurma denemeleriyle başlayıp, Irak'ta operasyonel bir harekete dönüştü. İsrail ile Siyonist lobilerin kışkırtmasıyla bu durum Amerika'nın Ortadoğu'da devlet yaratma planına kaynaklık etti.

Amerikalı yazar Seymur Harish'e göre, Telaviv'i Amerika başkanı George Bush'u Irak'a saldırmaya teşvik etti. Nitekim İsrail ilk baştan Amerika'nın Irak saldırısını destekledi. Çünkü İsrailli yetkililere göre Irak'a karşı yapılan savaş İsrail lehine bir gelişme sayılıyordu. İsrail'in daima Saddam'ı devirme ve Irak'a savaş açma özlemi içinde olduğu söylenebilir. Çünkü 1991 yılındaki birinci Fars Körfezi Savaşı sırasında bunun meyvelerini toplamıştı. Nitekim bu savaş sonucu işgal edilen Filistin topraklarındaki birinci intifada ateşi sönmüştü. Fetih gerillaları diplomatik girişimler başlatmak zorunda kalmışlardı. Filistin halkının başlattığı ikinci intifada hareketi, taş atmakla birlikte füze atma girişimine dönüştüğü sırada, Irak'a saldırı tecrübesinin tekrarlanması iyi bir gelişme olacaktı. Nitekim Siyonist rejim radyosu, MOSSAD'ın askeri kanat başkanı Aharun Ziyfi'den naklen yaptığı açıklamada; BM Güvenlik Konseyi'nin saldırı kararını veto etmesi halinde bile Amerika'nın Irak'a savaş açacağını bildirdi. Irkçı İsrail savaş bakanı general Şaul Mufaz da haftalık hükümet toplantısından sonra yaptığı açıklamada, Amerika'nın yakında Irak'a saldıracağını söyledi.

Siyonist rejimin bakanlar kurulu da yayınladığı bildiride, Amerika'yla İngiltere güçlerinin Irak'a saldırı arayışlarını tamamladıklarını, yakında saldırıya geçeceklerini belirtti. Bu arada Siyonist rejim, Pentagon'u destekleme seferberliğini başlattı. Nitekim el-Vatan gazetesi, Avrupalı diplomattan naklen yaptığı açıklamada, Amerika'nın Irak savaşında MOSSAD'ın topladığı bilgi ve istihbarat çalışmalarıyla hareket ettiğini, Amerika müttefiki İsrail'in Irak'ın askeri gücü ve planları hakkında Amerika'yı bilgilendirdiğini kaydetti. Saddam rejiminin kimyasal ve biyolojik silahları bulunduğuna ilişkin abartılı bilgileri aktaran ve Irak Baas rejiminin tehlikeli bir rejim olduğunu kamuoyuna iletip, aşılayan Amerika'nın en büyük destekleyicisi ırkçı İsrail'di. BM. silah denetçilerinin Irak'ta konuşlandırılıp, denetleme yaptıkları sırada kullandıkları istihbarat bilgi kaynakları MOSSAD ajanlarıydı.

Amerika'nın Irak'taki silah denetçileri heyetinin başkanı Skot Richter Irak'ta faaliyet yaparken MOSSAD casuslarının Irak'ın kimyasal ve biyolojik silahları hakkında topladıkları bilgi ve belgeleri veya sahte istihbarat verilerini BM silah denetçilerine aktarıyordu. Amerika ile dünya Siyonizminin Ortadoğu'da yeni düzen ve devlet yaratma planları ırkçı İsrail tarafından tamamen desteklenmektedir. Irkçı İsrail bu bağlamda bütün bilgileri ve yumuşak güç imkanlarını Amerika askerlerine iletip, onları bölgesel operasyonlarda yönlendirmiş ve yönlendirecektir de.

Siyonist rejimin genelkurmay başkanı Moşe İyalun'un bu konudaki sözleri dikkat çekicidir. Fransa haber ajansının haberine göre, İyalun şöyle diyor: Amerika ordusunun Irak'taki kesintisiz başarı İsrail için hayati önem taşımaktadır. Çünkü böyle bir durumda bölgedeki ılımlı siyasi güçler takviye olacaktır. Amerika'nın Irak'taki zaferi İsrail lehine bir gelişme sayılıyor. Çünkü böyle bir durumda bölgedeki aşırı güçler Amerika karşısında yenilgiye uğrayıp, ılımlı güçler Ortadoğu'ya egemen olacaklardır. Amerikalı askerlerin yakında Irak topraklarını terk etmeyeceklerdir. Başkanlık seçimleri sonucu değişiklikler yapılsa da Amerika'nın Irak'taki askeri varlığı devam edecektir.

Irkçı İsrail'in desteği bunlarla da sınırlı kalmadı. Suudi Arabistan'ın el-Cezire gazetesinin Irak'la ilgili raporunda, ırkçı İsrail'in Egzaret tipi tank birliklerinin Amerika tankları ve zırhlı araçlarıyla birlikte Irak cadde ve yollarında hareket ettikleri, Amerikalı askerlerden bazısının Tevrat taşıdıkları, Yahudi askerlerin Irak'taki camiler ve tekkeler yakınında dini ayinler yaptıkları kaydedildi. Aynı rapora göre Amerika'yla Siyonist rejimin yaptığı anlaşma uyarınca, ırkçı İsrail güvenlik güçleri, Filistin halk kurtuluş hareketi intifada'yı bastırma konusunda edindikleri tecrübeleri ve anti gerilla deneyimlerini Amerikalı askerlere aktarıp, şehir savaşında Amerika işgal güçlerini eğiteceklerdi. . Saddam döneminde ırkçı İsrail Irak tarafından tehdit edildiği için uluslararası alandaki anti semitizm duygu ve düşünce tarzını suiistimal ederek Batılı güçlerin de desteğini kazanıp, Irak'ın kuzeyinde kurulan Kürdistan özerk bölgesiyle ilişkilerini geliştirdi. Elbette Siyonist rejim, Saddam Hüseyin rejiminin hassasiyetlerinin bilincinde olduğu için Iraklı grup ve siyasi partilerle çok gizli bir ilişki kurdu. Fakat 11 Eylül olaylarının sinsi emeller üzerine vuku bulması, sömürgecilik ötesi güçlerin Irak'a askeri müdahalede bulunma ve bu ülkeye karşı hegemonik sultasını kurma kararı ardından ırkçı İsrail'in bölgede rol ifa etmesinin önemi arttı. Siyonist rejimin gizli istihbarat operasyonlarda edindiği tecrübeleri, özellikle Irak Kürdistan'ı ile Türkiye'de yaptığı başarılı casusluk ve istihbarat faaliyetleri ve de yürüttüğü istihbarat ilişkilerinden dolayı Amerika ve İngiltere önderliğindeki işgalci güçlerin istihbarat elemanlarının MOSSAD'a bağımlı hale gelmelerine sebep oldu. Batılı işgalci güçlerle ırkçı İsrail arasındaki güvenlik, istihbarat ve casusluk işbirliği süreci, MOSSAD ve CIA tarafından sevk ve idare ediliyordu. Birçok bilgi ve belgeye göre, Siyonist rejimin casusluk ve terör örgütü olan MOSSAD, savaş öncesi Irak'ta istihbarat faaliyetlerini sürdürüyordu. Fakat Irak'ın işgal edilmesinden sonra MOSSAD bu İslam ülkesindeki faaliyetlerini son iki yılda zirveye ulaştırmıştır. Daha doğrusu Irak'a dayatılan kargaşa, kriz ve terör ortamında Kürt liderlerin desteğiyle hareket eden MOSSAD, Irak'ı İsrailli casusların ve köktendinci Siyonist Yahudilerin cennetine dönüştürmüştür. Nitekim MOSSAD savaş öncesi Irak Kürdistanı'ndaki faaliyetlerini 14 kişilik bir timle başlattı. Fakat halihazırda Kuzey Irak'taki özerk Kürdistan bölgesinde yüz kadar Yahudi ya da Yahudi olmayan casus MOSSAD'ın denetiminde çalışıyor. Söz konusu MOSSAD elemanları, İsrail ile Süleymaniye'deki özel bir kampta güvenlik, istihbarat ve özel operasyonlar alanında eğitim görüyorlar. Buna ilaveten Irak'ta yüzlerce MOSSAD ajanı, bu İslam ülkesinin bütün bölgelerinde casusluk ve istihbarat operasyonlarını sürdürüyorlar. MOSSAD'ın Irak'taki bir şubesi de, Arap ve Avrupalı kimlik taşıyan ve Irak komşusu ülkelerde faaliyet yapan MOSSAD ajanlarını koordine edip, denetlemektedir. MOSSAD ayrıca, Erbil'de bir karargah kurmuş bulunuyor.

Yahudi yetkililerle Kürt liderlerse geliştirilmiş özel işbirliği çerçevesinde bazen bu karargahta bir araya gelip görüşüyorlar. Irak'ın gazetelerinden biri, MOSSAD'ın uzun süreden beri Irak'ta yaptığı organize casusluk faaliyetleri hakkında şunları yazıyor: İsrail'in casusluk örgütü MOSSAD; Arapça, Türkçe ve Farsça'yı iyi bilen 6000'i aşkın Iraklı Kürdü İsrail vatandaşı yapıp, Irak'la Irak komşusu ülkelerde yapacak özel operasyonlarda kullanmaktadır.

Amerika'nın Irak'a saldırmasından hemen sonra Irkçı İsrail'in Kuzey Irak'taki güvenlik, istihbarat ve lojistik desteği iyice arttı. Irak'ın diğer bölgeleri de Irak Kürdistan'ı yoluyla MOSSAD'ın casusluk operasyonlarının kapsamına girdi. Siyonist rejimin Irak'taki etkin, kapsamlı ve kesintisiz casusluk faaliyetleri; İsrail'in Ortadoğu'ya yönelik uzun süreli ve jeostratejik hedefleri doğrultusunda gerçekleştirildiği için Filistin'i işgal eden rejimin 1950'li yıllardan beri Irak'ta sürdürdüğü casusluk faaliyetleri, Amerika ve İngiltere işgalci güçlerinin saldırgan politikalarını desteklemede etkin ve belirleyici rol oynadı. Nitekim işgalci güçler MOSSAD'dan aldıkları istihbarat bilgileri sayesinde Bağdat'ı ve daha sonra Irak'ı ele geçirme operasyonlarını planlayıp, uyguladılar. Bu işbirliği ve yönlendirme sürecinin henüz devam ettiği biliniyor. Amerika'nın New Yorker dergisinin bu konudaki ifşaatı dikkate değer: Bu derginin haberine göre, Amerika'nın Irak'taki özel timleri İsrailli uzmanların örtülü desteğine sahiptirler. Amerikalı özel timciler savaşın başlamasından önce de MOSSAD'ın özel timleriyle yakın işbirliği yapıyorlardı. Bu iki güç savaş hazırlığı için Irak'taki gereken şartları oluşturuyorlardı. Bu ikili işbirliği artarak devam ediyor.

El-Beyan gazetesi de, Amerikalı ve İsrailli askeri güçlerle özel timcilerinin Irak'ın işgali sırasında yaptıkları yakın işbirliğini şu şekilde beyan ediyor. Irak halkının işgale karşı direniş hareketi arttıkça Amerikalı güçler Irak halkını bastırıp, teslim almak için Siyonistlerin uyguladıkları sindirmeci politikaları kullanıyor ve şehir gerillalarına karşı mücadelede İsrail'in kontracı yöntemleri ve tecrübelerinden faydalanıyorlar. Amerika'nın casusluk örgütü CIA'nın Irak'taki yaygın faaliyeti, İsrail'in bu ülkedeki geniş çaplı casusluk faaliyetlerine ve kurduğu bağlantılara borçludur. Birleşik Arap Emirliklerinde yayınlanan El-Beyan gazetesinin ırkçı İsrail'in Irak'taki casusluk faaliyetlerinin kapsamı ve derinliği hakkındaki raporunda şunlar kaydedilmektedir:

MOSSAD'ın Kuzey Irak'taki faaliyetleri iyice artmıştır. İsrail'in siyasi ve güvenlik işlerinden sorumlu uzmanları, Kuzey Irak'a geçip, Irak'taki gelişmeler sürecini değerlendirmekte ve İsrail çıkarları doğrultusunda istihbari bilgileri suiistimal etmektedirler. İsrail'in casusluk örgütü MOSSAD Kuzey ırak bölgesinde, özellikle Türkiye, Suriye ve İran sınırlarına yakın bölgelerde casusluk üsleri kurup, bölgesel faaliyetlerini arttırmış bulunuyorlar. Nitekim MOSSAD, Kuzey Irak'ın büyük şehirlerinde, örneğin Dohuk, Musul, Süleymaniye ve Erbil'de bürolar açmıştır. Mayer Dugan'ın MOSSAD başkanlığına atanmasıyla birlikte bu casusluk ve terör örgütünün Irak'taki faaliyetleri iyice artmıştır. Nitekim MOSSAD, Bağdat, Nasırıye, Kerkük ve Basra'da da casusluk şubeleri açıp, Irak'ın genelinde aktif istihbari operasyonlar yürütmektedir.

Örneğin ırkçı İsrail'in casusluk ve terör örgütü MOSSAD, Nasıriye'deki zeytin caddesinde büyük bir ticaret merkezinin yakınında bir karargah kurmuş bulunuyor. MOSSAD'ın bu karargahı 200 silahlı birlik tarafından korunduğu gibi, bu casusluk merkezine ulaşan yollar da kapatılıp güvenlik denetimleri yapılmaktadır. MOSSAD'ın operasyonel üslerinden biri de Türkiye sınırına yakın Savita üssü'dür. MOSSAD'ın Savita üssünün görevi, Türkiye'nin güney doğu bölgelerindeki gelişmeleri yakın takibe alıp, yönlendirmek ve Suriye'nin siyasi gelişmeleri hakkında istihbari ve operasyonel bilgiler toplamaktır. MOSSAD'ın Irak komşusu ülkelerin sınır bölgelerine yakın noktalarda casusluk üsleri kurmasının nedeni hedef ülkelerdeki istihbarat bilgilerini toplayıp, gerektiğinde değerlendirmektir. MOSSAD'ın Irak içindeki faaliyetlerinin bir bölümü, İran ve Suriye sınırlarına yakın bölgelerde yüksek teknolojiyle donatılmış casusluk üsleri, dinleme ve gözetleme istasyonları kurmaya tahsis edilmiştir. Örneğin ırkçı İsrail ile Amerika Irak'ın Ummul Kasr adasında, İran'ın güneybatı bölgelerini denetleme ve gözleme amacıyla en gelişmiş dinleme istasyonunu kurmuş bulunuyorlar. İran'ın Hurremşehir bölgesinin karşısında ve Nehir'in öteki yakasında bulunan bu casusluk ve dinleme istasyonu, İran'ın güney ve güney batısındaki askerî ve güvenlik faaliyet ve arayışlarını yakın takibe almış bulunuyor. Irkçı İsrail ve Amerika İran'ın Hurremşehir limanının 800 metre uzağında yüksekliği 50 metre olan sütunlar üzerine en gelişmiş radarlar kurmuş bulunuyor. Bu radarlar 50 km'lik bir alanda ses dalgaları ve muhaberat cihazlarını dinleyecek güçte olup, İran'ın askeri haberleşme sistemiyle telefon görüşmelerini dinleyip, kaydetmektedirler.

Irkçı İsrail'in casusluk örgütü MOSSAD ayrıca, Kerkük'te en büyük casusluk ve dinleme istasyonu kurup, İran'la Türkiye'nin bölgesel faaliyetlerini gözetmektedir. Bu casusluk üssü, Siyonist rejimin Kuzey Irak'ta kurduğu en büyük istihbarat merkezidir. Bu merkezin yan kuruluşunun bürosu ise 30 ajanın istihdam edilip, özel askeri ve casusluk eğitiminden geçirilmeleri için İsrail'e gönderilmesi amacıyla kurulup, faaliyetini sürdürmektedir. Beytu'l-Mukaddes'te yayınlanan el-Minar gazetesinin haberine göre, MOSSAD Irak'la İran sınır bölgelerinde çok sayıda casusluk ve dinleme istasyonu kurmuştur. Bu gazete ayrıca MOSSAD'ın üst düzey yetkililerinden birinin İran'la komşu olan veya yakın ilişkisi olan ülkelerdeki 7 MOSSAD istasyonuna yüksek miktarda ödenekler tahsis etme ve İran içinden toplanacak bilgileri İsrail'deki MOSSAD operasyon merkezine aktarıp, değerlendirmeye karar verdiğini de kaydetti. MOSSAD, İran'ın nükleer merkez ve santralleri hakkında bilgi toplayabilmek için İran'a yakın bir İslam ülkesinde en gelişmiş casusluk ve dinleme cihazlarını transfer edip, gizlice kullanmaktadır. Bu bilgi kaynaklarının verdikleri habere göre, bu casusluk merkezinde çalışan ajan sayısı 60 ila 80 kişidir. MOSSAD'ın bu ajanları İran'a sızıp, çeşitli özel operasyonlar yürütmek, çeşitli alanlarda casusluk faaliyetlerini sürdürmek amacıyla özel ve kapsamlı eğitimden geçirilmiş bulunuyorlar.

MOSSAD Başkanı Mayer Dugan'ın İsrail'deki MOSSAD karargahında Irak Kürdistan'ı Yurtseverler birliği lideri Celal Talebani'nin kurduğu partinin askeri kolunun çalışmalarını gözetleyip, denetleme işlerinden sorumlu üst düzey yetkilisiyle görüşüp, bu örgütün özel operasyonlarının takviye edilmesi ve personel sayısının eskiye oranla onlarca kat arttırılıp, harekete geçirilmesini istemiş bulunuyor.

Celal Talebani grubunun askeri ve istihbarat kolu yetkililerinin İsrail'le yaptıkları görüşme ve yakın işbirliği, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra bile devam etti. Çünkü ırkçı İsrail, yeni Ortadoğu planını yürütme konusunda Kürtlerin etkin rol ifa edeceklerine inanıyor. Bu yüzden Siyonist rejimle dünya siyonizminin önderleri Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtlerin bağımsızlık istemlerini destekliyorlar. Çünkü Kuzey Irak'ta kurulacak bağımsız Kürdistan devleti, ırkçı İsrail'in bölgedeki en büyük askeri, güvenlik ve istihbarat üssüne dönüşecektir. Siyonist rejimin Irak'taki sinsi ve geniş çaplı casusluk ve istihbarat eylemleri Türkiye dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün bile itirazına sebep oldu. Irkçı İsrail'in Irak'taki gizli ve kapsamlı istihbarat faaliyetleri Irak halkı ve direniş güçlerinin bile tepkisini çekmektedir. Nitekim Iraklı direnişçiler MOSSAD'ın Erbil'deki karargahını tespit ettikten sonra 2004 yılının yaz aylarında yaptıkları baskında MOSSAD ajanlarını taşıyan 4 adet otomobili Musul yolunda imha edip, 9 MOSSAD istihbarat subayını da Bağdat'ın Elmetar caddesinde tuzağa düşürüp öldüler. Buna ilaveten Iraklı direnişçiler 2004 yılının kış aylarında MOSSAD'ın Erbil'deki istihbarat istasyonu şefiyle refakatindeki iki kişiye karşı suikast düzenlediler. Bu olayların ardından MOSSAD'ın kuzey Irak'taki istihbarat şefiyle yaklaşık 90 ajanının kimliği tespit edildiği için 2005 yılının başlarında Irak'ı terk etmek zorunda kaldılar.

Sonuç

Irkçı İsrail'in Irak'taki istihbarat elemanlarıyla MOSSAD ajanlarının Irak'taki casusluk faaliyetlerinden güttükleri asıl amaç şunlardır:

1. Irkçı İsrail'in Irak, İran, Suriye ve Türkiye'nin Kürt bölgelerindeki stratejik hedeflerini gerçekleştirme şartlarını oluşturmak.

2. Amerika yöneticileriyle Beyaz Saraya egemen yeni muhafazakar aşırı sağcı takımın Irak'taki politikalarını desteklemek.

3. Irak'ın devlet organları, siyasi grup ve partilerine sızıp, onları yönlendirip, denetim altına almak.

4. Irak üzerinden İran, Suriye, Suudi Arabistan ve Türkiye sınır bölgelerini gözetip, denetlemek.

5. Iraklı Şiilere karşı muhalefet eden aşırı grupları takviye edip, desteklemek.

6. Irkçı İsrail'in çıkarlarını gözetecek Yahudilerin Irak'taki yatırımlarını kolaylaştırıp, desteklemek.

"Ekonomik Çıkar ve Rant"

Irak'ın Washington ile Telaviv'e egemen Siyonist Hıristiyanlarla Siyonist Yahudiler tarafından işgal edilip, kıskaca alınması ve sömürgeleştirilmesi politikası doğrultusunda ırkçı İsrail Irak'ın ekonomik yapısı ve potansiyelini denetim altına almaya çalışıyor. Şüphesiz Irak'ın ekonomik yapısının ve iktisadi faktörlerinin denetin altına alınması halinde bu Müslüman ülkenin Amerika'nın neo-liberalist ekonomik politikalarına teslim edilmesi ve bunun sonucu Amerika'nın Ortadoğu temsilcisi olan ırkçı İsrail'in Irak ekonomisini ele geçirip, rant sağlaması şartları oluşacaktır.

Son iki yılda Irak'ta yaşanan kriz ve kargaşa, ırkçı İsrail'in siyasi ve ekonomik uzmanları ve casusluk elemanlarının Irak ekonomisinin zayıf veya güçlü noktalarını tespit edip, kullanma şartlarını sağlamıştır. Nitekim İsrailli şirketlerle yaptırımcılar kendileri için oluşturulan güvenlik şemsiyesi sayesinde Irak'a büyük ihaleleri kazanıp, vurgunlar yapmış bulunuyorlar. MOSSAD ise çeşitli ticari ve yatırım şirketleri örtüsü altında Irak'ın ekonomik ve ticari merkezlerine sızmış bulunuyor. Gerçek şu ki, Irkçı İsrail Ortadoğu ülkelerinde özellikle Irak'taki ekonomik ve mali sistemlere sızarak, bölgedeki fırsatları en iyi şekilde kullanıp büyük rantlara ulaşmıştır. Siyonist rejimin bu siyasi ve ekonomik politikası Irak'ta nisbi bir şekilde başarılı olursa, 20 milyon kişilik bir Irak pazarına girmiş olacak ve İsrailli mallara bir Pazar elde etmiş olacaktır. Amerika'nın Irak'a yaptığı saldırıların ilk günlerinde Irak'ta "Mecmua el-Kanun ed-Duveli" adlı bir şirket Iraklı bir tüccarla Mark Ziyl adlı bir Siyonist ve İsrailli bir tüccarın ortaklığında kurulup, Yahudi yatırımcılar ve işadamlarının Irak'taki ekonomik ve ticari faaliyetlerinin koordinatörlüğünü üstlendi. Mecmua el-Kanun ed-Duveli şirketi, hukuki danışmanlık ve yönetsel bir müessese olup, Siyonist Yahudi şirketlerin Irak pazarına girişini sağlamaktadır. Uluslararası pazarlamacılık ve koordinatörlük işlerinde uzman olan İsrailli tüccar Mark Ziyl, sağcı bir Siyonist olup, işgal edilen Kudüs ile Washington'da ticari büroları bulunuyor. Bağdat'ın Amerika askerlerince işgal edilmesinden hemen sonra MOSSAD casusları, ırkçı İsrail'in ekonomik çıkarlarını temin edebilmek için Bağdat'taki faaliyetlerini başlattılar. Nitekim MOSSAD casusları Bağdat'ın çeşitli ve hassas bölgelerinde yüksek fiyatlarla birçok mülk ve arazi satın aldılar. Siyonist Yahudilerle İsraillilerin Irak'a sızma eylemi, sadece arazi ve mülk satın almak veya gizli ekonomik ve ticari şirketler kurmakla sınırlı kalmadı. Nitekim MOSSAD casusları Irak ekonomik yapısını da yönlendirme, mali ve ekonomik politikalarını sevk ve idare etme mekanizmalarını oluşturdular.

