Bir tek senin pervazlarında ağlar kuşlar
Kanatlarından kan damlıyor güvercinlerin
Acı sinende barut kokusu kadar keskindir.
Seni görünce bir mahzun yolcu
Anlar kutsanmış mabette nasıl yaşanır hüzün.
Bir ezan nasıl direnir asırlık esarete
Her gün öfkeyi nasıl giyinir yetim çocuklar
Ve görür insan bir şehre siyahın bin renginin
Nasıl matem yüklediğini ey Kudüs.
Anneler senin için emzirir çocukları
İlk kavgalarını senin için verir sapanlar.
Öfke sende harmanlanır dağ dağ.
Senin için çağrılır yıllarca ebabil kuşları
Hayber senin için okunur tekrar tekrar.
Bir ağaç senin için büyür serin sularda
Bir minberde süslenir sabır ve zafer
Diyarbakır en nazenin hediyesini sana uğurlar
Salavatlar ve feth-i mübin okunur Kubbetu’s-Sahra’da
Senin için unutulur tebessümler ey Kudüs.
Gök ve yer senin mümbit hamurundur
Fezaya yol bulur sende son resul.
Bir nebinin ayak izlerinde gizlidir zaman.
Taş sende kırk dilli bülbüle döner
Hakikat yankılanır sende mushaf mushaf.
Sende dirilir beden cesede inat
Ruh sende kanatlanır cennet cennet.
Sende şahitlik eder kutsal kıyama kundaktaki şehit.
Tüm mushafların dilinde sen varsın
Zeytin dağından süzülüp inse de ılık rüzgâr
Kalbimiz şimdi bir alev topudur yandıkça yanan
Asırlık yas evimizsin ey Kudüs.