1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Zerrab Davasındaki Tuhaflıklar
Zerrab Davasındaki Tuhaflıklar

Zerrab Davasındaki Tuhaflıklar

Özlem Albayrak, Yeni Şafak’taki köşesinde Rıza Zerrab davasındaki tuhaflıkları mercek altına almış.

24 Kasım 2017 Cuma 14:37A+A-

Özlem Albayrak’ın konuyla alakalı olan bugünkü (24 Kasım 2017) yazısını ilginize sunuyoruz:

Bir FETÖ Turnusolu Olarak Zarrab Davası

ABD’deki Rıza Zarrab davası tuhaflıklarla dolu. Bu konuda en iyimser yorumu yapanlar bile “Türkiye, ABD’nin İran’a yönelik ambargosunu deldiği için cezalandırılıyor” diyor.

Oysa Erdoğan geçtiğimiz Eylül’ün 8’inde Kazakistan ziyareti öncesi bu konuyla ilgili açıklama yaparken, özetle “biz İran’a yönelik ambargo uygulamayacağımızı vaktiyle ABD’li yetkililere söylemiştik” diyordu. Erdoğan’ın soruya verdiği cevap şu şekildeydi: “Neymiş İran’la ilgili yaptırımları delmiş. İran’a biz bir defa herhangi bir yaptırım uygulama kararı Türkiye olarak almadık ki. Bizim İran ile ikili ilişkilerimiz var, hassas ilişkilerimiz var. İran’dan özellikle doğal gazımızın, petrolün bir kısmını oradan alıyoruz. Biz bunu kendilerine de o zaman söyledik. Ben bunları Sayın Obama’ya da söyledim, diğer bu konularla ilgilenen kişilerine, başta Dışişleri Bakanları olmak üzere onlara da söyledik. Yani dedik ‘Biz burada böyle bir yaptırım içerisine girmeyiz.’ Bu ekonomik ilişkileri yürüten bakanımız kim? Ekonomi Bakanı. Ekonomi Bakanı hükümetin attığı adıma ne yapacaktır? Uygulayanlardan bir tanesi olacaktır. Atılan bu adımlar siyasidir…”

Türkiye açısından durum bu kadar açıkken, ABD’deki Zarrab davası meselesi giderek giriftleşti. ABD’deki Zarrab iddianamesine eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ve Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da isimleri dahil edildi. Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla geçtiğimiz Mart’ta ABD’ye giriş yapar yapmaz tutuklandı. Şimdi ise bir görünüp bir kaybolan, hapishanede olduğu söylenen ama günlerce ulaşılamayan, sonra bir anda ortaya çıkan Zarrab’ın, Türkiye aleyhine “itirafçı” olup olmayacağı, eğer olursa bunun sonuçlarının ne olacağı hesap edilmeye çalışılıyor.

Zaten bir ambargo taahhüdü vermemiştik diyor Erdoğan, kaldı ki vermiş olanlar da ambargoyu delmişti. ABD şirketleri dahil, pek çok kurum ve kuruluş –elbette devletlerin gözetiminde- o dönem İran’la ticarete devam etti. Avrupa’nın, Almanya ve Fransa başta olmak üzere, hemen tüm ülkeleri, ambargonun sürdüğü dönemde İran’la ticaret yaptı. Zira nasıl ki ABD kendi çıkarlarını koruyorsa, her devletin de kendi çıkarlarını korumak gibi bir görevi vardı. Ama ne olduysa oldu, yargılanan Zarrab oldu, köşeye sıkıştırılmaya çalışılan da Türkiye.

Tüm bunlara bakarak ne görüyorsun değerli okur bilmiyorum, ama bendenizin gördüğü ABD’deki Zarrab davasının Türkiye’deki FETÖ kumpaslarının bir uzantısı olduğu ve bu davanın gerekçesinin ekonomik filan olmadığı, ABD’nin Türkiye’yi ekonomik açıdan cezalandırma isteğiyle bir ilgisinin de olmadığı…

Nitekim, bu “operasyon” ilk olarak Türkiye’ye FETÖcüler eliyle çekildi. Hatırlayalım, 2013 yılında yaşanan 17-25 Aralık sürecinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 3 soruşturmada, iş adamı, bürokrat ve memurların da bulunduğu çok sayıda kişiye yönelik “kara para aklama”, “altın kaçakçılığı” ve “kamu görevlilerine rüşvet” operasyonu yapıldı. Operasyonda Rıza Zarrab ile Barış Güler’in de aralarında bulunduğu 14 kişi tutuklandı. Savcı Muammer Akkaş, 25 Aralık’ta o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 96 kişi hakkında gözaltı kararı aldırdı. Ama sonuç istedikleri gibi olmadı.

FETÖ’nün eline yüzüne bulaştırdığı iş belli ki ABD tarafından tamamlanıyor. Bu sonuca nereden vardığıma gelince; ABD’deki Zarrab iddianamesinin FETÖcü polislerin 17 Aralık kumpasında hazırladığı fezlekenin virgülüne bile dokunulmamış şekliyle aynısı olması ikna edici değilse, yazı karakterlerinin, başlıkta kullanılan renklerin ve vurgu için italik yapılan kelimelerin bile aynı olduğunu kaydetmekle yetinelim.

ABD’nin derinlerinin, FETÖcülerin 17 Aralık fezlekesini kopyala-yapıştır yaparak Rıza Zarrab üzerinden dönemin bakanına kadar uzanacak derecede cehd ederek, bir ülkeyi yargılamaya kalkması, aradaki derin bağı yeterince açık şekilde gösteriyor.

Öte yandan FETÖ’nün vaktiyle Türkiye’de yaptığı operasyonlara bakarak, FETÖ’nün halledemediği işleri ABD’nin ne şekilde tamamlayacağını da öngörebiliriz aslında. Sözgelimi ABD’deki Rıza Zarrab Davası’nın sonunda, Türkiye’nin terörle ilişkilendirileceği yolunda değerlendirmeler var.

FETÖ’nün 2013-2014’te yürüttüğü sürece baktığımızda da aynı işaretlemeyi görüyoruz: FETÖcüler tarafından becerilemeyen 17-25 Aralık sürecinin ardından, 2014 yılının ilk ayında, Adana’da, Cumhuriyet Savcılığının talimatıyla MİT’e ait 3 TIR, jandarma ekiplerince durdurularak arandı. Bunun sonrasında FETÖ’ye ait Today’s Zaman’ın yazarları ve dil bilen tüm FETÖcüler, sosyal medyadan “Türkiye IŞİD’e destek veriyor” iddiasını gerçekmiş gibi elbirliğiyle yaymaya başladılar. Bunu yapmayı yıllarca sürdürdüler, ta ki Türkiye, Suriye’de konuşlanan IŞİD’e yönelik sınır ötesi operasyon yapmaya karar versin ve Suriye’ye girsin…

Bundan sonra, Zarrab davasıyla sıkıştırılmaya çalışılan Türkiye’nin savunma stratejisini nasıl yapacağı, ne tür tedbir adımları atacağı ise muamma, bekleyip göreceğiz.

Görmek için çok uzun beklememize gerek kalmayan şey ise, ABD’deki Zarrab davasıyla iyot gibi ortaya çıkan, kabak gibi açık olan FETÖ-ABD derinleri ilişkisiydi.

Hala anlamayanlar varsa, anlatmak için kendinizi yormayın.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum