1. YAZARLAR

  2. Ahmet Kurucan

  3. Yardım kuruluşlarına zekat verilir mi?
Ahmet Kurucan

Ahmet Kurucan

Yazarın Tüm Yazıları >

Yardım kuruluşlarına zekat verilir mi?

02 Ağustos 2012 Perşembe 05:44A+A-

Tevbe Suresi 60. ayette belirtilen 8 sınıf insanı günümüze bakan yönlerini de işaret ederek tek tek ele alacağız.

a,b-Fakir ve miskinler: İlk yazımızda fakir ve miskin'in kim/ler olduğuna dair içtihadi yaklaşımları birkaç cümle ile izah etmiştik. Tekrar edelim; "yanında bir günlük yiyecek ve içeceği olana fakir, olmayana miskin ya da aynı standarda sahip Müslüman'sa fakir, gayrimüslimse miskin, hicret edenler fakir, etmeyenler miskin, muhtaç olduğu halde dilencilik yapmayanlar fakir, yapanlar miskin." Fıkıh ve ilmihal kitaplarında tafsilatıyla anlatılan bu meseleyi 'insani şer'an zengin kılacak nisab miktarı mala sahip olmayan fakir ve miskindir' şeklinde özetleyebiliriz.

Pekala, nisab miktarını aşan mala sahip olduğu halde piyasadaki ticari durgunluktan dolayı ailesini geçindirememe noktasında bulunan muhtaç kişi, zekata hak kazanan fakir ve miskin kategorisine girer mi? Bu mevzuda fukahanın kanaati, bunların fakir ve miskin olup kendilerine ailelerini geçindirebilecek ölçüde zekâtın verilebileceğidir.

Burada önemli bir soru; günümüz gerçekleri içinde fakir ve miskinlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş ulusal veya uluslararası yardım kuruluşlarına zekat vermek, bizzat fakir ve miskinlere zekat yerine geçer mi? Hiç şüpheniz olmasın; elbette geçer. Yeter ki sözü edilen kurumlar yolsuzluklara kapalı güvenilir kurumlar olsun. Kurum temsilcisinin veya yetkili bankanın zekatı kabulü kabz sayılır. Makbuz ve dekont da bunun isbatıdır.

c-Amiller; daha önce de geçtiği gibi devlet namına zekatı toplamak ve dağıtmakla görevli memurlar demektir. İslam ülkelerinin belki bazıları hariç dünya genelinde böylesi bir uygulama olmadığı için bunu geçiyoruz.

d-Müellefe-i kulub; kelime manası itibarıyla kalpleri İslam'a ısındırılacak kişiler demektir. Ama Efendimiz (sas) ve sonraki dönem uygulamalarına baktığımızda bunun çok daha geniş kapsamlı ele alındığını ve uygulandığını görürüz. Öyle ki gayrimüslimler bile bu kapsama dahil edilmiştir.

Bu uygulamalara göre müellefe-i kulub:

1-İslam'a sempati besleyen ve Müslüman olmalarına az bir mesafe kalmış insanlar.

2-Yeni Müslüman olmuş, dinde sabit kadem olmaları ümit edilen kişiler.

3-Toplum içinde etkili ve yetkili ama İslam ve Müslümanları düşmanlığını gizlemeyen, dolayısıyla şerlerinden emin olunmak istenen kişiler. Maddi iyiliklerle donatılan bu kişilerin verilen zekat ile ya "insan ihsanın kulu kölesidir" fehvasınca kötülükleri engellenir ya da kalplerinin yumuşatılıp İslam'a sempati ile bakmaları ve gün gelir Müslüman olmaları ümit edilir.

Yalnız Efendimiz sonrası dönemde Müslümanların gayrimüslimler karşısında elde etmiş olduğu konum, bu uygulamanın kaldırılması gerektiği fikrini vermiştir yetkililere. Hz. Ebu Bekir döneminde iken bu bağlamda Hz. Ömer'in yaptığı itirazlara sahabeden hiç kimse itiraz etmemiş ve müellefe-i kuluba zekatta pay ayrılmaması üzerinde fıkhi tabirle "sahabe icmaı" oluşmuştur.

Günümüze gelince; müellefe-i kulub fonu küreselleşme ile birlikte küçülen dünyamızda siyasi, hukuki, askeri, ekonomik birliktelikler, bağlayıcı anlaşmalara rağmen hak ve adalet çizgisinden ayrılıp dini, etnik, kültürel beraberliklerle gerçekleşen gruplaşmalar, lobi faaliyetleri ile ayrı bir mahiyet kazanan kararlarda Müslümanların aleyhlerinde olabilecek her türlü gelişmeye karşı önlem alma, güvenliklerini sağlama adına kullanılabilecek bir zemin oluşturmaktadır. Tabii işlerlik kazandırılabilirse.

e-Rikab yani köleler; haftaya nasipse.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT