Beyaz Evanjelik Politikanın Milliyetçi Kökenleri

Daniel Steinmetz-Jenkins

Beyaz Evanjelikler, Donald Trump’ın en istikrarlı destekçileri arasındadır. Son seçimde Trump’ı güçlü bir şekilde desteklemeleri –yaklaşık %81’i oy verdi- karşısında birçok liberal şaşkın. Liberaller, Evanjeliklerin, püriten ahlakları ve yaşam tarzlarıyla bu kadar açık bir şekilde çelişen birini desteklemelerini ikiyüzlü buldular. Ama en şaşırmış görünen grup ise Evanjelik liderliğiydi.

Büyük Evanjelik yayınevlerinden Inter Varsity Press'in eski editörü Daniel Reid'i ele alalım: “Nasıl olur da Trump %81 oy alır? Inter Varsity'de Trump'a oy veren tek bir kişi tanımıyorum.” Mark Christian, -Evanjelik düşüncenin amiral gemisi olan Christianity Today dergisinin eski genel yayın yönetmeni-geçen Aralık ayında bir başyazıda hakkındaki soruşturmalar sebebiyle Trump’ın görevden alınması çağrısında bulunarak bu düşünceyi tekrardan yansıttı. Christian ve meslektaşları bir süre Evanjelik Trump destekçilerine hakvermek ve bakış açılarını anlamak için ellerinden geleni yaptılar. Galli, editörlüğünün olumsuz karşılanması üzerine bugünkü Evanjeliklerin sorununun “yaygın cehalet” ve “etik naiflik” olduğunu söyledi. Evanjelik tarihçi Thomas Kidd dinî kimliklerini bile sorguladı: “Evanjelikler olarak tanımlanan bu insanların büyük bir kısmının Fox News'i izleyen ve kendilerini dindar olarak gören beyazlar olduğundan şüpheleniyorum.”

Önemli miktarda desteğin varlığını kabul ettikten sonra, Galli gibi Evanjelik aydınlar, yakın zamanda hareketlerinin üstesinden geldiğini iddia ettikleri gerici ‘beyaz’ popülist dalga için kültürel açıklamalara yöneliyorlar: İnananlar, argüman şu şekilde devam eder, kiliseye düzenli olarak katıldıklarında ve Ortodoks teolojiye bağlı kaldıklarında aşırı uçlardan kaçınırlar.Bu pratikler ortadan kalktığında kaos ve kriz sizi bekliyor olur.

İncil’in siyasette ılımlılık kaynağı olarak kullanılabileceği iddiası, dinî düşüncede uzun bir geleneğe sahiptir. Katolik Ortodoksi, Ortaçağ kilisesinden ödün vermemiş olsaydı, reformun cazibesi az olurdu. Yüzyıl sonu Avrupa’sı sekülerleşme dalgasına kapılmasaydı, işçiler umutlarını totaliter rejimlerin vaat ettiği cennette aramak yerine başka bir dünyada cennete inanmaya devam edeceklerdi.

Bu bakış açısına göre beyaz Evanjelikler, dışlayıcı bir dinî milliyetçilik için İncil’in aslını değiştirdiler. Daha derin bir teolojik ve manevi temelin bulunmaması, şikâyet ve kızgınlık hissine katkıda bulunur. Bu kültürel sürüklenme asla Trump Evanjelikleri söz konusu olduğunda Evanjelik Protestan teolojisini alt tabakanın politik inançlarından ayıran geniş uçurumu açıklamıyor. Kiliselerin ahlaki başarısızlıkları, merkezî teolojik doktrinlerinden ayrı bir şeydir. Ancak Evanjelik entelektüellerin dinî doktrin ve tarihiçağdaş sağcı ırkçı milliyetçiliğin sorunlarından ayırmaları zordur.ABD’nin kuruluş anına kadar Evanjelik hareket, hayatta kalmak için ulus-devlete bağlıydı. Kurtuluş misyonu, dışlayıcı Hristiyan milliyetçiliği teolojisine derinden bağlıdır.

