Boykot ABD Yaşam Tarzını Öncelemelidir!

Bülent Deniz

- ABD'yi savaş meydanında durduracak bir güç gözükmüyor. Fakat ABD yayılmacılığına karsı çıkan ve protestolar organize eden başta Avrupa'da olmak üzere küreselleşme karşıtı hareketler ve İslami hareketler mevcut. Bu karşı çıkış askeri olmaktan öte ABD'nin yaşam tarzını hedef alan bir tür sivil itaatsizlik tarzında. Bu protesto dilinin en önemli göstergelerinden birini de ABD ve müttefiklerinin mallarını boykot etmek oluşturuyor. Bir eylem tarzı olarak boykot nasıl ortaya çıktı ve gücünü nerden alır?

- Birkaç on yıldır sokaktaki insan, herhangi bir yetkili-etkili makam işgal etmese de, ülke politikalarına zaman zaman müdahale edebileceğini gördü. Sokaktaki insanın "tüketici kimliği"ni fark etmesiyle başlayan bu süreç, "tüketimden gelen bir güç"ün varlığını ortaya koydu. Çok uzun zaman işçi sınıfının üretimden gelen gücü öykülerini dinleyen sokaktaki insanın, kendisine ait ve kolayca kullanabileceği gücü ile ulusal politika bir yana, uluslararası politikalara bile karışma, değiştirme ve müdahale olanağı bulunmaktadır.

Özellikle tüketicinin kendi devleti ile başka devletler arasındaki sorunlarda sıkça başvurulan bu güç ile arada sorun yaşanan devlete ait firmaların ürettikleri mal ve hizmetlerin satın alınmayarak cezalandırılması ve böylelikle ekonomik yönden bir zaaf oluşturularak, aradaki sorunun kendi ülkesi lehine çözümü için karşı devlet mevcut politikadan sapmaya zorlanmaktadır.

"Ben tüketmezsem, sen satamazsın, satamazsan batarsın" şeklinde özetlenebilecek bu gücün, yeni dünya düzeni İle birlikte küreselleşme olgusu karşısında zaafa uğradığı veya etkisini yitirdiği iddiaları bir hayli tartışılmaktadır.

- Boykotun, "Yeni dünya düzeni" ile birlikte küreselleşme olgusu karşısında etkisini yitirdiğini söylüyorsunuz. Boykotu etkisizleştiren nedenler nelerdir?

- Küreselleşen ekonomik düzen ile birlikte tüketiciye sunulan mal ve hizmetlerin milliyetini tespit olanağı ortadan kalkmış bulunmaktadır. Sözgelimi; bir bilgisayarın kasası bir ülkede, içindeki cipler bir ülkede, fişleri bir ülkede yapılmakta, başka bir ülkedeki şirket tarafından dünya pazarına sunulmakta, dünya pazarına sunulan bu bilgisayar kendi ülkesindeki yerli bir firma tarafından ithal edilmekte ve iç pazara satılmaktadır. Şimdi, bu bilgisayar acaba hangi ülkenin malıdır, milliyeti nedir?

Bu sorunun yanıtı küreselleşen ekonomik düzende artık kolay kolay verilememekte, mal ve hizmetlerin milliyetinin ortadan kalktığı, milliyetsiz olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu durumda yukarıda sözünü ettiğimiz tüketicinin tüketmeme gücünü kullanarak ulusal ve hatta uluslar arası ilişkilere müdahalesi de zayıflamış ve yok olmuş bulunmaktadır.

- Tüketici boykotlarında yabana firmaların distribütörlüğünü yapan yerli girişimcilerin de zarar görmesi boykotun etkisini azaltan bir etken olarak görülebilir mi?

- Tüketici boykotunun bir diğer paradoksu da, özellikle belli bir ülke mallarına karşı yürütülen boykotlar ile yerli girişimcinin de zarar görmesi ve buna bağlı olarak istihdam sorununun ortaya çıkmasıdır. Özellikle bizim gibi ekonomisi bıçak sırtında olan ve yoğun istihdam sorunu bulunan ülkelerde uygulanmaya kalkan tüketici boykotu ile boykota tabi mal ve hizmetleri ülkeye ithal eden, distribütörlüğünü yapan, yan sanayini oluşturan, mal ve hizmetlerin tanıtım ve reklam çalışmalarını yürüten firmalar bundan etkilenmektedir. Bu durumda boykot edilen mal ve hizmetle ilgili bulunan bu firmalar çalışmalarını ve yatırımlarını askıya almakta, iptal etmekte ve hatta sona erdirmektedir. Bu durumda yerli girişimci zarar görmekte, kapanan işyerleri ile birlikte yeni işsizler meydana gelmektedir.

- Boykot genelde sivil bir direniş olarak okunuyor ama toplumsal tepkileri pasifleştirme aracı olarak da eleştiriliyor. Bu konuda ne dersiniz?

- Diğer yandan tüketici boykotlarının toplumsal refleksleri harekete geçirmesi, canlandırması gerekirken, tam tersi olası diğer tepkilerin de önünü kestiği, toplumsal refleksi zayıflattığı, tepki vermesi muhtemel bireyleri tembelliğe ittiği de, son dönemlerde tüketici boykotlarına getirilen eleştiriler arasında yer almaktadır. Boykota katılmakla rahatlatılan vicdanlar, yapılması gereken başka girişimler İçin harekete geçmemek için kendince geçerli bahaneleri bulmuş olmaktadır.

- Küresel ekonomik düzenle birlikte boykot için paradoks oluşturan; malların milliyeti, yerli girişimcinin zarar görmesi ve boykota katılan kişinin vicdanını rahatlatmasıyla pasifleşmesinden bahsettiniz. Tüm bunlara rağmen boykot nasıl işlevsel hale gelir? Başarılı bir boykot örneği var mı?

- Küresel ekonomik düzen, tüketici boykotları ile ilgili bu üç paradoksu ortaya çıkarmıştır. Ancak bu üç paradoksa rağmen, doğru tasarlanması ve hedefin doğru belirlenmesi halinde tüketici boykotları hala iş gören bir mekanizma olma özelliğini korumaktadır.

Philip Morris firması tarafından üretilen ve üzerinde cami resmi bulunan Chesterfield sigarasının üzerindeki bu resim, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tüm girişim ve ricalarına rağmen kaldırtılamamıs,, Tüketiciler Birliği'nin konuya el atarak firmanın yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunması ve ardından sigara paketi üzerindeki cami resminin en kısa sürede kaldırılmaması halinde, tüketicileri bu sigara markasını satın almamaları için boykota yönlendireceklerini açıklaması üzerine, dünyanın dev firmalarından olan Philip Morris 111 ülkede sattığı sigara paketi üzerindeki cami resmini kaldırmıştır.

- El-Aksa intifadası ile birlikte Müslüman ülkelerde ABD ve İsrail orjinli mallara karşı boykot başlatıldı. Bu boykotlar ne kadar etkili oldu?

- El-Aksa İntifadası ile birlikte Müslüman ülkelerde ABD ve İsrail orijinli mal ve hizmetlerin satın alınmaması yönünde dönem dönem tüketici boykotları uygulanmaktadır. Ancak genel olarak gerçekleşen tüketici boykotlarının başarılı olduğu söylenememektedir. Yukarıda sözü edilen üç paradoksun yanına boykot yapan tüketicinin bizatihi kendi devletinin askeri ihaleler başta olmak üzere kamu ihalelerinin büyük bir kısmını ABD ve İsrail firmaları ile yürütmesi gerçeği, boykotun etkisini ortadan kaldırmaktadır. Örneğin; Filistin'de 2002/Mart döneminde meydana gelen olaylarda Türk kamuoyu ciddi olarak tepki vermiş, tüketici boykotu tasarlanmış ve ancak dönemin hükümetinin İsrail firması ile tank ihalesi yapması ortaya bu paradoksu çıkarmıştı.

- Özellikle Irak saldırısı ile birlikte ABD mallarına karşı boykot daha da yaygınlaştı. Birçok teknolojik ürünü tekelinde bulunduran ABD'nin bu konumu da dikkate alınırsa ABD'nin tüm mamullerine karşı boykotu yaygınlaştırmak mümkün mü? Boykot sürecine derneğiniz nasıl yaklaştı ve rol aldı?

- Irak saldırısı ile birlikte harekete geçen ülkemizdeki savaş karşıtı kamuoyu, bir yandan kendi ulusal iktidarını savaş karşıtı tercihte bulunmaya zorlarken, öte yandan tüm dünyada gelişen ABD mallarını boykot sürecinde kendini ifade etme ihtiyacı duymuştur.

Bu süreçte derneğimize ABD mallarına boykot kampanyası başlatmamız konusunda çok yoğun talepler ulaşmıştır. Ancak burada sözünü ettiğim tüm paradoksları göz önünde tutarak, "ABD mallarına boykot" şeklinde başlatılacak bir kampanyanın başarılı olamayacağı sonucunu ve boykotun ABD yaşam tarzına, yayılmacılığına ilişkin bir tepki olarak gerçekleştirilmesinde yarar olduğu sonucuna varılmıştır. Bunun için ABD yaşam tarzının sembolü haline gelmiş olan hamburger, kola, havayolu firması ve dolar ile sınırlı bir boykot kampanyası kamuoyuna önerilmiştir.

Bu boykot çalışmasında, boykotun lokomotifi olmak yerine kamuoyunda kendiliğinden başlayan bu sürecin desteklenmesi ve örgütlenmesine katkı sağlanması tercih edilmiş, bu anlamda gerek ABD yaşam tarzının boykot edilmesi ve gerekse tıp çevrelerinde başlayan ABD firmalarının ilaçları yerine muadillerinin yazılması kampanyaları desteklenmiştir.

- Tüm eksikliklere ve engellere rağmen hala boykot devam ediyor. Boykot başladığından bu yana ne kadar yol alına bildi. Tüketicinin "tüketimden gelen gücünü" kullanması neler getirdi?

- Saldırının sıcak günlerinde gerçekleştirilen bu kampanyalarda, yukarıda sıralanan paradokslardan biri olan tepkilerin pasifleşmesi sorunu gözlemlenmemiş, bu durumun mevcut sorunun insani boyutunun dramatik olması yanında, tüketmeme kampanyasının doğru tasarımla doğru hedefe yönlendirilmiş olmasından kaynaklandığı tespit edilmiştir.

Kampanyanın etkisi kısa süre sonra ortaya çıkmaya başlamış, özellikle hamburger ve kola satışlarında ciddi düşüşlerin yaşandığı kaydedilmiş, nitekim Mc Donalds firması ülke çapında şube sayısını büyük ölçüde azaltma kararı almıştır.

Kampanyanın en önemli sonucu kamuoyunda USA Dolarına karşı tepkinin oluşmasıdır. Özellikle 2001 yılında başlayan krizle birlikte kriz sürecinde dolar kurunun belirleyici bir parametre olması, tezkerenin TBMM'den geçmemesi üzerine aynı şekilde spekülatif olarak dolar kurunun arttırılarak kaos oluşturulması, derneğimizin uzun bir süredir seslendirdiği bir konunun kamuoyu tarafından paylaşılmasına yol açmış, artık ekonominin yeni bir parametreye ihtiyacı olduğu genel kabul görmüştür. Nitekim aynı kampanya içinde dolar kullanmayarak, dolarize hale gelen ekonomik ilişkilerin başka parametrelere bağlanması gerekliliğine yapılan vurgu, kamuoyundan olumlu tepki almış, kendiliğinden gelişen kampanyalar ile dolar kullanılmaması yönünde internet siteleri oluşturulmuş, yoğun bir enformasyon süreci yaşanmıştır.

Irak saldırısı esnasında dolara karşı sokaktaki insanın başlattığı bu kampanya, günümüzde dolar kurunun düşmesi nedeniyle zor durumda kalan ihracat firmaları tarafından da benimsenir oldu ve firmalar bazında dolarize olan ekonomik ilişkilerin başka bir parametre bağlanmasının zamanının geldiğine hükmedildi ve dolardan ciddi bir kaçış başladı.

Sonuç olarak, tüm paradokslarına rağmen Irak saldırısı esnasında yürütülen tüketici boykotları doğru tasarlanmış, hedefler doğru belirlenmiş ve daha önceki boykotların aksine gelip geçici olmaktan çok kalıcı bir nitelik kazanmıştır. Saldırı ülke gündeminde yer almamasına rağmen tüketicilerin, saldırı esnasında başlayan boykotu devam ettirdiği mal ve hizmet satın alırken, ABD orijinli firmaların üretimini satın almamaya özen gösterdiği gözlemlenmektedir.

- Teşekkür ederiz

Röp: Murat AYAR