Irak'ta yayınlanan el-Şule gazetesinin haberine göre, Irak'a giriş yapan Yahudi kimseler, Iraklı ailelere tahsis edilen gıda ve tahıl karnelerini satın almak için 60 milyon dolar tutarında bir teklifte bulundular. Siyonist Yahudiler bu karneleri koz olarak kullanıp, Iraklı esnafı gıda maddeleri satın almak veya bunları satmak konusunda baskı altında tutup, Irak'ın ticaret sistemini ele geçirmeye çalışıyorlar. İsrailli şirketlerin Irak'taki faaliyetlerinin artması ve Irak halkının bu sızma girişimlerine tepki göstermesi sonucu, Siyonist İydiyot Ahranot gazetesi hedef saptırmak ve Siyonistlerin Irak pazarını ele geçirmedeki örtülü operasyonlarını gizlemek Irak ve bölge halkının ilgili hassasiyetlerini yatıştırmak için, Amerika yönetiminin isteği üzerine alt yapı işleri uzmanı 8 İsraillinin Irak'ta görevlendirildiklerini bildirdi.

Siyonist gazete ayrıca bu İsrailli danışmanların ileri teknoloji uzmanı olduklarını, Irak'ın alt yapısını onarmak için planlar hazırlayıp, uygulayacaklarını kaydetti. Siyonist ve aşırı milliyetçi Yahudilerin Irak'taki planlı ekonomik faaliyetleri, İsrail ekonomisinin Irak'a açılarak canlanma stratejisi, Amerika yönetiminin bizzat yarattığı 11 Eylül olaylarından sonra yeni ivme kazandı. Nitekim bu istek ve teklifler, ırkçı İsrail'in alt yapı işleri bakanının ekonomik işbirliğini geliştirmeye yönelik görüşmelerinde de kendini gösterdi. 2003 yılında Irak'ın işgal edilmesi tarihinden bir ay geçtiğinde, Irkçı İsrail başbakanı ve savaş suçlusu general Ariel Şaron'un alt yapı işlerinden sorumlu bakanı Yusef Baritski, Irak petrollerinin serbestçe İsrail'e taşınması konusunda Amerikalı yetkililerle görüştü. Irak petrol kaynaklarının yağmalanması şartlarını oluşturmak için büyük bir çalışma yürüten Siyonist rejim bu Müslüman ülkenin işgal edilmesinin 2. yıldönümünde atağa geçti. Nitekim Türkiye'nin Yeni Şafak gazetesinin haberine göre, Amerika enerji bakanlığı Musul-Hayfa petrol boru hattının yeniden işletmeye açılması teklifini desteklediğini bildirdi. Telaviv'in planına göre, Irak'ın ham petrolünün İsrail'e transfer edilmesi için "Kerkük-Musul, Ürdün ve Hayfa" petrol boru hattı inşa edilecek.

Irkçı İsrail bu konudaki Türkiye'nin sert tepkisini hafifletebilmek için Türk şirketlerinin de bu projeye katılabileceklerini bildirdi. Irak'ın İsrail ekonomisini canlandıracak bir güvenli üsse dönüştürülmesi çalışmaları devam ederken, "Mecmua elKanun ed-Duveli" şirketi yaptığı çağrılarla Siyonist şirketlerin MOSSAD'ın güvenlik garantisi altında Irak'ta yatırım yapıp, bu ülke pazarına açılabileceklerini kaydediyor. Bu nedenle gün geçtikçe, Siyonist ve İsrailli şirketlerin Irak'taki sayısı artıyor. Irak'ın devletçi, bağımlı ve iflas etmiş ekonomik yapısıysa, Siyonistlerle rekabet edecek güçte olmadığı gibi İsrailli şirketlerin daha fazla sızıp, Irak ekonomik ve mali sistemine tekel kurma şartlarını sağlıyor. Nitekim ırkçı İsrail'de yayın yapan sağcı Maariv gazetesi sevincini gizlemiyor ve şunları yazıyor:

İsrailli şirketler Irak pazarını ele geçirmek için büyük bir yarış başlattıkları halde yaklaşık 100 İsrailli şirket, Irak pazarına girip, pazarlama, hizmetler ve İsrailli malları Irak pazarına arz etme alanında faaliyet yapıyor ve milyonlarca dolar tutarında Irak'ta yatırım yapmış bulunuyor.Irak'taki Siyonist şirketler aracılığıyla bu Müslüman ülkede ticari faaliyetlerini sürdüren ünlü İsrailli şahsiyetlerden biri, ırkçı İsrail'in eski genel kurmay başkanı Amun Shahak, diğeriyse Siyonist rejimin eski başbakanlarından Ehud Barak'ın siyasi danışmanı "Bini Midan"dır. Nitekim Irkçı İsrail'in Osem gıda sanayi şirketi, Tami iç maden suyu şirketi, Rebinteks güvenlik malzemeleri şirketi, Gaye telefon şirketi, Eridiyum muhaberat ve telekomünikasyon şirketi, Segal elektronik malzemeleri şirketi, Terlidur dikenli tel üretim şirketi, Delta mensucat şirketi, Sunol petrol şirketi, Tembur yağ sanayi şirketi ve de onlarca ticari ve ekonomik yatırım şirketi Irak pazarına girmiş bulunuyor.

Buna ilaveten ırkçı İsrail, Yahudi ve Siyonist tüccar ve iş adamlarının Irak'taki faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla Yahudi turistler veya göçmenlere yeni kimlikler hazırlayıp, bu konudaki gizli faaliyetlerini sürdürüyor. Irkçı İsrail'in Irak'ta Rant elde etmek ve vurgun yapabilmek için kullandığı diğer bir ekonomik ve ticari yöntem eski, tüketim tarihi sona ermiş, ikinci el eşya ve malzemeleri Irak pazarına sevk etmektir. Siyonist tüccarlar ve iş adamları bu hileli yönteme başvurup, hem Irak'ın ekonomisini çökertmeye çalışıyor, hem de kalitesiz mallarını yüksek fiyatlarla satarak büyük vurgunlar yapıyorlar. Örneğin Irkçı İsrail on yaşındaki 150 otobüsü asıl fiyatının %20 oranından daha fazla bir fiyatla Irak'a sattı. Irkçı İsrail'in en önemli hedeflerinden biri Irak petrollerini ucuz fiyatla İsrail'e transfer etmek ve diğeri de Irak pazarını ele geçirmektir. Siyonist rejimin ekonomik sultası ve yayılmacı politikaları doğrultusunda bu rantçı ve vurguncu girişimlerin başlatıldığı söylenebilir.

En Büyük Hedef Ortadoğu'daki Su Kaynakları

Fakat ırkçı İsrail'in ekonomik alandaki en önemli hedefi, Ortadoğu'daki su kaynaklarını özellikle Irak'taki strateji ötesi su kaynaklarını ele geçirip, su enerjisi alanındaki sultasını pekiştirmektir. Ortadoğu'nun gelecekteki güç, iktidar, güvenlik ve hayat hakkının en önemli anahtar unsuru olan su kaynakları, ırkçı İsrail'in dikkatini çekmiştir. Zira Filistin beldesi, diğer Ortadoğu ülkelerine kıyasla nüfus artışı oranı daha yüksek olduğu halde küçük bir toprak parçası ve tükenmekte olan sınırlı su kaynaklarına sahiptir. Bu yüzden Filistin, Ortadoğu'nun en fazla suya muhtaç bir ülkesidir. Eğer Ortadoğu'daki gelecek savaşların su kaynaklarını ele geçirme yüzünden başlayacağı gerçeğini kabul edersek, ırkçı İsrail'in ticari, ekonomik, sanayi ve mali müesseselerinin niçin Irak'ın en zengin tatlı su kaynağına sahip olan Kuzey Irak bölgesinde kümelendiklerini kavrayabiliriz. Irak tatlı su kaynaklarının Ürdün üzerinden işgal edilen Filistin topraklarına taşınması planı, ırkçı İsrail'in stratejik hedeflerinin başında yer alıyor. Irkçı İsrail'in Siyonist çeteleri tarafından Irak Kürdistan bölgesinde birçok tarım arazisi, mal ve mülk satın alması, Siyonist rejimin bu hedefi doğrultusunda yapılan girişimler sayılır.

