Allah Yardım Ederse Yenilgi Yoktur!

Haksöz

Fiili darbe şartlarının hüküm sürdüğü günlerden geçiyoruz. Devletin tüm organ ve kurumları yeni konjonktüre uyum sağlamış görünüyorlar. Cumhurbaşkanı, siyasi partiler, bürokrasi, yargı tam gaz askeri cumhuriyete bağlılıklarını tazeliyor ve yeni dönemde kendilerine biçilen rolü sadakatle icra ediyorlar. Devlet erki içinde aykırı bulunan ve bir türlü benimsenemeyen RP varlığı ile baş ağrıtmaya devam etse de, sistemin bu sıkıntısını aşmakta çok fazla zorlanmayacağı görülebiliyor. RP her şeyini inkar etse de, tüm dayatmalara boyun eğse de sistemin onayını elde etmesi pek mümkün görünmüyor. 28 Şubat'taki MGK salvosuyla ciddi bir darbe alan hükümetin yakın bir vadede çökmesi hiç kimse için sürpriz olmayacak.

Cumhurbaşkanı Demirel, General Osman Özbek'in konuşması için "eğer bir suç varsa -varsa'ya dikkat!- kendi mekanizması içinde gereği yapılır" diyor. Bu sözler açıkça silahlı güç karşısında acziyetin ifadesidir. Dolayısıyla "madem herkes kendi mekanizması içinde 'gereği'ni görecek, öyleyse örneğin bir yayın organı mensubu, ya da bir politikacı da suç sayılabilecek şeyi konuştuğunda kendi yayın organının kurallarıyla ya da mensup bulunduğu partinin disiplin organınca kovuşturulsun' diyemiyorsunuz, çünkü bu ayrıcalık sadece silahlı güce ait.

Darbe konjonktürüne ayak uyduran Cumhurbaşkanı değil sadece. Yargının tutumunda da bu duruma belirgin bir paralellik görüyoruz. Normal şartlarda ve sıradan bir hukuk devletinde asla tahayyül edilemeyecek uygulamalarla sıkça karşılaşılmaya başlandı. Sadece birilerini tatmin için insanlar gözaltına alınıyor, yargılanıyor ve keyfi cezalara çarptırılıyor. En son örnek Aczimendiler. Hukuk tarihine geçecek gariplikte bir yargılama sonunda abartılı cezalara çarptırıldılar. Görünen o ki müslümanların Refahyol hükümeti sürecinde en yoğun kadrolaşacakları kurumlar cezaevleri olacak!

Geçtiğimiz ay düzenin baskıcı ve çirkin yüzünü ortaya çıkaran bir konu da deri tartışması oldu. Bir yandan polis jandarma baskısıyla, bir yandan resmi ya da sivil düzen kurumları aracılığıyla yapılan propagandalarla vatandaşın Allah için kestiği kurbanların derileri üzerinde tam bir THK terörü estirildi. Doğrusu bir taraftan iktisadi alanda belli çevrelere kamu mallarını peşkeş çekme mantığıyla hareket eden devletin özelleştirme politikaları uygularken, öte yandan halkın kestiği kurbanların derilerinin toplanmasında devlet tekelini daha bir güçlendirmesi ilginç bir görüntü arz ediyordu. Ama daha önemlisi tüm bu baskıcı, zorba tavırlara rağmen devlet politikalarının sonuçsuz kalmasıdır. Nitekim deri toplama alanında bu durum açıkça görülmüş, kendi ifadeleriyle THK'nın toplanan deriler içinde payı 4'te 11 bile bulmamıştır. Onca yönlendirmeye, propagandaya, yer yer de baskıya rağmen ortaya çıkan bu sonuç halkın zorbalığa karşı pasif de olsa bir direnç sergilediğini göstermektedir. Şüphesiz müslümanlar açısından bu tablo yetersiz de olsa, ümit vericidir. Ve yine şüphesiz aynı tablo düzenin çıkmazına işaret etmektedir.

Yeni yayın döneminin ikinci ayına girmiş bulunuyoruz. Yeni dönem aboneliklerini henüz yenilememiş okuyucularımıza aboneliklerini bir an önce yenilemeleri gerektiğini hatırlatıyoruz.

Bir yandan şirk ve zulüm düzeninin adeta bir karabasan gibi müslümanların üzerine çöktüğü, öte yandan İslam adına söz söyleme, kitleleri yönlendirme hakkı ve selahiyetini kendilerinde bulan bir takım zevatın düzenin tavrı karşısında sürekli tavizler ve iğrenç pazarlıklarla "gemisini kurtaran kaptan" rollerini üstlendikleri bir zaman dilimindeyiz. Biz, müslümanların niceliksel açıdan zayıf da olsalar, izzetli ve ilkeli davrandıklarında Allah'ın yardımını hak edeceklerine iman ediyoruz. Kendilerine Allah'ın nusretinin eriştiği bir toplumun yenilgi ile karşılaşması ise mümkün değildir.