Dünyadan Haberler

Haksöz

Cezayir'de Cuntanın Cezaevi Katliamı

İslami Direnişin yükselen gücü karşısındaki çaresizlik Cunta'yı yeni katliam projeleri ürütmeye kadar götürüyor. Cunta son olarak mücahitlerin tutsak edildiği Serkadji cezaevindeki sahur yemeği ile ilgili bir boykotu bahane ederek gerçekleştirdiği baskınla 201 Müslüman'ı şehid etti. FIS'ın lider kadrosundan Abdulkadir Haşani, tutsak olduğu Serkadji cezaevinden Cunta'nın programı dahilinde baskından bir gün önce başka bir cezaevine nakledildi. Bu arada bir çok mücahidin akıbetini bilemeyen FIS, kayıplar arasında İrşad ve Davet Bürosu sorumlusu Abuduikadir Şarrati'nin de olduğunu açıkladı.

FIS mücahitlerinin yanında 1992'de öldürülen Budiyaf suikastiyle ilgili olarak tutuklu bulunan tek tanık ve sanık durumundaki Lembarek Bumaarafi'nin de baskın sırasında öldürüldüğü gelen haberler arasında.

Mücahitlere karşı yapılan katliamdan sonra FIS ve Filistin Hamas birer bildiri yayınladılar.

FIS Almanya Bürosu, 25 Şubat 1995

Mısır İslami Hareketi'nin Dayanışması

Mısır'da yayınlanan el-Ahali gazetesinin "Aleni olarak ilk defa Cemaat-i İslami, İslami Cihad ve İhvan-i Müslimin cemaatleri arasında seçimlerde İhvan'a destek anlaşması" başlığıyla manşetten verdiği habere göre, hapiste bulunan İhvan, İslami Cihad ve Cemaat-i İslami'nin önde gelen liderleri arasında Nisan ayında yapılacak Halk Meclis'i seçimlerinde İhvan'a destek konusunda anlaşmaya varıldığı bildirildi. Cemaat-ı İslami ve İslami Cihad'ın avukatı Muntasır ez-Zeyyat'ın verdiği demeçte İhvan'la yardımlaşma kararının doğru olduğunu bildirdi. Zeyyat konuyla ilgili açıklamasında şöyle dedi: "İlkelerde anlaşma noktasında geniş bir alan bulunmakta. Her ne kadar taktik konularda ihtilaf bulunsa da bu ilkelerde yakınlaşma gerçekleştirebilir." Kendisinin bu konuda taraflar arasında elçi konumunda olduğunu da ekleyen Zeyyat yardımlaşmanın gerekliliğini vurguladı.

Mısır'da yaşanan bu gelişmenin arka planında hapiste bulunan İslami Hareket mensubu cemaatlerin Sudan ve Cezayir'deki İslami uyanışı inceledikleri ve mümkün olan siyasi politikalarda ihtimalleri değerlendirdikleri kaydediliyor. Hapiste yapılan Mısır İslami Hareketinin durumu ve geleceği ile ilgili değerlendirmeler cemaat liderlerini yeni kurulacak hükümetlerde İslami hareketin ağırlığının olmasını zaruri gördükleri sonucuna ulaştırdı.

Mısır İslami Hareketinin, uzun yıllardır içinde bulunduğu handikaptan ve fasit daireden kurtulması yolunda atılmış önemli bir çaba olarak görülen bu durumun devam etmesinin gerekliliği ortada. İnşallah siyasal platformdaki bu çabalar itikadı, sosyal, kültürel alanlarda da kendini gösterir.

el- Ahali 8 Şubat 1995

Bahreyn: Muhalifler Sürgün Edildi

5 Aralık'ta tutuklanmasıyla geçen ayki hükümet karşıtı gösterilerin başlamasına sebep olan genç Şii din adamı Şeyh Ali Salman, Bahreyn güvenlik güçleri tarafından sürgün edildi. Yanında diğer iki vaiz, Hama el-Dairi ve Haydar el-Sitri ile birlikte 15 Ocak'ta Dubai'ye giden bir uçağa bindirilerek sürgün edildi. Diğer iki vaiz tutuklu değildi ve 1975'te dağıtılan seçilmiş parlamentonun tekrar kurulmasını isteyen kampanyada aktif rol almışlar ve muhalefetin "Aralık İntifadası" dediği olayları da desteklemişlerdi.

Salman son zamanlarda siyasi sebeplerle yurt dışına sürgün edilen 100 kadar muhaliften biri. Bahreyn'in kendi anayasasına aykırı olan bu sürgün etme fiili güvenlik güçlerinin önemli silahlarından birini oluşturuyor. Muhalefet kaynaklarına göre bu yılın başından beri en az sekiz Bahreynli'nin ülkeye girmesine izin verilmedi veya yurt dışında çalıştıktan sonra Bahreyn'e geldikten kısa süre sonra sürgün edildi. Otoritelerin tek açıklaması ise "dışarıdan sızan" ve protestoları kumanda edenlerin sürgün edilmiş olduğuydu. Bu açıklama açıkça hükümetin gösterilerin başı olarak gösterdiği Salman'ı ima ediyordu. Salman dini öğretimini İran'da tamamlamıştı.

Muhalefet Salman'ın sürgün ediliş kararının otoritelerin geçen ayki gösterilerden dolayı telaşının bir işareti olduğunu söylüyor. Bir önceki hafta çeşitli bölgelerde yeniden başlayan protestolar 12 ve 13 Ocak gecelerinde zirveye ulaştı. Bu ada devletinin birçok yerinde yapılan seri gösteriler daha fazla saldırı ve tutuklamayı beraberinde getirdi. 12 Ocak'taki gösterilerde bir gösterici polis tarafından öldürüldü.

Ayrıca 12 Ocak'ta hükümet Aralık gösterilerinde gözaltına alınan 150 kişiyi serbest bıraktığını açıkladı. Bir kaç gün sonra 200 kişi daha serbest bırakıldı. Bu gelişme yerel medya tarafından yatıştırıcı yaklaşıma bir delil olarak gösterildi. Ama cami ve mescitlerde hemen hemen her gün yapılan tutuklamalar ve sıkı denetimler, hiçbir resmi bilginin bulunmaması ve avukatların toplam gözaltı sayısını tesbit edebilmesinin imkansız oluşu (tahminler birkaç yüzden 2500'ye kadar değişiyor) yukarıda belirtilen yaklaşımlardan bahsetmek için erken olduğunu gösteriyor.

Gözaltındakilere kötü davranma ve işkence ile çeşitli siyasi akımların sempatizanlarına karşı sorgulama ve gözdağı verilmesiyle ilgili çok sayıda iddia var. Eleştirmenlere göre hükümet bir taraftan sıkı önlemler almak isterken diğer yandan bu önlemlerin yeni sorunlara yol açmasından endişeli. Bazıları da işin içinde Suudi parmağının da olduğunu iddia ediyor. Geçen hafta muhalif Bahreyn Özgürlük Hareketi'nin bildirdiğine göre Suud Milli Muhafızları göstericilere karşı koymada, barikatlar kuruşta aktif rol aldılar ve bazı gözaltına alınan Bahreynliler otobüslerle Suudi Arabistan'a götürüldüler.

Hükümet protestoların dış kaynaklı sabotajcıların işi olduğunu söylemeye devam ediyor, Ayrıca düzenin sağlandığını söylüyor, yabancı basın kuruluşlarını da durumun ciddiliğini abartmakla suçluyor.

Middle East International 20 Ocak 1995