Evanjelizm nedir? Çok sayıda mezhep ve etnik grup içeren küresel bir hareket için basit bir tanım bulmak zor olsa da günümüzde akademisyenler ve dini liderler çoğunlukla ismini tarihçi David Bebbington’dan alan ‘Bebbington Dörtgeni’ne işaret ediyorlar. 1989'da ‘Modern İngiltere'de Evanjelizm’ adlı kitabında Bebbington, dört temel ilkeyi ortaya koydu:

1. Conversionism (Dönüşümler): Yaşamların bir yeniden doğuş deneyimine dönüştürülmesi ve hayat boyu İsa’yı takip etmenin gerektiği inancı.

2. İncil’i misyonerlik ve sosyal reform çabalarıyla açıklayan aktivizm.

3. Biblicizm: Mukaddes Kitap’a nihai otorite olarak yüksek saygı ve itaat.

4. Crucicentrism: İnsanlığın kurtarılması için çarmıha gerilmiş İsa Mesih'in kurban edilmesi üzerine bir vurgu.

Bebbington Dörtgeni, Evanjelizm’in standart tanımı haline gelirken, beyaz Evanjeliklerin neden sağcı popülizme çekildiğine dair çok az fikir veriyor. Ancak bazı Pew anketlerine göre, kiliseye katılımın artmasının Trump'a daha yüksek destek seviyesiyle ilişkili olduğunu öğrendiğimizde meseleyi anlamak derin bir krize dönüşüyor. Yine de Afro-Amerikalı Evanjelikler aynı doktrinel inançlara sahipler ve Demokrat Parti için oy kullanıyorlar. Anti-Trump hareketi Evanjeliklerin ilahiyattan kaçınmasına yardımcı olur ancak Trump’a yönelik Beyaz Evanjelik desteğin açıklanmasına yardımcı olmaz. Doktrinel inanç ile politik ilke -siyasal teoloji-arasındaki ilişkiye tarihsel bir yaklaşım, bu örüntülerin anlamlandırılmasına yardımcı olabilir.

Luther’in reformundan bu yana Protestanlığın büyük bir kısmı hayatiyetlerini sürdürmek için bütün yumurtalarını aynı sepete koymayarak hem kralların hem de ulus-devletlerin iyi niyetine sığındı. Ulus kavramına yönelik bir tehdit Protestanlığın kendisine yönelik bir tehdit demektir. Bu, ABD tarihinde derin kökleri olan Protestan Evanjelizm’in tarihi için de geçerlidir. Başlangıcından itibaren, Beyaz Evanjelizm, muhayyel düşmanlarının üstesinden gelmeye çalışan bir Hristiyan Amerika vizyonu ile işaretlenmiştir. Sosyolog Philip Gorski, “17. yüzyılda Amerika’daki Püritenler, yerli halklara karşı savaşlarını ‘ışık ve karanlığın gücü arasındaki kozmik bir mücadele’ olarak gördüler.”der. “Kanlı fetih ve şiddetli kıyamet o zamandan beri Amerikan tarzı dinî milliyetçilik için temel reçete oldu.” Amerikan Devrimi sırasında bağımsızlığı destekleyen Evanjelik liderler, İngilizlere karşı savaşı Tanrı ve Şeytan ya da Musa ve Firavun arasındaki bir mücadele olarak tasvir ettiler ve İngiliz Kraliyeti taraftarlarını “kâfir” olarak adlandırdılar. İç savaş boyunca, Güney'deki Evanjelikler kutsal Amerikan ulusu ile ırk hiyerarşisi arasında bir bağlantı kurdular ve kölelik kurumunu savunmak için İncil'e başvurdular. Yeniden İnşa sırasında, Güneyli Beyaz Evanjelikler linç ve tehcir konusunda tamamen sessiz kaldı.