Irak'ın Kültürel Yapılarının Tahrip Edilmesi

Bu bağlamda, Irak haber ajansı geçen yıl verdiği haberinde, hazırlanan Siyonist bir plan uyarınca Irak'a 500 bin İsrailli Yahudi'nin taşınıp, konuşlandırılacağını bildirdi.

Bu plan uyarınca 1950'li yıllarda ırkçı İsrail'e göç ettirilen Iraklı Arap ve Kürt Yahudiler, çifte tabiiyetli olarak Irak'a geri getirilecektir. Bu Siyonist grup daha sonra örgütlenip, Irak'ta oy verme ve seçimlere katılma hakkına da kavuşturulacaktır. Siyonist rejimin işgal güçlerinin desteğinde yürüttüğü sinsi ve fitneci planlardan biri de Irak toplumunu parçalayacak ve etkisiz hale getirecek etnik ve kavmi tefrikalar, çeşitli kavimler arası milliyetçi ve kavmiyetçi düşünce tarzını yaygınlaştırıp, aşılama, Kürtleri, Türkmenleri ve Arapları bir birine düşürüp, çatıştırma, özel bir kavim ve aşiretin özelliklerini Yahudiler lehine ipotek altına almaktır. Nitekim İsrail'deki bir grup biyolojist, Kürtlerle Yahudilerin aynı genetik kökene dayandıklarını ispatlamak için sözde bilimsel çalışmalar yürütmekte, Kürtlerle Yahudilerin aynı etnik kökenden türediklerine ilişkin İsrailli Siyonist tarihçilerin iddialarını desteklemeye çalışmaktadırlar. Bu amaç doğrultusunda İbrani üniversitesindeki biyoloji uzmanı bir grup, İsraillilerle diğer ırklara mensup kimseler üzerinde genetik denemeler yaptıktan sonra, 2001 yılında Amerikan Jurnal Jenetic dergisinde yayınladıkları sözde bilimsel tespit sonuçlarına göre, Irak Kürdistan'ındaki Kürtlerin genetik açıdan doğu Yahudileri olan Safardim Yahudilerine en yakın kavim olduklarını iddia ettiler.

Irak'ta nüfus ve etnik kavimler arası şüphe uyandırmak, yabancı bir kavim olan Yahudilere karşı duyulan olumsuz bakış açılarını değiştirmek, ırkçı İsrail'in kültürel ve propaganda sisteminin Irak'ta başlattığı yeni bir fitne ve hileli oyundur. Nazist'lerin çalışmalarını andıran bu çalışma biçimi, Irak'ın işgal edildiği tarihten beri ırkçı İsrail'in bu Müslüman ülkede başlatıp yoğunlaştırdığı fitneci bir çıkıştır. Siyonist rejimin faaliyetleri incelendiğinde, ırkçı İsrail'in bu organize kültürel, toplumsal ve demografik yapıyı değiştirme çabalarının Irak'ın nüfus ve etnik yapısıyla sınırlı kalmadığı, İslam mezheplerine mensup insanlar arası fitne ve tefrika çıkarmaya da yönelik olduğu görülüyor. Nitekim ırkçı İsrail, Irak'taki Şii taklid merciiliğinin yüksek konumunu zayıflatmak, Iraklı Şiilerin siyasi ve dini karar alma sürecindeki etkilerini azaltmak için yeni planlar kurduğu görülüyor. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra hiçbir siyasi mücadele geçmişi veya ilmi kariyeri bulunmayan yeni yetme ve Nev zuhur şahsiyetleri yaratıp, faaliyet alanına sürmek Siyonist rejimin hileli ve fitneci yöntemlerinden biridir. Örneğin son üç yılda Irak Şii çevrelerde genç bir din talebesi olan Seyyid Mahmud Hasani adlı bir kimse aniden ortaya çıkıp, parladı.

Çeşitli haber kaynaklarına göre, MOSSAD, Mahmud Hasani adlı bir Talebeyi Lübnan'dan Irak'a getirip, İsrail'e yakın mali müesseselerin desteğinde harekete geçirterek, Irak Şii taklid merciilerine karşı kışkırtmaktadır. Buna ilaveten İsrail casusluk şebekesi tarafından Iraklı Şiilerini zayıflatmak için taşeron olarak kullanılan "Baasçı çehrelerden bir grup", Seyyid Mahmud Hasani adlı genç talebeyi desteklemek için "Silahlı milis grupları oluşturmak ve şiiler arası silahlı kanlı çatışmaları çıkarmak"la görevlendirilmişlerdir. Irkçı İsrail'e bağlı medya gruplarının desteğinde Şeyh Mahmud Hasani senaryosu, bir süre sonra "Ayetullah Hasani"ye dönüştü. Bu sözde seçkin Iraklı alim daha sonra çeşitli fetvalar çıkararak, Ayetullah Seyyid Ali Sistani'ye karşı gövde gösterisinde bulunmaya başladı. Nihayet bu adam kendini zuhur çağında Seyyid Hasani olarak takdim etti. Şeyh Hasani'nin milis güçleri geçen yıl Şii taklid merciilerine karşı karalama kampanyası başlattılar. Fakat Ayetullah Seyyid Ali Sistani'nin mukallidlerinin tepkisiyle karşılaştılar. Bunun üzerine sözde "Ayetullah Hasani"nin milis güçleri Iraklı Şii cemaate saldırıp, onlardan bazısını yaraladılar ve iki Şii Müslüman'ı da şehit ettiler. Hasani'nin Milis güçleri, Irak'ta seçimlerin boykot edilmesi gerektiğine, seçimlere katılanların kafir ve mülhid olduklarına ilişkin bildiri dağıttıkları sırada söz konusu kanlı çatışmalar çıktı. Sözde "Ayetullah Mahmud Hasani"!! MOSSAD'la bağlantılı olmak ve destek görmekle yetinmeyip, Irak halkı arasında taraftar toplamak için de 800 adet cep telefonunu parasız olarak bir grup Iraklı arasında dağıtmıştır.

Irkçı İsrail, Şeyh Hasani gibi piyonları aracılığıyla işgal güçlerinin desteğinde Irak'taki özel güvenlik ve siyasi şartları suiistimal edip, Iraklı Şiilerle, bağımsız ve hürriyetçi Iraklı din alimleri arasında tefrika çıkarmak için "Meymeri" ilim ve kültür merkezini kurdu. Bu örtülü ve gizli kuruluşun asıl görevi, Arap dünyasındaki basın-yayın kuruluşları ve Internet sitelerinde Siyonist rejimle Amerika ve İngiltere gibi işgalci güçleri ve diğer batılı ülkeler hakkında yayınlanan yazı ve makalelerle Radyo-Televizyon programlarını tarayıp, bilgi toplayıp, değerlendirerek çalışma sonuçlarını Siyonist rejimin yetkililerine aktarmaktır.

