İntihar Açıklamaları İnandırıcı Değil/Olamıyor!

Özgür-Der

Türkiye'nin kötü insan hakları sicili her gün yeni dosyalarla biraz daha kabarıyor. Kamuoyunda hiçbir inandırıcılığı olmayan ve tamamen 'cinayete kılıf' şeklinde değerlendirilen 'emniyette intihar' açıklamaları ile daha sık karşılaşmaya başladık. Bu açıklamalar daha önce sokaklarda ve evlerde gerçekleştirilen yargısız infazların artık emniyet binalarına mı taşındığı sorusunun sorulmasına yol açmakta. Son örnek üç gün önce İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nce gözaltına alınan Yunus Güzel adlı şahsın kendisini hücresinde astığı iddiası.

Önceki olaylarda görülen çelişkiler bu olayda da açıkça kendini göstermekte. Emniyet açıklamasında Yunus Güzel'in hücresindeki ranzayı duvara dayayıp çarşafla kendisini astığı söyleniyor. Yan hücrelerde bulunan gözaltına alınmış başka şahısların hiçbir şey duymamış olmaları açıklamayı şüphe ile karşılamaya yeter. Kaldı ki, gözaltına alınan şahısların üzerinde ayakkabı bağı dahi bırakılmazken Yunus Güzel'in çarşafı nereden bulduğu sorusunun cevabının verilebilmesi hiç mümkün görünmemekte. Ortada klasik açıklamalarla geçiştirilemeyecek boyutta ve mutlaka üzerinde durulması gerekli ciddi bir cinayet şüphesi vardır. Öncelikle kamuoyu, sivil toplum kuruluşları ve sorumlu basın yayın organları bu olaya duyarlı yaklaşmalı ve yeni cinayetler ve insan hakkı ihlallerinin yaşanmaması için sorumluların yargı önüne çıkartılmasına çaba gösterilmelidir.

Bu arada Türkiye'de medyanın temel işlevlerinden birinin devletle işbirliği içinde zulme çanak tutma olduğu bu olayla birlikte bir kere daha görülmüştür. Resmi açıklamaları hiçbir kuşku duymaksızın ve soru sormaksızın papağan gibi tekrar etmeyi habercilik zanneden medya Yunus Güzel'in DHKPC örgütü adına intihar eylemi hazırlığı içindeyken yakalandığına dair iddiaların altını çizerek ortada zaten intihara meyilli bir kişilik yapısı bulunduğu şeklinde bir imaj inşasına çalışmıştır. Henüz sanık bile sayılmayan bir insanı "canlı bomba" nitelemesiyle mahkum eden bu zihniyete hiçbir tesir uyandırmayacağını bildiğimizden basın ahlakı, objektiflik, utanma çağrılan yapma gereği duymuyoruz. Sadece yakalandıkları bu iflah olmaz hastalıktan ötürü şifa diliyoruz.