Beyaz üstünlüğü ve Evanjelik politik teoloji arasındaki bu ilişkiler 1970'lerde yeniden yorumlandı. Onlarca yıldır, Evanjelikler dinî özgürlüğe bir tehdit olarak gördükleri “gerçek iktidara” karşı saldırdılar. Dindar sağın ortaya çıkış hikâyesinin genellikle Yüksek Mahkemenin Roe / Wade'deki kürtajı yasallaştırmaya karar verdiği 1973'te başladığı söylenir. Ancak tarihçi Randall Balmer'in iddia ettiği gibi, Güneyli Beyaz Evanjeliklerin uyumlu bir siyasi güç olarak harekete geçmeleri için ilk baskıyı sağlayan, kürtaj değil, ‘Sivil Haklar Yasası’ idi. Hükümet özel okullardan vergiden muaf statüsünü kaldırmaya başladığında, Protestanlar Cumhuriyetçi Parti’de güçlü bir oy bloğu haline geldiler. Birçok Evanjelik bu tarihsel gerçeği bastırmaya çalıştı. Christianity Today'e uzun zamandır katkıda bulunan Balmer, şimdi Trump karşıtı duruşuyla tebrik edilen Galli'nin editör olmasıyla dergi için yazmayı bıraktı. Galli, Balmer’a, “Dindar sağın, kürtaj karşıtlığından değil, Evanjelik kurumlarda ırk ayrımcılığını savunmak için doğduğuna dikkat çekmekte ısrar etmem kabul görmedi.” dedi. 1983 yılında Yüksek Mahkeme, ayrımcı özel okulların federal vergi muafiyetleri için uygun olmadığına karar verdi. Ancak bu savaşı kaybetmiş olsalar da dindar sağ önemli bir siyasi güç haline gelmeyi başardı.

Dindar sağın Cumhuriyetçi Parti ile olan Faustyen pazarlığı, Trump döneminde ortaya çıkan bir özellik değildir. Cumhuriyetçi Parti’nin bu dışlayıcı politik teolojiyi desteklemesi ümidiyle yarım yüzyıla yakın süredir alınan bir tavırdır bu: ABD'nin düşmanlarının Mesih'in düşmanları olduğunu ifade eden bir Hristiyan Anayasası ile yine ABD’nin Hristiyanlar tarafından kurulan bir Hristiyan ulus olduğu fikri.

Ben Evanjelik bir evde büyüdüm, farklı etnisitelerden insanların mensup olduğu bir Evanjelik kiliseye gittim. Evanjelik bir İncil kolejinden mezun oldum. Gittiğim kilisedeki vaazlar ve hatta kilise üyelik beyanları düzenli olarak ırksal uzlaşmayı ve çeşitliliği vurgulardı. Bununla birlikte, ABD’nin Tanrı tarafından kurtarıcı amaçlar için belirlenen, ateistleri ve laikleri her cephede tehdit eden bir ulus olarak kurulduğu fikri hâlâ yaygındı. Bu, Hristiyan radyoda, Hristiyan televizyonunda ve Hristiyanedebiyatı aracılığıyla yayılan politik bir teolojidir. Bu anlatıda, ülke, laik dünyadaki ve Demokrat Parti'deki şeytani güçlere karşı kozmik bir mücadeleyle karşı karşıyadır. Özellikle hareketin daha Pentekostal kısmında yer alan pek çok kişi, duanın seçimlerin sonucunu değiştirebileceğine derinden inanıyor.

Bu ortamı terk edeli uzun zaman olsa da Trump’ın adaylığının, ilk aşamada Evanjeliklerin Trump’ın yaşam tarzı hakkında ifade ettiği endişe dikkate alındığında, Demokratları yenmek şeklindeki tek amaçlı bir adanmışlıkta sıkıntıya yol açıp açmayacağını merak ettim doğrusu. Ancak beyaz Evanjelikler Cumhuriyetçi Parti’nin en büyük destekçileri olduğu için, nihayetinde Trump’ı desteklemeleri çok sürpriz olmadı. Beni şaşırtan şey, Wayne Grudem gibi önde gelen teologlar da dâhil olmak üzere birçok Evanjeliğin Trump'ın ayrıntılı teolojik savunmasını yapmasıydı. En tanınmış argüman, sözde Cyrus savunması… Buna göre Tanrı, Pers İmparatorluğu'nun hükümdarı olan Büyük Cyrus'u Yahudileri Babil’den kurtarmak için bir gemi olarak kullandığı gibi, Hristiyanları laik bir devletin esaretinden kurtarmak için dinsiz Donald Trump'ı bir gemi olarak kullanıyor. Atadığı muhafazakâr Yargıtay, Roe - Wade'i devirecek ve Hristiyan dinî özgürlüğünü LGBTQ hareketinden koruyacak. Bu aslında Hitler'i destekleyen Alman Hristiyanların da kullandığı, özellikle inançsız liderler için kullanılan bir Hristiyan argümanıdır. Trump döneminde ortaya çıkışı, Evanjeliklerin düşmanlarını alt edebileceklerine inandıkları bir figürü kucaklamak için endişelerini ne kadar çabuk terk ettiklerini gösterir.

Evanjelik liderler uzun süredir hareketlerinde mevcut olan milliyetçiliğin ve ırkçılığın farkındalar. Bununla muhtemelen yüzleşmek zor olduğu ve Trump gibi birisinin seçilme şansının bir daha olmayacağını düşündükleri için görmezden geldiler. Ama Cyrus savunması çürütülemez değil. Sadece liderliğin değil birçok Evanjeliğin de Trump’ın aday gösterilmesinde tereddüt etmesi rakip politik teolojilere yol açan sorumluluk duygusunun Cumhuriyetçi temellerini açıklıyor. Kutsal metinlere göre akıl yürütmenin çok çeşitli siyasi ikna ediş süreçlerine katkıda bulunabileceğine dair yeterli kanıtımız var.

Bununla birlikte, zor olan kısım Evanjelizm’in mezhepsel çizgileri ve etnik kökenleri aşan popülist bir hareket olmasıdır. Hareketin çeşitliliği ve değişkenliği göz önüne alındığında, Evanjelizm içinde teolojik bir reform hareketinin gerçekleştirilmesi zor olacaktır. Katolik Kilisesi'nin aksine, Evanjelizm merkezileşmemiştir ve resmî bir üyelik beyanı yoktur, bu da imkânsız olmasa bile tanımlanmasının çok zor olmasının sebebidir.

Belki de reform için tek umut, Evanjelizm’in etnik çeşitliliğinde yatmaktadır. Beyaz Evanjeliklerin çocukları hareketten kaçıyor olmasına rağmen, Afro-Amerikalı ve Latin Evanjeliklerin sayısının sabit kalacağına veya artacağına dair göstergeler var. Bu çeşitlilikte gerçek bir tarihsel hesaplaşma olasılığı yatmaktadır. Irkçılık, milliyetçilik ve ABD’deki en büyük ve politik olarak en etkili dinî grubun yapılarındaki şiddeti ortaya çıkararak Evanjelizm’in bu ülkedeki tarihini ele alan New York Times’ın “1619 Projesi”gibi bir şeye acil ihtiyaç var. Böyle bir girişim, bir gecede politik teolojilerini yeniden gözden geçirmek için milyonlarca insanı harekete geçirmeyebilir ancak Evanjelizm’in reform yapıp yapamayacağını ortaya çıkarabilir.

----------

* Daniel Steinmetz-Jenkins, Modern IntellectualHistory dergisinin editörüdür. Yale Üniversitesi Yayınlarından çıkan “Religionand Human Rights in a Populist Age” (Popülizm Çağında Din ve İnsan Hakları) isimli bir kitabı bulunuyor.

The Dissent / İlkbahar 2020 / Çeviren: Aylin Kübra Orhan