"Meymeri İlim ve Kültür Merkezi" ayrıca, Arap ülkelerindeki fikri akım ve hareketleri tespit etmek ve topladığı ilgili bilgi ve dokümanları ırkçı İsrail yönetimine iletmekten sorumludur. Bu sözde ilim ve kültür merkezi Arap, bölge ve uluslararası basın-yayın kuruluşlarının günlük yayınlarını inceleyip, değerlendirmek, topladığı bilgileri Siyonist rejimin güvenlik ve karar merkezlerine göndermek, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça, İtalyanca, Japonca, Türkçe ve diğer dillere yayın yapmakla mükellef kılınmıştır. Halihazırda ırkçı İsrail, Irak ve bölgedeki gayri meşru hedef ve çıkarlarını temin edebilmek için, Irak'ın kültürel yapısı ve şartlarını tespit edip, analiz etme ve de Irak'taki Müslüman camianın zaaf ve güç noktalarını tespit etmek için işgal güçlerinin güvenlik şemsiyesi altında Irak'ta birçok "ilim-kültür ve araştırma merkezleri" kurup, bazı gizli ve açık elemanlarını bu amaç doğrultusunda kullanmaktadır. Buna ilaveten ırkçı İsrail bağımlı ve taşeron grup ve kimseleri kullanıp, Irak'taki Siyonist şirketlerin ticari ve ekonomik faaliyetlerini garanti edebilmek için Irak Müslümanlarının dini ve kültürel değerlerini yozlaştırıp, bozmaya ve tahrif etmeye çalışmaktadır. Örneğin ırkçı İsrail'in Tenurgar ve Semiyon şirketleri, ticari ve ekonomik mallar ihraç etmek örtüsü altında Irak'a bira ve alkollü içkiler ithal ediyorlar. Ürdünlü gazete verdiği haberinde, ırkçı İsrail'in Irak'taki ahlaksızlık ve fesadı yaygınlaştırmak için büyük mafya şebekeleri kurduğunu bildirdi. Nitekim Ürdün ve İsrailli bir şebeke Irak'ta faaliyete başladı. Bu şebeke Bağdat'ın bazı bölgelerinde, özellikle El Betavin ve Şeyh Ömer mıntıkalarında birçok şube açtı. Bu İsrailli şebekenin bazı yöneticilerinin tutuklanması ve sorgulanması sonucu, onlarca Iraklı gencin bu mafya şebekesinin tuzağına düşüp, kokain, morfin ve diğer uyuşturucu maddelerin pazarlanmasında kullanıldıkları tespit edildi. Irak içişleri bakanlığının üst düzey bir yetkilisi de İsrailli Yahudilerden oluşan mafya gruplarının organize bir şekilde Irak'ta faaliyet yaptıklarını, sahte döviz pazara sürme, müstehcen dergi ve CD'leri gençler arasında dağıtma, uyuşturucu madde kaçakçılığı yapma ve gençleri tuzağa düşürme çalışmalarına ilişkin haberleri doğruladı.

Buna ilaveten Siyonist örgütlerle ırkçı İsrail'e bağlı çeteler Irak'ın işgal edildiği tarihten beri Irak'ın antik eşyasını, kültürel miras eserlerini, milli senetlerini çalıp, ırkçı İsrail'e taşıyorlar. Irkçı İsrail, Irak'ta örgütlü bir Yahudi camiasını oluşturup, kurumsallaştırmak, Irak'taki Şii veya Sünni olsun birleşik Müslüman camianın siyasi ve kültürel birliğini bozmak için büyük bir çaba başlatıp, Irak'ta siyasi, iktisadi, kültürel ve casusluk şebekelerini kurup geliştirerek Irak Müslümanlarından kaynaklanacak tehditleri etkisiz hale getirip, yeni çıkarcı fırsatlara dönüştürmeye çalışıyor. Irkçı İsrail işgal güçlerinin şemsiyesi altında hareket edip, maalesef Irak'taki çok boyutlu sinsi hedeflerine ulaşmak için dikkate değer siyasi, ekonomik, toplumsal ve güvenlik alanında gereken şartları sağlamış bulunuyor. Elbette Dünya siyonizmiyle ırkçı İsrail'in bu yıkıcı ve yayılmacı hedeflerini Irak ve bölgede etkisiz hale getirecek tek bir etkin güç, Irak toplumundaki milli ve İslami güçlerin birlik ve dayanışması ve de hürriyetle bağımsızlık mücadelesinin zirveye ulaştırılmasıyla bölgedeki Müslüman milletlerin Irak Müslüman halkını desteklemeleridir.

Terör

Amerika savaş arabasının Irak'a girişinden sonra, Arap toplumuyla ırkçı İsrail'in askeri ve operasyon gücü arasında büyük bir uçurum meydana gelip, bölgede özellikle Irak'taki güvenlik denklemleri Siyonist rejim lehine bozuldu. Irkçı İsrail yetkililerinin işgal süreci ardından Irak'ta güvenlik manevralarını sınırsız bir şekilde kullanma imkanına kavuşmaları, Amerika desteğinde Irak'ta engel çıkaracak unsur ve yapıları bertaraf edip yapısal değişiklikleri gerçekleştirme şartlarının oluşmasından dolayı büyük bir sevinç duyuyorlar. Nitekim solcu Siyonist gazete Haaretz ırkçı İsrail başbakanı Ariyel Şaron'dan naklen şunları yazıyor:

Irak gelişmeleri, Ortadoğu'yu sarstı. Bu bölgede büyük değişiklikler yapılabilecektir. Halihazırda İsrail'le Arap devletleri ve Filistinliler arasındaki koordineli bir düzenin oluşturulması şartları hazırlandı. Bu nedenle böyle bir fırsatı kaybetmemek gerekir. Irak'ın işgal edilmesi tarihinden bir ay geçtiği bir sırada savaş suçlusu Şaron'un dile getirdiği bu sözler, ırkçı İsrail'in ta baştan beri Irak'a sızıp, uzun süreli bir varlık sürdürme stratejisine sahip olduğunu gösteriyor. Bu ifadelerden sonra Siyonist rejimin çok boyutlu bir şekilde Irak'ta varlık gösterdiği sağlam kanıtlarla ispatlanmış oldu. Terörist ve hunhar bir casusluk örgütü olan MOSSAD ile işbirlikçileri, Irak'taki varlıklarını kurumsallaştırmak, Irak'taki siyasi, güvenlik alanındaki gelişmeleri etkileyip, yönlendirmek amacıyla birçok siyasi ve toplumsal operasyonlar başlattı. Bu eylemlerin amacı Irak'ın gelecekteki yapısında etkin rol oynayacak bu ülke halkına yapıcı ve gelişken hizmetler sunacak bilge ve inançlı Iraklıları devre dışı bırakmaktı. Nitekim ırkçı İsrail'in casusluk örgütü MOSSAD, Irak İslam camiasının seçkin, bağımsız, hürriyetçi ve işgal karşıtı düşünür, alim, bilim adamlarına karşı suikast düzenleyip, onları şehit etti ve bu aydın kesimin bazısını kaçırıp, tutukladı veya fiziki ve psikolojik ağır işkencelere tabii tuttu ve de tutuyor.

Irkçı İsrail'in Irak'taki insanlık dışı, imhacı terör eylemlerini yapma görevi MOSSAD'a bırakılmıştır. Irak'ın üst düzey güvenlik yetkililerinden birinin belirttiği gibi, MOSSAD'ın ilk etapta başlattığı operasyonlardan biri Kürt peşmergelerinden oluşan 60 kişilik özel operasyon timini eğitmesidir. MOSSAD, söz konusu yetenekli Kürt peşmergeleri seçip, güvenlik soruşturmalarını tamamladıktan sonra onları İsrail'in kuzey şehirlerinden birine götürüp, bir aylık bir eğitim kampında özel timci peşmergeleri adam öldürme, terör, adam kaçırma, bombalama eylemleri konusunda eğitip, Irak'a geri getirdi.

