Hayatın Anlamına Dair Bir İlmihal

İbrahim Halil Balçık

İnsanların düşünsel ve pratik yaşamlarını belli bir yöne, bir hedefe iletmek isteyen dinler ve ideolojiler bu gerçekten hareketle öncelikle muhataplarının anlam dünyasına etki edebilecek, tasavvurlarını değiştirebilecek ve onlara kendi bütünsel sistemlerini kavratabilecek sade öncüller ve yine sistemin temeli ve yapıtaşı olan kavramsal çerçeveler sunmakla işe başlarlar.

Nitekim Kur'an'ın yönlendirmesiyle Hz. Muhammed de mücadelesine muhataplarının zihin dünyalarını değiştirecek inanç esaslarıyla ve zihni seviyesi ne olursa olsun vicdan sahibi hiçbir İnsanın reddedemeyeceği sade, apaçık, arı-duru hakikatleri tebliğ etmekle başlamıştır, Ve tabii ki bunları diri diri toprağa gömülen kız çocuklarına, vahşice ezilen, horlanan kölelere, insanların iliğini kurutan faizci sömürücü oligarşiye kısaca neredeyse insanlığını yitirmiş bir toplumun insanlık adına utanç veren pratiklerine ilgisiz, alakasız ve tepkisiz kalarak ya da fildişi kulelerinde, somut gerçekliğe ve yaşanan merhaleye uymayan medeniyet projeleriyle insanların karşısına çıkarak yapmamıştır. O bünyesinde bir medeniyeti de içkin olan tevhidi mesajı en açık, en sade en anlaşılır biçimde çarşı-pazara, panayırlara, sokaklara meydanlara taşıyor, bir tohum gibi gönüllere ekiyor ve şartlarının, gücünün, merhalesinin gerektirdiği bir fıkhı üreterek yolunda ilerliyordu.

Tarih boyunca düşünce sistemlerini, mesajlarını halkın anlayacağı dilde anlatmayı beceremeyen halkı derece derece fikri bir eğitime tabi tutarak eğitmeyi, muhataplarıyla aynı dili konuşmayı başaramayan ekoller ya tamamen silinmiş ya da tarihe müdahil olamayacak kadar cılız kalmışlardır. Buna rağmen hak ya da batıl, muhataplarının anlam dünyasına nüfuz eden onlarla aynı dili konuşan ekoller, kitleleri yönlendirmeyi başarabilmişlerdir. Onca birikim ve zihni kapasitelerine rağmen başlangıçtaki diriliği ve hayatla iç içeliğini yitirip daha çok felsefi kulvarda yol almaya başlayan sonraki Mutezililerin ve tevhidi öze, Kur'ani ruha daha yakın duran Sünni kelamcıların tasavvuf ve hadis ehli karşısında sosyal alanı, ümmeti bu ekollere terk etmek zorunda kalmaları hayata ve topluma yön veremeyip geri kalmaları buna örnek olarak verilebilir.

Anlatmak istediğimiz hayatımızı çepeçevre kuşatan modern cahiliyenin ideoloji ve düşünsel sistemleriyle felsefi arenada çarpışmaktan kaçmak değil. Tüm bunları yaparken her kavme kendi dilinde rasul gönderen Rabbimizin bize yüklediği tebliğ görevini yine muhataplarımızın seviyelerine, durumlarına ve anlayacakları dille yapmamız gerektiğidir. Şüphesiz bunun için de yazın hayatımızda ve tüm tebliğ etkinliklerimizde toplumun farklı katmanlarına tekabül edecek farklı kulvarlar oluşturmamız gerekecektir.

Bu bağlamda geleneksel ve modern hurafelere bulaşmadan lafı dolaştırmadan tevhidi mesajı en sadece bir biçimde işleyen bir kitaba İşaret etmek istiyoruz. Salih Güvenen'in kaleme aldığı Çınar Yayınevi'nden çıkan Hayatın Anlamı isimli eser bahsettiğimiz dil ve İletişim problemini aşan ve bu alandaki boşluğu doldurmada güzel bir adım sayılabilecek bir kitap. Çoğu zaman üst, üst düzey, çok önemli (!) tartışmaların arasında hayata dair, gözden kaçırdığımız hakikatleri, sade ve akıcı bir üslup içerisinde ele alan kitap; yaratılış gayemizi, Allah'a adanma gerekliliği, beşeri ideolojilere karşı konumumuz, İman-amel bütünlüğü, dünya-ahiret dengesi, tevhit-şirk, tağut, rab gibi temel kavram ve meselelerimize değinmekte, hayatın anlamına dair hacim olarak küçük anlam olarak derin ve büyük bir ilmihal olma özelliği göstermektedir.

"Hayatın Anlamı" özellikle gençlerin okuma programlarına dahil edilmesi gereken bir kitap.