Danıştay, Katsayı ve İmam Hatipler

Aysel Ayar

28 Şubat darbesine müteakip 1999’da dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz eğitim sisteminde bir yara daha açtı. O tarihten itibaren üniversiteye giriş sınavlarında her öğrencinin puanının çarpıldığı bir katsayı uygulaması eğitim sistemine dâhil edildi. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 45. maddesinde yer alan ifade şudur: “Bir mesleğe yönelik programlar uygulayan liselerin mezunları, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek aynı alanda bir yükseköğretim kurumuna girerken, başarı notları ayrıca tespit edilecek bir katsayı çarpılmak suretiyle değerlendirilerek, giriş sınavı puanlarına eklenir.” Katsayı uygulamasının “meslek liseleri”ne pozitif ayırımcılık olarak yansıyacağı propaganda edilerek halkın gözü boyanmak istendi. Ama asıl yapılmak istenen orta kısmı halkın aylarca süren protestolarına rağmen kapatılan imam hatip liselerinin önünü bu yöntemle engellemekti. Böylelikle sırf İHL’liler üniversiteye girmesinler diye tüm meslek liselilerin üniversiteye girmelerinin önüne ciddi bir engel çıkartılmış oldu. Şöyle ki; yüz binlerce kişinin katıldığı üniversite sınavlarında 0,1 puanla bile onlarca kişinin önüne geçmek mümkünken, daha sınavın başında meslek liseliler yaklaşık 50 puan geride başlamak durumunda bırakıldılar. Bu da en az 50 bin kişinin arkasından sınava başlamak anlamına gelmektedir. Bu engelleme üniversitelere girişte de kendisini gösterdi. Örneğin katsayı uygulamasının olmadığı 1998’de İHL’den mezun olanların yaklaşık %11’i üniversiteleri kazanırken, katsayı uygulaması ile bu başarı 2008’de %2,9’a kadar geriledi. Yine bu süreç içerisinde gerek İHL’lere gerekse meslek liselerine başvurularda ciddi şekilde düşme yaşandı. Katsayı uygulaması öncesinde meslek liseleri ve özellikle İHL’ler yoğun başvuru dolayısıyla sınavla öğrenci alıyorlardı.

Silahlı ve silahsız “zinde” kuvvetlerin birlikte kotardığı 28 Şubat darbesinde birçok hukuksuzluğa imza atıldı. Bu konuda çok şey yazıldı çizildi. Bu hukuksuzluklar kapsamında halkın kendi kısıtlı kaynakları ile yaptırıp ve de imam hatip olması şartı ile ilginç şekilde devlete teslim ettiği birçok İHL binası ve arazisi devlet tarafından gasp edilerek amacı dışında kullanılmaya başlandı. Öyle ki el konulan bazı İHL binaları sonradan adliye saraylarına bile dönüştürüldü. Gasp edilen bir yapı içerisinde ne kadar adalet dağıtılabileceği ise ayrıca tartışılması gereken önemli bir konudur. Uygulamaya konulan katsayı kararından sadece İHL ve meslek liseliler de etkilenmemişlerdir. Bu hukuksuz uygulamadan düz lise olarak tanımlanan liselerde okuyan öğrenciler de ciddi şekilde etkilenmiştir. Bu konu ciddi olarak gündeme gelmemekle birlikte liselerde uygulanan alan uygulamaları dolayısıyla yüz binlerce öğrenci Lise 2’de iken seçtiği alana mahkûm edilmiştir. Onların mağduriyeti meslek liseliler ve İHL’ler kadar olmasa da onlar da ciddi şekilde engellenmişlerdir. Örneğin hasbelkader lisede sayısal alanı tercih eden bir öğrenci, lise mezuniyeti sonrası ÖSS’de alanı dışında bölüm tercihinde bulunmak isterse tıpkı İHL’liler gibi ciddi puan kesintileri ile cezalandırılmaktadır. Ayrıca İHL’lisi, meslek liselisi, düz liselisi vb. yüz binlerce öğrenciyi ve milyonlarca insanı ilgilendiren bu mesele karşısında halkın hâlâ inisiyatif alamaması ise Türkiye toplumunun haklarını arama konusunda alacağı çok mesafe olduğunu da bize göstermektedir.

İşte bu ortamda 2003 yılından beri iktidarda bulunan AK Parti ancak YÖK yapısının değişmesi ile bu soruna el atmaya başlayabilmiştir. Daha önce 28 Şubat darbesi sorumlularından Çevik Bir’in emri ile YÖK tarafından uygulanmaya başlanan katsayı zulmü yaklaşık 11 yıl sonra yine YÖK tarafından kaldırılmak istenmişti. İstenmişti diyoruz çünkü YÖK’ün bu girişimi Danıştay tarafından engellenmeye devam ediyor. YÖK ilk kararı ile katsayı farkını ortadan kaldırırken Danıştay kendince bir hukuk ortaya koyarak “Eşitlik eşitler arasında olur!” gibi saçma ve ayrımcı bir mantık ile YÖK’ün bu uygulamasını adı “Darbeci Baro”ya çıkan İstanbul Barosu’nun başvurusu ile iptal etmiştir. YÖK katsayı uygulamasında aradaki makası küçülterek (ki bu da yaklaşık 10 puana denk gelmektedir) yeni bir karar daha aldı ama Danıştay bu kararı da iptal etti.

Danıştay’ın İstanbul Barosu ile paslaşarak üst üste almış olduğu bu hukuksuz ve zalim kararlar büyük ümitle aileleri tarafından kendileri için ciddi paralar harcanarak dershanelerde üniversite sınavlarına hazırlanmaya başlayan binlerce öğrenciyi mağdur etmeye devam etmektedir. YÖK, yeni formül arayışlarını sürdürürken bu sorunun asıl muhatabı AK Parti hükümetinin, muhalefet partisi gibi sızlanmaları bırakıp sürece daha müdahil olması gerekmektedir. Yapılması gereken YÖK’ün Danıştay’ı ikna etmeye çalışması değil, katsayı uygulamasının kaldırıldığı çözümleri hukuksuz kararlarla iptal eden Danıştay’a çekidüzen vermektir. Bunun yolu da etkili bir yargı reformu yapmakla mümkündür. Referandumsa referandum, halk bu konuda hazırdır, şimdi tam olarak icraat zamanıdır.