Nitekim MOSSAD'ın Nasıriye şehrindeki Zeytun bölgesinde açtığı karargahın ardından güney Irak'ın Şii bölgelerinde terör eylemleri arttı. MOSSAD'ın geniş çaplı organize terör örgütü, Irak'lı Şiilerin aydın, yazar, düşünür, alim ve bilim adamlarına karşı terör eylemleri düzenlediler. Irak'ın işgal edildiği ilk aylarda başlatılıp, sürdürülen terör eylemlerinden amaç, Iraklı Müslüman mücadelecilerle dini ve siyasi mümtaz şahsiyetleri ve manevi liderleri güvenlik ve terör uzmanlarının tespitlerine göre Irak'ta yapılan terör ve katliam olaylarının bir kısmı dolaylı olarak MOSSAD tarafından planlanan terör eylemleri olup, Irak'ta tutuklanan bazı örgüt üyelerinin itiraflarına göre, ırkçı İsrail'in güvenlik güçleriyle iki Arap ülkesinin güvenlik ve istihbarat güçlerinin işbirliğiyle Ürdün'de konuşlandırılan MOSSAD yetkililerince planlanarak gerçekleştirilmektedir. Iraklı Şiileri hedef alan bu terör eylemlerinin çoğu Irak'ın temel islami güç odakları sayılan Iraklı Şiilerle Sünniler arasında tefrika ve iç savaş çıkarmaktır. Irkçı İsrail'in casusluk ve güvenlik yetkililerinin bazı örgütlerin üst düzey elemanlarıyla bağlantı kurdukları, bu terör örgütünün Irak'taki alt elemanlarının bu bağlantılardan haberdar olmadıkları biliniyor.

Buna ilaveten Amerika ve İngiltere ve diğer müttefik işgal güçlerinin askeri saldırı ve operasyonları da İsrailli uzman ve casusların denetiminde gerçekleştiriliyor. Nitekim ırkçı İsrail'in 64 askeri ve güvenlik yetkilisi Irak'la Ürdün'ün sınır bölgelerinde karargah kurup, Irak'taki terör, şiddet ve kargaşa planlarını hazırlayıp, işbirlikçi elemanlarına uygulatıyorlar.

Irkçı İsrail'in casusluk örgütü MOSSAD'ın önemli operasyonlarından biri, Irak İslam inkılabı yüksek meclisi başkanı Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Hekim'in Necef Eşref'teki bombalı saldırı sonucu şehit edilmesiydi. Bu terörist saldırının failleri ve organizatörleri, işgalci güçlerin istekleri doğrultusunda ifşa edilmedi. Ayetullah Hekim'le çok sayıda Şii ve sivil Müslüman'ın şehit düşüp veya yaralanmasına sebep olan Necef'teki terörist saldırının karmaşık, titiz, yüksek ve anormal tahrip gücü, can kaybı sayısının yüksek olması gibi faktörler dikkate alındığında, bu operasyonun güçlü ve terör uzmanı servislerce yapıldığı anlaşılır. Ayetullah Muhammed Bakır Hekim'in şehadetinden sonra bu hunhar terörist operasyonu incelemeye alan İtalya Askeri İstihbarat Örgütü (SIMI) kullanılan patlayıcı maddelerin MOSSAD kaynaklı olduğunu tespit etti. Çünkü bu saldırıda kullanılan patlayıcı maddeler sıradan Arap terör örgütleri ve gruplarının inisiyatifinde bulunmayan patlayıcı maddelerdi. MOSSAD'ın Irak'taki terör operasyonları sadece bu olayla sınırlı değildir. Nitekim son iki yılda çok sayıda Iraklı yetkin ve üst düzey yetkili MOSSAD'ın saldırıları sonucu şehit edildiler. Irak milli güvenlik muhafızlar ordusunun üst düzey subaylarından biri şöyle diyor:

Irkçı İsrail'in savaş uçakları pilotlarının Irak'taki İsrailli özel komanda birliklerine katılmaları sonucu özel savaş hacmi artmıştır. Filistin halkını bastırma konusunda tecrübe sahibi olan İsrailli özel timciler, Iraklıları bastırma konusunda Amerika işgal güçlerine yardımcı oluyorlar. İsrailli özel timciler ve pilotlar halihazırda Felluce'nin güney bölgelerinde, Bağdat hava alanında ve Saddam'ın eski iki sarayında konuşlandırılmışlardır. Edindiğimiz bilgilere göre bu özel timci İsrailli komandolar geniş bir istihbarat ağı, yüksek teknolojik cihazlarla desteklenmektedirler. İsrailli özel timci ve terörist çetenin Irak'taki sayısı 200 kişiyi aşmaktadır. Bu kontracı elemanlar Amerika ordusunun üniformasını kullanıp, vahşice Irak halkını katliam ediyorlar. Iraklı Şii cemaatler, partiler, örgütler, İslami ve fikri hareketlerin liderleri ve fikir adamları İran İslam cumhuriyetinin dış politikasına yakın bir tutum izledikleri için Irak'ın işgal sürecine muhalefet ettikleri ve İran'a açıkça destek verdikleri şartlarda MOSSAD'ın terörist saldırılarına uğrayıp, öldürülüyorlar. Irak'taki terör timleri ve özel harekat komandolarının yaptıkları saldırıdan güttükleri asıl hedeflerden biri, İran milletiyle Irak milleti, özellikle Şii cemaatler arası yakınlık ve işbirliğini engellemektir. 2004 yılı Aşura günü Kerbelâ'da yapılan bombalı saldırı planlarıyla birlikte, Fırat hurmalıkları tarafından halkın üzerine havan topu mermilerinin fırlatılması operasyonu Iraklı Şiilerle İranlı Şii Müslümanlar arasındaki dini ve insani ilişki ve dayanışmayı bozmaya yönelikti. Bu terör eylemlerinin uygulama biçimi, yüksek can kaybına ve çevreye verilen tahrip hacminin az olmasına, kullanılan patlayıcı maddelerin belirsiz olmasına bakıldığında Şiilerin bu acımasız katliam planının karmaşık ve üstün güce sahip bir gizli servisi tarafından hazırlanıp, uygulandığını ispatlıyor.

Iraklı Şii yetkilileri ve fikir önderlerinin terörist saldırılarla öldürülmesi, sivil Şii halk kesiminin katliama maruz bırakılması, taklid merciilerinin bölgesel temsilcilerin şehit edilmesi olayları 2004 yılının bahar aylarında zirveye ulaştı. Nitekim Aşura günündeki terörist saldırılardan hemen sonra, Necef'te Mukteda Sadr'a bağlı El Mehdi ordusunun silahlı çatışma başlatması sırasında ve sonrasında, işgalci güçlere direnen güçler Felluce şehrinde de ablukaya alınıp, Amerika ve ırkçı İsrailli komandolarca katledildiler. İşgal karşıtı Iraklı güçlerin Necef'te ve Felluce'de bastırılıp, katledilmesi metodu, ırkçı İsrail'in Gazze Şeridi'nde ve Batı Şeria'daki yerleşim bölgelerinde Filistin halkını sindirip, bastırmada kullandığı askeri ve özel timci operasyonların metoduna benziyor. Bu durum, İsrailli komandoların ve komutanların Amerikalı askeri birlikleri örtülü bir şekilde sevk ve idare ettiklerini gözler önüne seriyor. Nitekim ırkçı İsrail gazeteleri de, yaklaşık bin İsrailli komandoyla 27 İsrailli Siyonist Haham'ın Irak'taki Amerika işgal ordusunun saflarında savaştıklarını ifşa ettiler. İşgal karşıtı ve bağımsızlık taraftarı Iraklı direniş güçlerinin bastırılması sürecinin devamında, Iraklı Şii Müslümanların seçimleri kazanmasıyla sonuçlanan genel seçimlerin öncesi ve sonrasında terör dalgası ve örgütlü şok ve dehşet yaratma operasyonları zirveye ulaştı. Adam kaçırmalar, rehin alma eylemleri, Iraklı bilim adamları, siyasi şahsiyetleri, din alimleri, aydınlar, bilgin ve araştırmacıların terörist eylemler sonucu katledilmesi, Irak'ın siyasi ve toplumsal hayatına olumsuz etkiler bıraktı.

Nitekim Irak üniversiteleri öğretim üyeleri derneğinin yayınladığı rapora göre, Irak'ın işgal edildiği tarihten beri 350 Iraklı öğretim üyesi, bilgin ve aydın öldürüldü. Bini aşkın Iraklı bilgin ve öğretim üyesi ve araştırmacı da terörist saldırılardan, kaçırılma tehlikesinden kurtulmak amacıyla bu ülkeyi terk etmiş bulunuyor.

