Deprem ve Yardım İzlenimleri

Kadrican Mendi

Yer şiddetle sarsıldı ve ağırlıklarını boşalttı, yuvasından fırlamış gözler, boğazlarda düğümlenen nidalar; Şaşkınlık... İnsanlar. "Buda ne oluyor" sorusunu birlerce tonda ve şekilde mırıldanıyor, ihtiyarlar ve çocuklar, zengin ve fakirler, zalimler ve zulme rıza gösterenler, aynı akibetin tam ortasında onbinlerin ortasında, ama tek başlarına yaşadıkları onbinlerce dramın, çaresiz ve bir başına şahitleri...

Sakarya birşeylerin bedelini ödedi, hepimiz ödedik. İnsanlar soğukkanlılıkla bunu bekliyorlardı sanki ve sonuna kadar da beklediler. Sakarya bunu bekliyordu; cezası kesinleşmiş idamlığın infazı beklemesi... İnfaz gerçekleşti. Allah'ın ayeti inananların imanını, küfredenlerin küfrünü perçinledi.

Sakarya "yüzüstü çok süründü" ve artık yatağını değiştirmesi gerekiyordu belki de...

Depremin ikinci gününün akşamı, kariyenin helaktan kurtulanlarıyla, ve İstanbul'dan gelen kardeşlerimizle birşeyler yapmanın imkanlarını konuşuyorduk. Platformun macerası böylece başlamış oldu. İlkin gelecek yardımların yönlendirilebileceği bir yere ihtiyacımız vardı. Hem sahibinin "eminliği" hem uygun fiziki yapısı ve konumu dolayısıyla aklımıza gelen ilk yer şehrin önemli dinlenme yerlerinden olan "Çark Mesire" tesisleri oldu. Hemen o gece gerekli sözü aldık ve ertesi gün ulaşabildiğimiz arkadaşlara burayı bir irtibat merkezi olarak duyurduk

Tabiri caizse kepenkleri açtık. İlk ulaşan yardımlar Özgür-Der'in İstanbul'dan gönderdiği yardımlar oldu, arkasından birçok şehirden, şahıs, vakıf, dernek, kurum ve kuruluştan, tüm duyarlı insanlardan özellikle ve öncelikle müslümanlardan yardımlar yağmaya başladı.

Köyünden süt, peynir, zeytin toplayıp kendi arabasıyla getirenlerden, getirecek birşeyi olmadığından kendi emeğini getirenlere kadar insanlık namına binlerce zarif olayla karşılaştık. Tırlarla yardım gönderenden evindeki tarhanasından bölüp yarısını mağdur kardeşleriyle paylaşana kadar bir "insaniyet mektebi" idi bu. En ilginç vak'alardan birisi ise Mısır ordusu askerlerini gösterdikleri samimi tutum oldu. Bir Albay'ın ağzından, Allah'ın selamını duymanın şokunu atlattıktan sonra günlük ekmek ve kumanya temini konusunda anlaştık. Farklı insan ve uyrukluğa rağmen Allah'ın adında buluşabilmenin bereketine şahit olduk.

Bu aşamada yapının niteliğini ve ismini belirlememiz gerekiyordu. Ayrılık ve husumetleri hatırlatmayacak, insanları bir araya, ortak sorunumuz etrafında toplayacak bir isim bulmaya karar verdik ve "Sakarya Dayanışma Platformu" böylece doğdu.

Ağır kanamalı bir hasta vardı önümüzde ve önce bu yaranın enfeksiyon kapmadan durdurulması gerekiyordu. Müthiş bir başıbozukluk ve yağma psikoloji şehrin tamamına hakim olmuştu. Vilayet kriz masasının yönlerdirdiği yardımlar tamamen programsız ve dağıtıp kurtulma histerisi içinde çarçur edildi. Şehrin arka sokaklarına hiçbir yardım gitmezken, şehir merkezinde sokaklara dökülmüş ekmek tepecikleri, her yana dağılmış pet şişeler zaten bir hayalet şehre dönüşmüş olan metrukenin kasvetini daha koyulaştırıyordu.

Bizi tehdit eden bu paradoksun aşılması için bir plan oluşturduk, önceliklerimizi belirledik. İlkin amacımız insanlara baştan savma rastgele mal dağıtmak olamazdı. Elimize ulaşan bu emanetleri önce gerçek hak sahiplerine ulaştırmak ve bunu yaparken de bu yardımları motive eden dünya görüşünü, idari mekanizmanın kaba, riyakar, beceriksiz ve içgüdüsel çabalarından ayırt edilmeliydik. İkinci olarak müslüman bir kimliğin gereklerini, vahyin sosyalleştirilmesi dediğimiz düsturun ne olduğunu göstermemiz gerekiyordu ki "yapmayacaklarını söyleyenler" güruhuna girmekten kurtulalım. Başörtüsü yasağına karşı nasıl "direniş"i bayraklaştırdıysak, Rabbin bu ayeti karşısında da ibret ve sabrı öğrendik ve öğrenmeliydik.

Bu temel ilkelerin etrafında örgütlenme işleyişe ilişkin birtakım kurallar oluşturmaya çalıştık. Sorumluluklarımızı belirledik; yapmamız gerekenleri ve asla yapmamamız gerekenleri...

