1. YAZARLAR

  2. Yağmur Atsız

  3. Yalanlara dâir
Yağmur Atsız

Yağmur Atsız

Yazarın Tüm Yazıları >

Yalanlara dâir

14 Ekim 2009 Çarşamba 00:02A+A-

Türk Ordusu mütemâdiyen yalan söylüyor. Bundan azab duyan pek çok subay olduğuna emînim ama komuta kademeleri yalan söylemeyi âdetâ huy edinmişler. Dağlıca’da yalan, Aktütün’de yalan, Elazığ’da yalan, Andıç Olayı’nda yalan, Çukurca’da yalan, Günceler konusunda yalan, yer ve su altından çıkan silahlar sorulunca yalan...Yalan...Yalan!!! Şimdi de Bahtsız Ceylan Kız hakkında yalan. Efendim, patlamamış bombaatar mermisine elindeki tahra ile vurunca (Bak şu küstaha! Esas duruş göstereceğine!) evet, vurunca o da sinirlenip hoplamış, bir metre kadar dikey uçdukdan sonra sert bir L dönüşüyle yatay uçuşa geçmiş ve kızın karnına saplandığınnan patlayıvermiş. Kızın karnı parçalanmış ama elleri sapasağlam. Adına “Bilirkişi” denilen meçhûl şahıs bu derin hakıykati bulmak için tam on iki gün uğraşmış ve bizim alınlarımızda milletçe “ENÂYİ” yazdığı için bu martavala inanmamızı bekliyor. Ama bu akıllara ziyan “açıklama” (!) farazâ milyonda bir ihtimâl doğru bile olsa o merminin oraya nasıl geldiğini es geçiyor. Çünki onu söylese tetiği kimin çekdiğini de ifşâ etmek zorunda.

Benim neslime, benden öncekilere

ve benden sonrakilere hep denildi ki “Ordumuzla iftihâr ediniz!”

Ben ordumuzla iftihar miftihar etmek istemiyorum!

Ben ne istiyorum, biliyor musunuz?

Ordumuza GÜVENMEYİ!

***

Âzerbaycan ikili oynamaya devâm ediyor. Ancak İlham Aliyef ve bir kısım politikacılarla onları destekleyen çözümsüzlük yanlısı basına karşı çıkanlar da seslerini yükseltmeğe başladılar. Meselâ “MEDYA FORUM” sitesi (www.medyaforum.az) bunlardan biri. Bu yayın organı yorumcularından Könül Şamilqızı bakınız özetle hangi hususlara işâret ediyor:

Bu defâ işin daha da kötü yanı bâzı siyâsîlerle bir bölüm matbuatın Türkiye ve Türk Diplomasisi’ne karşı aşağılayıcı ifâdeler kullanmaya başlaması. Türkiye muhâlefeti ile Âzerbaycan resmîleri aynı telden çalıyor

lar ve Ankara’nın “Roma Papasından artık Katoliklik etmesi”ni taleb ediyorlar. Yâni Aliyef’le Sarkisyan bir anlaşmaya varsalar ve beş ilçenin geri verilmesi, Kelbecer’le Laçin’in gayrı-muayyeniyete bırakılması ve Dağlık Karabağ’ın nihâî statüsü için referanduma karar verseler Âzerbaycan kendi sınırlarını açacak ama Kelbecer geri verilmeden Türkiye’nin kendi sınırlarını açmasına karşı.

Ve yazı şu sualle sona eriyor:

“Beyle şey olar?”

Bence de yerinde bir soru.

Âzerbaycan yönetimi hem çözümsüzlüğe oynuyor hem de Moskova ve Ankara arasında bir “tavşana kaç, tazıya tut” politikası izliyor. Farkında değiller ki bu tür oyunlar belki bir süre yürür ama bir gün “tavşanla tazı” kendi aralarında anlaşırlarsa o politikayı izleyen taraf iyod gibi açığa çıkabilir. Ben birkaç hafta önce İlham Aliyef’in Moskova’da Cumhurbaşkanı Medvedyef karşısında nasıl elpençe dîvan durduğunu Âzerî televizyonlarının canlı yayınlarından izledim.

Mümkindir ki bir süre sonra o da yetmeyebilir ve bana kalırsa o an yaklaşmakdadır. Rus Dışişleri Bakanı Sergeyi Lavrof’un Zürih’deki imzâ töreninde ne işi vardı acabâ?

STAR

YAZIYA YORUM KAT