Hicran

Faysal Akcan

         işgal…

istila…

sürgün…

esaret…

mayın tarlaları

kurşunlanan elbiseler

ve çocuk…—

çiçekler arasında

            bir bahar bahçesinden

            seslenmek isterdim sana

                        yalın ayak bir sevinçle

                                   kırmızı toprak içinde

ah, benim güzel kardeşim

            nazlı karanfilim

sana

senin özlemlerini sunmak

isterdim

            ağlayan ellerimle…

karanlık olmasını istemezdim

bizi ayıran zamanın

öyle bir yer işte burası

karanlık

soğuk

ve küflenmiş

biraz da unutkan

geçmiş zamandan kalan

ve kapılarını bir başka âleme

açan

ben de açıldım

kıyısız kıyıları bağrımda

taşımak için

kıyısı olmayan bir denize

açıldım ben buradan

bir tutam ışık var yanımda

annemden kalma otlu peynir

ve bir demet sevinç de senden

yadigar

kalk

yelkenler açıldı

gülüşünü ver bana

yola koyuluyoruz

gülümse

gözlerinde rüyalarım dile gelsin

işte, kovalamaca başlıyor

            rüyalarımın haylaz çocuğu

sisli sesler

loş yüzler

ve terlenen nefesler

            merak etmenin bedeli

korkuluk

kusmuk

ve ardımızdaki gölge

            sırıtan metalik dişlerin sahibi

uzayan patikalar

bitmeyen şarkılar

ve solmayan yıldızlar

            özlemlere açılan damarların

şifresi

sessizlik

            dipsiz kuyu

            dinginliğin sofrası

            hayatın serinliğini hissettiren

bahar cıvıltısı

sessizlik

            sözün yetmediği mürekkep

denizidir sevgili kardeşim

yalnızlık ise

            anlaşılmayan bir sırdaştır

            ve de kıskançtır

            hem deli eder insanı

            hem de güldürür

ve şimdi gülümse

gülümse gülüm

            göz çanaklarında eskimesin

sevinçlerin

ve ellerini ver bana isimsiz

çocuk

            sürgün çocuk

            ismi çalınmış çocuk

elbiselerine işgalin kokusu

sinmiş kırgın çocuk

            kırılgan çocuk

sana rüyalarımı hatırlatan

imgelerimi döküyorum avuçlarına

senin

biraz toprak

biraz ışık

biraz da su var

            avucumdan avucuna

            dökülenlerin içinde

dikkat et, ezmeyesin

içlerinde bahar kelebekleri de var

yamaçlarında uçuşan uçurtmalar

suyu teğet geçen kırlangıçlar

ve susturulmuşluğun içinden

filizlenen

botanın mahzun kardelenlerini

sunuyorum sana

unutma,

sevmek, beraber yaşamak değildir

sevmek, hatırlamaktır

            yolculuğun her adımında

            hatırlanması gerekeni…

            ve…

ve şimdi gidiyorum

kendi zamanıma akıyorum

iyi bak kendine

gözlerindeki ıslaklığı sil