MURAT AYDOĞDU

MURAT AYDOĞDU

Yazarın Tüm Yazıları >

Zikir

01 Temmuz 2015 Çarşamba 01:15A+A-

Avucunu dolduran üç çelik bilye, çeviriyor, arada da bir ezgi mırıldanıyor.

- O elindekiler ne?!

- Stres topları.

- Ha! Anladım dedemde tesbih çekerdi.

Elit, çağdaş yaşayan, pahalı giyimli, fitness müdavimi, benzetmeden hoşlanmayan bir yüz ifadesi takınıyor.

- Ama bu dini bir şey değil ve anlamlı manası var.

- Sürekli yapıyorsan o senin Din’in dir ve dedemin tesbihindeki manalar hakkında ne biliyorsun?

Anlamsız tekrar yoktur aslında.

Yol boyunca sürekli tekrarlayan afişler.

- Ne gerek var bu kadar tekrarlamaya bir kez tanıtmak yetmiyor mu?

- Hayır, bu bir reklam, tanıtım değil.

- Ne farkı var?

- Sürekli tekrarlanınca ilk aklına gelen marka o olur. Hatta ihtiyacın yoksa bile var hissi uyandırır.

Kapitalist tüketim kültürü, ihtiyaç üzerine üreten değil, ihtiyaç üreten bir kültür. Nasıl eğleneceğini, neyden zevk alacağını sana o söyler.

Birisi birey mi dedi?

Tam tersi tek tipli kitle kültürü, çeşit bile kitleselleşerek piyasa oluşturan bir şey.

Kulaklığından yayılan ritmik vurgulu “cıs tak, cıs tak” parazit gibi beynimi kemiriyor.

- O dinlediğin şey nedir?

- Bilmem kimin son parçası.

- Fransızca galiba, Fransızca biliyor musun?

- Hayır,  ama bu müzik, ritmik ve uyumlu müzik

İş güvenliğinde çalışma ortamındaki gürültüyü bastırmak için fon müziği kullanıyoruz. Vurgulu, alçalan yükselen çok düşük ya da çok yüksek frekanslı sesler anatomik olarak kulağa ve sinir sistemine zararlı. Buna gürültüyü sesle bastırmak diyoruz. Ara boşluklar doldurulmalı Hafif Batı Müziği, Türk Sanat Müziği hatta Tasavvuf Müziği bunlar için uygun.

Ama kalite kontrol bölümünde iseniz çalışanın uyanık kalması gerek, rahatsız olması dalgınlığa gelmemesi gerek. Bunun için vurgulu müzik tercih ediliyor.

Hareket, vurgu eylem getiriyor.

Alış veriş reyonunda da bu gerekli. İnsanın tüketme güdüsünü hareke geçirmeli.

Kapitalizm zikir çekiyor.

Genç heyecanlı, yeni keşfetmiş bir şeyler; döküyor.

- Zikir Kur’andır, hatırlatmaktır tekrar edip durmak değildir.

- Namaz kılıyor musun?

- Tabii ki.

- Sürekli beş vakit

- Evet.

- Hepsinde aynı anlamı yakalıyor musun, yoksa bazılarında rutin mi kalıyor?

- Yani bazen dalgınlık oluyor.

- Bu nedenle terk ediyor musun?

- Hayır

- Sen böyle devam et.

Tekrar ile anlamak bir birine zıt mıdır?

Tesbihimin taneleri döküldü toplayamadım!

“Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar, söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar.” diyor İncil.

Bağırıp çağırma, gösteriş vurgusu mu, yoksa sadece bilinmeyen tekrar anlamında mı?

İnsan tekrar etiği şey hakkında muhakkak bir bilgi sahibidir.

Temel Haca gitmiş, dönmüş. Bütün köy ahalisi toplanmış etrafına.

- E anlat bakayum oralar da ne var ne yok?

- Bu Araplar bir tuhaf!

- Niye ki?

- Ezan okunayi Türkçe, namaz kilayilar Türkçe, dua edeyiler Türkçe. Ama çarşı pazara gelince sapıtıyirler heç bi şey anlamayrum.

Yoksa siz beyinsizlerin anladığı gibi anlamak istemediğinizi mi söylüyorsunuz?

Temel’in ya da yaşlı, okuma yazması bile olmayan nenemin sahih imanı!...

Tweet atıyor biri “marketteyim, tuvalet kâğıdı aldım”

Diğeri yorum atıyor “ne yapacaksın?”