Irak'ta yetişkin ve eğitimli insan gücünü yok etme operasyonu, Irak üniversiteleri öğretim üyelerinin öldürülmesi veya tehdit edilmesiyle sınırlı değildir. Nitekim MOSSAD'ın Irak'taki operasyonlarının en önemli hedefi, bu Müslüman ülkenin bilgin, alim, düşünür, yazar, araştırmacı ve stratejist gibi seçkin ve eğitimli insanları terör ve suikast yoluyla devre dışı bırakmaktır. Bu meseleyi teyid eden Londra baskısı el-Kudüs'ül Arabi gazetesi Irak'ın Selahaddin ilindeki polis şefinden naklen şunları yazıyor:

MOSSAD başta olmak üzere yabancı ülkelerin gizli servisleri, Irak'ta özel terör ve katliam yapma timleri kurmuş bulunuyorlar. Elde edilen bilgi ve belgelere göre MOSSAD Irak'ın siyasi, ilmi şahsiyetleriyle tabiblerini öldürme listesini hazırlamıştır. Bu listeye göre Iraklı 800 bilgin, alim ve politikacı terör timlerince öldürülmelidir. Iraklı bir örgüt Musul'da öldürülen Musul Müslüman alimleri derneğinin üyesi Şeyh Feyzi'nin katilini tutukladılar. Feyzi'nin katili Kamuran Abd'us-Sattar yapılan sorgulamada söz konusu din aliminin MOSSAD'ın emri üzerine öldürüldüğünü itiraf etti. Mevcut bilgilere göre, Iraklı yetkin ve seçkin çehre ve şahsiyetleri tespit edip, öldürme operasyonları öylesine titiz bir şekilde planlanıp, gerçekleştiriliyor ki, katiller ve terör şebekesinden hiçbir iz kalmıyor. Yapılan araştırmalara göre, Iraklı bilim adamı ve etkin ulusal şahsiyetlerle birlikte, Irak'ın işgal sürecine muhalefet eden mahalli ve toplumsal şahsiyetler, düşünür ve aydınlar da terör örgütlerince tespit edilip, hedef alınıyor.

Nitekim Amerika ve İngiltere işgal güçlerinin Irak'a girdiği tarihten beri, işgal sürecine muhalefet eden yaklaşık beş yüz Şii, Sünni ve Kürt insan Irak'ın çeşitli şehirlerinde saldırıya uğrayıp, öldürülmüş bulunuyorlar. Nitekim Irak'ın çeşitli şehirlerinde işgalci güçlerle Yahudilerin Irak'a sızma çalışmalarına karşı mücadele eden ve halkı örgütleyip, harekete geçiren 200'ü aşkın Cuma ve cemaat imamı terör saldırıları sonucu şehit edildi. Yüzü aşkın Irak şehir şuraları başkanları da çeşitli şehirlerde teröristlerce öldürüldüler.

MOSSAD ve işgalci güçlerin özel timleri tarafından ayrıca 16 Iraklı nükleer bilgin ve diğer bilim dallarında yetkin olan 20 Iraklı bilgin şüpheli bir şekilde öldürüldü. İsrailli casuslar ve özel timcilerin Irak'ta yarattıkları diğer bir insani ve siyasi facia, dini ve siyasi şahsiyetlerle gazeteciler, tüccarlar, yabancı ülkelerin elçi ve diplomatlarını ve hatta Irak'a turist olarak giriş yapanları kaçırıp, rehin almaktır. MOSSAD'çı ve terörist örgütlerin Irak'ta yaptıkları bu insanlık dışı ve iğrenç eylemlerinden maksatları, Irak'ta kargaşa yaratmak, Irak'ın seçilmiş hükümetinin güçsüzlüğünü ispatlamak milli hükümetin güvenliği sağlama beceriksizliğini kamuoyuna telkin etmek, yabancı işgal güçlerinin Irak'taki varlığını meşrulaştırmaktır.

MOSSAD ve işgalci güçler çeşitli adlar altında İslami grupları bir araç ve alet olarak terör eylemlerinde kullanarak gerçek Müslüman mücadelecilerle İslamcı mücahitlerin çehresini dünya kamuoyu nezdinde karalamaya çalışarak Lübnan ve Filistin İslami direniş ve bağımsızlık mücadelesi veren grup ve akımlara karşı yapılan ve yapılacak cinayetlerin haklı gösterilmesi doğrultusunda büyük çaba harcıyorlar. MOSSAD'la bağlantılı Siyonist çetelerle sözde İslami grupların Iraklı bilginleri kaçırmalarının bir nedeni, stratejik bilim dallarındaki Iraklı bilginlerin diğer Müslüman ülkelere özellikle Suriye, Suudi Arabistan ve İran'a sığınmalarını engellemektir. Siyonist çeteler Iraklı bilgin ve dahileri, İsrail veya Avrupalı ülkelerde ikamet için ikna etmeye ve bu yoldan Irak milletini bilimsel güç ve yüksek teknolojiden mahrum bırakmaya çalışıyorlar.

Nitekim Ürdün'ün el-Geed gazetesinin haberine göre, yüksek ilmi kariyere sahip olan yaklaşık 35 Iraklı aile İsrail'e taşındılar. Bu ailelerden 80'i aşkını da Belçika'yla diğer Avrupalı ülkelere iltica talebinde bulundular. Irkçı İsrail casusluk şebekesi ve istihbarat elemanları, Iraklı gruplar, şahsiyetler, İslami teşkilatlar ve Müslüman cemaatler hakkında bilgi toplayabilmek için Iraklı tutuklularla esir edilen Müslüman mücadelecilere doğrudan ağır işkenceler yapıp, onları sorguluyorlar. MOSSAD elemanları ve özel timcileri, ayrıca, gözlemci veya işkence eğitmeni olarak Amerikalı askerlerin işkence uygulamalarını denetliyor veya onlara yeni işkence ve sorgulama metotlarını öğretiyorlar. Bir Internet sitesinin yaptığı ifşaata göre, Siyonist rejimin elemanları ve özel timcileri, Iraklı direnişçilerin direncini kırıp, onlardan bilgi almak için değişik 25 işkence yöntemine başvuruyorlar. Bu işkence metotlarının bir kısmı Amerika işgal güçlerince Ebu Gureyb hapishanesinde Müslüman Iraklı kadınlara karşı uygulanan dehşet verici işkenceler ve toplu tecavüz olayları MOSSAD istihbaratçı subaylarının gözetim ve denetiminde uygulandı. MOSSAD gibi casusluk ve terör örgütü elebaşlarının inancına göre, Müslümanların direncini kırıp, teslim olmalarını sağlayacak en etkin işkence metodu Müslüman kadınlara karşı yapılan saldırı ve tecavüzdür.

Amerika ve İngiltere işgal güçlerinin gölgesinde hareket edip Irak'a sızan ırkçı İsrail'le terör örgütü MOSSAD'ın Irak'taki stratejik hedeflerinden biri, Irak'ı da Ürdün, Katar ve Türkiye gibi nötralize edip, tehdit potansiyeli bir kaynak olmaktan çıkarıp, etkisiz hale getirmektir. Buna ilaveten Siyonist önderlere göre Irak; Ürdün, Suudi Arabistan'ın komşusu ve de Suriye ve Türkiye'nin Kürt bölgelerine yakın bir ülke olduğu için kolayca bu ülkelere karşı terör ihracı yapılabilecek ve bu yoldan Irak komşusu ülkelere büyük baskı yapıp, teslim alınma şartları sağlanmış olacak. Bu şartlarda ırkçı İsrail'in dış politikadaki önceliklerinden birinin Irak'ta Siyonist çeteleri oluşturup egemen kılmaktan ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden İran İslam cumhuriyetinin diplomatik teşkilatlarıyla milli güvenlik işlerinden sorumlu organlarının Irak'a özel bir ilgi göstermeleri yükümlülüğünün kat kat arttığını vurgulamak mümkündür.

Çeviren: Seyyid Ali Kaimmakami