Mesire alanı içinde bulunan 80 küsur çadırı öncelikli pilot bölge seçtik. Tamamen farklı yapılardan insanların oluşturduğu bu birkaç yüz kişiyi bu pilot bölge kapsamında öncelikli muhatap aldık. Bu insanların en temel ihtiyaçlarını sağlamaya çalıştık. Önce mevcut. WC'lerin dezenfenksiyonu ve su ihtiyacı karşıladık. Daha sonra bunu bir çamaşırhane ve 5 kabinden oluşan duş izledi, yine 12 tonluk ek bir tank teminiyle mevcut su kapasitesini 22 tona ulaştırdık, bu tankerin su ihtiyaçlarını ise farklı il ve ilçelerden gelen su tankerlerini bir eşgüdüme dahil ederek karşıladık. İkinci olarak çadırların günlük ihtiyaçlarını periyodik olarak takip edebileceğimiz bir çalışma grubu oluşturduk, bu grup platformun 3. gününden itibaren çoğunluğunu Özgür-Der'den gelen başörtüsü mağduru kızkardeşlerimiz oluşturdu. Kızkardeşlerimiz okullarına ve resmi dairelere giremedikleri sistemin, mustazaf insanlara maddi ihtiyaçlarını karşılamanın yanısıra, müşfik birer rehber oldular aynı zamanda. Sabrı, tevekkülü, ibreti, şükrü ve duayı hatırlattılar.

Diğer çalışmalarda ise birçok şehirden gelen kardeşlerimiz bizi yalnız bırakmadılar. Sapanca, İstanbul, Bursa, Ankara, Konya, Zonguldak, Bartın, Krd.Ereğli, Kütahya ve Hopa'dan gelen sırf Allah'ın rızasını ve mü'minlerin duasını almak için gelen onlarca kardeşimiz oldu. Zaman zaman 70 kişiyi bulan bu kardeşlerimizle kasvetimiz dağıldı, felaket bölgesi içinde bir düğün halayına çevrildi platformumuz.

İlk günler halkın panik halinde platform kapısında yardım beklemeleri zamanla daha makul bir ilişkiler ağına dönüştürüldü. Bu ilk günlerin hengamesi içinde binlerce insana temel gıda, kahvaltılık, branda, çadır için naylon, muhtelif giysi, su, ekmek vs. dağıtıldı. Doğuşunun 5. gününden itibaren dışarıdan gelen yardımların kişi ve kurumların ziyaret ettiği binlerce kişinin ihtiyaç giderdiği ama hepsinden önemlisi disiplinli ve düzenli işleyen (tabii bunun sınırları, sayılı günlerde oluşabilecekler muvacehesindendir) bir organizma haline dönüştü Platform. Tüm arkadaşlar dayanışmanın ve ekip olmanın önemini anladılar; bir kumandanın komutasındaki erler olmak kadar her biri inisiyatif geliştiren anında ve tutarlı tavırlar alan birer kumandan haline dönüştüler bu süre zarfında. Platform, herkesin birşeyler öğrendiği, birşeyler bilenlerinde bunu sınama ya fırsat bulduğu bir mektep görevi gördü ve görüyor halen.

Şu anda Sakarya Dayanışma Platformu gönüllüsü arkadaşlar pilot bölgemizin dışında, şehre ekipler halinde çıkarak, mağdurları tespit edip ihtiyaçlarını karşılıyorlar, yine platforma ulaşan ihbarlar birleştirilerek çeşitli semtlere ve köylere sistematik olarak yardım ulaştırılmaya çalışılıyor. Ve bunların ötesinde tüm adresler toplanarak genel hatlarıyla da olsa bir mağduriyet haritası oluşturulmaya çalışıyorlar.

Platform ayrıca dayanışma etrafında birleşen kardeşlerine birde gönül rahatlığıyla kılınan Cuma namazı hediye etti. Birçok farklı yapıdan müslüman ve diğer halkın iştirak ettiği namaz kız kardeşlerimiz ve ablalarımızında katkısıyla tam bir itminan ile kılındı; kardeşlikler kavileşti, sanki bileklerimiz kalınlaştı, yüreklerimiz enginleşti.

Platform şu satırları yazdığımız sırada 15. gününün gecesindeyiz. Kızkardeşlerimiz çadır sakini hanımlarla toplanmış sohbet ediyorlar. Kardeşler platformun önünde yaktıkları ateşin etrafında, belki günün muhasebesini yapıyorlar ya da gündemi tartışıyorlar, içeri doluşan seslerdeki neşeli tona bakılırsa muhtemelen karşılıklı espiriler kopmuş gidiyor.

Belki birazdan ateşe patatesleri bırakacaklar (son günlerin hit yemeği) ama gece 1.30'da gelecek kamyonu boşaltmadan kimsenin yatmayacağı kesin... Bir baba çocuğuna süt ve bez alamaya gelmiş, gece dağıtım yapmıyoruz ama çocuklar kuralları dinler mi hiç! Platform 1-0 yenik yine. Gece sakin, bir su tankeri depolara su dolduruyor. Bedenlerimiz yorgun, cümlelerimiz dağınık ama yüreklerimiz alabildiğine dingin.