“Smile” işareti, sembolik seramoni ile devam, tweet atmaya devam ediyor. Tweetler sağ elle atılıyor, arada sol elle burnunu siliyor, edebe muğayyir değil(!)

Bu bireysel, bir de toplu zikr çekenler var: Ders anlatıyorum, dinleyen öğrenci iki üç kişi. Kalanların tamamı cep telefonunda whatsapp üzerinden toplu zikr çekiyorlar.

“Tayyip diktatör” sonra ekliyor “Bunu bütün Dünya söylüyor”

Beşar, Sisi başta bütün totaliterler, Avrupa basını Amerika “Think Thank”ları. Hep birlikte zikir çekiyorlar. İçeride Lİberaller, LGBT’ler, Sosyalistler, Ulusalcı/Milliyetçi her türlü yelpaze zikir tekrarı yapıyor.

Başka bir Dünya’da, başka birileri, başka bir zikir çekiyorlar. “Dünya Lideri” adına şarkılar, türküler, ilahiler eşliğinde.

Siyaset geri kalır mı?

Siyaset?!

Ne siyaseti, adam hesabını zikrediyor:

“Falanca ülke karıştı ihracatımız durdu.”

“ Filanca ülkeden gelen muhacirler ekonomiye yük bindirdi, piyasayı düşürdü.”

“ Ev kiraları arttı, işyerleri açmaya başladılar”

“Bir de ucuz işgüçleri var. İşler kesat”

“Bunlara yaptığımız masrafla şu kadar yatırım, bu kadar memura zam yapardık”

Anlaşıldı; bütün fikri, ideolojik ergümanlar fasarya, tesbih yerine eller cepte, mangır saymakta. Parmaklar piyasada çek, senet döndürmekte. Gözler borsada toplu zikrin komutunu beklemekte.

Kayıt memuru. Bürokratik tesbihin(!) ara taşlarından birisi. En üste başvuru dilekçesi, altına ikametgâh, sırasıyla diplomalar, en sona referanslar yerleştirilecek. Zımbalanıp klasörlenecek, noksan olanlar bekleme sepetinekonacak. Mütemadiyen akşama kadar aynı tekrarlar.

Benzer ameliyeyi üretim zincirinde işçi yapıyor, farkı biraz daha teknik ve beden işi.

Modern kölelik diyorlar ücretli işe. Zorla zikr çektirme.

Mağaza açıldı:

Yerel tv de saat başı reklam geçecek. Belediye anonsundan yarım saatte bir.

Her mahalleden mağazaya kadar 20 metrede bir bez afiş.

Kaymakama, Muhtarlara, İmamlar ve dahi toplum tarafından muteber kişilere birer takım hediye edilecek. Millet onların bizim mağazanın malını kullandığını bilmesilazım.

Akşam işçiler memurlar evine giderlerken işleri bitmiştir.

Ama mağaza müdürünün yeni başlar. Gecenin üçte birinde ya da daha azında, gözleri tavana dikilmiş hesap yapar/zikir çeker, “Falanca mallar şu saat gelecek şu reyona konacak. Vardiyaları da ayarlamak lazım”

Piyasanın Din’i iliklerine kadar 24 saat zikir çektirir adama, memurdan daha çok, işçiden daha fazla

Ama postmodern çağda kölelik biraz farklılaşmış, katmerleşmiş:

Kapitalizm'in ve Sosyalizmin ilkel döneminde işçiler çalışırken köle durumundaydılar. Birincisinde fabrikatörlerin elinde, ikincisinde Polütbüro Oligarşisinin/Devletin elinde. Memurlar ise iki halde de aynı durumda.

Oysa şimdi çalışma dışında herkes daha çok köle (nesne) durumunda. Hatta kırsalın şehirleşmesi (Counter Urbanization) ile köylüler dâhil. Üretimden öte tüketim şekillendiriyor piyasayı. Tüketim kültürü kuşatmış:

Herkes ne alacak?

Ne zaman alacak?

Nereden, ne marka alacak?

Ne yiyecek neye gülecek, neyden hoşlanacak?

Hepsini piyasa belirliyor.

İnsanlar çalışırken değil, eğlenirken, dinlenirken daha bir köle.

Köleler zikir/zincir çekiyor(!) güle oynaya.

Sen zincir sayarsan gökler ağlar.

Sen zikir çekersen, gökler de çeker.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum