Enver Alper Güvel

Enver Alper Güvel

Yazarın Tüm Yazıları >

Yargıç Dredd

22 Şubat 2010 Pazartesi 21:30A+A-

Hukuk düzeniyle ilgili sorunlar, bütün zaman ve mekânlarda, bütün toplumlarda, her politik-ekonomik düzende varolagelmiştir.

Asıl sorun, bu realitenin yok sayılması, her tür eleştirinin ve çözüme yönelik önerilerin bir tehdit gibi algılanmasıdır. Konunun hassasiyetine binaen, toplumsal aktörlerin hukuk düzeninde ortaya çıkabilecek sorunlar konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bireylerin hukuksal konular hakkında bilinçlendirilmesi ve bilinç düzeyinin iyileştirilmesi, akademik düzeyden kitle iletişim araçlarının kullanılmasına kadar çok çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu alandaki çabalar içinde en bilinenlerinden biri de İngiltere'nin en bilinen çizgi roman karakterlerinden biri olan Yargıç Dredd'dir. Küresel ölçekte büyük bir şöhrete sahip olan bu kurgusal karakterin ismi "polis devleti, otoriteryanizm ve yargıçlar yönetimi (jüristokrasi)" gibi konuları hatırlatmak için yaygın şekilde kullanılmaktadır.

Yargıç Dredd hikâyesinin genel çerçevesi şöylece özetlenebilecektir: Olay, gelecek zamanda geçmektedir. Bir nükleer savaş sonrasında dünya üzerinde çok sayıda "süper şehir devleti" kurulmuştur. Dış dünyadan yalıtılmış kapalı modeller olan bu şehir devletleri, artan nüfustan kaynaklanan sorunlarla ve özellikle de yüksek suç oranlarıyla mücadele edebilmek için son derece "otoriter" bir yönetim biçimi olan "Yargıçlar Sistemi" ile yönetilmektedir. Bu şehir devletleri arasında "Yargıçlar Sistemi"nin kurumsallaştırılması yönünde uluslararası bir anlaşma söz konusudur.

Bütünüyle antidemokratik nitelikte bir yönetim biçimi olan bu "Yargıçlar Sistemi"nin başında bir "Başyargıç" bulunmaktadır. Mutlak yetkilerle donatılmış olan bu "Başyargıç", "Beşler Konseyi" denen bir "yargıçlar heyeti"nin başkanıdır ve onlara karşı sorumludur. Daha aşağıda ise çeşitli idarî ve akademik görevlerde bulunan "Büro Yargıçları" ile şehrin sokaklarında devriye gezen "Sokak Yargıçları" vardır. Bu "Sokak Yargıçları" polisin, yargıcın, jürinin ve celladın yetkilerinin bir bileşimine sahip soğukkanlı "yasa-uygulama memurları"dır. Bir diğer ifade ile suçluları yakalamaya, anında mahkûm etmeye ve gerekli gördüğünde anında infaza (idam dahil) yetkilidir. Yargıçlar Sistemi, teorik olarak, çok küçük yaşlardan itibaren aldıkları eğitim ve psikolojik şartlandırma nedeniyle yargıçların "yozlaşmayacakları" varsayımına dayanmaktadır.

Vatandaşlar Sıkı Denetim Altında Olmalı!

Yargıçlar Sistemi ile yönetilen bu kurgusal şehir devletlerinden biri de Mega City One'dır. Yargıç Dredd de Mega City One'da görev yapan bir "Sokak Yargıcı"dır. Devriye gezen, "anında adalet sağlamakla yetkili", gerektiğinde ultra-şiddet kullanabilen, "üniformalı" ve "klonlanmış" bir "yasa uygulama memuru"dur. Bu yönüyle Sefiller'deki nesebi gayr-i sahih yasa uygulayıcısı Müfettiş Gerard'ı anımsatır. Klonlanmış olması nedeniyle sahip olduğu bütün bilgi, zihnine sonradan yerleştirilmiş, bir sosyalleşme sürecinden geçmemiştir. Gerçek bir annesi, babası ve akrabaları yoktur. İçinde yaşadığı toplumdan bütünüyle soyutlanmış, yapay ve son derece mekanik bir akla ve hafızaya sahiptir. Bütün varlığıyla "düzen"in sağlanmasına ve yargılamaya odaklanmış saf ve mekanik bir akıldan ibarettir. Adeta vicdanı teşekkül etmemiştir.

Mega City One vatandaşları, Yargıç Dredd'den ve diğer mekanik "yargıçlardan" ölesiye korkmaktadırlar. Nitekim, Dredd'in ismi (tedhiş ve dehşet anlamına gelen "thread, dread" kelimelerine benzer bir telaffuza sahip olduğundan dolayı) topluma korku salmak için özellikle seçilmiştir.

Genel olarak yargıçların, özellikle de Yargıç Dredd'in en çok kullandığı cümle "Yasa, benim!" ifadesidir. Dredd, kendini "yasa"nın kişiselleşmiş biçimi olarak algılamaktadır. Dredd'e göre "Demokrasi, halk için değildir!". Seri boyunca sık sık vurgulanan bu cümlede görüldüğü gibi Dredd, güvensiz bir yaklaşımla, "diğer insanların" sıkı bir denetim altında tutulması gerektiğine inanmaktadır. Daha da ötesi, demokratik bir referandum olsa dahi, insanların "statüko ve yargıçlar yönetiminin sürdürülmesi" yönünde oy kullanacaklarını beklemektedir. Maalesef, bu beklentiler de doğru çıkmaktadır.

Gerçekten de Mega City One'da gerçek demokrasi düşüncesi vatandaşların büyük kısmının hafızasından silinmiştir. Her ne kadar düşük dozda bir demokrasi işlese, vatandaşlar şehir konseyine ve belediye başkanlığına seçilebilse de, bunların gerçek anlamda bir yetkileri yoktur. Kapsamlı bir "referandum" yoluyla gerçek bir demokratik hükümet kurma girişimleri olduğunda, çoğunluk, statükonun yani otoriter nitelikli Yargıçlar Sistemi'nin sürdürülmesi lehinde oy kullanmaktadır.

Ancak Yargıçlar Sistemi, bütün otoriter rejimlerin karşı karşıya olduğu son derece önemli bir tehdit altındadır. Çünkü sistemin temelindeki "yargıçların yozlaşmayacakları varsayımı"nı çeşitli derecelerde sarsan çok sayıda olay yaşanmaktadır. "Yargıçlar Sistemi"ni tehdit eden, bir diğer ifadeyle sistemin zayıf noktalarını sergileyen bu olaylar, çeşitli serilerde birbirini tamamlayan farklı başlıklar altında analiz edilmektedir.

Bu temel varsayımı ifsad eden başlıca olaylar şunlardır: En kötü olaylardan biri, kan dökücülüğü ile meşhur Roma İmparatoru Caligula'yı hatırlatan zalim Yargıç Cal'ın, sistemin zayıflıklarından yararlanarak Başyargıç olmasıdır. Bu süreçte sistemin zayıf karnı, hemen anlaşılacağı gibi, "yargıçların yozlaşmayacağı varsayımı"dır. Mutlak gücün etkisiyle de bir tür "iktidar deliliği"ne maruz kalan bu gözü dönmüş zalim, giderek bütün toplumu kendi iktidarı ile özdeşleştirdiği "hukuk" için bir tehdit olarak algılamaya başlamış ve bütün toplumun imha edilmesi emrini vermiştir. Bu nokta, "hukukun öldüğü an" olarak nitelendirilmektedir. Bu büyük sorun, ancak Yargıç Dredd ve bazı meslektaşlarının yerleşik hiyerarşinin dışına çıkabilmesi ile mümkün olmuştur. Buna benzer bir diğer olay ise bütün suçların yaşayanlar tarafından işlendiği noktasından hareketle, mekanik bir mantıkla, "hayatın kendisini suç olarak gören" Yargıç Ölüm'ün ve emrindeki Karanlık Yargıçlar'ın bütün insanları öldürmeye başlamasıdır.

Bu süreçte yaşananlar, bütün toplumlarda karşılaşılabilecek temel sorunların kaynağının "yargıçların yozlaşmayacağı varsayımı"na dayandığını ortaya koyması açısından anlamlıdır. Yargıçların, özellikle de sistemin başındakilerin yozlaşması durumunda, sistemin işleyişinde bütün vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini tehdit edebilecek, toplumsal hayatı topyekûn çökertebilecek büyük problemler meydana gelebilecektir. Bu noktada, sorun, sistem tarafından kendilerine dayatılan meslekî şartlandırmaları aşarak bu yozlaşmaların farkına varabilme basireti sergileyebilen, vicdanlarını ve adalet duygularını muhafaza edebilen bazı yargıçların yaptığı gibi hiyerarşik konumlarını kısa vadeli özel amaçları için kullanma eğilimi sergileyen, adalet duygusunu yitirmiş, yozlaşmış üst düzey yargıçlara yönelik bir sorgulama, eleştiri ve gerekirse direnme mekanizmasının işletilebilmesine bağlıdır. Ancak çok daha geçerli bir yol, insanların hafızalarında demokrasi idealinin yeniden canlandırılması, halkın kendi seçimine yönelik her tür müdahaleye direnme bilincinin iyileştirilmesi ve güçler ayrılığı ilkesinin kurumsallaştırılması yoluyla bütün bir toplumu çökertmeden yargıçlar diktatoryasına son verilmesidir. Kıssadan hisse, vesselam...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT