Birkaç Hatırlatma...

Muhammed Asma

Esselamu Aleyküm.

Allah'ın selamı, rahmeti Kim Haksöz camiasının ve okuyucularının üzerine olsun. Haksöz dergisinin Nisan sayısı elimize ulaştığında, çile ve zorluklarla dolu koca 11 yıl geride kalmış olacak. Aslında 89'da yayın hayatına "Dünya ve İslam" adıyla başlayan 3 aylık dergiyi de tanıyanlar bu mücadelenin sadece 11 yıllık olmadığını ama Haksöz'ün 12. yıla girdiğini bileceklerdir. Bundan dolayı İslam'ı kendilerine dert edinen bu ekibe bundan sonraki çalışmalarında muvaffakiyetler diliyor, Türkiye'deki İslami uyanışa katkıda bulunduklarından dolayı da saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.

Yazılarınızda sık sık eleştiriye açık olduğunuzu belirtiyor ve daha kalıcı olması açısından eleştirilerin yazılı bir şekilde ulaştırılmasını istiyorsunuz, Bundan hareketle İskenderunlu okuyucular olarak biz de eksik ya da yanlış olduğuna inandığımız bir iki hususu sizinle paylaşmak istiyoruz...

Eski sayılarla kıyas yapıldığında göze çarpan ilk husus, bir tempo düşüklüğünün kendini gösterdiğidir. Son sayılarda röportaj, çeviri yazılara ve şiirlere fazla yer verilmesi bu durumu izhar ediyor. Acaba bunun nedeni yazarların kendilerini yenileyememeleri, yeni gelişen olaylardan uzak olmaları mı? Halbuki bunun yerine, eski sayılarda yer alan ve yeniden yayınlanması fayda sağlayacak kimi yazıların tekrar ele alınması daha isabetli olmaz mı? İkinci husus, internet sayfanızın aktif olmamasıdır. Arşivi düzenlenmiş, cezbedici niteliği olan yeni bir site tasarımı; derginin daha çok okunmasına katkı sağlayacaktır. Başka bir husus da, okuyucuyla aranızdaki diyalog eksikliğidir. Önceki yıllarda az da olsa bu sorun telafi ediliyordu. Örneğin okuyucularınızın her yıl düzenli olarak dolduracağı anket, hitap ettiğiniz insanları daha yakından tanımaya vesile olacaktır. Ya da ciddiyetine ve samimiyetine inanılan düzenli okuyucular dergiye davet edilerek, onlarla daha yakından tanışma fırsatı yakalanabilir. Bu, bir güven ortamı oluşturacağından, müslümanlar arasında bugün var olan ayrılıkların giderilmesine de katkı sağlayacaktır.

Bizce en önemli ve en olumsuzladığımız bir yönünüz de İran İslam Cumhuriyetime anlaşılamaz olan bakışınızdır. Anlaşılamaz dedik çünkü, önceki derginiz olan Dünya ve İslam dergisinde İslam Cumhuriyeti ile ilgili güzel, mutedil, sorgulayıcı, aynı zamanda maslahat gereği güzel yazılar çıkmaktaydı. Yine İran izlenimleri adlı kitapta, derginiz yazarlarından Hamza Bey, İran'la ilgili gayet mutedil ve ölçülü bir yaklaşım sunmakta. Aynı şekilde, İslami Kimlik -İlkeler ve Hareket- adıyla yayınevinizin yayınladığı ve camianızın genel görüşlerini de yansıtan kitapta mutedil bir üslup kullanılırken, bunu Haksöz dergisinde göremeyişimiz sizin ümmet konusuna bakış açınızın olumsuz yönde değiştiğini düşündürtüyor. Örneğin, devrim yıldönümünde ya da İmam'ın vefat yıldönümünde en ufak bir yer ayırma zahmetinde bulunmadığınız halde, İslami endişeleri olmamasına rağmen solcu kesime sayfalarca yer ayırmanız; sorunları değerlendirirken, ümmetçi bakışı yansıtamadığınız konusunda şüpheye düşürmektedir. Kur'an'da, ehli kitapla bile aynı ortak noktalarda buluşmaya çağıran Allah (c) bizi, ayrıntılarda boğulmayarak birlikteliğe çağırmaktadır. Bizim de eylemlerini canı gönülden desteklediğimiz solcu kardeşlere salt zulmü kabul etmedikleri için gereğinden fazla yer verdiğiniz halde, bugün zulmün merkezi durumunda olan ABD'yi tarihi bir hareketle çöp sepetine atan İslam Cumhuriyeti'ne ilgisiz tutumunuz, arka planını oluşturan olumsuz bakışınızı Kur'an süzgecinden geçirmenizi ve özeleştiri yapmanızı hatırlatmaya şevketti bizi. Özeleştiriden sonra yine aynı sonuca ulaşırsanız eğer, tüm bunların ciddi, ayakları yere basan, ikna edici bir açıklamasını yapmanız gerektiğine inanıyoruz. Dünya-İran savaşından dolayı tüm müslümanları, kabuklarından çıkarak gruplar üstü, mezhepler üstü, geniş ufuklu, kuşatıcı bir ümmet anlayışıyla Kur'an çatısı altında buluşmaya çağırıyoruz.

Bundan sonraki çalışmalarınızda önünüze çıkacak engellerde Allah'ın yardımını diliyor, tüm camianızı ve okuyucularınızı selamlıyoruz. Esselamu alâ men ittebeal hüdâ.

İskenderun